MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Cumartesi günü aralarında iş insanlarının da olduğu küçük bir toplulukla kahve içip sohbet ediyordum.

İstanbul Sanayi Odası’nın meslek temsilcileri grubunda olan bir dostum, “Geçen hafta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya geldi, gidip dinledim” dedi.

“Ne amaçla geldi?” diye sordum.

“Bir amacı yoktu” dedi, “Bakanlığın çalışmaları ile ilgili sanayicileri bilgilendirmek istemiş, yönetim de bize haber verdi.”

Sonra daha ben sormadan “Çok şaşırdım ama” diye söze girdi.

“Neye çok şaşırdın?” diye sordum.

“Yahu” dedi ve devam etti “Adam tam bir buçuk saat konuştu, yaptıklarını anlattı ama dikkatimi çekti hep son 9 ayı anlattı.”

Ben gülmeye başladım, hemen anladı tabii “Sen bunu televizyon konuşmalarında hep anlatıyorsun da ben aynı durumla yüz yüze kalınca biraz da kızdım” dedi.

Ardından benim soru sormama bile fırsat bırakmadan “Yahu kardeşim 9 ay önce de bu iktidar vardı, şimdi de bu var. 1.5 saat anlattıkları 9 ay önce bilinmiyor muydu, o zamanki bakan neden hiçbir şey yapmamış bunlara karşı?” diye sordu.

Ben de “Hangi konuları anlattı?” diye sordum.

“Hepsini” dedi “Aklına ne geliyorsa işte, terörle mücadele, uyuşturucu, kaçakçılık, insan ticareti, çetelerin çökertilmesi, hepsi işte.”

Sonra da ekledi “İşin fenası tam 1.5 saat anlattı da anlattı, hayır yerimizden de kıpırdayamıyoruz, bir tür çileydi yani.”

Ali Yerlikaya göreve geldiğinden beri “arı gibi” çalıştığını anlatıyor.

Artık hesabını tutmayı bıraktım, yanılmıyorsam “çökerttik” dediği çetelerin sayısı 90’ı buldu.

Çok sayıda terörist yakalandı, kaçakçılar yakalanıyor, en önemlisi Türkiye’yi mekan haline getiren yabancı mafyacılar da ele geçiriliyor.

İyi de bunca çete, bunca yerli yabancı suçlu 9 ay önce de bu ülkede değil miydi?

O zamanın tek adamı yine Erdoğan değil miydi?

Yine o dönemin içişleri bakanı yok muydu?

Ali Yerlikaya hep kendi başarılarını anlatıyor ama bunun geçmişe dönük hesabını sorma gereği duymuyor.

Oysa belli ki Ali Yerlikaya gelinceye kadar en azından 90 çete faaliyetteymiş, haraç alıyorlarmış milleti dolandırıyorlarmış, can güvenliğini tehdit ediyorlarmış, bunların yakalanmaları iyi de geçmişte neden bunların üzerine gidilmediğinin hesabı sorulmayacak mı?

Sanayici dostuma “Peki toplantıdan sonra ne oldu, söylediklerin kendi görüşün mü yoksa diğer sanayiciler de aynı tepkiyi gösterdi mi?” diye sordum.

“Herkes diyemem ama toplantıdan sonra sohbet ettiğim arkadaşların hepsinin zihninde aynı soru vardı. Hepsi de ‘9 ayı güzel anlattı ya ondan öncesi?’ diye sordu” dedi.

Bunun üzerine biraz da sıkıştırmak için “Peki ekonomi nasıl?” diye sordum.

Sanayici dostum “Berbat yahu, her şey palavra, seçim için pembe tablolar çiziyorlar ama batık durumdayız, memnun bir kişi bile yok” cevabını verdi.

Ben de “Ama bunları dile getirmiyorsunuz, hep birlikte bunları söylerseniz çok etkisi olur ama” diye girdim araya.

“O kadar uzun boylu değil, öyle ya da böyle hepimiz bu iktidara göbekten bağlıyız, istersen konuş, haydi kendini benim yerime koy, konuşabilir misin?” demez mi?

CHP Beşiktaş Belediye Meclisi Başkanvekili Hasan Bozkurter’i yıllardır tanırım.

Dolayısıyla genç yaşta iş hayatına atılan oğlu Onur da sevdiğim, başarılarını keyifle izlediğim bir isim.

Siyasete henüz delikanlı iken CHP gençlik kolunda başlayan Onur son genel seçimde seçim koordinasyon kurulu üyeliği de yapmıştı.

Yerel seçim adaylarının belirlenme sürecinde aradı Hasan Bozkurter, “Oğlum belediye başkanlığına soyundu, Marmara Ereğlisi’nden aday olacak” dedi.

