MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Şampiyon Melekleri kim geri getirebilir?

Yaşanılan insanlık katliamının sorumlusu gerçekten kim veya kimler?

Geçenlerde Japonya'da meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depremde sadece onlarca kişi hayatını kaybederken, nasıl oluyor da buna yakın büyüklükteki bir depremde, başka bir ülkede, binlerce kişi hayatını kaybedebiliyor ve milyonlarca kişi de ciddi anlamda değişik düzeylerde olumsuz etkilenebiliyor?

6 Şubat 2023 Adıyaman'da Kahramanmaraş merkezli depremde, yıkılan İsias Otel'in enkazından, 72 cansız beden çıkarıldı... 35'i Kıbrıslı Türk sporcu çocuklar, veliler ve öğretmenlerden oluşan Kıbrıslı Türk kafilesi... Bunların 26'sı çocuk; 9 ile 15 yaş aralığındaki bu otelde konaklayan Gazimağusa Türk Maarif Koleji kız ve erkek voleybol takımı öğrencileri... Şampiyon Meleklerimiz...

Bir otel düşünün ki konut ruhsatı olsun, önceden 9 kat izni olsun ve daha sonra 13 kata çıkarılsın ve turistik lüks bir otel olarak faaliyet göstersin... İsias Otel, kategori olarak denetimlerle, güvenlikli bina ve hizmet kalitesi olarak 4 yıldıza çıkarılarak resmileşiyor ve resmi turistik otel kayıtlarına geçiyor... Peki bu otelin bu şekilde denetlenmesini kim ve/veya hangi resmi kurum yapıyor ve bu şekilde izinler verilerek, böylesine bir turistik otel faaliyette bulunabiliyor?

Sorumluluğu başkasına yüklemek, geminin rotasını rüzgara değil, rüzgarı gemiye bağlamaya benzer...

Depremin büyük resmindeki, maddi ve manevi kaybın bilançosunu, henüz kimse tam olarak bilmiyor!

Ortaya çıkanlar, denetimsiz yapılar ile depremlerin yıkıcı gerçeğini bize en acımasızca, en açıkça gözler önüne seriyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşımaya devam ediyor...

Neden hep böyle oluyor?

Neden hep bu acılar yaşanıyor?

Ülke topraklarını sarsan depremler, sadece doğal bir felaketin yıkıcı etkilerini değil, denetimsiz yapılaşmanın, vahim sonuçlarını da gözler önüne seriyor... Depremlerin pençesinde olan bir ülke coğrafyasında, depremlerin yıkıcı gücüne denetimsiz yapılaşmanın eklenmesi, felaketin boyutlarını katlayarak, devasa boyutlara çıkarıyor.

Depremler, doğal afetlerdir ve ne zaman olacakları önceden kestirilemez. Ancak, yapılan binaların dayanıklı olması ve belirli standartlara uygun inşa edilmesi, depremlerin yıkıcı etkilerini en aza indirebiliyor. Maalesef, denetimsiz yapılaşma ve farklı çıkar ilişkileri, bu dengeleri bozmaya hep devam ediyor...

Denetimsiz yapılaşmanın, depremlerde yıkıcı sonuçlar yaratabileceği, dayanıksız binaların deprem anında kolayca yıkılabileceği, hep göz ardı ediliyor... Ruhsatsız, plansız ve denetimsiz inşa edilen tüm bu binalar, deprem anında can ve mal kayıplarına yol açarak insan hayatını tehdit etmeye devam edeceğini kimse önemsemiyor... Yetersiz malzeme kullanımı, uygun olmayan zeminlerde yapılan binalar ve katlar, depremin ölümcül sonuçlarını daha da büyütüyor...

Denetimsiz yapılaşmanın topluma etkisi sadece bireysel değil, toplumsal ve ülkesel boyutta da büyük bir tehlike oluşturuyor... Plansız şehirleşmeler, çarpık yapılaşmalar ve denetimsiz bina inşaası, bir bölgenin hatta ülkenin geleceğini önemli oranda riske atıyor... Deprem anında yıkılan binalar, sadece o binalarda yaşayanları değil, etraflarındaki diğer binaları da, tehlikeye atarak büyük bir felaketin fitilini ateşliyor...

