Devraldığımız manevi ve kültürel mirası, geliştirerek elden ele gelecek nesillere aktarmalıyız. Günümüzde kemiyet açısından bilgi düzeyi arttı. Lakin damıtılmış, hikmete mebni bilgi düzeyinde gerileme var. Kemiyet keyfiyet dengesi bozuldu. Bu miras alanlarından birisi de ilmiye sınıfının çalışmalarına ve hatıratına ışık tutan kayıtlar olmalıdır.

12 Eylül öncesinde Sakarya’da MTTB lokaline girip çıkarken orada sergilenen ve satışa sunulan kitapları tetkik ederdim. Onlardan birisi H. Mehmed Zeki Koçer’in kaleme aldığı Kayseri Uleması adlı çalışmaydı. Bu tarz kitaplar dağınık bilgileri topluyor, onun ötesinde kaybolmasını önlüyor ve tarihe kayıt düşüyor. Şehir tarihçileri olduğu gibi ulema tarihçileri de olmalı. Elbette var ama şehir düzeyinde de yaygınlaşma. Düzce uleması, Sakarya uleması gibi çalışmalar kayıp mirasımızı kayda geçirirdi. En azından unutulmaya maruz bir vaziyette şifahi alanda kalmazdı. Söz uçar yazı kalır demişler. Sakarya’da ilminden ve feyzinden istifade edilecek alimler bulunurdu. Cevdet Hoca (Şimşek) bunlardan birisiydi. Sadece bilgi değil aynı zamanda dinleyenlerine feyz de saçardı.

Şimdi emsal hocalardan birisini takdim etmek istiyorum. Aslen Yozgatlı olan Hamza Tekin hoca. Gayretiyle ve merakıyla kendisini yetiştirmiş ve başkalarının yetişmesi için de gayret etmiş, Sakarya’nın duayen hocalardan birisi. Bir de görev yerleri Adapazarı merkezinde yer almasından dolayı kolay ulaşılır bir yanı olmuştur. Bu da medar-ı istifadesini artırmıştır. Filvaki Sakarya’da 80’ine merdiven dayamış ya da seksenini aşmış hocalar giderek seyrekleşiyor. 2020 sonrası salgın, hazan mevsimi oldu, sarı rüzgar tanıdıkların birçoğunu aldı götürdü. Geride Hamza Tekin gibi nadir ve nadide birkaç isim kaldı. Aziziye Camii’nde veya Kapalı Çarşıdaki küçük mescitte zaman zaman ziyaretine gider, hasbihal ederdik. Sakarya’nın en meraklı ve derinlikle hocalarından birisidir. Klasik Arapça eğitimi almasına rağmen kişisel merakıyla birlikte o sınarları aşmış ve kendi imkanlarıyla kadim ve çağdaş Arap literatürüne vakıf olmuştur. Bununla birlikte okuduklarını tartabilen dengeli alimlerdendir. Uçlarda durmaz daha ziyade uçlara fren olurdu. İtidalden hoşlanırdı. Yine zaman zaman Hamza Tekin hoca ile uğrak yerlerinden birisi olan Nuri Berk-Musa Alemdaroğlu’nun kahve dükkanındaki misafir ağırlamaya tahsis edilen ücra köşede karşılaşırdık. Hoca çok sosyal birisi değildi. Daima çekingen bir hali vardı. Kendi dünyasında yaşardı. Sakarya’da Küpçülerde otururdu biz de Tabakhane-Erenler de oturduğumuzdan bazen yollarımız kesişirdi. Ya da uzaktan görür, yolumuza devam ederdik. Suriye-Mısır faslına gitmeden evvel Erenler’de ortaokula giderken merhum Şevket Eygi’nin dönemin siyasi akımına aykırı düşen gazetesi Büyük Gazete’yi takip ederdim. Orada okurlar köşesinde zaman zaman Hamza Tekin hoca’nın mektuplarıyla karşılaşırdım. Şevket Eygi’nin o dönemdeki çizgisini teyit eden mektuplardı bunlar. Diğer mektuplar ise protesto mahiyetinde ‘aboneliğimi kesin’ mahiyetinde tebliğler idi. Dolayısıyla genel akımın dışında gezinir ve düşünürdü. Mektuplar vesilesiyle Hoca’nın eğilimini de aşina olurdum. Hem Akıncıların lokallerine takılır hem de Büyük Gazeteyi okurdum. Mısır ve tali olarak Almanya günlerimden itibaren bende de siyasi olarak -ana çizginin içinde kalsam da- daima dışarıya açık bir pencere bulunurdu. Elbette kusurları peşinen kabul eden bir yönüm yoktu. Bundan dolayı hakim ve geniş akım ve anlayışlar tarafından aykırı veya inatçı bulunurduk. Bizim gibi meraklı olan herkesin başına gelebilecek türden aksiliklerdi bunlar.

