Çok değil; daha 26 gün önce, ülkemiz, kültür- sanat – yazın – yayın ve “VEFA” tarihinde ilk kez, bir “İLK” yaşandı…

Neydi bu “İLK?”

Dedim ya; çok değil, daha taptaze, 26 gün önce ve tam tarihi ile 2 Nisan 2024 günü, Girne- Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ndeki bir çalışma odasına Sn. “Mahmut İslâmoğlu”nun adı verildi…

Ne yazdı, o günkü internet gazetelerindeki manşetler?

– “Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi Kıbrıs Kitaplığı”na, Mahmut İslâmoğlu’nun adı verildi.”

İyi – güzel de…

Girne – Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ndeki bir çalışma odasına adı verilen Sn. Mahmut İslâmoğlu kim?

Kıbrıslı Türklerin halk bilim araştırma çalışmalarında ilk kez bir kitabı, günümüzden 55 yıl önce, tee 1969 yılında (Kıbrıs Türk Folkloru) yayınlayan kişi…

Değerli büyüğüm, saygım, ağabeyim, hocam ve her daim hürmetim olan Sn. Mahmut İslâmoğlu’ndan önce, Kıbrıslı Türklerin, halk bilim araştırmalarına ilişkin her hangi bir kitabı var mıydı? Yok!

Oysa… Güney komşularımızda, 1969 yılına gelinceye değin ve aynı yazınsal – yayınsal alanda en az üç / beş – sekiz / on tane kitapları vardı da…

Kıbrıslı Türklerde o güne (Yıl, 1969) değin, tek kitapları yoktu arşivlerinde…

Çok daha önemlisi, anlamlısı ve tarihselliği açısından üzerinde durulması gereken, şuydu aslında:

– “Kıbrıs Türk sosyal yaşam tarihine damgasını vurmuş, iz bırakmış bir insanımız… Daha hayattayken bu “VEFA”yı yaşarken, kendi gözleri ile ilk kez gören olmuştu… Adı, bir kitaplığa verilirken…”

Çünkü… Bırakınız hayattayken böylesine onursal bir “VEFA”yı kendi göz tanıklıklarında görmeyi, bu hayattan göçüp gittikten sonra bile – Kıbrıs Türk halkına vermiş oldukları tarihsel hizmetlerinden dolayı -bu “VEFA”yı görmeyenlerimiz o kadar çok ki!

Daha hayattayken, yaşarken… Böylesine bir “VEFA” hakkı mıydı araştırmacı yazar ve emekli eğitimci Sn. Mahmut İslâmoğlu’nun?

Hem de nasıl…

Yerden göğe değin hakkıydı ki, helâli olsun…

* * *

Ve şimdi…

Bir de…

Dört gün önceye, 24 Nisan (2024) gününe gidelim, lütfen…

Dört gün önce, Lefkoşa mezarlığında bir anma töreni düzenlendi…

Kimdi anılan?

Bedensel olarak, aramızdan ve hayattan üç yıl önce (24 Nisan 2021) ayrılan, Sn. Rüstem Tatar…

Üç yıl önce toprağa verilen Sn. Rüstem Tatar için anma törenine katılan ve mezarı başında bir konuşma da yapan eski Milletvekillerimizden, eski Bakan, Başbakan ve Cumhuriyet Meclisi Başkanlarımızdan, emekli parlamenter Sn. Hakkı Atun ne dedi O’nun için?

– “Çeşitli mevki ve kademelerde, topluma olan büyük hizmetlerini, en iyi şekilde yerine getirdi…”

Kim?

Sn. Rüstem Tatar…

* * *

Sn. Rüstem Tatar, kim?

– “Kim?” sorusuna yanıt olarak, elbette sayısız kişi, hemen;

– “Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar’ın babası” diyecektir…

Doğrudur…

Cumhurbaşkanımız, Sn. Ersin Tatar’ın biyolojik babasıdır kendileri…

Ancak; Sn. Rüstem Tatar, Cumhurbaşkanımız Sn. Ersin Tatar’ın biyolojik babası olmazdan çok daha önceleri, Kıbrıslı Türk bir vatandaş olarak ülkemiz sosyal yaşam tarihinde ayrı bir yeri ve önemi çoktan bireysel kimliğine kazımış bir insanımız, aydınımız ve değerimizdi…

Nasıl mı?