Kaçak yapılar, depremde sadece duvarları değil, umutları da yıkmaya hep devam ediyor...

Farklı şekillerde yasallaşan yapılar, depremde sadece evleri değil, hayatları da tehlikeye atıyor...

Depreme karşı güvensiz yapılar, sadece bir bölgenin değil, tüm ülkenin geleceğini de riske sokuyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşıyor...

Şampiyon Meleklerimiz, bu çarpık yapılaşmanın en somut ve en acımasız örneğidir...

Akıl çağında yapı güvenliği bir tercih değil, bir zorunluluk olmalıydı... İmar affı riskleri de hatırlanmalıydı...

Deprem sonrası ortaya çıkan, kamuoyu gündeminde sıklıkla yer alan, imar affı konusu, oldukça önemlidir, uzmanlardan gelen açıklamalar ve iddialar oldukça ciddidir...

Peki, imar affı nedir?

Şimdi biraz buna bakalım...

Genellikle belirli koşulları sağlayan yapıların, yasal olmayan durumlarına getirilen, zaman zaman da siyasetle harmanlanan düzenlemeler ve uygulamalar olarak, en basit açıklamasıyla tanımlayabiliriz... Bu düzenlemeler ile uygulamalar, özellikle yapı stoku içinde, kaçak veya ruhsatsız yapılanmaların belirli şartlar altında yasallaştırılmasını amaçlar. Ancak, imar affının uygulanması, doğal afetlerde özellikle depremlerde, çok ciddi riskleri de beraberinde getirebileceği, asla göz ardı edilmemelidir...

İmar affının, deprem açısından yüksek sakıncalarının olduğunun farkındalığı yükseltilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır...

Siyasette popülist akıldan, bütüncül mantığa artık dönüşülmelidir...

Bu konuda odaklanılması gereken, ders çıkarılması gereken noktalar vardır...

Şimdi de bunlara kısaca bir bakalım...

Yapı Standartları ve Denetimleri: İmar affıyla birlikte yasallaşacak yapıların, genellikle güvenlik standartlarına uygun olup olmadığı konusunda endişeler vardır. Depreme dayanıklı olmayan yapıların yasallaşması, deprem riskini artırıyor.

Toplumsal Güvenlik Riski: Depremlerde yıkılan veya hasar gören binalar, sadece o binalarda yaşayanları değil, çevredekileri de etkileyebiliyor... Bir şekilde yasallaşmış ancak, depreme dayanıklılığı olmayan yapılar, çevresindeki binaları da riske sokuyor.

Şehir Planlaması ve Uygun Alan Kullanımı: İmar affıyla birlikte, plansız ve denetimsiz bir yapılaşmanın teşvik edilmesi, şehir planlamasında kaos yaratabiliyor. Bu durum, kentsel dönüşüm ve şehir planlamasına da zarar verebiliyor.

Bilinçlendirme ve Eğitim: Toplumu, deprem riski konusunda bilinçlendirmek ve yapı güvenliği konusunda eğitmek önemlidir... İmar affıyla birlikte, bu konuda toplumu bilinçlendirmek, riskleri anlatmak ve insanları bilinçli bir şekilde hareket etmeye teşvik etmek, kaçınılmazdır.

Uzun Vadeli Çözümler: İmar affı gibi kısa vadeli düzenlemeler yerine, uzun vadeli çözümler üzerinde daha fazla durulmalıdır... Yapı denetimlerinin sıkılaştırılması, yapı standardının yükseltilmesi ve kentsel dönüşüm gibi adımlar, deprem riskini azaltmada etkili olabiliyor.

Tüm bu konularda, toplumsal farkındalıklar yaratmak için, kamuoyunda gerçek örnekler ve istatistikler kullanılmalı, imar affı gibi uygulamaların özellikle depremlerde, olumsuz riskleri artırabilecek potansiyel etkileri olduğu, sıklıkla vurgulanmalı ve toplumlar daha bilinçli hale getirilmelidir...

Yapı güvenliği bir tercih değil, bir zorunluluktur... İmar affı riskleri, asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır...

Doğal felaketlerle birlikte, siyasi popülizme endeksli plansız yapılaşmanın bedelini, en ağır şekilde halkın ödediği de hatırlanmalıdır...

