Bilindiği gibi, tütün denilen illeti, dünyanın başına Kızılderililer musallat etmiştir. Kolomb ve mürettebatı, Küba’da karşılaştıkları yerlilerin, kurutulmuş bir yaprağı, kendi etrafında yuvarlayarak, yakıp tüttürdüklerini görünce, şaşırmışlar. Amerika’da o zamanlar yerliler, tütünü iki niyetle tüttürüyorlar: İlaç’tır diye ve dinsel bir ritüel olarak, tanrıya yaklaşacaklarını sanarak… Kuru tütün yaprağından bir tür sigarillo sararak içen yerlileri ilk gören Avrupalı’lar da Rodrigo de Jerez ile Louis de Torres’miş… Yıl 1492…
Zavallı Kızılderililer, bunları adam yerine koyarak, kendilerine kurutulmuş tütün yaprakları hediye ediyorlar. Jerez, yaprağı sarıp, bir tane tellendiriyor. Bir tane daha derken, Rodrigo de Jerez, ilk Avrupalı tütün tiryakisi oluyor. İspanya’ya dönünce, Ayamonte’de komşuları bunun saldığı dumandan, büyü yapıyor diye korkarak, onu şikâyet ediyorlar. Engizisyon da “şeytana tapıyor” diyerek, hapse atıyor. Sigara içiyor diye tarihte ilk aşağılanan kişidir, bu… Adını unutmayın… Rodrigo de Jerez… Rodrigo, yedi yıl hapis yatıyor, sigara içti diye… Çıkınca ilk lâfı, “bir tütün yaprağı verin de neşemizi bulalım” türünden bir şey oluyor. Kesmiyor yani… Aslanlar gibi yatıp, keyfini sürdürmeye kararlı bir biçimde çıkıyor… Braudel, 1558’den itibaren, İspanya’da tütün tarımının yapılmakta olduğunu aktarıyor. Demek ki tiryakiler var… Jerez’i hapsetmek, işe yaramamış… Maddi Uygarlık’ta yazıldığına göre, 1560’larda, Fransa’nın Lizbon büyükelçisi Jean Nicot , “migrene iyi gelir” diyerek, tütün içme alışkanlığını Paris’e taşıyor. Ana kraliçe de tiryaki olunca, tütün içimi Fransa’da popüler hale geliyor. Nikotin adının nerden geldiği de böylece aktarılmış oldu. Ne var ki tütünün migrene iyi gelmek bir yana, tam tersine azdırdığını da buraya not etmezsek, mesleğimize de ihanet etmiş oluruz… Bitkiyi Fransa’ya sokanlardan Andre Thevet, daha doğru dürüst bir açıklama yapıyor. Brezilya yerlilerine göre tütünün, “beynin gereksiz mizacını yok ettiğini” söylüyor. Yâni dikkatin yoğunlaşmasına yardım ettiğini… Bu doğru…
1565’te İngiltere’de görülüyor tütün… Oraya bu belâyı sokan da Sir Walter Ralleigh! Şair, yazar, filozof, maceraperest, casus; hani adına günümüzde de “Ralli sporu” yapılıyor ya… İşte o… Günün birinde İngiltere’ye, püfür püfür tüterek gelince, orada da tütün kullanımının popüler hale gelmesine, neden oluyor. 1570’lerde Rusya’da, 1590’da Japonya’da, 1601’de Java’da, 1605’te Hindistan’dadır… (Bkz. Braudel age c.l)
Ayni yıl, yâni 1605’te, İstanbul’da, Galata rıhtımında da İtalyan gemicilerin getirdiği tütün tohumları boy gösterir… Kahve çekirdekleri ile beraber… Kahve ve tütün, Osmanlı başkentinde, çok çabuk popülerleşirler. Şehrin dört bir yanında, kahvehaneler açılır. Millet buralara toplanıp, kahve ve tütün eşliğinde, sosyalleşmeye başlar. Oysa 1605, Osmanlı için netameli bir yıldır. Bir taraftan Kuyucu Murad Paşa, Anadolu’da kuyulara Türkmen doldurmakta, öte taraftan bu bizim Mağusa’daki boş mezarın adını taşıyan Canbulat’ın torunu isyan çıkarıp, Suriye’de ayrı bir devlet kurmakta, beri yandan Macaristan’da Estergon Kal’ası Avusturyalı’ların eline geçmektedir. Kanije Kal’ası “muhasara” altındadır. Başında da “Tiryaki” Hasan Paşa… ( Tiryaki dedik… Gözden kaçmaya) Kalenderoğlu Anadolu’nun altını üstüne getirmektedir, v.s. Padişah da genç bir çocuktur: 1. Ahmet… “Ayaktakımı”nın kahvehanelerde toplanıp, ileri geri konuşması, padişahı yıldırır! Muhabbetin önüne geçmek için, tütünü yasaklar. Gerekçe de pek güzeldir: Dinen caiz değil… Padişahın tütünü yasaklamasının nedenin, politik olduğu bilinmesine karşın, Osmanlı tarihinin görüp göreceği en tutucu grup olan Kadızadeler’in de olaya karışmasından, taassubun tütünle bulunmaz bir fırsat yakaladığını görüyoruz.
“Küçük Kadızade Mehmed Efendi 990 Hicri, 1582 Milâdi yılında doğmuş, Balıkesir’de doğması münasebetiyle Birgivi Mehmed Efendi Hz.lerinin talebelerinden ders okumuş İstanbul’a geldikten sonra Tercüman Yunus Tekkesi Şeyhi Ömer Efendiye intisap etmişse de meşrebi uyuşmadığı için sofiyye mesleğini terk edip bir zahir uleması olarak camii kürsülerinde vaaz etmeye başlamış ve padişahın politikasına uygun vaazlar verdiği için Ayasofya vaizliğine yükseltilmiş padişahın tütünü yasak etmesinden tütünü haram olduğundan ileri sürmesi ile bir de tarikatlara cephe almakla meşhur olmuştur. Fakat tütün yasağını desteklemesi padişahın siyasetine uygun düşmüşse de… Kahvelerin kapatılması, tütün yasağı insanların bir araya gelip, fesat çevirmelerine mâni olmuşsa da itiraf etmek gerekir ki birçok kurunun yanında bir kaç yaşında yandığını görmek üzücü olmuştur. Ne var ki bu yasakların getirdiği padişahın bizzat devriye gezerek şakileri temizlemesi olayı, bir kaç suçsuzun idamı ile gölgelenmiştir… Nizamı âlem böyledir işte kolay sağlanacak iş değildir…”

