Hayatta her şeyi yapacağım aklıma gelirdi ama bir gün Uğur Karagözlü’yü sonsuzluğa uğurlamaya gideceğim hiç gelmezdi. Hala daha inanamıyorum. Bir süre daha inanacağımı sanmıyorum.

Ama hayat belli ki çok acımasız. Onu da aramızdan aldı. Zaten hep iyi insanlar önce gider. O da kaideyi bozmadı.

Uğur Bey gerçekten çok sevdiğim, gayet esprili, şen şakrak ve muzip birisiydi. Bunların yanında çok entelektüeldi, müthiş bir kültür birikimi vardı, sohbetlerine doyamazdım.

Onu ilk tanıdığım gün aktif gazetecilik hayatıma başladığım gündür. Haziran 2008’de benim için bir okuldan farksız olan Cyprus Today gazetesine adım attığım gün ilk sigara molamızda tanışmıştık.

O beni önceden biliyordu. Kuzey Kıbrıs Kültür Derneği (KKKD) zamanlarından. Ben ise onu tanımıyordum. Ama o günden sonra tanıdım ve hemen sevdim.

Kısa sürede kaynaştık, bana bir de lakap taktı: Reach Peace!

İsminin İngilizcedeki anlamını bana lakap olarak layık gördü ve hep öyle çağırdı, yazdı.

Sesi kulaklarımda çınlıyor şimdi: “Hade Reach Peace, birer zehir çubuğu içelim…”

Arada Girne’de limanda buluşurduk, kahve içerdik. Yemeklere gittik, evinde bize verdiği ziyafete gittik. Gerçekten çok kibar, neşeli, dillere destan kahkahasıyla çok derin bir adamdı. Merhum Rauf Denktaş’la çok anısını bilirim. Ondan ‘ustam’ diye bahsederdi. Uzun yıllar Özel Kalem Müdürlüğünü yapmıştı. Haliyle herkesi tanırdı. Herkes derken, ciddiyim.

Ajda Pekkan’la anılarını anlatırdı, başka ünlüleri de yakından tanıyordu.

Hemen her yaz döneminde tatile giderdi. Ama o tatil gelene dek gideceği yerin tarihini okur öğrenir, nerede neler yapacağını planlar, gelip bize anlatırdı.

Sonra tatiline gidip gelince de orada yaşadıklarını anlatırdı.

Çok fazla kitap okurdu. Özellikle de İngilizce kitaplara meraklıydı. Müthiş bir İngilizcesi vardı. Düşünün, Denktaş’a dahi tercümanlık yapmış bir İngilizce bilgisinden bahsediyoruz. Hatta bir keresinde sanırım sınırla ilgili bir problem olmuş. Merhum Denktaş da dönemin Barış Gücü Şefiyle telefonda üzerinden sorunu çözmeye çalışıyormuş. Ama şimdi tam olarak hatırlamamakla birlikte, bir kelime yanlış anlaşılmış, Denktaş da küplere binmiş. Uğur Bey’in anlattığına göre Denktaş o kadar sinirlenmiş ki “Al Uğur sen konuş bununla” diyerek telefonu ona vermiş.

“Vallahi telefon elimde kalakaldım. Sonra da konuşmaya başladım. Meğer İngilizce bir kelime yanlış anlaşılmış, haliyle işler kriz noktasına doğru gitmiş. Ustam’a durumu anlatınca o da ona ‘yaşşa be Uğur, benim anlamadığımı sen anladın’ demiş. Çok gururlandıydım” diye o günü anlatırdı.

Bir keresinde de eski bir hukukçu, ismi lazım değil, gelip Denktaş’a “ben emekli oluyorum efendim” demiş.

Denktaş da onu dinleyip, “hayırlısı olsun” demiş.

Sonrasını yine Uğur Bey anlatıyor: “Adam çıkınca odaya girdim. ‘Ne oldu başkanım’ diye sordum. Ustam bana ‘emeli oluyormuş’ deyip kahkaha patlattı. Sonra da yerinden kalkıp göbek atmaya başladı. Onun göbek attığını görünce, ben de atmaya başladım. Karşılıklı göbek atıp emekliliğini kutladık.”

Uğur Bey gerçekten çok güzel bir insandı. Ah ah, çok üzülüyorum şimdi. O çok istediği son yemeğimizi tekrarlamaya bir türlü fırsatımız olmadı. En son ortak bir dostumuz vasıtasıyla ‘e hade artık ne zaman buluşacağız’ diye haber yollamıştı ama olmadı, yapamadık.

Huzur içinde uyu Uğur abi, böyle gitmek hiç olmadı, seni gerçekten çok özleyeceğiz…

QOSHE - Ah Uğur Bey ah… - Ulaş Barış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ah Uğur Bey ah…

16 1
21.12.2023

Hayatta her şeyi yapacağım aklıma gelirdi ama bir gün Uğur Karagözlü’yü sonsuzluğa uğurlamaya gideceğim hiç gelmezdi. Hala daha inanamıyorum. Bir süre daha inanacağımı sanmıyorum.

Ama hayat belli ki çok acımasız. Onu da aramızdan aldı. Zaten hep iyi insanlar önce gider. O da kaideyi bozmadı.

Uğur Bey gerçekten çok sevdiğim, gayet esprili, şen şakrak ve muzip birisiydi. Bunların yanında çok entelektüeldi, müthiş bir kültür birikimi vardı, sohbetlerine doyamazdım.

Onu ilk tanıdığım gün aktif gazetecilik hayatıma başladığım gündür. Haziran 2008’de benim için bir okuldan farksız olan Cyprus Today gazetesine adım attığım gün ilk sigara molamızda tanışmıştık.

O beni önceden biliyordu. Kuzey Kıbrıs Kültür Derneği (KKKD) zamanlarından. Ben ise onu tanımıyordum. Ama o günden sonra tanıdım ve hemen sevdim.

Kısa sürede kaynaştık, bana bir de lakap taktı: Reach Peace!

İsminin İngilizcedeki anlamını bana lakap olarak layık gördü ve hep öyle çağırdı, yazdı.

Sesi kulaklarımda çınlıyor şimdi: “Hade Reach Peace, birer zehir çubuğu içelim…”

Arada Girne’de limanda buluşurduk, kahve içerdik. Yemeklere gittik,........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play