Pek çok şeyi kitaplardan öğreniriz...

Ancak bunlar genelde bilimsel bilgilerdir...

Sosyolojidir...

Tarihtir...

Fiziktir...

Matematiktir...

Ekonomidir...

Finans yönetimidir...

Ve benzerleridir...

Ama...

Hayatı bizzat yaşayarak öğreniriz...

Hayat ne sadece teoridir...

Ne sadece pratiktir...

Hayat hem teoridir...

Hem pratik...

Daha önce yazmıştım bir kez daha hatırlatayım...

İktisat Profesörü öğrencilerine:

“Ekonomi derslerinde aldığınız bilgiler teoridir... Bunların pratiği olmadan başarıyı yakalayamazsınız” dediğinde bir öğrenci:

“O halde bu dersleri neden anlatıyorsunuz?” diye sordu...

“Pratiğinize temel olsun diye” cevabını verdi Profesör...

Ve...

Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında onlara tangonun nasıl yapıldığını teorik olarak anlattı...

Sonra da sordu:

“İçinizde tangonun nasıl yapılacağını anlatmak isteyen var mı?..”.

Pek çok parmak kalktı havaya...

Birkaçına sırayla söz hakkı verdi...

Hepsi de henüz birkaç dakika önce dinledikleri tangoyu pek güzel anlattılar...

Ders bittiğinde:

“Şimdi buradan hep birlikte konferans salonuna gidiyoruz” dedi öğrencilerine...

Şaşırdılar ama hepsi konferans salonunun yolunu tuttu...

Az sonra Profesör elinde bir ses yükseltici ile geldi...

Akıllı telefonun tuşlarına bastı...

Ses yükselticiyi bluetooth’a bağladı...

Harika bir Arjantin tangosu yayıldı salona...

“Haydi” dedi Profesör; “öğrendiğiniz tangoyu uygulayın...”.

Sonuç?..

Neredeyse sıfırdı...

Sadece bir çift; hiçbir figür göstermeden...

Erkek iki sağ bir sol...

Kız iki sağ bir sol adım atarak ritme uymaya çalıştılar...

“İşte” dedi Profesör... “Sınıfta öğrendiğiniz tangonun teorisiydi... Burada yapamadığınız ise pratik...”.

Canlarım...

Olağanüstü bir yerel seçim sonuçlarından sonra anlatacak başka bir şey bulamadım da:

Bu absürt örneği neden mi verdim?..

Kısaca anlatayım...

Liberal Sosyalist isimli kanalımda yayınlanan her videomu:

“Hepinizi çok seviyorum lütfen enseyi karartmayın” cümlesiyle bitiriyorum...

Son zamanlarda salt bu cümlem yüzünden, izleyici sayım 325 bine kadar gerilemişti...

Israrla şöyle dedim:

“On kişi bile kalsak, videolarımı bu cümleyle bitireceğim çünkü ben hayatı kitaplardan değil, bizzat yaşayarak öğrendim... O öğrendiklerimden biri ise şuydu: Sadece enseyi karartmayanlar ayakta kalıyor...”.

Seçim gecesi, Youtube videolarımdan biri ilk kez bir canlı yayında 77000 kişi tarafından izlendi...

Ve en çok aldığım mesaj:

“Enseyi karartmayın” deyişime gelen teşekkürlerdi...

Halk tenceresinin kaynamasını...

Bunu sağlamak için ise:

Teröre harcanan kaynak ve zamanın:

Barışa harcanarak refahının arttırılmasını istiyor...

İşte gördünüz...

DEM Parti seçmeni hem Akdeniz sahillerinde...

Hem de...…

Ankara’da...

İstanbul’da...

İzmir’de...

Ve Manisa’da:

CHP’ye oy verdi...

Demek istemem o ki:

CHP ne iktisadî sola kaymalı...

Ne de sosyal sağa (Aşırı milliyetçi) meyletmeli...

CHP’nin yeri:

90 yıl önce...

Atatürk’ün durduğu yer olmalı:

Tam merkez...

Yok, efendim; mütevazılık yapacak değilim...