Özetleyeyim…

* * *

Dört gün önce (24 Nisan) üçüncü ölüm yıldönümünde mezarı başında eş, dost, arkadaş ve sevenleri ile anılan Sn. Rüstem Tatar, 23 Ekim 1930 günü, Baf’ın Yakacık köyünde doğdu…

İlk, orta, lise eğitimi, diploma “Birincilik” lerini falan, hızlıca geçiyorum…

1955 yılında, İngiltere Mali Müşavirlik Enstitüsü’nden Chartered Accountant (Uzman Muhasebe) diploması alarak, ülkesi, Kıbrıs’a döndü…

Dönem, İngiliz dönemi henüz…

1958 – 59’da, “Murakıplık Dairesi Müdürü” olarak görev yapar…

Yaş, 28…

16 Ağustos 1960’ta ve iki halkın (Türk – Rum) eşit ortaklığında, “Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulur…

29 yaşında, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin İLK “Sayıştay Başkanı” olarak seçilir…

Hem de, Cumhurbaşkanı Makarios’un “kırmızı kalem!”(NOT: Makarios, devlet düzeyindeki çok özel belge imzalarını, ‘Kırmızı Kalem’ ile atıyordu) onayı ile…

Bu, Makarios’un ağzından ne demektir, biliyor musunuz?

– “Kıbrıslı Türk, Rüstem Tatar’ın yerine cumhuriyet hükümetinin “Sayıştay Başkanlığı” makamına alabileceğim bilgi, birikim ve değerde başka bir Kıbrıslı Rum bulamadığım için, çaresizliğimden…!” demektir!

Sn. Rüstem Tatar, 29 – 32 yaş aralığını “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin ilk “Sayıştay Başkanı” olarak tamamlar…

* * *

Hızlıca geçiyorum…

21 Aralık 1963 (Kanlı Noel) gecesi, nedenleri – niçinleri kolayca araştırılmak suretiyle bulunup öğrenilebilir ki… “Kıbrıs Cumhuriyeti” yıkılır…

Kıbrıslı Türkler;”Kıbrıs Cumhuriyeti”nin yıkılmasından hemen sonra, “Genel Komite” ismi altında kendi sosyal – siyasal yönetsel yapılarını oluşturmaya başlarlar…

Sn. Rüstem Tatar, Ocak 1964 tarihli “Genel Komite”den başlamak üzere…

Keza: 1964 – 1975 yılları süresince de “Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi”, “Kıbrıs Türk Yönetimi” ve “Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi” isimleri altındaki toplumsal sancı, sıkıntı ve çaresizlikleri içerisinde de hep “Maliye ve Bütçe İşleri Bakanı” olarak, görev üstlenir…

Adı var; aslı yoktu aslında o koşullarımızda ne maliyenin ne de bütçenin…

Mesele; “yoktan yonga yaratmaktan ibaret”ti yalnızca…

Ve o yonga; döneminin kan, barut, ölüm fırtınaları içerisinde yaratıldı bir şekilde…

Ve elbette bu da, ayrı bir yazı konusudur tarihimize…

Kısacası; 1964 – 1975 yılları arasında değişse de dönemin kabine üyeleri, Sn. Rüstem Tatar, her yeni kabinede ve de yaklaşık on yıl boyunca kesintisiz üstlendi “Maliye ve Bütçe” işlerimizi…

* * *

Yıllar sonra bugün, gayrı ezber ettiğimiz TC – KKTC İşbirliği / Mali Protokol’leri var ya hani…

İşte bu “Mali İşbirliği” protokollerinin ilk mimarı – ilk imzası da yine Sn. Rüstem Tatar’a aittir, Kıbrıslı Türklerin ekonomik refahı, huzuru adına…

Meraklısı, açıp baksın lütfen 18 Şubat 1972 (daha Makarios’a 15 Temmuz darbesi yapılmamış, Türk Silâhlı Kuvvetleri Barış Harekâtı için adaya çıkmamış, tee iki yıl evvelden!) tarihli Bozkurt gazetesini, ne yazıyor manşetinde?

