Temel anlamda Basın Özgürlüğü, haber, fikir ve düşünceleri, çoğaltıcı araçlarla, serbestçe açıklayabilmek özgürlüğüdür. Bilgi ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorum ve eleştiri yaparak çoğaltabilmek ve bunları serbest olarak yayımlayıp dağıtabilmek haklarını içerir ifadeleri ile tanımlanmaktadır.

Her yıl 3 Mayıs günü Basın Özgürlüğü günü olarak kutlanmaktadır.

Konuyu tarihsel olarak anlayabilmek için Tanzimat Dönemine kadar geriye dönmem gerekiyordu. Bende oradan başlamayı uygun buldum. Zira tarihi anlamak sonrasını anlamaya da yardımcı olacaktı. O nedenle bol bol makale ve tarih kitabı okudum.

Türk basın tarihinde bir resmi gazete olarak 'ilk' olma özelliğini taşıyan Takvim-i Vekayi, 1831 yılında yayın dünyasına girmiş ve üslendiği haber göreviyle birlikte Batılılaşma süreci içindeki Osmanlı İmparatorluğunda topluma çağdaş yaşam, görüş ve düşünceler açısından yeni bakış açıları kazandırma yolunda da önemli adımlar atmıştır.

Fransız İhtilali ile başlayan dönüşüm süreci Osmanlı İmparatorluğunda önemli yer almıştır.
Basın özgürlüğüne darbe vuran ilk yasaklar Fransız modeli yasaları ile başlamıştır. İmparatorluğun ilk Basın Kanunu 1864 ile basına dair ilk yasaklamaların yer aldığı 1858 tarihli ceza yasaları da Fransız menşeilidir.

Basın Özgürlüğünün, yasaklarla sınırlandırılmasının arşa çıktığı dönem ise Padişah Abdülhamit zamanına denk gelmektedir. Birinci Meşrutiyet sona ermiş ve İstibdat Dönemi başlamıştır. İstibdat Dönemi ve sonrası tarihten ders çıkarılacak niteliklere sahip bir dönemdir bana kalırsa. Basın emekçilerine sistematik sansürlerin uygulandığı tarihsel bir zaman dilimidir. İstibdat Dönemi ne yazık ki 30 yıl boyunca devam etmiştir.

Bu dönemde gazeteler ve mecmualar, yayın hayatına başlamadan önce nasıl bir yayın politikası izleyeceklerini belirtmek zorundaydı. Hükümeti, hanedanı eleştiren bir ima bile gazetelerin kapanması ve sahiplerinin hapsiyle sonuçlanabilirdi. Türkiye’de ve dışarıdan gelen yabancı dillerde basılan gazetelerin sansürü vardı. Burada da Dışişleri Bakanlığı’nda ki bir komisyon inceleme yapıyordu.

Oysaki herhangi bir işi geliştirmek için toplumun istek ve arzularına kulak kabartmak gerekmiyor muydu?

Bu baskılar neticesinde toplum içinde ihbarcılık ve dedikoduculuk hakim hale geldi. Hatta artık kullanılacak bazı kelimeler bile bu yasaktan nasibini almıştı.

Parlamento, grev, ihtilal ve hürriyet yasaklanan kelimeler arasındaydı.
Toplumda korku ve endişe hakim olmuştu.

1994 yılına gelindiğinde 32.Gün Programı sunucusu rahmetli Mehmet Ali Birand, “Türkiye’de basın özgürdür diye nutuklar atılır ama bu genelde yalandır diyecektir”. O dönemde asker terhislerinin neden ertelendiğine dair yayın yapan 32. Gün Haber Programı, bu haber nedeni ile o dönemde yeni yeni tanınmaya başlayan Deniz Arman bu dosyayı hazırlamış ve 5 aylık hapis cezası ile cezalandırılmıştır.

Gazetecilik mesleği evrenseldir. Hangi ülkede hangi kurallar olursa olsun belli kuralları vardır. Doğru olan ne ise araştırılır, doğru sorular sorulur ve kanıtları ile yayınlanır. Eğilip bükülmek gazetecinin işi değildir.

