Kıbrıslı Türk avukat Akan Kürşat’ın yılbaşı tatili için bulunduğu İtalya’da, kuzeydeki Rum mallarının satışı suçlamasıyla tutuklanmasının ardından başlayan deprem artarak sürüyor.

Konuyla ilgili sadece avukatlar değil, emlakçılar ve müteahhitler de endişeler yaşıyor.

İtalya’da bugün mahkemeye çıkartılacak olan Kürşat’ın Güney’e teslim edilip edilmeyeceği de henüz bilinmiyor.

Bu konuyla ilgili bilgilerime geçmeden, dün çıkan iki haberle ilgili de konuşmadan edemeyeceğim.

Bunlardan birincisi Yenidüzen’den Ödül Aşık’a konuşan TMK Başkanı Növber Ferit Veçhi’nin açıklamalarıdır.

Habere göre 2013’lerden beri çıkan kararları uygulamayan, çıkan tazminatları ödemeyen ve bu yüzden de Rum hak sahiplerini yeniden AİHM yolarına düşüren Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), meğer 2023 yılında bitirilen 32 dosyaya toplam 12 milyon sterlin ödemiş.

Açıkçası açıklamaya şaşırdım. Belki de hafızam beni yanıltıyordur ama TMK’nın en son tazminat ödediğine dair bir haberi yıllar önce görmüşümdür diye düşünüyorum. Dolayısıyla TMK başkanının ‘tazminat ödedik’ açıklaması bana göre zamanlama açısından manidardır.

Öte yandan özellikle son yıllarda TMK’ya başvuran Rumların bu başvurulardan çıkan tazminatların ödenmemesi üzerine AİHM yolarına düştüğü yönündeki haberleri çok okumuşluğumuz da vardır.

Gerçi Rumların dava furyasından çok korkan AB, en son 2022 Eylül’ünde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararıyla hem açılan ilk mülkiyet davası olan Loizidiou davasının denetim sürecinin tamamlandığını duyurmuş, hem de TMK’nın iç hukuk yolu olduğunu yeniden teyit etmiştir.

Etmiştir etmesine de 2005’teki meşhur Artestis-Xendou davası tahtında 2008’de kurulan ve KKTC’nin belki de en büyük kozlarından birisi olan bu komisyon yıllar içinde bile isteye kadük edilmiş, etkisizleştirilmiştir. Bunun da kanımca iki önemli sebebi vardır.

Birincisi siyasi anlamda KKTC’nin topraklarının TMK marifetiyle yasallaşmasının istenmemesi, ikincisi de komisyonun ağır bürokrasisini kolayca aşmak isteyen insan oğlunun açgözlülüğüdür diye düşünüyorum. Burada sadece avukat camiasına kara çalanların yediği naneler dışında, tazminatını hemen almak isteyen başvuru sahiplerinin de büyük payı vardır diye değerlendiriyorum.

Birinci yazdığım şey içinde yaşadığımız düzenin aynen devam etmesi, yani yasadışı kalması ve bu topraklar üzerinde türlü yasadışılığı aynen devam ettirmek isteyenlerin marifetidir diye de bir ekleme yapmak isterim.

Bunun dışında dünün ikinci haberi de bu son yazdıklarım ışığında Kıbrıs Türk Barolar Birliğinin -birden bire- “TMK Komitesi” diye bir mekanizma kurulduğunun duyurulmasıdır.

Pardon ama bu kadar yıldır mağdur edilen Rum başvuru sahiplerinin şikayetlerini duymayan, komisyonun bile bile etkisizleştirilmesine pek ses çıkarmayan baronun böylesi bir komite kurmasının bence tek bir sebebi var. O da TMK’nın yasal şemsiyesine dair duyulan ihtiyaçtır.

Bu arada madem böyle komitelere merak başladı, o zaman bir komite de Rum tarafında kalan malları için yıllardır hak mücadelesi yapan birçok Kıbrıslı Türk için de bir tane kurulsun diye öneriyorum.

