Her şey geçen hafta Alitiha gazetesinin patlattığı müthiş haberle başladı: Erdoğan, Hristodulidis’i Ankara’ya davet etti!

Kıbrıs müzakere tarihinde görülmemiş bir gelişmeye işaret eden bu haber son 1 haftadır Rum basının manşetlerini süslüyor. Buna göre meğer Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 2 Aralık’ta Dubai’de düzenlenen COP zirvesi sırasında koridorlarda karşılaşmışlar ve ayak üstü sohbet etmişler. İşte iddia o ki Erdoğan, bu sohbet sırasında kendisiyle Kıbrıs sorununu görüşmek isteyen Hristodulidis’e “Ankara’ya gel görüşelim” diye cevap vermiş.

Haber çıktıktan sonra Rum basını konunun üzerine balıklama atladı, Hristodulidis birkaç kez basına konuştu ancak Kıbrıs Türk yetkilileri ise düne kadar sessiz kaldı. Bu kısma geleceğim. Öte yandan basınımızda ise bu konuyu deşen tek kişi ben olduğum için izninizle kendimi ayırıyorum ancak gerisi pek bir kelam etmedi, ilgilenmedi.

Dolayısıyla kısaca olanları anlatmak gerekirse, geçen hafta bulunduğu Brüksel'deki AB Konseyi toplantısı sırasında merakla konuyu soran basına konuşan Hristodulidis, "Eğer bu toplantının gerçekleşmesi için en ufak bir ihtimal bile varsa, kamuoyuna yansıyan her şey (iddialar) hiçbir şekilde yardımcı olmuyor" dedi.

Ardından "Elbette Sayın Erdoğan'dan bir davet alırsam kendisini ziyaret edeceğim” diyen Hristodulidis, Erdoğan tarafından kendisine Türkiye'yi ziyaret etmesi için bir davet yapıldığını ise ne doğruladı ne de yalanladı.

Rum liderin yaptığı bu açıklama Rum kamuoyundaki çalkantıyı daha da artırdı. Mesela DİSİ lideri Anna Demetriou, haberi ne yalanlayan ne de doğrulayan Hristodulidis’e yüklenerek “Kıbrıs sorununda büyük değişiklik yaratacak böylesi bir bilgiyi basından duymamalıydık” dedi. Demetriou, acil Ulusal Konsey toplanması çağrısı yaparken, AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu da Hristodulidis’e yüklenerek onu gizli kapaklı işler çevirmekle suçladı. Diğer partiler de konuyla ilgili Rum lidere çeşitli eleştirilerde bulundular.

Rum lider de geçen hafta sonunu söz konusu saldırıları savuşturmakla geçirirken, davet konusunda ısrarla net cevap vermekten kaçınmaya da devam etti.

Tüm bunlar yaşanırken, Türkiye liderliğinden konuyla ilgili tek bir açıklama dahi gelmemesi, davetin yalanlanmaması, bu konudaki şüpheleri daha da artırdı. Türkiye konuşmayınca, Kıbrıs Türk tarafı da konuşmadı, sustu.

En nihayet geçen Pazar günü öğlen saatlerinde sadece basının değil, hükümet partilerinin dahi haberi olmayacak bir şekilde aniden İstanbul’a Erdoğan’ın huzuruna giden Ersin Tatar, dönüşte bu konuyla ilgili sessizliğini bozarak açıklamalarda bulundu.

Tatar, kendisine Başbakan Ünal Üstel’in de eşlik ettiği bu sürpriz ziyaret sonrası Kıbrıs Türk basınında ilk kez Kıbrıs Postası’na konuşarak toplantıda Erdoğan’ın “Öyle bir davet olmadı. Kıbrıs konusundaki tavrımız iki devletlilik zemininde ortadadır” dediğini söyledi.

Yine Tatar, açıklamalarında, toplantıda Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri değerlendirmenin yanında Türkiye-Yunanistan yakınlaşmasını ele aldıklarını, bu konuda Erdoğan’ın “Türkiye-Yunanistan ilişkileri başka, Kıbrıs’taki mesele başka” dediğini de söyledi. “Erdoğan-Hristodulidis görüşmesi gerçekleşebilir mi?” şeklindeki soruya ise Tatar “Ben zannetmiyorum ki böyle bir görüşme söz konusu olsun" şeklinde yanıt verdi.

Kendisi elbette “zannetmeme” hakkına sahiptir, ama bu sadece kendisinin yorumu olabilir çünkü Türkiye yetkililerinden davet konusunda herhangi bir yalanlama gelmemiştir.

Öte yandan görüşmeye katılan Başbakan Üstel de sonrasında bir açıklama yaparak özetle ‘kablo ile elektrik’ ve ‘hastane’ konularının masaya yatırıldığını ifade etti. Kamuoyunun defalarca aynı konularla ilgili ziyaret haberleri yapmaktan helak olduğunu düşünürsek, hem Tatar’ın hem de Üstel’in açıklamalarının göz boyamaktan öteye gitmediğini söylemek isterim.

Bu durumnda KKTC siyasetinin en tepesinde oturan ikilinin neden apar topar Türkiye’ye çağırıldı diye sormanın tam sırasıdır.

Neden?

