Günler, hatta aylardır, bir pahalılık furyasının yaşanacağından bahsediliyor.

Uzaklar, yakın oldu ve hayat pahalılığı, asgari ücret derken, piyasada iğneden, ipliğe, akla gelen her ürüne fahiş zamlar geldi.

Zamların geleceğini, pahalılaşmanın artacağını, sadece uzmanlar değil, sıradan insanlar da öngördü.

Bu bir kısır döngü, bir sarmal.

Maliyet arttıkça, piyasa da pahalılaşacak, alım gücü düşecek, sonra maaşlar artacak, kısa bir süre sonra yine aynı sarmal başlayacak.

Herkes kendine göre haklı.

Ancak bu işin sonu yok, bir sonraki hayat pahalılığına kadar, yük daha da artacak.

Bir çaresi olmalıdır.

Piyasayı dengeleyen, tek elçilik, rekabetsizlik, serbest piyasa adı altında fırsatçılık, tüm bunları ortadan kaldıran, kooperatif, devlet ve KİT’ler vardı.

Vardı diyorum, çünkü artık çoğu piyasada yok.

Battı, batırıldı, kapandı, yok yere bitti.

Bugün yaşamsal tüketimde, et, süt gibi ürünlerde, akıl almaz fiyatlar söz konusu.

Bir daha söylemek isterim, bir çaresi vardır, olmalıdır, bulunmalıdır.

Alım gücü korunmalı, sosyal kesimler, engelliler, asgari ücretliler, kaderine bırakılmamalıdır.

Devletin bu düzenlemeleri yapabilecek, gücü, erki, yasal düzenlemeleri vardır.

Elbette, konuşulan sadece tüketim de olmamalıdır.

Özel okullar, okul öncesi kreşler, özel sağlık harcamaları, ateş pahası ve bir standart yok.

Ya sağlık ve eğitim kamusal alanda güçlendirilecek, ya da çok daha kötü sosyal patlamalar kapıda.

Tüm bunlar genel konular, sıkıntılar.

Pahalılık, artış gösteren giderler, maliyetler, kamu kurum ve kuruluşlarında da ciddi sıkıntılar yaşatacak.

Belediyeler, personel maaşlarını ödemekte zorlanacak.

Bu zorluk, hizmet kalitesi ve hizmet bedellerini de ister istemez etkileyecek.

Su, sağlık, temizlik, vidanjör, kanalizasyon, inşaat izinleri, işyeri ruhsatları, tabela vergileri, yeni düzenleme ile otomatik olarak artacak.

Bu vergiler, yıllarca güncellenmedi, yıllarca komik rakamlarla, maliyetin çok altında, zarar ederek, belediyeler tarafından karşılandı.

Maliyetin altında, zararına verilen hizmetler, belediye bütçelerine ek maliyet getirdi, açıklar oluştu.

Hayat pahalılığının personel maaşlarına yansıtılması ile personel giderleri arttı.

Bir yandan, personel giderleri belediye bütçesinin %50’sini aşmayacak, bir yandan da artan maaş yükü ile bütçeden çok daha fazla giderler oluşacak.

Bu dengeyi kurmak zor, yıllardır kadro bekleyen çalışanlar var ve bu gidişle belediyeler bu çalışanları kadrolarına alamayacaklar, şirketleşmek zorunda kalacaklar, bu girişimde daha farklı sorunları getirecek.

Tabi ki devlet, genel bütçeden belediyelere maddi kaynak aktarıyor.

Ancak güncel olmayan nüfus, değişen coğrafi alanlar, bir yanda büyüyen yeni belediyeler, bir yanda aynı kalan belediyeler, bu durumda yine haksız bir kazanç yaratıyor.

Belediyelerin gelirleri içinde önemli bir yer tutan emlak vergileri konusunda, devlet henüz net bir tavır ortaya koymadı.

Zam olacak mı, kriterler değişecek mi, bölgeye göre, rayiç bedele göre, emlak vergileri düzenlenecek mi?

Yıl döndü, pek çok şirket, şahıs mal satıyor, tapu devri yapıyor.

Tapu devri için belediyelerden "borcu yok" belgesi isteniyor.

Emlak vergisinin belli olmaması, belediyelerin faturalarını hazırlamasına engel oluyor.

Hem tapu işlemleri hem de belediyelerin önemli bir maddi kaynağı olan emlak vergisi geliri, bir muamma olarak belirsiz.

Belediyeler emlak vergisinin netleşmesini bekliyor, devlet, hükümet, daha hızlı hareket ederek, bu konudaki tavrını netleştirmeli.

Özellikle maliye bakanlığına sorumluluk düşüyor.

QOSHE - Belediyeler emlak vergisini bekliyor - Erçin Şahmaran
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Belediyeler emlak vergisini bekliyor

3 1
26.01.2024

Günler, hatta aylardır, bir pahalılık furyasının yaşanacağından bahsediliyor.

Uzaklar, yakın oldu ve hayat pahalılığı, asgari ücret derken, piyasada iğneden, ipliğe, akla gelen her ürüne fahiş zamlar geldi.

Zamların geleceğini, pahalılaşmanın artacağını, sadece uzmanlar değil, sıradan insanlar da öngördü.

Bu bir kısır döngü, bir sarmal.

Maliyet arttıkça, piyasa da pahalılaşacak, alım gücü düşecek, sonra maaşlar artacak, kısa bir süre sonra yine aynı sarmal başlayacak.

Herkes kendine göre haklı.

Ancak bu işin sonu yok, bir sonraki hayat pahalılığına kadar, yük daha da artacak.

Bir çaresi olmalıdır.

Piyasayı dengeleyen, tek elçilik, rekabetsizlik, serbest piyasa adı altında fırsatçılık, tüm bunları ortadan kaldıran, kooperatif, devlet ve KİT’ler vardı.

Vardı diyorum, çünkü artık çoğu piyasada yok.

Battı, batırıldı, kapandı, yok yere bitti.

Bugün yaşamsal tüketimde, et, süt gibi ürünlerde, akıl almaz fiyatlar söz konusu.

Bir daha söylemek isterim, bir çaresi vardır, olmalıdır, bulunmalıdır.

Alım gücü korunmalı, sosyal kesimler, engelliler, asgari ücretliler, kaderine bırakılmamalıdır.

Devletin bu düzenlemeleri........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play