Her milletin kendine özgü tarihsel ve karakteristik birtakım özellikleri ile değerleri vardır. Dolayısı ile her millet kendilerinden sonra gelecek yeni neslin sahip olunan özellikler ve değerleri çerçevesinde yetişmesini amaçlayarak bu doğrultuda çalışmalar yapar.
Genel manada Türk milletinin özelde ise Kıbrıs Türklerinin tarihi binlerce yıllık, dil, din, kültür, ahlak, devlet yönetimi, bilgi birikimi, deneyim vb. tecrübelere dayanmaktadır. Kıbrıs Türkleri de doğal olarak kendisinden sonra gelecek olan yeni neslin binlerce yıllık geçmişe sahip niteliklere ve değerlere sahip olmasını arzu etmektedir.
Her şeyden önce gençlerimiz kendilerine güvenmeli ve çok çalışmalıdır. Çok çalışmadan başarılı olmak mümkün değildir. Dünyada bunun bir örneği yoktur. Kıbrıs Türkleri için örnek alınacak kişiler son derece hassas bir biçimde araştırılıp karar verildikten sonra yeni neslin önüne konmalıdır. Bu sorumluluk başta eğitim bakanlığı ile devletin ilgili kurum ve kuruluşlarına aittir.
Peki, rol model nedir? Yaşantıları, düşünceleri, yaptığı çalışmaları, ülkesine, devletine ve milletine karşı yapmış olduğu katkıları, giyim tarzları, tavır, tutum ve davranışları ile toplumda öne çıkarak örnek alınan isimlere rol model denilmektedir.
Günümüzde en temel eksikliklerimizden biri de içimizden çıkarak dünyaya rol model olmuş insanlarımızı tanımadığımız gerçeğidir. Bu kapsamda yakın geçmişte Dr. Ayten Berkalp’i yazmıştım…
Bu yazımda da NASA ile yürüttüğü projeler kapsamında Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi olan Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’ın hayatını yazarak Yeni Neslin Rol Modeli Olmasına yönelik düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Hüseyin Yılmaz kim midir?1926 doğumlu Hüseyin Yılmaz, Denizli’nin Acıpayam Kasabası’nın Yumrutaş köyünde dünyaya gelmiştir. Çocukluk döneminde çobanlık yapmış gariban yoksul bir Anadolu çocuğudur. Dört yaşında annesini,11 yaşındayken de babasını kaybetmiştir. 1933-1935 yılları arasında köyünün üç sınıflı ilkokulunda okuyan Hüseyin Yılmaz, 4. ve 5. sınıfları kasabada okuyabilmek için epey çaba harcamış fakat bir türlü istediği neticeyi elde edememiştir.
Küçük Hüseyin, bu süreçte hiç yılmayarak asla okuma hedefinden vazgeçmemiştir. Hüseyin bir gün bir yolunu bulup Acıpayam Kasabası’na giderek 4. ve 5. sınıfları burada okuyabilmek için babasının tanıdığı bir fırıncıdan velisi olmasını ister. Bunu duyan babası gerek yoksulluktan gerekse Hüseyin’in cılız bir çocuk olmasından dolayı hastalanmasından korkarak onu tekrar köye götürür.
Daha 10 yaşında köylerini ziyaret eden ilk kamyonun motorunu inceleyen Hüseyin, uçakların da bu şekilde pervaneleri olduğunu öğrenir ve rüzgâr gücünün bir araçta da kullanılabileceğini düşünür. Köyde okulsuz geçen dönemde 4 tekerlekli bir araç tasarlar. Bunu daha sonra Amerikan gazetelerine “pervaneli aracı hareket ettirmek epey zor oldu, ama sonunda başarmıştım!” şeklinde anlatmıştır. Babasını kaybettikten sonra 1938 yılına kadar ablası ve eniştesiyle köyünde yaşamıştır.
Bu süreçte yine her sene okumanın yollarını aramak için evden birçok kez kaçmıştır. Hüseyin’in okula gitme tutkusu çok güçlüdür. Ancak buna imkânları olmayan ablası ve eniştesi bu isteğe imkânsızlıkları nedeniyle her zaman karşı çıkmıştır. Öyle ki tehdit edilmesinin yanında şiddet görmüştür. Büyük bir tartışmanın sonunda ablasının evini terk eden Hüseyin, amcasının yanında kalmaya ve çobanlık yapmaya başlamıştır. Ancak asıl amacının okumak olduğunu hiçbir zaman unutmamıştır.
Bir gün Denizli’nin Acıpayam ilçesindeki görevli öğretmenler Yumrutaş köyü yakınlarına pikniğe giderler. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşırlar. Çobanı yanlarına davet edip yiyecek ve çay ikram ederek ismini sorarlar. Küçük çoban ürkek bir sesle adım Hüseyin der. Hüseyin’le bir süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun çok zeki olduğunun fark ederler. Kendisindeki yeteneği ve okuma arzusunu da gören öğretmenler, Hüseyin’i Denizli’ye parasız yatılı okula götürmeye razı olurlar.
Hüseyin bu süreçte Acıpayam’dan Denizli’ye gitmek için bir kamyona biner. Bu kamyonun sahibi onun hayatını değiştirecektir. Bu kişi, Denizli’nin varlıklı bir iş adamı olan, fabrikası için Acıpayam’dan un alımına giden Ali Rıza Kaşıkçı’dır. Çocukları olmayan Ali Rıza Kaşıkçı, Hüseyin’i evlat edinmek ister. “Sen benim oğlum ol, ben sana fabrikada kâtiplik de veririm” der. Hüseyin, “kâtip olmam, ben okumak istiyorum, okutacaksan senin oğlun olurum, okuyamazsam o zaman gelir senin fabrikanda kâtip olurum” diye cevap verir.
Kardeşinin kızını evlat edinmiş olan Ali Rıza Bey’in eşi, Hüseyin’i de evlat edinmesine karşı çıkar. Bunun karşısında Ali Rıza Bey’in annesi devreye girerek, diğer erkek çocuğu Yaşar’la birlikte bu çocuğa kendisinin bakıp okutacağını söyler.
Hüseyin, Ulusal Parasız Yatılı sınavını kazanarak girdiği İzmir Buca Orta Okulunda okurken yaz tatillerinde eve üniversite düzeyindeki kitaplarla gelmiştir. Ceplerinde ise sürekli vidalar, kablolar, bobinler taşımış, bahçedeki ahırda sürekli çalışmalar yapmıştır.
Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir. Hüseyin kitabı bir gecede bitirir. Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, “Bu kitapta eksiklik var” der… Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, “Görecelilik Teorisi” hakkındadır.
Hüseyin söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir. Fen öğretmeni konuyu İTÜ’nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hoca: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’ne gelsin” der.
Hüseyin liseyi bitirdiğinde ailenin fabrikası yanar, yanan fabrikanın yeni elektrik tesisatını yapar. Hüseyin liseden mezun olmasının ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’ne gider. Böylece Hüseyin’in üniversite eğitim hayatı başlamış olur. Bir sonra ki yazımda Hüseyin’in sayısız başarılarla dolu, tarihe damgasını vuran bir Türk profesörü olma yolunda aldığı eğitimleri ve çalışmaları yazmaya devam edeceğim…

