Elbette zaman bölünmez bir bütündür.

Sınırlanmaz, durmaz, geriye dönüş olmaksızın, ne varsa alıp gider.

Bu amansız koşuşturmanın içinde, durup bakmak gerek.

Geriye, yaşanmışlıklara, eskilere, bugün mazide kalanlara.

Hayatın ne kadar gereksiz, saçma konularla boşa harcandığına.

Oysa hayat her şeye rağmen güzeldir.

Belki de bir özlemdir.

Geçmişe, zaman zaman eskilere gitmek, hatırlamak.

Özellikle güzel zamanları, akıllara geldiğinde, hoş bir seda, bir gülümseme bırakan hatıraları, yeniden yaşamak.

Çocuktuk, genç olduk ve artık orta yaşlardayız.

Çocukluğun, gençliğin, başıboşluğunu yaşadık.

1975 doğumluyum, 1980’li yılları yaşadık.

Kendimizi daha iyi anladığımız, doksanlı yıllar, ortaokul ve lise dönemleri.

Şimdilerde iki binli yıllar.

90’lı yılların sonu ve iki binli yıllar başında, üniversite süreci, hayatıma yön veren yıllar.

Babamın hayatını kaybetmesi, evlilik ve askerlik dönemlerim.

Hayata, sorumluluklara, olgunluğa, ister istemez adapte olduğum yıllar.

Ve tabi ki 2005 yılında baba olmak, birçok olumsuzluk içinde mücadeleye devam etmek.

Belki benim yaş gurubum, ait olduğum nesil, aynı noktada buluşacaktır.

90’lı yıllar başkaydı, daha güzel, daha samimi, daha doğal.

Teknolojinin getirdiği birçok yenilik ve sosyal medya henüz yoktu.

Aileler arasında, en başta ekonomik olarak bu kadar uçurum oluşmamıştı.

Özel okullar bu kadar yaygın değildi.

Her konuda, her alanda, her yerde kalite vardı.

Arkadaşlıklar sanal âlemde değildi.

Sevgi, saygı ve sorumluluk, bugünkü kadar bencilleşmemişti.

Okula otobüsle gider, otobüsle gelirdik.

Anne, babamız her gün özel araçla okula bırakmaz ve almazdı, gerek yoktu.

Sokaklar daha güvenliydi.

Her sabah otobüse yürürdük, Alayköy de, kahvelerin bulunduğu, köy meydanında.

Otobüsün, en arka koltuk bizimdi, rahmetli Sami dayı, otobüs şoförümüzdü.

Allah rahmet eylesin, çok kahrımızı çekti.

Ben, Tahir, Hasan, Ferhan, Erkut, Kemal hiç ayrılmazdık.

Okula beraber, futbola, gezmeye, evlerde atari, tavla oynamaya, hep yerde beraberdik.

Bugün herkes kendi hayat kavgasının içinde.

Mahallemizde, Mehmet, Fikret abi, Sevim ve Gülten abla, çocukları, Ozan, Özden, Mustafa bizim yaşıtlardı.

Sokaktan eve girmek gece yarısını bulurdu.

Kimisi sonsuzluğa gitti, kimisi başka yerlere taşındı.

Şimdi sık sık yabancılar, kiracılar geliyor, gidiyor.

Aile ilişkileri çok güzeldi.

Hayatım boyunca unutmayacağım, yeni yıl, bayram eğlenceleri.

Tüm ailenin, amcaların, halaların, yeğenlerin toplandığı, şarkılı, türkülü, samimi kutlamalar.

Yakın zaman önce kaybettiğimiz Neriman halamın eşi, Cemil eniştem, babamın komşularla beraber ona yaptıkları şakalar, o uyurken penceresinin altında, tencerelerle şarkı söylemeleri, onun gülerken savurduğu küfürler.

Samimiyet, sıcaklık, aile kavramı.

Takvimler eskiyor, alışkanlıklar, beklentiler, öncelikler değişiyor.

En önemlisi de takvim değişirken, insanlar da değişiyor.

2024 yılına girerken, bir yıl daha bitiyor.

Yeni bir umut başlıyor, en güzel hatıraları daha da geriye atarak.

Bu yazıyı okuyan herkes, mutlaka geçmişe bir yolculuk yapmıştır.

Umarım çok güzel anılarda bir nostalji yaşanmıştır.

Yeni bir yıl, yeni bir umut, tek isteğim güzellikler getirsin.

Ama yazının başlığı gibi, yine de 90’lar başkaydı.

QOSHE - 90’lar başkaydı - Erçin Şahmaran
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

90’lar başkaydı

7 0
29.12.2023

Elbette zaman bölünmez bir bütündür.

Sınırlanmaz, durmaz, geriye dönüş olmaksızın, ne varsa alıp gider.

Bu amansız koşuşturmanın içinde, durup bakmak gerek.

Geriye, yaşanmışlıklara, eskilere, bugün mazide kalanlara.

Hayatın ne kadar gereksiz, saçma konularla boşa harcandığına.

Oysa hayat her şeye rağmen güzeldir.

Belki de bir özlemdir.

Geçmişe, zaman zaman eskilere gitmek, hatırlamak.

Özellikle güzel zamanları, akıllara geldiğinde, hoş bir seda, bir gülümseme bırakan hatıraları, yeniden yaşamak.

Çocuktuk, genç olduk ve artık orta yaşlardayız.

Çocukluğun, gençliğin, başıboşluğunu yaşadık.

1975 doğumluyum, 1980’li yılları yaşadık.

Kendimizi daha iyi anladığımız, doksanlı yıllar, ortaokul ve lise dönemleri.

Şimdilerde iki binli yıllar.

90’lı yılların sonu ve iki binli yıllar başında, üniversite süreci, hayatıma yön veren yıllar.

Babamın hayatını kaybetmesi, evlilik ve askerlik dönemlerim.

Hayata, sorumluluklara, olgunluğa, ister istemez adapte olduğum yıllar.

Ve tabi ki 2005 yılında baba olmak, birçok olumsuzluk içinde mücadeleye devam........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play