– “Tatar, Bütçeyi Ankara’ya Götürdü…”

* * *

Kıssadan hissesi:

Bırakınız Sn. Rüstem Tatar’ın, Cumhurbaşkanımız Sn. Ersin Tatar’ın babası olduğunu…

Kıbrıslı Türklerin tarihsel süreci içerisinde emeğe, hizmete, alın terine bakınız siz…

Sevgili büyüğümüz Sn. Mahmut İslâmoğlu ne kadar da çok şanslı…

Emeğine, hizmetine olan “VEFA”yı yaşarken gördü…

Ahhh… Ahhh keşke, Sn. Rüstem Tatar gibi daha nice – nice değerlerimiz de…

Ne yaşarken gördüler o “VEFA”yı ne de bu hayattan göç edip, gitmelerinden sonra…

Bu fukara aklımla bir saymaya başlasam meselâ, en az, elli kişi sayarım bir anda, halâ “VEFA” görmemiş…

Rüstem Bey’e, hayattan ayrılışının üçüncü yılında, saygımla, rahmetle…

QOSHE - Bir Tarihi (Sn. Rüstem TATAR) Anımsarken… - Bülent Fevzioğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Tarihi (Sn. Rüstem TATAR) Anımsarken…

35 1
27.04.2024

Çok değil; daha 26 gün önce, ülkemiz, kültür- sanat – yazın – yayın ve “VEFA” tarihinde ilk kez, bir “İLK” yaşandı…

Neydi bu “İLK?”

Dedim ya; çok değil, daha taptaze, 26 gün önce ve tam tarihi ile 2 Nisan 2024 günü, Girne- Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ndeki bir çalışma odasına Sn. “Mahmut İslâmoğlu”nun adı verildi…

Ne yazdı, o günkü internet gazetelerindeki manşetler?

– “Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi Kıbrıs Kitaplığı”na, Mahmut İslâmoğlu’nun adı verildi.”

İyi – güzel de…

Girne – Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi’ndeki bir çalışma odasına adı verilen Sn. Mahmut İslâmoğlu kim?

Kıbrıslı Türklerin halk bilim araştırma çalışmalarında ilk kez bir kitabı, günümüzden 55 yıl önce, tee 1969 yılında (Kıbrıs Türk Folkloru) yayınlayan kişi…

Değerli büyüğüm, saygım, ağabeyim, hocam ve her daim hürmetim olan Sn. Mahmut İslâmoğlu’ndan önce, Kıbrıslı Türklerin, halk bilim araştırmalarına ilişkin her hangi bir kitabı var mıydı? Yok!

Oysa… Güney komşularımızda, 1969 yılına gelinceye değin ve aynı yazınsal – yayınsal alanda en az üç / beş – sekiz / on tane kitapları vardı da…

Kıbrıslı Türklerde o güne (Yıl, 1969) değin, tek kitapları yoktu arşivlerinde…

Çok daha önemlisi, anlamlısı ve tarihselliği açısından üzerinde durulması gereken, şuydu aslında:

– “Kıbrıs Türk sosyal yaşam tarihine damgasını vurmuş, iz bırakmış bir insanımız… Daha hayattayken bu “VEFA”yı yaşarken, kendi gözleri ile ilk kez gören olmuştu… Adı, bir kitaplığa verilirken…”

Çünkü… Bırakınız hayattayken böylesine onursal bir “VEFA”yı kendi göz tanıklıklarında görmeyi, bu hayattan göçüp gittikten sonra bile – Kıbrıs Türk halkına vermiş oldukları tarihsel hizmetlerinden dolayı -bu “VEFA”yı görmeyenlerimiz o kadar çok ki!

Daha hayattayken, yaşarken… Böylesine bir “VEFA” hakkı mıydı araştırmacı yazar ve emekli eğitimci Sn. Mahmut İslâmoğlu’nun?

Hem de nasıl…

Yerden göğe değin hakkıydı ki, helâli olsun…

* * *

Ve şimdi…

Bir de…

Dört gün önceye, 24 Nisan (2024) gününe gidelim, lütfen…

Dört gün önce, Lefkoşa mezarlığında bir anma töreni düzenlendi…

Kimdi anılan?

Bedensel olarak, aramızdan ve hayattan üç yıl önce (24 Nisan 2021) ayrılan, Sn. Rüstem Tatar…

Üç yıl önce toprağa verilen........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play