Fikirlerine çok değer verdiğim… çok sık görüş alışverişinde bulunduğum ve sözünü dinlediğim… önemsediğim… yakın bir arkadaşım ile bir sorun üzerinde konuşurken “hep bunlar senin başına buyruk yapından” kaynaklanıyor dedi. Çok şaşırmıştım… Zira bence ben başına buyruk bir insan değilimdir. Biraz dik kafalı olabilirim… Dediğim dedik… Ailede Arnavut var ne de olsa azıcık inat… Ama çok iyi bir dinleyiciyim. Sorarım, öğrenmeye çalışırım…Yanlış yaptıysam geri adım da atarım… Anlamaya çalışırım. Araştırırım… Tamam dedim. Söz. Bundan sonra bu sözünü dikkate alacağım.

Başına buyruk… kelimesi beni yirmi yıl önceye götürdü… İngiltere’de yüksek lisansımı yapıyordum… Zor bir haftaydı. Benim Amerikan Devlet Başkanlarının dış politikalarını karşılaştırmalı bir şekilde analiz etmem gerekiyordu. Sabahlara kadar kütüphaneden çıkamıyordum. O gün de eve çok geç gelmiştim. Çok yorgundum. Sabah erken saatte dersim vardı. Bir iki saat uyusam iyi olacaktı. Uyudum… Uyanırken çok zorlandım. Telaşla evden çıkarken anahtarımı evde unutup, kapıyı çektim. Otobüsü kaçırdım. Leicester’de yaşayanlar bilir… Yağmur ve rüzgar ayni anda dans eder… Dersi kaçırmamak için yağmurda yürüdüm… Sınıfın kapısına geldiğim zaman derse tam üç dakika geç kalmıştım. Sırılsıklam… Profesörün kapıdan giriş anını gördüm. Arkasından girdim ki… beni durdurdu… Tüm sınıfın önünde bana “sen başına buyruk musun?” giremezsin… ikinci derse gel dedi. Tamam dedim. Çıktım.

O günü hiç unutamam…Tam yirmi yıl sonra “başına buyruk” kelimesinin yine benim için kullanılmasının ardından Türk Dil Kurumu’na danışayım dedim… “Kimseden izin almaksızın dilediği gibi davranan”… Failimuhtar dedi… Sözlük. Sözcük çok afili bir kere…Böyle güçlüymüş gibi görünüyor… Değil. Aldanmayın.

Çok tehlikeli ve bir o kadar da sorumlu bir kavram. Özellikle yönetim kademelerinde bulunan bireyler açısından bakıldığı zaman…Toplum için de geçerli elbette… Ne yönettiğinizin hiçbir önemi yoktur. Bir market, bir şirket, bir sivil toplum kuruluşu, bir siyasal parti, bir devlet veya uluslararası bir kurum…kuruluş… Başına buyruk davranamaz… başına buyruk açıklamalar yapamaz. Yapmamalıdır… Bunun sorumluluğunu taşımak çok ağırdır… Etkilenecek insanları görmezden gelemeyiz… Söylediklerimizin ve yaptıklarımızın… bilgilerle donatılmış… ayakları yere basan şeyler olması gerekiyor. Ben dedim olur… Ben söyledim olur ile yönetim anlayışı asla bağdaşmaz. Yönetimdeki en büyük zafiyetlerdendir… “Güç zehirlenmesi”. Etrafınızı bir bulut sarar ve herkes size… sizin görüşlerinizin en doğrusu olduğunu söyler… Bu bulutun ötesine geçip farklı bilgilere ve görüşlere de yer vermemiz büyük bir gerekliliktir. Aksi yöneticiye zarar verir. Yönetilene zarar verir…

Çok güçlüyseniz ve tüm olanaklara sahipseniz bile bunu yapamazsınız… “İzin almak” yanlış anlaşılmasın. Onay makamı değildir kastedilen. Fikir birliğidir. Geniş bir görüş ortaklığı diyelim. Üzerinde uzlaşıdır. Araştırılmış ve uygulamada sorun yaratmayacağı konusunda gerekli altyapının hazırlığıdır. Konunun etüdü ile ilgilidir. İzin, asında olabilirlik derecesidir. Ben ben ben…yapacağım… ben olsam yapardım…diye başlayan fikirlerin altyapısı hazır ise bir sorun yoktur. Hazırlıksız salt eleştiri… veya hazırlıksız açıklamalar… toplumu germekten ve sorun yaşanmasından başka bir işe yaramaz. Tıpkı ikili ilişkilerimizde olduğu gibi… Ben dersimi aldım… Darısı diğerlerinin başına…

QOSHE - Başına Buyruk/Failimuhtar - Prof. Dr. Deniz İşçioğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Başına Buyruk/Failimuhtar

10 1
28.11.2023

Fikirlerine çok değer verdiğim… çok sık görüş alışverişinde bulunduğum ve sözünü dinlediğim… önemsediğim… yakın bir arkadaşım ile bir sorun üzerinde konuşurken “hep bunlar senin başına buyruk yapından” kaynaklanıyor dedi. Çok şaşırmıştım… Zira bence ben başına buyruk bir insan değilimdir. Biraz dik kafalı olabilirim… Dediğim dedik… Ailede Arnavut var ne de olsa azıcık inat… Ama çok iyi bir dinleyiciyim. Sorarım, öğrenmeye çalışırım…Yanlış yaptıysam geri adım da atarım… Anlamaya çalışırım. Araştırırım… Tamam dedim. Söz. Bundan sonra bu sözünü dikkate alacağım.

Başına buyruk… kelimesi beni yirmi yıl önceye götürdü… İngiltere’de yüksek lisansımı yapıyordum… Zor bir haftaydı. Benim Amerikan Devlet Başkanlarının dış politikalarını karşılaştırmalı bir şekilde analiz etmem gerekiyordu. Sabahlara kadar kütüphaneden çıkamıyordum. O gün de eve çok geç gelmiştim. Çok yorgundum. Sabah erken saatte dersim vardı. Bir iki saat uyusam iyi olacaktı. Uyudum… Uyanırken çok zorlandım. Telaşla evden çıkarken anahtarımı evde unutup, kapıyı çektim. Otobüsü kaçırdım. Leicester’de yaşayanlar bilir… Yağmur ve rüzgar ayni anda dans........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play