Büyük deprem o gece beni Lefkoşa’da annemin evinde kızımla birlikte yakaladı.

Henüz yatmıştım, birden panik içinde “baba, kalk deprem” diyen kızımın sesiyle uyandım. Gördüğüm ilk şey deli gibi sallanan avizeydi. Sonra koşarak ön tarafa geçtik. Sarsıntıysa bitecek gibi değildi.

Hemen deprem bildirimi olan sayfalara baktım. Merkez üssü Osmaniye olarak görülüyordu. Sonra ölçeğini gördüm ve şok oldum! 7.6!

Bu derece büyük bir depremde büyük yıkım olmuştur diye düşündüm. Tabii o anlarda depremin bizi ne kadar yaktığını bilemiyordum. Ortadaki yıkımı da tam olarak anlamış değildik.

Sabah olup, gün doğunca felaketin büyüklüğünü daha iyi anladık. Sonra Adıyaman-İsias’tan haber alınamayan ekibimizin haberleri düştü, ardından da can dostlarımdan birisinin kızının da enkaz altında olabileceği haberi geldi.

O andan sonra hayatımız bir daha eskisi gibi olmadı. Beni kızım uyandırırken, can dostumsa çaresizce kızının sesini duymak, hayatta olduğunu anlamak için çırpınıyordu…

Sonra yaşananları zaten hepimizin malumu…Çaresizlik!

Korkunç felaket ve onun üzerinden para kazanan utanmazlar, yağmacılar, hala daha sarılamayan yaralar, bitmeyen ızdıraplar…

Ve tabii ki ardından gelen adalet arayışları.

Bu makaleyi yazmanın sebebi dün Türkiye gazetelerinde gördüğüm bir haber zaten...

Hürriyet’te yer alan habere göre depremde yıkılan 39 bin bina ve resmi rakamlara göre bu binaların enkazında can veren 53 binden fazla insan için toplam 369 iddianame hazırlanmış.

Bu iddianamelerin toplam 275 tanesi kabul edilmiş, gerisi ise reddedilmiş.

Habere göre toplam 2 bin 825 şüpheli hakkında işlem yapılmış ve 267’si hakkında tutuklama kararı verilmiş. 984 şüpheli hakkında ise adli kontrol kararına hükmedilmiş. Gerisi ise salıverilmiş.

Aralarında işlem yapılan tek bir resmi görevli yok!

Halbuki bu çarpık binalara, bu insan hayatını hiçe sayan binalara resmi makamlar tarafından imza verilmiş, bunların hiç mi suçu yok?

Yine habere göre, bir yapının ful izin alabilmesi için tam 42 imza gerekiyormuş!

Bu imzaları atanlar yargı önüne çıkmayacaksa, bu adalet nasıl sağlanacak diye sormak en büyük hakkımızdır.

Öte yandan açılan toplam 275 davanın hiçbirinde İsias davasında gündeme gelen “olası kastla adam öldürme” suçlaması yok. İsias davasında da bu yok. Bunun yerine iddianamede “bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma” suçundan en fazla 22 yıla kadar hapis isteniyor.

Ama haberin en sinir bozucu yeri nedir derseniz, şu son cümle: “Sanıkların bu maddeden ceza almaları halinde, infaz hükümleri uyarınca uzun süre tutuklu kalmaları beklenmiyor.”

Ocak ayı başında ilk faslı yapılan İsias duruşmasındaki zanlıları küstah ve utanmaz tavrı tam da bu son cümledeki rahatlıktan geliyor.

Hatta iddialar, otel sahibi olan kişinin, ailesini bu işten kurtarmak için tüm suçu üstleneceği, olabilecek en yüksek cezaya (22 yıl) çarptırılacağı, sonra da 2-3 yıl içinde infaz hükümleri gereği serbest kalabileceği yönünde.

Türkiye’de son yıllarda güven bakımından iyice yozlaşan yargıya güven, otokratik yönetim altında son derece vahim kararlar alabilme noktasına varmıştır. Felaket yargı kararlarını her gün basından okuyoruz.