Kimse kusura bakmasın, çok sevdiğim avukat dostlarım vardır, ama Akan Kürşat tutuklanmasaydı ne TMK başkanı bu açıklamaları yapardı, ne de baro böyle bir komite kurardı.

Bir de baro açıklamasında deniliyor ki “komisyonun etkinliğinin artırılması konusunda daha yoğun çalışma yapma kararı alınmış.”

Çok güzel ama iş işten biraz geçmiştir diye düşünüyorum.

Çünkü İtalya’da eşiyle kaldıkları otelde yemek yerken tutuklanan Akan Kürşat meselesi sanıldığından çok daha büyük bir meseledir.

Gelinen durum tüm bir sistemin, yani KKTC’nin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

Makalenin sonunda bu konuyla ilgili kendi duyumlarımı da aktarmak istiyorum.

Benim edindiğim bilgi, Akan Kürşat ile ilgili tutuklama kararının 29 Kasım 2023’te çıkartılmış olduğu yönündedir. Tutuklama kararı Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarınca çıkartılmıştır.

Kendisi İtalya’ya Türkiye üzerinden gitmiş ve İtalyan gümrüğünden girdikten sonra kaldığı otelde tutuklama gerçekleştirilmiştir.

Akla gelen ilk soru madem bir başka AB ülkesinde tutuklama emri vardır, neden diğer bir AB ülkesi olan İtalya’ya gelişinde bu yapılmamıştır şeklindedir.

Bu konuda ortaya atılan iddialar birden çoktur.

Bir tanesi, daha önce iş yaptığı Rus ve İsrailli müşteriler tarafından usulsüzlük yaptığı için İtalyan yetkililere yapılan şikayet yüzünden tutuklandığı yönündedir. Bunu ancak bugünkü mahkemeden alınacak bilgiler ışığında teyit edebiliriz. O da belki.

Öte yandan Kürşat’ın havaalanında değil de otelde yakalanması ortada açık seçik bir takip olduğunu göstermektedir. Ortada bir takip varsa, orada istihbarat servisleri de var demektir. Bu noktada teyide muhtaç olan iddia operasyonun Rum-İtalyan-İsrail ve Rus istihbaratlarının ortaklığında yapıldığı şeklindedir. Bilemiyorum ama en azından ilk ikisinin ortak çalıştığı düşünülebilir.

Bir diğer iddia çok daha önce çıkartılan tutuklama kararının Kıbrıs müzakere süreci devam ettiği için taraflar arasında varılan uzlaşı gereği askıya alındığı, ancak söz konusu kararın İtalya’da kaldırılmadığı için tutuklamanın gerçekleştiği yönündedir. Bu iddia benim aklıma hiç yatmamaktadır. Öyle olsaydı Kürşat daha İtalya’ya girerken tutuklanırdı, otelde değil.

Dolayısıyla bugün İtalya’da hakim karşısına çıkartılacak olan Akan Kürşat’ın olur da Güney Kıbrıs’a iadesi gerçekleştirilir ve burada yarılanıp mahkum olursa ortaya çıkacak olan ‘emsal’ durumun etkisinin ne olacağını kestirmek çok güçtür.

Konuyla ilgili danıştığım uzmanlar Kürşat’ın ceza almasının sadece avukat, emlakçı ya da müteahhitler üzerinde değil, normal vatandaş üzerinde de büyük sıkıntılar doğurabileceğini söylemektedirler. Yani basitçe, Rum malı tutan ancak sonrasında bunu satanların da suç işlediği bir durumdan bahsediyorum.

Böylesi bir gelişmenin ne kadar yıkıcı olacağının farkında mıyız?

Bu kadar yıldır söz konusu yağma düzeninin oluşmasına cevaz veren, İTEM gibi yasalarla Rum mallarına uluslararası hukuk tahtında yasal olmayan ‘tapular’ dağıtan KKTC düzeninin bizi getirdiği nokta maalesef budur.

