Gençliğimizin en popüler kitaplarından birisi Mustafa Müftüoğlu’nun Yalan Söyleyen Tarih Utansın adlı kitabıydı. Mütebaki ciltleri veya bölümleri Peyderpeyi piyasaya çıkıyordu. Kitabın tiryakileri yeni bölümlerinin çıkmasını iple çekiyor, dört gözle bekliyordu. Zira hepimiz tarihin doğru anlatılmadığın dair kuşkular taşıyorduk. Hatta kani idik. Bunların cevaplarını arıyorduk. Tarihi olaylar farklı zaviyelerden paylaşılıyordu. Bundan dolayı İbni Haldun’un yaptığı gibi toparlayıcı bir tarih felsefesine dayanması gerekiyordu. Yani süzmesi ve sağlaması yapılmalı idi. Tarih tashih sürecinden ve süzgecinden geçirilmeliydi. Elbette bu gayretkeşlik bazen ‘tarih bizim tarafımızda olmalı’ noktasına kadar da varabilirdi. Bu durumda itidal noktası yerine ifrat ve tefrit kefeleri oluşabilirdi. Nitekim İkinci Abdulhamid meselesi veya anlaşılması böyle olmuştur. Necip Fazıl ve onun izinden gidenler İkinci Abdulhamid’i bayraklaştırmışlardı. Mehmet Akif gibiler ise onu ve dönemini sorguluyorlardı. Mehmet Akif bir İslamcı olmakla birlikte İkinci Abdulhamid’i sorgulamakta Namık Kemal ve Tevfik Fikret çizgisiyle buluşuyordu. Muhtemelen tek yanlı kahraman üretmeler ya da tersi durumlar yani sadece karalamalar gerçekleri pek aksettirmiyor. Bu nedenle de tashihe dair satırlar hayatın çizgisiyle her zaman buluşamıyor. Dolayısıyla süzgeçten geçirme de, sağlamasını yapma da geniş bir bilgi dağarcığı ve geniş bir yelpaze ve ufuk gerektiriyor. Ehliyet ve onun ötesinde hazım gerektiriyor.

Bu anlamda Mustafa Müftüoğlu yalan söyleyen tarihi ayıklama sürecinin altından ne kadar kalkabildi ve hakkını ne kadar verebildi, tartışılır. Bazı düzeltmeler şüphesiz indi ve kendi hükmü olarak kalır. Bununla birlikte Mustafa Müftüoğlu ve nesli bu hususlarda samimi bir endişe ve gayret taşıyorlardı. Kıt imkanlarıyla ve belki de yetersiz materyallerle boşluktaki bazı sorulara cevap aradılar. Lakin zamanla ve günümüzde yalan söyleyen tarihi tashih etme süreci küllendi, eski ilgisini kaybetti. Şimdi bu konularla ilgilenen kimselerle pek karşılaşmıyoruz. Bununla birlikte yeni nesiller adına Mustafa Müftüoğlu ve onun çizgisini takip edenlere şükran borcumuz var. Sürekli olarak tarihi ve kendimizi tashih sürecinden geçirmeliyiz. Tuhafut ( Gazali’nin Filozofların Tutarsızlıkları kitabı ) örneğindeki gibi her devirde kırmadan dökmeden yeni karşılaştırmalar yapılmalıdır.

Mustafa Müftüoğlu Türkiye’de bu çalışmaları ağır aksak yürütürken Mısır’da da karşılığı ve benzeri gayretler görülüyordu. Müftüoğlu gibi münzevi olan Enver Cündi de daha ziyade fikir tarihi konusunda benzeri bir tashih süreci yürütmüş ve bu alana katkı sunmuştur. Tarih alanında ise Abdulaziz Şinnavi, ed Devletü’l Osmaniyye Devletün İslamiyye Müftera Aleyha /Osmanlı Devleti İftiraya Uğramış İslam Devletidir çalışması da aynı mecrada yapılmış çalışmalardan birisidir.

Bu alanda Mustafa Müftüoğlu’nun Mısır’daki karşılığı olan Prof. Cemal Abdulhadi, Cidde’de Melik Abdulaziz Üniversitesinde tarih okuttuğu gibi aynı zamanda Mekke’de Ümmü’l Kura Üniversitesinde de aynı maddeyi tedris etmiştir.14 Mart 2024 tarihinde aramızdan ayrılan Cemal Abdülhadi sistematik olarak tarihin tashihiyle meşgul olmuştur. Mustafa Müftüoğlu gibi bu alanda bir ansiklopedi vücuda getirmiştir. Bu ansiklopedik çalışmanın adı ‘ Ahtaun Yecibu en Tusahhah fi’t Tarih/Düzeltilmesi gereken Tarihi Yanlışlar’ başlığını taşımaktadır. Bu çalışmanın bazı bölümleri 1990’lı yıllarda İslami çizgide muhalif kanadı temsil eden eş Şa’b gazetesinde tefrika edilmiştir. Bu yazılar dönemin devlet ricalinin de öfkesini çekmiştir.