Bu bakımdan Türkiye yargısına çok güvenmek gibi bir düşüncem hiç yoktur. Tek umudum, Türkiye yargısında da hala daha adaleti savunan kişilerin olduğuna olan inancımdır.

Bunun dışında yukarıda alıntıladığım haberin bize gösterdiği bir başka acı gerçek, 39 bin binanın yıkıldığı depremde sadece 369 iddianamenin hazırlanmış olmasıdır.

Bu durum, Türkiye kamuoyunda da çokça yazıldığı gibi, durumun bir nevi “kader” olarak görüldüğüdür. Yani deprem ilahi güçlerin işi, kolonlarından hala daha tencere çıkan kumdan binaları yapanların ihmali değil!

Beni öfkelendiren bu anlayış maalesef genel geçer akçe olmuş gibidir.

Türkiye’den konuştuğumuz dostlar “siz olmasanız, İsias davası olmasa, bizim mücadele gücümüz olmazdı, bu konu da bu kadar gündemde olmazdı” diyorlar.

Yalan değil.

Esasında cezalandırılması gereken şey Türkiye halkının üzerine çöken bu rant zihniyetidir. Fakat 1999 yılında meydana gelen Gölcük depreminden sonra, aynı rant düzenin devam etmesi, sadece 1 kişinin cezalandırılması, bin kez imar affı getirilmesi ve hala daha devam eden insan hayatını hiçe sayarak para kazanma hırsı bu konudaki umutlarımı azaltıyor.

Fakat bu pes edeceğimiz anlamına gelmesin.

İsias davası ortak davamızdır ve peşini sonuna kadar bırakmayacağız.

Ne bir yıl geçse ne de 100 yıl geçse, peşini asla bırakmayacağız…

Ta ki suçlular gereken cezaları alana dek…

QOSHE - Bir yıl da geçse, 100 yıl da geçse, peşini bırakmayacağız! - Ulaş Barış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir yıl da geçse, 100 yıl da geçse, peşini bırakmayacağız!

10 1
08.02.2024

Büyük deprem o gece beni Lefkoşa’da annemin evinde kızımla birlikte yakaladı.

Henüz yatmıştım, birden panik içinde “baba, kalk deprem” diyen kızımın sesiyle uyandım. Gördüğüm ilk şey deli gibi sallanan avizeydi. Sonra koşarak ön tarafa geçtik. Sarsıntıysa bitecek gibi değildi.

Hemen deprem bildirimi olan sayfalara baktım. Merkez üssü Osmaniye olarak görülüyordu. Sonra ölçeğini gördüm ve şok oldum! 7.6!

Bu derece büyük bir depremde büyük yıkım olmuştur diye düşündüm. Tabii o anlarda depremin bizi ne kadar yaktığını bilemiyordum. Ortadaki yıkımı da tam olarak anlamış değildik.

Sabah olup, gün doğunca felaketin büyüklüğünü daha iyi anladık. Sonra Adıyaman-İsias’tan haber alınamayan ekibimizin haberleri düştü, ardından da can dostlarımdan birisinin kızının da enkaz altında olabileceği haberi geldi.

O andan sonra hayatımız bir daha eskisi gibi olmadı. Beni kızım uyandırırken, can dostumsa çaresizce kızının sesini duymak, hayatta olduğunu anlamak için çırpınıyordu…

Sonra yaşananları zaten hepimizin malumu…Çaresizlik!

Korkunç felaket ve onun üzerinden para kazanan utanmazlar, yağmacılar, hala daha sarılamayan yaralar, bitmeyen ızdıraplar…

Ve tabii ki ardından gelen adalet arayışları.

Bu makaleyi yazmanın sebebi dün Türkiye gazetelerinde gördüğüm bir haber zaten...

Hürriyet’te yer alan habere göre depremde yıkılan 39 bin bina ve resmi rakamlara göre bu binaların enkazında can veren 53 binden fazla insan için toplam 369 iddianame hazırlanmış.

Bu iddianamelerin toplam 275 tanesi........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play