Hamza hoca ile son bağlantı noktalarımızdan birisi Bekir Uysal hoca kalmıştı. Dünya gözüyle son bir kez olsun Hamza Tekin hocayı görmek istiyordum. Yoksa geride bir ukde olarak kalırdı.

8 Ocak 2024 günü Bekir Uysal hoca ile haberleşerek Küpçüler’in yolunu tuttuk. Birçok hatıramın saklı olduğu Aziziye Camii’nin önünde Oruç Reis Kahvesinde buluştuk ve yağmurlu havada Küpçüler’e revan olduk. Bu güzergahta Mısır’a gitmeden önce bir göz ağrım vardı. O mekandan geçerken Bekir hoca ismini ağzına doldurarak eski tutkumu dışarıya vurdu. Mahrem maceramı deşti. Küpçüler 40 yıl öncesine nazaran çok az değişmiş. Buralarda çocukluk günlerinde Mudurnu’dan hemşerim Şükrü Çelikateş ile birlikte dolaşırdık. Bana okuma sevgisini kazandıran arkadaşlardan birisi olmuştur.

Sakarya’da ilahiyat fakültesi gibi kurumlar teşekkül etmeden Hamza hoca Arapça konusunda adeta şehrin yektası idi. Onun gibi klasik alet ilimlerini ve ali ilimleri okutan hocalar nadirdi. Babası ve amcası yoluyla ilmi hanedanlıklardan birinden gelen Mustafa Aydın hoca (Orhan Camii emekli imam ve hatibi) , Bolu’dan hemşerim Emin Çınar hoca, vaktiyle Sami Efendi’nin Sakarya halifesi Hacı Bekir Efendi, nüfus memurluğundaki elimiz kolumuz Cafer Yaşar, Molla Amca ders verdiği veya birlikte okuduğu zevat arasındaydı. İslami ilimler meraklısı hocalar Hamza hocanın ilim meclislerinin müdavimleriydiler. Menendi yoktu. Tefsir hadis ve sair ilim dallarına dair eserler okutmuştur. Kapalı Çarşıdaki fahri alan (mescid) resmi alana dönüşünce Hamza hoca da nakli mekanda bulunmak zorunda kalmıştır.