Devam edeceğim…

QOSHE - Rodrigo De Jerez derler bir yiğit kişi - Nazım Beratlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rodrigo De Jerez derler bir yiğit kişi

5 17
14.02.2024

Bilindiği gibi, tütün denilen illeti, dünyanın başına Kızılderililer musallat etmiştir. Kolomb ve mürettebatı, Küba’da karşılaştıkları yerlilerin, kurutulmuş bir yaprağı, kendi etrafında yuvarlayarak, yakıp tüttürdüklerini görünce, şaşırmışlar. Amerika’da o zamanlar yerliler, tütünü iki niyetle tüttürüyorlar: İlaç’tır diye ve dinsel bir ritüel olarak, tanrıya yaklaşacaklarını sanarak… Kuru tütün yaprağından bir tür sigarillo sararak içen yerlileri ilk gören Avrupalı’lar da Rodrigo de Jerez ile Louis de Torres’miş… Yıl 1492…
Zavallı Kızılderililer, bunları adam yerine koyarak, kendilerine kurutulmuş tütün yaprakları hediye ediyorlar. Jerez, yaprağı sarıp, bir tane tellendiriyor. Bir tane daha derken, Rodrigo de Jerez, ilk Avrupalı tütün tiryakisi oluyor. İspanya’ya dönünce, Ayamonte’de komşuları bunun saldığı dumandan, büyü yapıyor diye korkarak, onu şikâyet ediyorlar. Engizisyon da “şeytana tapıyor” diyerek, hapse atıyor. Sigara içiyor diye tarihte ilk aşağılanan kişidir, bu… Adını unutmayın… Rodrigo de Jerez… Rodrigo, yedi yıl hapis yatıyor, sigara içti diye… Çıkınca ilk lâfı, “bir tütün yaprağı verin de neşemizi bulalım” türünden bir şey oluyor. Kesmiyor yani… Aslanlar gibi yatıp, keyfini sürdürmeye kararlı bir biçimde çıkıyor… Braudel, 1558’den itibaren, İspanya’da tütün tarımının yapılmakta olduğunu aktarıyor. Demek ki tiryakiler var… Jerez’i hapsetmek, işe yaramamış… Maddi Uygarlık’ta yazıldığına göre, 1560’larda, Fransa’nın Lizbon büyükelçisi Jean Nicot , “migrene iyi gelir” diyerek, tütün içme alışkanlığını Paris’e taşıyor. Ana kraliçe de tiryaki olunca,........

© Kıbrıs Gazetesi


Get it on Google Play