Cemal Abdulhadi üç alan üzerine hasrı himmette bulunmuştur. Bunlardan ilki yanlış tarihi bilgi ve tezlerin düzeltilmesidir. İkincisi de Ali Leben ile birlikte yürüttükleri Mısır’da eğitim müfredat ve programlarının taranması suretiyle yanlış ve açıklarının ortaya çıkarılmasıdır. Bu çalışma da eğitim alanında orta ve lise ve dengi okullardaki eğitim müfredatının eksik ve yanlışlarını ortaya koyduğu gibi üniversite seviyesinde de eksik ve gedikleri nazara vermiştir. Bir dönem sonra yani 11 Eylül (2001) sonrasında da Arap ülkelerinin eğitim müfredatları ABD tarafından mercek altına alınmıştır. Gerekçesi de bu eğitim müfredatlarının genç nesilleri teröre yönlendirmesidir! Cemal Abdulhadi mevcut müfredatı yetersiz ve yanmış bulurken ABD çevreleri de fazla ve aşırı bulmuşlardır!

Üçüncü sistematik ilgi alanı da Filistin meselesidir. Kudüs’ün kurtarılmasını ümmetin temel görevi saymışlardır.

Cemal Abdulhadi’nin ( 19 Şubat 1937- 14 Mart 2024) yayınlanmış bazı çalışmaları şunlardır:

Tarihte Düzeltilmesi Gereken Hatalar

Kudüs’e Giden Yol

Osmanlı Devleti Tarihi

Mısır’ın Fethi

Arap Yarımadası

Açlıktan Ölmesi Planlanan Afrika

Mustafa Özcan

QOSHE - Mısır versiyonuyla yalan söyleyen tarih utansın! - Mustafa Özcan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mısır versiyonuyla yalan söyleyen tarih utansın!

45 1
16.03.2024

Gençliğimizin en popüler kitaplarından birisi Mustafa Müftüoğlu’nun Yalan Söyleyen Tarih Utansın adlı kitabıydı. Mütebaki ciltleri veya bölümleri Peyderpeyi piyasaya çıkıyordu. Kitabın tiryakileri yeni bölümlerinin çıkmasını iple çekiyor, dört gözle bekliyordu. Zira hepimiz tarihin doğru anlatılmadığın dair kuşkular taşıyorduk. Hatta kani idik. Bunların cevaplarını arıyorduk. Tarihi olaylar farklı zaviyelerden paylaşılıyordu. Bundan dolayı İbni Haldun’un yaptığı gibi toparlayıcı bir tarih felsefesine dayanması gerekiyordu. Yani süzmesi ve sağlaması yapılmalı idi. Tarih tashih sürecinden ve süzgecinden geçirilmeliydi. Elbette bu gayretkeşlik bazen ‘tarih bizim tarafımızda olmalı’ noktasına kadar da varabilirdi. Bu durumda itidal noktası yerine ifrat ve tefrit kefeleri oluşabilirdi. Nitekim İkinci Abdulhamid meselesi veya anlaşılması böyle olmuştur. Necip Fazıl ve onun izinden gidenler İkinci Abdulhamid’i bayraklaştırmışlardı. Mehmet Akif gibiler ise onu ve dönemini sorguluyorlardı. Mehmet Akif bir İslamcı olmakla birlikte İkinci Abdulhamid’i sorgulamakta Namık Kemal ve Tevfik Fikret çizgisiyle buluşuyordu. Muhtemelen tek yanlı kahraman üretmeler ya da tersi durumlar yani sadece karalamalar gerçekleri pek aksettirmiyor. Bu nedenle de tashihe dair satırlar hayatın çizgisiyle her zaman buluşamıyor. Dolayısıyla süzgeçten geçirme de, sağlamasını yapma da geniş bir bilgi dağarcığı ve geniş bir yelpaze ve ufuk gerektiriyor. Ehliyet ve onun ötesinde hazım gerektiriyor.

Bu anlamda Mustafa Müftüoğlu yalan söyleyen tarihi ayıklama sürecinin altından ne kadar kalkabildi ve hakkını ne kadar........

© Maarifin Sesi


Get it on Google Play