CHP genel başkanlarından Bülent Ecevit, genel sekreterliği döneminde, hem partisine (CHP) hem de Genel Başkanı’na (İsmet İnönü) ağır hakaretler savuran MSP Genel Başkanı Erbakan ile:

Ortak hükümet kurdu...

Ecevit’in başbakan olduğu o hükümetin Başbakan Yardımcısı, MSP Genel Başkanı Prof. Necmettin Erbakan’dı...

Ecevit, koalisyon hükümeti kurulmasına karar verilişini:

“Tarihi yanılgıyı sonlandırmanın gerekliliğine inandık” gibi bir cümle ile açıklamıştı...

DSP genel başkanlığı ve 1999 seçimleri öncesi başbakanlığı döneminde kendisine en ağır hakaretleri eden MHP Genel Başkanıyla (Devlet Bahçeli) da ortak hükümet kurdu Ecevit...

O hükümette de kendisi Başbakan, Bahçeli ise yardımcılarından biriydi (Diğeri Mesut Yılmaz...).

Bu yazımda, Ecevit’in kurduğu koalisyon hükümetlerinin başarı ya da başarısızlıklarını tartışacak değilim...

Asıl amacım:

Ecevit’in uzlaşmacı karakterine dikkat çekmek...

Ve...

İmamoğlu’nun sadece CHP’liler değil...

Makul siyaset talep eden partili partisiz herkes tarafından, neden desteklenmesi gerektiğini anlatabilmek...

İmamoğlu’nun ülkenin cumhurbaşkanı olan ama...

Aynı zamanda (Ne yazık ki) AKP Genel Başkanlığını da yürüten Erdoğan’a:

“Ben buradan açık ve net söylüyorum ne zaman diler ve arzu ederseniz İstanbul’un geleceğini Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan sizinle konuşmaya hazır bir Ekrem İmamoğlu var. Yeter ki sandalye kırık olmasın” diyerek çağrıda bulunmasına...

Çağdaş normların en değerli ilkesi:

“Uzlaşma yeteneği” açısından bakılmalı...

İmamoğlu ya da diğer CHP’li belediye başkanları, AKP Genel Başkanı’na karşı tahrik bile edilebilir...

Ama...

Cumhurbaşkanına karşı tahrik edilmemeli...

Şehirlerimiz hizmet bekliyor...

CHP’li başkanlar göreve başlar başlamaz hemen:

Ya hep birlikte...

Ya da ayrı ayrı (Hep birlikte olursa daha iyi olur) Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep etmeliler...

Ve hatta...

Randevu kabul edilirse...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...

AKP Genel başkanı Erdoğan’ı şikâyet edip...

Bu şikâyet sırasında söylenenleri de kamuoyuyla:

Paylaşmalılar...

Niçin?..

AKP Genel Başkanıyla her imkân ve şartlar altında siyasi mücadele yapacaklarını...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ise kentin bekleyen sorunlarının en hızlı ve en ekin bir şekilde çözülebilmesi amacıyla:

Uyumlu çalışacakları mesajını vermek için...

“Toplum ve hükümet kendi içinde farklıdır ve farklı çıkış noktalarına sahiptir. Toplum isteklerimiz doğrultusunda ortaya çıkar, hükümet ise günahlarımızla...”.

William Godwin

Dünyadaki hiçbir kale...

İçeriden yardım görmeden ele geçirilemedi...

Kanunî Sultan Süleyman; 200.000 asker 600 topla kuşattığı Viyana’yı alamadı...

Truva ise:

Bir tahta at içine gizlenmiş 40 Spartalı asker tarafından ele geçirildi...

Kanuni Sultan Süleyman

Bahçeli, Erdoğan’a uzak durduğu sürece onu yeneme-yeceğini anlamış...

Bunun üzerine...

Yanına sokulmuş ve...

7 yılda...

Erdoğan’ın tek başına %52.5 olan oyunu:

%30’un altına indirmiştir...

Erdoğan sadece bozuk olan ekonomi...

Ve...

Özgür Özel – İmamoğlu- Mansur Yavaş üçlüsü tarafından değil...

Saray’ını ve Yargı’sını ele geçiren Bahçeli tarafından da yenilmiştir...