Bekir Uysal ile ziyaretimizde Hamza hoca ile ders aldığı hocalar üzerine hoş beş ettik. Kütüphane kurdu olarak anılan ve Fatih camiini mekan edinen ve orada fahri dersler veren Gümülcineli Mustafa Efendiden çeşitli ilimlere dair kitaplar okumuş. Mustafa Efendi talebelerini kitap edinmeye ve yararlı kitaplar almaya teşvik edermiş. Bazı eserleri kaçırmamalarını öğütlermiş. Talebelerine Kadi Beyzavi üzerine Şeyhzade Haşiyesini okutuyormuş. Bu derslere sadece 7-8 talebe katılırmış. Yine usul-u fıkıhtan Hadimi’nin Camiu’l Hakaik adlı eseri tedris edermiş. Abdulhakim Arvasi’nin mahdumu olan bilahare üçışık soy ismini alan Mekki Üçışık hocadan da hem ilim hem de feyz almış. Bir ara bitkinlikten dolayı hastaneye düşmüş Mekki Üçışık yokluğunda talebesini aramış sormuş ve gözetmiş. Buluştuklarında gizlice yatağının altına zarf koymuş. Yine Tekirdağ Müftüsü Ali Arslan hocadan da çeşitli ilimlere dair eserler okumuş. Celal Börühan adlı hocanın karihasına hayran kalmış. Akli ilimlerde eline su dökecek hoca olmadığını söylüyor. Ondan Molla Camii, Şemsiye ve şerhlerini okumuş. Sadreddin Yüksel hoca ile de Mir’atü’l Usul adlı usul kitabını okumuş. Bunun dışında geçimini temin için İttihad gazetesinde çalışmış ve orada Ahmet Davudoğlu’nun Osmanlıca olarak tuttuğu notlardan oluşan Ölüm Daha Güzeldi kitabını Latince harflere aktarmış, redaksiyonunu yapmış. Bu notlar İttihad gazetesinde tefrika edilmiş.

Beyazıt Sahaflarında 6-7 numara

Hamza Tekin hoca İstanbul’da ilim tahsil ederken dönemin meşahirini yakından tanıma fırsatı bulmuş. Bunlardan birisi de Beyazıt’ta Sahaflarda 7 numarada dükkanı olan ve Arapça eserler satan sahaflar şeyhi Muzaffer Ozak’tır. Tekke ve Osmanlı kültürünü yansıtan İrşad gibi kitaplarıyla maruftur. Ondan sitayişle bahsediyor. Arapçanın yanında İngilizce bildiğine de tanıklık ediyor. Batılı ziyaretçilerle, turistlerle bu şekille hemhal olduğu düşünülebilir. Bir defa kendisine İbni Abidin takımını hediye ediyor ve karşılaştıklarında ona hep ‘buyur şerikim’ diye hitap ediyor. Bu da zarafetini belgeliyor. Türkiye’de Malik Bin Nebi gibi Fransızca yazan düşünürleri tanıtan Ergün Göze de zor beğenen biri olarak Muzaffer Ozak’ı oldukça sevmiştir ve Tercüman’daki cuma yazılarında sıkça ona atıfta bulunmuş ve hutbelerinden bahsetmiştir.

Tanıdığınız gibi biri değil!

Sahaflarda 6 numara ise Muzaffer Ozak’ın kitapçı komşusu Şemseddin Yeşil’dir. Rüfailiğe açık Kadiri bir tarikat erbabı olan Şemseddin Yeşil’in ehl-i beyt muhabbeti konusunda biraz ifrata kaçtığına dair bir kanaat vardır. Hem Muzaffer Ozak hem de Şemseddin Yeşil hakkında böyle bir algı vardır. Lakin Hamza Tekin hoca bu isimlerin şathiyattan uzak olduklarını ve ezoterik bir eğilimlerinin bulunmadığını vurgulamaktadır. İkisini de tezkiye etmektedir. Yeşil’in Hz. Muhammed Aleyhissalatü Vesselam adlı eserinin Hazreti Peygamberi en güzel ve dört başı mamur bir şekilde tanıtan kitaplar arasında olduğunu söylemektedir. Yine Fuyuzat adlı tefsirinde ilmi olarak yanlışlara rastlamadığını kaydediyor. Şemseddin Yeşil’in haftada bir defa Yüksek Ahlak Derneğinde dersler verdiğini ve kendisinin de bu derslerin müdavimleri arasında yer aldığını hatırlamaktadır.

Sıhhat, bereket, afiyetle dolu baki bir ömür niyaz ederim.