Evet:

Övünmek için söylüyorum...

Videolarımı izleyenler:

“Çok fazla beklemeyeceksiniz, yakın bir gelecekte karizma, kariyere yenilecek... Karizmatik liderler değil, organizatör genel başkanlar yönetecek siyaseti ve onlar başaracaklar” dediğimi hatırlayacaklardır...

O dönem başladı...

İlk örneği de Özgür Özel...

Hiç karizmatik değil...

Ama...

Organizatörlük yeteneğiyle CHP’yi 1977’den sonra ilk kez %40’a yaklaştırdı...

Hem de:

İttifaksız...

Tek başına...

Hazır olun...

31 Mart henüz başlangıç...

Kariyer dönemi başlıyor...

Karizmalar çöpe...

İndependent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, sandıklar henüz açılmamışken SZC TV’de mealen şöyle dedi:

“CHP’li seçmen, kurultay nedeniyle partisine küskün o nedenle sandığa gitmemiş olabilir...”.

Tabii ki gülümsedim...

Açlık sınırında yaşayan milyonlarca AKP’li seçmen partisine küskün değilken... CHP’li seçmenin kurultay nedeniyle sandığa gitmeyerek partisini cezalandıracağını söylemek “bilgi” değil temennidir...

Nitekim...

Seçimler bitince partisine küsenlerin CHP’liler değil...

AKP’liler olduğu anlaşıldı...

Canlarım...

Gazeteci yorum yaparken özgür düşünür...

Hatta...

Taraf tutabilme hakkına sahiptir.

Ama...

Gazeteci...

Bilgi verirken...

Temennilerini, bilgiymiş gibi veremez.

Bu hakkı da değildir...

Haddi de değildir...

Seçim meydanlarında ülkenin cumhurbaşkanı dibine kadar siyaset yapıyor...

Daha da kötüsü:

Halkımızın hiç alışık olmadığı siyaset ahlâkına sığmayan sözler ediyordu...

Onlardan biri şöyleydi:

“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez...”.

Bu demekti ki Erdoğan, sistemin kendisine verdiği tek adamlık yetkisini kötü niyetle kullanacak...

Ve...

Halkın iradesine kilit vuracaktı...

Ben ise videolarımda Erdoğan’a şunu hatırlatıyordum:

“Recep Bey, işte bu üslup sana kaybettirecek...”.

Ve canlarım...

Recep Bey kaybetti...

Ama...

Seçim bitti...

Recep Bey finali kaybedince, balkona çıktı ve şöyle dedi:

“Biz de hükümet olarak, şimdiye kadar olduğu gibi, milletimizin oyuyla seçilmiş tüm yerel yöneticilerini şehirlerinin hayrına yapacakları işlerde desteklemeye devam edeceğiz.

Kaderin üstünde bir kader vardır. Hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, milli iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan bugüne kadar olduğu gibi yine uzak duracağız...”.

Bu konuşmaya inanmayanlarınız çoktur...

Ama ben:

İnanmak isteyenlerdenim...

3 Yıldır:

“Erdoğan ya değişecek ya değişecek; başka hiçbir şansı yok” diyorum...

Bunları söyleyen biri olarak:

“Erdoğan’ın balkon konuşmasına inanmadım” demeye hakkım yok...

Seçimlerden önce Youtube kanalımda yaptığım yorumlarda:

“Erdoğan bu seçimleri kazanmak istemiyor gibi çünkü bu adaylarla kazanamayacağını Erdoğan da bilir” dediğimde...

Canım dostlarım: “Yok artık daha neler Dede, Erdoğan bu yahu, kaybetmeyi ister mi” diyerek itiraz ediyorlardı... Şimdi ne düşünüyorlar merak ediyorum...

Halkın genelinin derdi ne PKK terörü ne FETÖ...

Halkın genelinin:

“Hak, hukuk ve adalet” de umurunda değil ne yazık ki...

Keşke olsa...

Halkı canından bezdiren enflasyon da değil...

Çünkü...

Bu millet enflasyona karşı “şerbetli...”.