İşine geldiğinde ‘Kıbrıs sorunu 1974’te bitti’ diyen ama işine gelmediğinde ‘ateş-kes devam ediyor’ diyen yetkililerin ve onların hamilerinin bizi getirdiği nokta yasadışı bir yapıdan fazlası değildir.

Hep söyledik, hep yazdık ama bu arkadaşlar bize kızdılar. Ne dedik? Kıbrıs Türk halkı uluslararası hukuka dönmelidir, orada yerini almalıdır yoksa içinde yaşadığımız düzenin hukuku zehirlenmeye mahkumdur.

Sırf KKTC düzeni/yasası/yargısı sizin yaptıklarınıza cevaz veriyor diye uluslararası hukuk tahtında ‘haklı’ ya da ‘yasal’ olmuyorsunuz.

Akan Kürşat davası tam da bu noktada çok vahimdir.

Gelişmeleri takip edeceğiz…

QOSHE - Akan Kürşat davası sanıldığından daha büyük bir meseledir… - Ulaş Barış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Akan Kürşat davası sanıldığından daha büyük bir meseledir…

12 1
16.01.2024

Kıbrıslı Türk avukat Akan Kürşat’ın yılbaşı tatili için bulunduğu İtalya’da, kuzeydeki Rum mallarının satışı suçlamasıyla tutuklanmasının ardından başlayan deprem artarak sürüyor.

Konuyla ilgili sadece avukatlar değil, emlakçılar ve müteahhitler de endişeler yaşıyor.

İtalya’da bugün mahkemeye çıkartılacak olan Kürşat’ın Güney’e teslim edilip edilmeyeceği de henüz bilinmiyor.

Bu konuyla ilgili bilgilerime geçmeden, dün çıkan iki haberle ilgili de konuşmadan edemeyeceğim.

Bunlardan birincisi Yenidüzen’den Ödül Aşık’a konuşan TMK Başkanı Növber Ferit Veçhi’nin açıklamalarıdır.

Habere göre 2013’lerden beri çıkan kararları uygulamayan, çıkan tazminatları ödemeyen ve bu yüzden de Rum hak sahiplerini yeniden AİHM yolarına düşüren Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), meğer 2023 yılında bitirilen 32 dosyaya toplam 12 milyon sterlin ödemiş.

Açıkçası açıklamaya şaşırdım. Belki de hafızam beni yanıltıyordur ama TMK’nın en son tazminat ödediğine dair bir haberi yıllar önce görmüşümdür diye düşünüyorum. Dolayısıyla TMK başkanının ‘tazminat ödedik’ açıklaması bana göre zamanlama açısından manidardır.

Öte yandan özellikle son yıllarda TMK’ya başvuran Rumların bu başvurulardan çıkan tazminatların ödenmemesi üzerine AİHM yolarına düştüğü yönündeki haberleri çok okumuşluğumuz da vardır.

Gerçi Rumların dava furyasından çok korkan AB, en son 2022 Eylül’ünde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararıyla hem açılan ilk mülkiyet davası olan Loizidiou davasının denetim sürecinin tamamlandığını duyurmuş, hem de TMK’nın iç hukuk yolu olduğunu yeniden teyit etmiştir.

Etmiştir etmesine de 2005’teki meşhur Artestis-Xendou davası tahtında 2008’de kurulan ve KKTC’nin belki de en büyük kozlarından birisi olan bu komisyon yıllar içinde bile isteye kadük edilmiş, etkisizleştirilmiştir. Bunun da kanımca iki önemli sebebi vardır.

Birincisi siyasi anlamda KKTC’nin topraklarının TMK marifetiyle yasallaşmasının istenmemesi, ikincisi de komisyonun ağır bürokrasisini kolayca aşmak isteyen insan oğlunun açgözlülüğüdür diye düşünüyorum. Burada sadece avukat camiasına kara çalanların yediği naneler dışında, tazminatını hemen almak isteyen başvuru sahiplerinin de büyük payı vardır diye değerlendiriyorum.

Birinci yazdığım şey........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play