Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS)’in son anketinin en güvenilmez kurumlar listesinin en tepesinde yine tanıdık yerler var: Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve Meclis!

İşte size KKTC gerçeği!

Makaleye geçmeden, CMIRS yetkilerini kutlarım. Doğru dürüst anket ve verinin olmadığı coğrafyamızda güzel bir iş görüyorlar. Bu düzenin dökülmüş bitmiş halini hemen her araştırmalarında gözler önüne seriyorlar. Buy anket de öyle olmuş.

Son ankete göre en güvenilmez kurumları yukarıda yazdım. Dördüncü sırada ise siyasi partiler var.

Aslına bakarsanız sorunu tam da orada aramak lazım. Yani siyasi partilerde.

Zira Cumhurbaşkanı seçilen de siyasi partiden gidiyor, hükümet de siyasi parti ya da partilerden oluşuyor ve nihayetinde meclisin zaten oluşturucu öğesi yine siyasi partilerdir.

Peki bir ülkede siyaset yapma enstrümanlarına bu kadar güvenilmezken, o ülkede yapılan siyaset ne olur?

Tabii ki içi boş, günü kurtarmaya yönelik, popülist, kucaklayıcı, nepotizme batmış tam da palyatif toplum tanımına uyan vıcık vıcık bir şey olur.

Ve bu görüntü genel perspektif içinde gidip de bu partilere oy verenlerden ayrı değerlendirilemez.

KKTC sisteminde esas mesele meşruiyet ve irade noksanlığıdır.

Birinci meselenin işaret ettiği şey uluslararası hukuktan kopuk bir hayat sürmenin getirdiği tanınmamışlık, evrensel değerlerden kopukluk ve bunun yarattığı kakistokrasi düzenidir. Burada yargı da çürümeye mahkumdur. Güçler ayrılığı ilkesi de çalışmaz hale gelir.

İkinci sorun ise memleketi yöneten iradenin üzerinde birden fazla yabancı iradenin olmasıdır. Bunlar Türkiye’nin alt yönetimi olma niteliklerine uygun şekilde adada var olan sivil ve askeri vesayetlerdir.

Bu vesayet biçimi, halkın güya demokratik bir yolla, sandık kurarak seçtiği ve artık kendini yöneteceğine inandığı seçimlerden sonra ortaya çıkan yönetimi şekillendirir.

Bunlardan öte bir başka hayati mesele de halkın bu seçimlerden ortaya çıkan beklentisidir.

KKTC sisteminin geçerli akçesi olan bu yönetim şeklinde, halk dilinden anlatmam gerekirse, “gör beni, göreyim seni” şeklinde ortaya çıkan düzenektir.

Yani siyasi partiler ve seçmenler arasında organik bir bağ vardır. Bu bağ, güya seçimle iş başına gelen siyasi partilerin, kendi seçmenine, zümresine yaptığı ve yapacağını vaat ettiği ayrıcalıklar üzerine kuruludur.

“Bizim çocuğa bir iş, bizim işletmeye bir kredi” şeklinde tezahür eden bu ilişki biçimi, iktidarda kalınmaya devam edildiği sürece devam eder.

Sonra o parti iktidardan gidince, sıra diğer siyasi parti ve zümresine gelir.

Yani KKTC’deki sistem bir nevi sandalye kapma oyununa benzer. Müzik sustuğunda sandalyeye ilk kim oturursa, sandalye onun olur.

Konuyu çok çetrefilleştirmeden öze dönecek olursam, CMIRS’in ortaya koyduğu verilerde gördüğümüz şey genel olarak Kıbrıs Türk halkının içinde bulunduğu durumdur.

Yani güvensizlik, belirsizlik ve enstrümansızlıktır. Siyaset, sorunları çözmek için kullanılan bir enstrümandır. Bizim gibi zümresel kasaba siyasetinin hakim olduğu yerlerde ‘siyaset yapmak’ dolandırıcı olmakla eş anlamlıdır.

Bunun en büyük sebebi, başa gelen siyasi oluşumun, toplumsal faydadan çok, zümresel ya da partisel faydalara eğilmesidir.

Bu durum sırayla devam eder. Her sırası gelen aynı isteklerle, aynı arzularla karşılaşır.

Yani aslında konu toplumsal bir vakadır. Ve halkın genelinde de maalesef toplumsal faydadan önce bireysel, partisel ve zümresel çıkarlar gelmektedir.