Gelinen noktadaki bu zihniyetli yaklaşımlar, deprem sırasında olmasa bile, deprem sonrasında da can ve mal kayıplarına sebep olmaya hep devam eder...

Yaşanılanlar, kayıplar ve acılar ortadadır... Hangi ülkede yaşarsanız yaşayın bu noktada, yapı denetimlerinin ve şehir planlamasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor... Yapı denetimlerinin sıkı bir şekilde yapılması, binaların dayanıklılığının sağlanması ve depreme karşı güvenli yapılar inşa edilmesi, toplumun genel güvenliğini sağlayacak en kritik yaklaşımlardır... Siyasi çıkar ilişkileri ve popülizm hemen bir kenara bırakılmalı, şehir planlaması konusunda uzun vadeli, sürdürülebilir çözümler üretilerek, plansız yapılaşmanın önüne geçilmelidir...

Unutulmamalıdır ki, denetimsiz yapılaşma bir tercih değil, hayati derecede önemli bir risktir... Toplum olarak yapı güvenliği, şehir planlaması konusunda daha bilinçli ve duyarlı olmamız gereken çok önemli süreçlerden geçilmektedir. Ancak bu şekilde, gelecekteki deprem felaketlerinin yıkıcı etkilerini en aza indirebilir ve toplum olarak daha güvenli bir yaşam alanı oluşturabiliriz...

Hatırlanmalıdır ki depremlerin doğal gücüyle baş etmek zor olabilir, ancak denetimsiz yapılaşmanın neden olduğu riskleri azaltmak, hepimizin elindedir... Güvenli bir gelecek için atılacak her adım, toplumun ortak çıkarına olacaktır... Gelecek nesillere daha güvenli bir dünya bırakabilmek için şimdi harekete geçmek, bunu ilgililerden talep etmek, depremlerin yıkıcı etkilerine karşı en büyük savunma yaklaşımları olacaktır...

Deprem, siyasi ranta kurban edilen yapıların duvarlarından değil, ihmallerin bedelini ödeyen insanların yüreklerinden her zaman, daha yıkıcıdır...

İmar affıyla yasallaşan binalar, depremlerde sadece duvarlarını değil, siyasi çıkarların ne kadar pahalıya mal olabileceğini bize, en acımasızca tekrar tekrar gösteriyor...

Siyasi rant, depremin yıkıcı gücünü unutturabilir ama, yıkılan binalar, kaybedilen canlar bize hep bunları, hatırlatmaya devam eder...

Gelinen noktada artık, imar afları siyasi bir oyun haline dönüştürülmemelidir... Doğal afetlerle birlikte plansız yapılaşmanın bedelini, tüm insanlığın ödediği, şimdi daha fazla hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır...

Politika, depremin acı gerçeğini örtbas edebilir ama, yıkılan yapılar, siyasi ranta kurban edilenler ve hayatta kalanlar, bunları hep insanlığa hatırlatmaya devam edecek...

Deprem gibi yaşanılan tüm doğal afetlerde plansız siyasi hamlelerin bedelini, en masum insanlara fatura olarak ödettirilmeye devam edileceği, daha iyi anlaşılmalıdır...

Siyasi kararlar, doğal afetlerin yıkıcılığını durduramaz; ancak güvenli yapılar ve doğru planlama ile bunun önüne geçilebilir...

Siyasette aklın rehberliği olmadan yürünen yolun, karanlık bir labirente dönüşebileceği asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır...

Aklın ışığı olmadan siyaset, kaybolmuş bir pusuladan ibarettir...

Siyaset, aklın yönlendirmesi olmadan, bir gölge oyunundan öteye geçemez...

Aklın önderliği olmadan siyaset, yönsüz bir gemiye dönüşür...

Ancak aklın ışığında siyaset, doğru yolu bulabilir ve topluma gerçek ilerleme fırsatı sunabilir...

Siyasi rantlar, kaybedilen insan hayatlarının değerini asla örtemez...

Siyasetin kazandıkları, kaybedilen insanların değerini, hiçbir zaman ölçemez....

Siyasi rantlar, her kaybedilen insanın ardında bıraktığı derin izleri silemez...

Siyasi çıkarlar, kaybolan insanların anılarını, sevdiklerini ve geleceklerini geri getiremez...

Şampiyon Melekler bize aslında, çok şey anlatmaya çalışıyorlar...