QOSHE - Türk dünyasında yeni neslin rol modeli; Hüseyin Yılmaz olmalıdır – 1… - Gökhan Güler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türk dünyasında yeni neslin rol modeli; Hüseyin Yılmaz olmalıdır – 1…

18 1
26.04.2024

Her milletin kendine özgü tarihsel ve karakteristik birtakım özellikleri ile değerleri vardır. Dolayısı ile her millet kendilerinden sonra gelecek yeni neslin sahip olunan özellikler ve değerleri çerçevesinde yetişmesini amaçlayarak bu doğrultuda çalışmalar yapar.
Genel manada Türk milletinin özelde ise Kıbrıs Türklerinin tarihi binlerce yıllık, dil, din, kültür, ahlak, devlet yönetimi, bilgi birikimi, deneyim vb. tecrübelere dayanmaktadır. Kıbrıs Türkleri de doğal olarak kendisinden sonra gelecek olan yeni neslin binlerce yıllık geçmişe sahip niteliklere ve değerlere sahip olmasını arzu etmektedir.
Her şeyden önce gençlerimiz kendilerine güvenmeli ve çok çalışmalıdır. Çok çalışmadan başarılı olmak mümkün değildir. Dünyada bunun bir örneği yoktur. Kıbrıs Türkleri için örnek alınacak kişiler son derece hassas bir biçimde araştırılıp karar verildikten sonra yeni neslin önüne konmalıdır. Bu sorumluluk başta eğitim bakanlığı ile devletin ilgili kurum ve kuruluşlarına aittir.
Peki, rol model nedir? Yaşantıları, düşünceleri, yaptığı çalışmaları, ülkesine, devletine ve milletine karşı yapmış olduğu katkıları, giyim tarzları, tavır, tutum ve davranışları ile toplumda öne çıkarak örnek alınan isimlere rol model denilmektedir.
Günümüzde en temel eksikliklerimizden biri de içimizden çıkarak dünyaya rol model olmuş insanlarımızı tanımadığımız gerçeğidir. Bu kapsamda yakın geçmişte Dr. Ayten Berkalp’i yazmıştım…
Bu yazımda da NASA ile yürüttüğü projeler kapsamında Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi olan Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’ın hayatını yazarak Yeni Neslin Rol Modeli Olmasına yönelik düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Hüseyin Yılmaz kim midir?1926 doğumlu Hüseyin Yılmaz, Denizli’nin Acıpayam Kasabası’nın Yumrutaş köyünde dünyaya gelmiştir. Çocukluk döneminde çobanlık yapmış gariban yoksul bir Anadolu çocuğudur. Dört yaşında annesini,11 yaşındayken de babasını kaybetmiştir. 1933-1935 yılları arasında köyünün üç sınıflı ilkokulunda okuyan Hüseyin Yılmaz, 4. ve 5.........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play