Muhalefet partilerimiz ve merkez medya halkımıza keşke:

Hukukun üstünlüğü ilkesinden vazgeçildiğini...

Kuvvetler Ayrılığı Prensibinin rafa kaldırıldığını...

Yargı tek kişiye bağlandığını...

Ve haliyle...

Hak, hukuk ve adaletin önemsenmediğini halka anlatsaydı...

Ve bu nedenle ekonominin krizde olduğunu...

Halkın %85’inin sefalet ücretine razı edildiğini anlatabilseydi...

Amman haaa!..

“Muhalefet, ekonominin kötü yönetildiğini, halkın %85’inin ekonomik zorluklar içinde yaşadığını gündeme getirerek hata yaptı” demiyorum...

Tabii ki haklıydılar...

Ama...

Ve unutulmasın ki:

Yeni bir seçim öncesi...

Devletin kaynaklarıyla ama iktisadî akıldan uzak yapılacak:

“Boş keseden beş daha” harcamaları iktidara yeniden seçim kazandırır...

Ve...

Hukuk yeniden ayaklar altına alınır...

Yargı yine tek kişin emriyle hüküm keser...

Yüksek mahkeme üyeleri yine tek kişinin karşısında:

Cübbelerinde olmayan düğmeleri iliklemeye çalışırlar...

Yani canlarım...

Muhalefet partileri ve merkez medya önümüzdeki dört yıl (Bence):

Hak, hukuk, adalet temelli açıklamalar ve yayın politikasıyla...

Seçmenlerin tamamının değilse bile en az %85’inin:

“Önce hak, hukuk, adalet, sonra ekonomi” şeklinde bir tercihe yönelmelerini sağlamalı...

Türk halkının %85’inin derdi yüksek enflasyon değil...

Enflasyonu telafi edici maaş zammı alamadıkları için canını yakan hayat pahalılığıdır...

Erbakan’ın başbakanlığı, Tansu Çiller’in Başbakan Yardımcılığı (1996 Temmuz – 1997 Haziran) sürecinde uygulanan eşelmobil sistemi:

Halkın iktisadî anlayışını bozdu...

O süreçte aylık %10 enflasyona karşılık...

Maaş ve ücretler neredeyse ve her ay:

Artırılıyordu...

Aylık maaşıyla:

Her ay gelen %10 fiyat artışlarına rağmen:

100 kilo...

Hatta birkaç yüz gram da fazla peyniri...

Bir aylık maaşı ile aldığı için...

Enflasyondan şikâyet etmiyordu...

Peki...

“O model doğru muydu?” diye sorarsanız...

En az 4 yıl iktidarda kalması garanti olan bir hükümet için...

Enstrümanların doğru kullanılması şartıyla:

Yanlış olmayabilirdi...

Haber şöyle:

Tayvan’da çarşamba günü meydana gelen, son 25 yılın en güçlü depreminde 9 kişi hayatını kaybetti... Peş peşe yaşanan 7.4 ve 6.4 büyüklüğündeki depremlerde insanlar havuzda yüzmeye, bir kafede oturmaya devam etti...

Amerikan filmlerindeki yargılama sahnelerinde savcı ya da taraflardan birinin avukatı...

Şüpheliyi ya da şikâyetçiyi sorgularken öyle bir soru sorar ki...

Karşı taraf cevap veremez...

Bunun üzerine soruyu yönelten kişi Jüri’ye bakar ama söyledikleri Yargıca yöneliktir:

“Başka sorum yok...”.

Türkiye’de aynı büyüklükte bir depremde resmî açıklamalara göre 53000...

Gayrı resmi ama hemen herkesin inandığı açıklamalara göreyse:

200000 bin kişi hayatını kaybetti...

Başka sözüm yok...

Elbette ben de Erdoğan’ın yenilgisindeki en güçlü etkenin:

Ekonomi yönetiminde yaptığı büyük hatalar olduğunu kabul edenlerdenim...

Üzüntüm ise...

Halkımızın Erdoğan’a verdiği bu dersin temel sebebinin:

Hukuksuzluk ve bunun getirdiği adalet özlemi olmayışı...

Çünkü:

Birisine her gün ekmek verirseniz:

Hakkı, hukuku ve adaleti sağlamış olmazsınız...