Ben de “Neden Marmara Ereğlisi?” diye sordum.

Meğer Hasan Bozkurter Marmara Ereğlili imiş, oğlu Onur da orada doğmuş.

Onur Bozkurter Marmara Ereğlisi Sultanköy Papazlı Çiftliği sahiplerinden Hacı Hüsnü Albayrak’ın torunu, Beşiktaş eski yöneticilerinden Sami Albayrak’ın yeğeni, Beşiktaş yöneticilerinden Metin Albayrak’ın kuzeniymiş.

Marmara Ereğlisi’nde çok ilginç bir durum var.

Geçen seçimde DSP adayı Hikmet Ata yüzde 37 oy alarak belediye başkanı seçilmiş.

CHP adayı ise yüzde 35.9 oy almış. Bu ilçede AKP’nin oyu ise 26 olmuş.

Ancak DSP adayı Hikmet Ata seçimden bir yıl sonra AKP’ye geçmiş.

AKP, Ata’yı bu seçimde bu kez kendi partisinden aday göstermiş.

Sonuçta sol-sosyal demokrat oylar bu ilçede yüzde 70’i geçiyor.

Elbette Hikmet Ata belli ki burada tanınan ve sevilen bir isim.

Ancak DSP’den seçilip AKP’ye geçmesi derin bir düş kırıklığı yaratmış.

Sanıyorum bu durumda CHP adayı Onur Bozkurter çok daha şanslı görünüyor.

Onur Bozkurter seçilirse yapacaklarını çok uzun bir liste halinde göndermiş. Ama bunları koyacak yerim yok ne yazık ki.

Ama şunu söyleyebilirim; genç aday İstanbul’un burnunun dibindeki Tekirdağ’a bağlı bu güzel sahil kentini parlak bir hale getireceği sözünü veriyor.

Hayırlısı, bakalım göreceğiz.

OKURDAN MESAJ

Ankaralı bir okurum AKP büyükşehir adayı Turgut Altınok’un bir seçim afişini göndermiş.

Afişte, “2 yılda tüm köylere asfalt, su ve kanalizasyon” yazıyor.

İyi güzel de AKP 22 yıldır tek başına iktidardı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı da tam 25 yıl AKP’li Başkan Melih Gökçek’in elindeydi.

Bunca yıl Ankara’nın köylerinin yolu, suyu, kanalizasyonu halledilmemiş mi?

Ankaralı okurum şöyle bir yorum getirmiş;

“AKP adayı vaat vereyim derken aslında diyor ki: Başkentimiz Ankara’da Melih Gökçek (kapının önüne konuluncaya kadar) aralıksız 25 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptı; sırf plastik dinazorlu parka 750 milyon dolar gömdü; harcadığı paranın haddi hesabı yoktu. Ve de onun bu yaptıklarından o kadar memnun kaldık ki, oğlunu da AKP olarak Ankara’dan milletvekili yaptık. AKP ve Sayın Erdoğan 2002 yılından beri aralıksız ülkeyi yönetiyor. Ama demek ki, 25 yıllık yani çeyrek asırlık Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde ve 22 yıllık AKP ve Sayın Erdoğan yönetiminde “Başkent” Ankara’da hâlâ suyu, asfaltı ve altyapısı olmayan köyler varmış. Hem de bunların sayısı öyle birkaç tane de değilmiş. Baksanıza, sayın başkan adayının vaadine göre ancak iki yılda bu köylere su, asfalt ve altyapıyı getirebilecekmiş. Sayılarını artık siz düşünün.”

Mesajı okuduktan sonra aklıma “Başkent Ankara bile durumdaysa diğer illerin durumu nedir acaba?” demek geldi.

YENİ ÖĞRENDİM

Pazar günkü yazımı okuyanlar Gaziantep AKP İl Başkanı Murat Çetin ile ilgili yazıyı hatırlayacaktır.

Çetin 6 Şubat depreminde eşini ve oğlunu kaybettikten tam bir yıl sonra kendisinden hayli genç bir avukatla dillere destan şaaşalı bir düğünle evlenmişti.

Ben de yazımda geçmişteki İSKİ olayını hatırlatarak “Murat Çetin hayli varlıklı bir kişi, ancak buna rağmen bu kadar pahalı bir düğün yapması ve vicdani durum nedeniyle başına bir iş gelebilir” demiştim.

Nitekim öyle oldu.

AKP Genel Merkezi Gaziantep il başkanının istifasını istedi, Murat Çetin de dün “affını istediği” bir duyuru yayınlayarak istifa etti.

Çetin istifayı parti yönetiminin istediğini de vurgulayarak hakkında “çirkin bir kampanya” başlatıldığını ileri sürdü.

Pazar yazısında da belirtiğim gibi “gönül işi” olunca bazı kurallar engel tanımıyor.