QOSHE - Öğrenmeye ve öğretmeye adanan bir ömür - Mustafa Özcan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Öğrenmeye ve öğretmeye adanan bir ömür

32 11
13.01.2024

Devraldığımız manevi ve kültürel mirası, geliştirerek elden ele gelecek nesillere aktarmalıyız. Günümüzde kemiyet açısından bilgi düzeyi arttı. Lakin damıtılmış, hikmete mebni bilgi düzeyinde gerileme var. Kemiyet keyfiyet dengesi bozuldu. Bu miras alanlarından birisi de ilmiye sınıfının çalışmalarına ve hatıratına ışık tutan kayıtlar olmalıdır.

12 Eylül öncesinde Sakarya’da MTTB lokaline girip çıkarken orada sergilenen ve satışa sunulan kitapları tetkik ederdim. Onlardan birisi H. Mehmed Zeki Koçer’in kaleme aldığı Kayseri Uleması adlı çalışmaydı. Bu tarz kitaplar dağınık bilgileri topluyor, onun ötesinde kaybolmasını önlüyor ve tarihe kayıt düşüyor. Şehir tarihçileri olduğu gibi ulema tarihçileri de olmalı. Elbette var ama şehir düzeyinde de yaygınlaşma. Düzce uleması, Sakarya uleması gibi çalışmalar kayıp mirasımızı kayda geçirirdi. En azından unutulmaya maruz bir vaziyette şifahi alanda kalmazdı. Söz uçar yazı kalır demişler. Sakarya’da ilminden ve feyzinden istifade edilecek alimler bulunurdu. Cevdet Hoca (Şimşek) bunlardan birisiydi. Sadece bilgi değil aynı zamanda dinleyenlerine feyz de saçardı.

Şimdi emsal hocalardan birisini takdim etmek istiyorum. Aslen Yozgatlı olan Hamza Tekin hoca. Gayretiyle ve merakıyla kendisini yetiştirmiş ve başkalarının yetişmesi için de gayret etmiş, Sakarya’nın duayen hocalardan birisi. Bir de görev yerleri Adapazarı merkezinde yer almasından dolayı kolay ulaşılır bir yanı olmuştur. Bu da medar-ı istifadesini artırmıştır. Filvaki Sakarya’da 80’ine merdiven dayamış ya da seksenini aşmış hocalar giderek seyrekleşiyor. 2020 sonrası salgın, hazan mevsimi oldu, sarı rüzgar tanıdıkların birçoğunu aldı götürdü. Geride Hamza Tekin gibi nadir ve nadide birkaç isim kaldı. Aziziye Camii’nde veya Kapalı Çarşıdaki küçük mescitte zaman zaman ziyaretine gider, hasbihal ederdik. Sakarya’nın en meraklı ve derinlikle hocalarından birisidir. Klasik Arapça eğitimi almasına rağmen kişisel merakıyla birlikte o sınarları aşmış ve kendi imkanlarıyla kadim ve çağdaş Arap literatürüne vakıf olmuştur. Bununla birlikte okuduklarını tartabilen dengeli alimlerdendir. Uçlarda durmaz daha ziyade uçlara fren olurdu. İtidalden hoşlanırdı. Yine zaman zaman Hamza Tekin hoca ile uğrak yerlerinden birisi olan Nuri Berk-Musa Alemdaroğlu’nun kahve dükkanındaki misafir ağırlamaya tahsis edilen ücra köşede karşılaşırdık. Hoca çok sosyal birisi değildi. Daima çekingen bir hali vardı. Kendi dünyasında yaşardı. Sakarya’da Küpçülerde otururdu biz de Tabakhane-Erenler de oturduğumuzdan bazen yollarımız kesişirdi. Ya da uzaktan görür, yolumuza devam ederdik. Suriye-Mısır faslına gitmeden evvel Erenler’de ortaokula giderken merhum Şevket Eygi’nin dönemin siyasi akımına aykırı düşen gazetesi Büyük Gazete’yi takip ederdim. Orada okurlar köşesinde zaman........

© Maarifin Sesi


Get it on Google Play