Gazeteci halka doğruları anlatmak ile görevlidir. Kim ne istiyorsa onu yazalım onu haber yapalım diyenler silinip gidenlerdir.
Basın Özgürlüğü Endeksi, 180 ülkede basın özgürlüğünün durumunu değerlendirmek Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yıllık olarak hazırlanıp yayınlanan bir endekstir. İlk raporu da 2002 yılında hazırlanmıştır.

Yirmi dilde hazırlanır. Aralarında medya çalışanları, hukukçular ve sosyologlar bulunan kendi dalında uzmanlara gönderilen ankete verilen cevaplar değerlendirilerek hazırlanmaktadır.

Ankette hapisteki gazetecilerin veya medya çalışanlarının sayısı; kaçırılmış, sürgüne gönderilmiş, fiziksel olarak saldırıya maruz kalmış ve sansüre uğramış gazetecilere ilişkin sorular ile gazetecilerin otosansür uygulamaları ve hükûmetin editöryal politikaya müdahalesi ile ilgili sorular sorulmaktadır.
Yasama organlarının basın üzerindeki etkileri de detaylı sorularla araştırılmakta; tüm bu sorulara verilen yanıtlardan elde edilen rakamsal veri analiz edilerek ülkelerin basın özgürlüğü endeksi belirlenmektedir.

2023 yılı verilerine göre Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 165. sırada yer almaktadır.

Geçen yıl 3 Mayıs’ta yayınlanan raporu internetten sizler de araştırıp görebilirsiniz.
Basın özgürlüğünün tarihsel dönüşümü ile ilgili makale ve belgeleri okuduğumda anlıyorum ki kontrol eden güç her kimse doğruların ortaya çıkması fikrinden rahatsızlık duymuştur.

İşini doğru bir şekilde yapmaya çalışan tüm fikir işçilerinin günü kutlu olsun.

Sağlıkla Kalın.


QOSHE - Türkiye’de Basın Özgürlüğü - Melike Gücümen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye’de Basın Özgürlüğü

19 0
02.05.2024

Temel anlamda Basın Özgürlüğü, haber, fikir ve düşünceleri, çoğaltıcı araçlarla, serbestçe açıklayabilmek özgürlüğüdür. Bilgi ve düşünceleri serbest olarak toplayıp, yorum ve eleştiri yaparak çoğaltabilmek ve bunları serbest olarak yayımlayıp dağıtabilmek haklarını içerir ifadeleri ile tanımlanmaktadır.

Her yıl 3 Mayıs günü Basın Özgürlüğü günü olarak kutlanmaktadır.

Konuyu tarihsel olarak anlayabilmek için Tanzimat Dönemine kadar geriye dönmem gerekiyordu. Bende oradan başlamayı uygun buldum. Zira tarihi anlamak sonrasını anlamaya da yardımcı olacaktı. O nedenle bol bol makale ve tarih kitabı okudum.

Türk basın tarihinde bir resmi gazete olarak 'ilk' olma özelliğini taşıyan Takvim-i Vekayi, 1831 yılında yayın dünyasına girmiş ve üslendiği haber göreviyle birlikte Batılılaşma süreci içindeki Osmanlı İmparatorluğunda topluma çağdaş yaşam, görüş ve düşünceler açısından yeni bakış açıları kazandırma yolunda da önemli adımlar atmıştır.

Fransız İhtilali ile başlayan dönüşüm süreci Osmanlı İmparatorluğunda önemli yer almıştır.
Basın özgürlüğüne darbe vuran ilk yasaklar Fransız modeli yasaları ile başlamıştır. İmparatorluğun ilk Basın Kanunu 1864 ile basına dair ilk yasaklamaların yer aldığı 1858 tarihli ceza yasaları da Fransız menşeilidir.

Basın Özgürlüğünün, yasaklarla sınırlandırılmasının arşa çıktığı dönem ise Padişah Abdülhamit zamanına denk gelmektedir. Birinci Meşrutiyet sona ermiş ve İstibdat Dönemi başlamıştır. İstibdat Dönemi ve sonrası tarihten ders çıkarılacak niteliklere sahip........

© Manisa Meydan Gazetesi


Get it on Google Play