Ancak gözlediğim kadarıyla, gönül işini biraz fazla abartıp, herkesin dikkatini çekecek düğünler, harcamalar yapınca herkesin başına bu geliyor.

Murat Çetin de “kirli kampanya” diyeceğine suçu kendinde aramalıdır herhalde.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Teknoloji geliştikçe ticaret de giderek çok farklı hale geliyor.

Artık insanlar eskisi kadar çarşı pazar gezmiyor, alışveriş yapmıyor.

İnsanlar alışveriş merkezlerine gidip zaman geçiriyor, eğleniyor ama alışverişi internet üzerinden yapıyor.

Öyle ki tüm gelirlerini sadece internet üzerinden yapan şirketler Türkiye’nin en büyük şirketleri arasına giriyor.

İşte sadece internet üzerinden gelir elde eden 10 büyük şirket;

Nesine

Trendyol

Hepsiburada

Getir

Yemeksepeti

Bilyoner

Google Türkiye

Peak games

VavaCars

Misli

QOSHE - Daha önce neredeydiniz bakan bey? - Can Ataklı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Daha önce neredeydiniz bakan bey?

192 24
12.03.2024

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Cumartesi günü aralarında iş insanlarının da olduğu küçük bir toplulukla kahve içip sohbet ediyordum.

İstanbul Sanayi Odası’nın meslek temsilcileri grubunda olan bir dostum, “Geçen hafta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya geldi, gidip dinledim” dedi.

“Ne amaçla geldi?” diye sordum.

“Bir amacı yoktu” dedi, “Bakanlığın çalışmaları ile ilgili sanayicileri bilgilendirmek istemiş, yönetim de bize haber verdi.”

Sonra daha ben sormadan “Çok şaşırdım ama” diye söze girdi.

“Neye çok şaşırdın?” diye sordum.

“Yahu” dedi ve devam etti “Adam tam bir buçuk saat konuştu, yaptıklarını anlattı ama dikkatimi çekti hep son 9 ayı anlattı.”

Ben gülmeye başladım, hemen anladı tabii “Sen bunu televizyon konuşmalarında hep anlatıyorsun da ben aynı durumla yüz yüze kalınca biraz da kızdım” dedi.

Ardından benim soru sormama bile fırsat bırakmadan “Yahu kardeşim 9 ay önce de bu iktidar vardı, şimdi de bu var. 1.5 saat anlattıkları 9 ay önce bilinmiyor muydu, o zamanki bakan neden hiçbir şey yapmamış bunlara karşı?” diye sordu.

Ben de “Hangi konuları anlattı?” diye sordum.

“Hepsini” dedi “Aklına ne geliyorsa işte, terörle mücadele, uyuşturucu, kaçakçılık, insan ticareti, çetelerin çökertilmesi, hepsi işte.”

Sonra da ekledi “İşin fenası tam 1.5 saat anlattı da anlattı, hayır yerimizden de kıpırdayamıyoruz, bir tür çileydi yani.”

Ali Yerlikaya göreve geldiğinden beri “arı gibi” çalıştığını anlatıyor.

Artık hesabını tutmayı bıraktım, yanılmıyorsam “çökerttik” dediği çetelerin sayısı 90’ı buldu.

Çok sayıda terörist yakalandı, kaçakçılar yakalanıyor, en önemlisi Türkiye’yi mekan haline getiren yabancı mafyacılar da ele geçiriliyor.

İyi de bunca çete, bunca yerli yabancı suçlu 9 ay önce de bu ülkede değil miydi?

O zamanın tek adamı yine Erdoğan değil miydi?

Yine o dönemin içişleri bakanı yok muydu?

Ali Yerlikaya hep kendi başarılarını anlatıyor ama bunun geçmişe dönük hesabını sorma gereği duymuyor.

Oysa belli ki Ali Yerlikaya gelinceye kadar en azından 90 çete faaliyetteymiş, haraç alıyorlarmış milleti dolandırıyorlarmış, can güvenliğini tehdit ediyorlarmış, bunların yakalanmaları iyi de geçmişte neden bunların üzerine gidilmediğinin hesabı sorulmayacak mı?

Sanayici dostuma “Peki toplantıdan sonra ne oldu, söylediklerin kendi görüşün mü yoksa diğer sanayiciler de aynı tepkiyi gösterdi mi?” diye sordum.

“Herkes diyemem ama toplantıdan sonra sohbet ettiğim arkadaşların hepsinin zihninde aynı soru vardı. Hepsi de ‘9 ayı güzel anlattı ya ondan öncesi?’ diye sordu” dedi.

Bunun üzerine biraz da sıkıştırmak için “Peki ekonomi nasıl?” diye........

© Korkusuz


Get it on Google Play