Siyasi rant uğruna kaybedilen her bir insanın aslında, adil bir dünyanın kaybı olduğunu anlatıyorlar...

Siyasi ince hesapların, insan hayatının önüne asla geçmemesi gerektiğini anlatıyorlar...

Bu uğurda kaybedilen canların, toplumun ortak acısı olduğunu anlatıyorlar...

Ve en önemlisi de siyasi rantların, insan yaşamını göz ardı eden, bir ticaret haline dönüşmemesi gerektiğini anlatıyorlar...

Binalar yıkılıyor, insan yaşamları yok oluyor, geride kalanların içlerinde kapanmaz yaralar, hep iz bırakmaya devam ediyor...

Şampiyon Melekleri şimdi, kim geri getirebilir ki? Ya geride kalanlar...

Yaşanılan insanlık katliamının sorumlusu gerçekten kim veya kimler?

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini, asla silinmemek üzere üzerinde taşıyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen her insanın hikayesini sessizce anlatıyor, o hiç var olmamış, kum duvarlarında...

Toprak, yitirilen hayallerin izini içine çekiyor, saklıyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, bir yerlerde unutulan yaşamların, sessiz çığlığı oluyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini sessizce anlatmaya, devam ediyor, duyanlar için ders niteliğinde...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremin yıkıcı hikayesini içinde, derinliklerinde, kaybedilen umutların sessiz çığlığında, barındırmaya hep devam ediyor...

Tıpkı Şampiyon Melekler’in bizlere anlatmak istedikleri gibi...

Duyabilmek için kulaklarımızı ve kalbimizi şimdi daha fazla açmamız gerektiği gibi...

Onların sessizliğini dinleyerek, insanlık için daha fazla dersler çıkarmamız gibi...

Onlar, boşuna ölmediler; her ölüm, insanlığa bir ders, uyarı ve uyanış çağrısı olduğunu, bize anlatmaya çalıştıkları gibi...

Bize bırakılan mesajları duymak ve insanlığın yolunu aydınlatmak, her bir Kıbrıslı Türkün, şimdi daha fazla sorumluluğudur...

Birey olarak, toplum olarak, ülke olarak onların hatırasına şimdi daha fazla layık olma zamanı...

Cesurca, gerçeklerle yüzleşme zamanı...

Çocuklar bize aslında, çok şey anlatmaya çalışıyorlar...

En önemlisi de bize, ihmali fark etmenin, sorumluluğun, önlem almanın ve toplumsal bilinç oluşturmanın önemini, şimdi daha fazla anlatmaya çalışıyorlar...

Masumiyeti, en ağır bedelle ödeyen Şampiyon Melekler’in ışığı, insanlığı aydınlatmaya hep devam edecek...

Umudu yıldızlarla paylaşacak, sevginin izlerini gökyüzüne yazacak...

Onların ışıltısı, yeryüzünde parlayan iyiliğin yansıması olacak...

Kalplerde en parlak izleri bırakacak...

QOSHE - Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşır... - Mert Mapolar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşır...

12 5
05.01.2024

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Şampiyon Melekleri kim geri getirebilir?

Yaşanılan insanlık katliamının sorumlusu gerçekten kim veya kimler?

Geçenlerde Japonya'da meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depremde sadece onlarca kişi hayatını kaybederken, nasıl oluyor da buna yakın büyüklükteki bir depremde, başka bir ülkede, binlerce kişi hayatını kaybedebiliyor ve milyonlarca kişi de ciddi anlamda değişik düzeylerde olumsuz etkilenebiliyor?

6 Şubat 2023 Adıyaman'da Kahramanmaraş merkezli depremde, yıkılan İsias Otel'in enkazından, 72 cansız beden çıkarıldı... 35'i Kıbrıslı Türk sporcu çocuklar, veliler ve öğretmenlerden oluşan Kıbrıslı Türk kafilesi... Bunların 26'sı çocuk; 9 ile 15 yaş aralığındaki bu otelde konaklayan Gazimağusa Türk Maarif Koleji kız ve erkek voleybol takımı öğrencileri... Şampiyon Meleklerimiz...