Dün bazı yayın organlarında toplantıyla ilgili bir takım iddialar ortaya atıldı. Benim de kendi duyumlarım var, ben de onları aktarayım.

Bendeki bilgilerden bir tanesi Tatar’ın Kıbrıs sorunu konusundaki 'aşırı uç' açıklamalarının, gereksiz konuşmalarının sorun yarattığın Erdoğan tarafından ifade edilerek, "gereksiz açıklama yapılmasın, Türk Dışişleriyle daha koordineli çalışılsın" mesajı verildiği şeklinde.

Son günlerde AB ile çok yoğun bir temas içine giren, AB’den ‘şartsız’ olarak Gümrük Birliği güncellenmesi görüşmelerinin başlamasını isteyen, sermaye kesimlerinin çok acil ihtiyacı olan vize serbesiyeti meselesini kovalayan Türkiye’nin önüne konulan en önemli konu başlıklarından birisinin Kıbrıs olduğunu düşününce, Tatar’ın aşırı açıklamalarının, anti-AB söylemlerinin her türlü sıkıntı yarattığı muhakkaktır. Bir başka bilgi ise hükümet ve istenilen istikrar yönünde. Deniliyor ki, Ankara, UBP ya da hükümet içinde karışıklık ya da kavga istemiyor. Haliyle kurultay ya da erken seçim de seçenek dışında düşünlüyor. Bu yüzden de Başbakana "sorunlarınızı nasıl isterseniz çözün ama çözün. Ortaklarınızla da sorunlarınız varsa çözün, çözemeyince de bize gelin" denildiği öne sürülüyor.

Dolayısıyla Pazar günü İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında gerçekleştirilen görüşmenin, yapılan bu rutin göz boyama açıklamalarının ötesinde başka hususlar içerdiğini düşünüyorum.

Hele de yeni atanan BM temsilcisinin 1 Ocak’tan itibaren göreve başlayacağı düşünülürse, bu ziyaretin Türkiye-Kıbrıs-AB üçgeninde yoğun bir sürecin başlaması önce bir çeşit ‘ayar’ toplantısı olduğunu düşünmek de yanlış olmayacaktır.

Yoksa gündemi çok yoğun olan, içte ve dışta birçok sorunla boğuşan Türkiye’nin Pazar misafirliği tadında görüşmelerle uğraştığını düşünmek zorunda kalacağız ki bu durumun böyle olduğunu hiç zannetmiyorum…

QOSHE - Sürpriz ziyaret, davet, ayar ve yeni süreç… - Ulaş Barış
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sürpriz ziyaret, davet, ayar ve yeni süreç…

8 1
19.12.2023

Her şey geçen hafta Alitiha gazetesinin patlattığı müthiş haberle başladı: Erdoğan, Hristodulidis’i Ankara’ya davet etti!

Kıbrıs müzakere tarihinde görülmemiş bir gelişmeye işaret eden bu haber son 1 haftadır Rum basının manşetlerini süslüyor. Buna göre meğer Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, 2 Aralık’ta Dubai’de düzenlenen COP zirvesi sırasında koridorlarda karşılaşmışlar ve ayak üstü sohbet etmişler. İşte iddia o ki Erdoğan, bu sohbet sırasında kendisiyle Kıbrıs sorununu görüşmek isteyen Hristodulidis’e “Ankara’ya gel görüşelim” diye cevap vermiş.

Haber çıktıktan sonra Rum basını konunun üzerine balıklama atladı, Hristodulidis birkaç kez basına konuştu ancak Kıbrıs Türk yetkilileri ise düne kadar sessiz kaldı. Bu kısma geleceğim. Öte yandan basınımızda ise bu konuyu deşen tek kişi ben olduğum için izninizle kendimi ayırıyorum ancak gerisi pek bir kelam etmedi, ilgilenmedi.

Dolayısıyla kısaca olanları anlatmak gerekirse, geçen hafta bulunduğu Brüksel'deki AB Konseyi toplantısı sırasında merakla konuyu soran basına konuşan Hristodulidis, "Eğer bu toplantının gerçekleşmesi için en ufak bir ihtimal bile varsa, kamuoyuna yansıyan her şey (iddialar) hiçbir şekilde yardımcı olmuyor" dedi.

Ardından "Elbette Sayın Erdoğan'dan bir davet alırsam kendisini ziyaret edeceğim” diyen Hristodulidis, Erdoğan tarafından kendisine Türkiye'yi ziyaret etmesi için bir davet yapıldığını ise ne doğruladı ne de yalanladı.

Rum liderin yaptığı bu açıklama Rum kamuoyundaki çalkantıyı daha da artırdı. Mesela DİSİ lideri Anna Demetriou, haberi ne yalanlayan ne de doğrulayan Hristodulidis’e yüklenerek “Kıbrıs sorununda büyük değişiklik yaratacak böylesi bir bilgiyi basından duymamalıydık” dedi. Demetriou, acil Ulusal Konsey toplanması çağrısı yaparken, AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu da Hristodulidis’e yüklenerek onu gizli kapaklı işler çevirmekle suçladı. Diğer partiler de konuyla ilgili Rum lidere........

© Kıbrıs Postası


Get it on Google Play