Eşelmobili sevdiği için RefahYol’a destek vermişti...

Ama...

Bu millet hayat pahalılığına katlanamaz...

Katlanamadığını da sandıkta gösterdi...

NOW ana haber ankormanı Selçuk Tepeli, iktidarı eleştirirken sık sık (Hatta her yayında):

“200000 trol yerine 200000 inek besleseydiniz hiç olmazsa et fiyatları düşerdi” diyordu ya...

Varmış bir bildiği...

Genç adam haklı çıktı...

10 ay önce:

“Ablanız kurban olsun size” diyerek İmamoğlu ve Yavaş’a kucak açan Akşener...

Bu seçim öncesi:

“Abla mabla yok” diyerek...

Karakter çürümesinin bedelini ödedi...

QOSHE - Hepinizi çok seviyorum lütfen enseyi karartmayın - Memduh Bayraktaroğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hepinizi çok seviyorum lütfen enseyi karartmayın

47 10
02.04.2024

Pek çok şeyi kitaplardan öğreniriz...

Ancak bunlar genelde bilimsel bilgilerdir...

Sosyolojidir...

Tarihtir...

Fiziktir...

Matematiktir...

Ekonomidir...

Finans yönetimidir...

Ve benzerleridir...

Ama...

Hayatı bizzat yaşayarak öğreniriz...

Hayat ne sadece teoridir...

Ne sadece pratiktir...

Hayat hem teoridir...

Hem pratik...

Daha önce yazmıştım bir kez daha hatırlatayım...

İktisat Profesörü öğrencilerine:

“Ekonomi derslerinde aldığınız bilgiler teoridir... Bunların pratiği olmadan başarıyı yakalayamazsınız” dediğinde bir öğrenci:

“O halde bu dersleri neden anlatıyorsunuz?” diye sordu...

“Pratiğinize temel olsun diye” cevabını verdi Profesör...

Ve...

Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında onlara tangonun nasıl yapıldığını teorik olarak anlattı...

Sonra da sordu:

“İçinizde tangonun nasıl yapılacağını anlatmak isteyen var mı?..”.

Pek çok parmak kalktı havaya...

Birkaçına sırayla söz hakkı verdi...

Hepsi de henüz birkaç dakika önce dinledikleri tangoyu pek güzel anlattılar...

Ders bittiğinde:

“Şimdi buradan hep birlikte konferans salonuna gidiyoruz” dedi öğrencilerine...

Şaşırdılar ama hepsi konferans salonunun yolunu tuttu...

Az sonra Profesör elinde bir ses yükseltici ile geldi...

Akıllı telefonun tuşlarına bastı...

Ses yükselticiyi bluetooth’a bağladı...

Harika bir Arjantin tangosu yayıldı salona...

“Haydi” dedi Profesör; “öğrendiğiniz tangoyu uygulayın...”.

Sonuç?..

Neredeyse sıfırdı...

Sadece bir çift; hiçbir figür göstermeden...

Erkek iki sağ bir sol...

Kız iki sağ bir sol adım atarak ritme uymaya çalıştılar...

“İşte” dedi Profesör... “Sınıfta öğrendiğiniz tangonun teorisiydi... Burada yapamadığınız ise pratik...”.

Canlarım...

Olağanüstü bir yerel seçim sonuçlarından sonra anlatacak başka bir şey bulamadım da:

Bu absürt örneği neden mi verdim?..

Kısaca anlatayım...

Liberal Sosyalist isimli kanalımda yayınlanan her videomu:

“Hepinizi çok seviyorum lütfen enseyi karartmayın” cümlesiyle bitiriyorum...

Son zamanlarda salt bu cümlem yüzünden, izleyici sayım 325 bine kadar gerilemişti...

Israrla şöyle dedim:

“On kişi bile kalsak, videolarımı bu cümleyle bitireceğim çünkü ben hayatı kitaplardan değil, bizzat yaşayarak öğrendim... O öğrendiklerimden biri ise şuydu: Sadece enseyi karartmayanlar ayakta........

© Korkusuz


Get it on Google Play