Bu da haliyle ortaya güvensizlik ve belirsizlik ortamı çıkartmaktadır.

Halkın refahını, gelişimini, vizyonunu ve diğer hayati olgularını daha da iyileştirecek olan siyaset kurumu, bu kadar güvenilmezken, bu kadar yerlerdeyken nasıl siyaset güdebilir, esas sorulması gereken konu budur.

Cumhurbaşkanlığı ve hükümet, en yüksek siyasi kurumlar olarak güvenilmez olabilir. Yani baktığınız zaman, bunlar bir seçimdir, illa ki muhalifleri vardır. Ama tüm bir meclisin güvenilmez listesinde en üstlerde olması ciddi bir sorundur.

Çünkü beğenmediğiniz hükümetin yerine gelecek olan alternatif, yine o meclisten çıkacağına göre, halkın bu güvensizliği nasıl okunmalı?

Bence şöyle: Halkın, bu düzene hiç güveni kalmamıştır. Alternatiflerin çıkacağı meclis de bu güvenden uzaktır. O zaman bu noktada düşünülmesi gereken şey, bu düzenin toptan yıkılması ve yerine yeni bir düzen kurulmasıdır.

Ancak bu düzen, şu anki siyasi kafalar ve partilerle, yine uluslararası hukukun dışında bir yapı olacaksa, sadece isim değişikliği olarak kırtasiye masrafı olarak kalacaktır.

Esas olması gereken şey, bu düzenin yıkılması ve uluslararası hukuka uygun bir düzenin kurulmasıdır.

Bunun adı da spesifik olarak federal bir çözümdür. Başka bir çare yoktur.

O yüzden de CMIRS’in bu gerçeği bir tokat gibi her araştırmasında kamuoyunun yüzüne vurmasını çok yararlı buluyorum.

Yaptıkları her araştırma bize şunu söylüyor: “Alın size KKTC gerçeği…”

Bu düzen yıkılmadan bize ve çocuklarımıza rahat yoktur, bir gelecek yoktur.

Bunun bilinmesinde de sayısız faydalar vardır…

QOSHE - Alın size KKTC gerçeği! - Ulaş Barış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Alın size KKTC gerçeği!

8 1
17.04.2024

Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS)’in son anketinin en güvenilmez kurumlar listesinin en tepesinde yine tanıdık yerler var: Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve Meclis!

İşte size KKTC gerçeği!

Makaleye geçmeden, CMIRS yetkilerini kutlarım. Doğru dürüst anket ve verinin olmadığı coğrafyamızda güzel bir iş görüyorlar. Bu düzenin dökülmüş bitmiş halini hemen her araştırmalarında gözler önüne seriyorlar. Buy anket de öyle olmuş.

Son ankete göre en güvenilmez kurumları yukarıda yazdım. Dördüncü sırada ise siyasi partiler var.

Aslına bakarsanız sorunu tam da orada aramak lazım. Yani siyasi partilerde.

Zira Cumhurbaşkanı seçilen de siyasi partiden gidiyor, hükümet de siyasi parti ya da partilerden oluşuyor ve nihayetinde meclisin zaten oluşturucu öğesi yine siyasi partilerdir.

Peki bir ülkede siyaset yapma enstrümanlarına bu kadar güvenilmezken, o ülkede yapılan siyaset ne olur?

Tabii ki içi boş, günü kurtarmaya yönelik, popülist, kucaklayıcı, nepotizme batmış tam da palyatif toplum tanımına uyan vıcık vıcık bir şey olur.

Ve bu görüntü genel perspektif içinde gidip de bu partilere oy verenlerden ayrı değerlendirilemez.

KKTC sisteminde esas mesele meşruiyet ve irade noksanlığıdır.

Birinci meselenin işaret ettiği şey uluslararası hukuktan kopuk bir hayat sürmenin getirdiği tanınmamışlık, evrensel değerlerden kopukluk ve bunun yarattığı kakistokrasi düzenidir. Burada yargı da çürümeye mahkumdur. Güçler ayrılığı ilkesi de çalışmaz hale gelir.

İkinci sorun ise memleketi yöneten iradenin üzerinde birden fazla yabancı iradenin olmasıdır. Bunlar Türkiye’nin alt yönetimi olma niteliklerine uygun şekilde adada var olan sivil ve askeri........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play