Bir otel düşünün ki konut ruhsatı olsun, önceden 9 kat izni olsun ve daha sonra 13 kata çıkarılsın ve turistik lüks bir otel olarak faaliyet göstersin... İsias Otel, kategori olarak denetimlerle, güvenlikli bina ve hizmet kalitesi olarak 4 yıldıza çıkarılarak resmileşiyor ve resmi turistik otel kayıtlarına geçiyor... Peki bu otelin bu şekilde denetlenmesini kim ve/veya hangi resmi kurum yapıyor ve bu şekilde izinler verilerek, böylesine bir turistik otel faaliyette bulunabiliyor?

Sorumluluğu başkasına yüklemek, geminin rotasını rüzgara değil, rüzgarı gemiye bağlamaya benzer...

Depremin büyük resmindeki, maddi ve manevi kaybın bilançosunu, henüz kimse tam olarak bilmiyor!

Ortaya çıkanlar, denetimsiz yapılar ile depremlerin yıkıcı gerçeğini bize en acımasızca, en açıkça gözler önüne seriyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşımaya devam ediyor...

Neden hep böyle oluyor?

Neden hep bu acılar yaşanıyor?

Ülke topraklarını sarsan depremler, sadece doğal bir felaketin yıkıcı etkilerini değil, denetimsiz yapılaşmanın, vahim sonuçlarını da gözler önüne seriyor... Depremlerin pençesinde olan bir ülke coğrafyasında, depremlerin yıkıcı gücüne denetimsiz yapılaşmanın eklenmesi, felaketin boyutlarını katlayarak, devasa boyutlara çıkarıyor.

Depremler, doğal afetlerdir ve ne zaman olacakları önceden kestirilemez. Ancak, yapılan binaların dayanıklı olması ve belirli standartlara uygun inşa edilmesi, depremlerin yıkıcı etkilerini en aza indirebiliyor. Maalesef, denetimsiz yapılaşma ve farklı çıkar ilişkileri, bu dengeleri bozmaya hep devam ediyor...

Denetimsiz yapılaşmanın, depremlerde yıkıcı sonuçlar yaratabileceği, dayanıksız binaların deprem anında kolayca yıkılabileceği, hep göz ardı ediliyor... Ruhsatsız, plansız ve denetimsiz inşa edilen tüm bu binalar, deprem anında can ve mal kayıplarına yol açarak insan hayatını tehdit etmeye devam edeceğini kimse önemsemiyor... Yetersiz malzeme kullanımı, uygun olmayan zeminlerde yapılan binalar ve katlar, depremin ölümcül sonuçlarını daha da büyütüyor...

Denetimsiz yapılaşmanın topluma etkisi sadece bireysel değil, toplumsal ve ülkesel boyutta da büyük bir tehlike oluşturuyor... Plansız şehirleşmeler, çarpık yapılaşmalar ve denetimsiz bina inşaası, bir bölgenin hatta ülkenin geleceğini önemli oranda riske atıyor... Deprem anında yıkılan binalar, sadece o binalarda yaşayanları değil, etraflarındaki diğer binaları da, tehlikeye atarak büyük bir felaketin fitilini ateşliyor...

Kaçak yapılar, depremde sadece duvarları değil, umutları da yıkmaya hep devam ediyor...

Farklı şekillerde yasallaşan yapılar, depremde sadece evleri değil, hayatları da tehlikeye atıyor...

Depreme karşı güvensiz yapılar, sadece bir bölgenin değil, tüm ülkenin geleceğini de riske sokuyor...

Yasallaşan her kaçak yapı, depremde kaybedilen insanların hikayesini taşıyor...

Şampiyon Meleklerimiz, bu çarpık yapılaşmanın en somut ve en acımasız örneğidir...

Akıl çağında yapı güvenliği bir tercih değil, bir zorunluluk olmalıydı... İmar affı riskleri de hatırlanmalıydı...

Deprem sonrası ortaya çıkan, kamuoyu gündeminde sıklıkla yer alan, imar affı konusu, oldukça önemlidir, uzmanlardan gelen açıklamalar ve iddialar oldukça ciddidir...

Peki, imar affı nedir?

Şimdi biraz buna bakalım...

Genellikle belirli koşulları sağlayan yapıların, yasal olmayan durumlarına getirilen, zaman zaman da siyasetle harmanlanan düzenlemeler ve uygulamalar olarak, en basit açıklamasıyla........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play