Ama...

Birisine:

Hak, hukuk ve adalet arama özgürlüğü ve eşitliği verirseniz...

O kişi:

Kendi ekmeğini kendi kazanır...

Bilmem anlatabildim mi?..

Almanya vatandaşı Yahudi Einstein diyor ki:

“İzafiyet teorisinde haklı çıkarsam Almanlar benimle ‘Alman’ diye gurur duyacaklar, yanılırsam’ Pis Yahudi’ diyecekler...”.

Mart ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.1 azalarak 22 milyar 578 milyon dolar, ithalat ise yüzde 5.7 oranında düşüşle 30 milyar 95 milyon dolara geriledi...

İktidardakiler bu haberi:

“Cari acık azaldı” övünmesiyle verirken...

Muhalifler:

“İhracat düşmeye devam ediyor” diye verecekler...

QOSHE - Cumhurbaşkanı'na AKP Genel Başkanı'nı şikayet etmek - Memduh Bayraktaroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cumhurbaşkanı'na AKP Genel Başkanı'nı şikayet etmek

88 15
05.04.2024

CHP genel başkanlarından Bülent Ecevit, genel sekreterliği döneminde, hem partisine (CHP) hem de Genel Başkanı’na (İsmet İnönü) ağır hakaretler savuran MSP Genel Başkanı Erbakan ile:

Ortak hükümet kurdu...

Ecevit’in başbakan olduğu o hükümetin Başbakan Yardımcısı, MSP Genel Başkanı Prof. Necmettin Erbakan’dı...

Ecevit, koalisyon hükümeti kurulmasına karar verilişini:

“Tarihi yanılgıyı sonlandırmanın gerekliliğine inandık” gibi bir cümle ile açıklamıştı...

DSP genel başkanlığı ve 1999 seçimleri öncesi başbakanlığı döneminde kendisine en ağır hakaretleri eden MHP Genel Başkanıyla (Devlet Bahçeli) da ortak hükümet kurdu Ecevit...

O hükümette de kendisi Başbakan, Bahçeli ise yardımcılarından biriydi (Diğeri Mesut Yılmaz...).

Bu yazımda, Ecevit’in kurduğu koalisyon hükümetlerinin başarı ya da başarısızlıklarını tartışacak değilim...

Asıl amacım:

Ecevit’in uzlaşmacı karakterine dikkat çekmek...

Ve...

İmamoğlu’nun sadece CHP’liler değil...

Makul siyaset talep eden partili partisiz herkes tarafından, neden desteklenmesi gerektiğini anlatabilmek...

İmamoğlu’nun ülkenin cumhurbaşkanı olan ama...

Aynı zamanda (Ne yazık ki) AKP Genel Başkanlığını da yürüten Erdoğan’a:

“Ben buradan açık ve net söylüyorum ne zaman diler ve arzu ederseniz İstanbul’un geleceğini Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan sizinle konuşmaya hazır bir Ekrem İmamoğlu var. Yeter ki sandalye kırık olmasın” diyerek çağrıda bulunmasına...

Çağdaş normların en değerli ilkesi:

“Uzlaşma yeteneği” açısından bakılmalı...

İmamoğlu ya da diğer CHP’li belediye başkanları, AKP Genel Başkanı’na karşı tahrik bile edilebilir...

Ama...

Cumhurbaşkanına karşı tahrik edilmemeli...

Şehirlerimiz hizmet bekliyor...

CHP’li başkanlar göreve başlar başlamaz hemen:

Ya hep birlikte...

Ya da ayrı ayrı (Hep birlikte olursa daha iyi olur) Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep etmeliler...

Ve hatta...

Randevu kabul edilirse...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...

AKP Genel başkanı Erdoğan’ı şikâyet edip...

Bu şikâyet sırasında söylenenleri de kamuoyuyla:

Paylaşmalılar...

Niçin?..

AKP Genel Başkanıyla her imkân ve şartlar altında siyasi mücadele yapacaklarını...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ise kentin bekleyen sorunlarının en hızlı ve en ekin bir şekilde çözülebilmesi amacıyla:

Uyumlu çalışacakları mesajını vermek için...

“Toplum ve hükümet kendi içinde farklıdır ve........

© Korkusuz


Get it on Google Play