(Maraş Darü’l- Muallimin Mektebi)

Osmanlılarda Eğitim

Osmanlı Devleti’nde geleneksel eğitim mahalle mektepleri ve medreseler şeklinde varlığını sürdürmüştür. Medreseler devletin ihtiyaç duyduğu ilmiye mensuplarının yetiştirilmesinde ve toplumun dini eğitimine yönelik ihtiyaçlarının karşılanmasında etkili olan kurumlardı. İlk Osmanlı medresesi 1330 yılında Orhan Bey tarafından beyliğin merkezi İznik’te açılmıştır. Burada ilk müderris olarak Şerefüddin Davud-i Kayseri tayin edilmiştir. 1326 yılında Bursa’nın alınmasından ve beylik merkezi olmasından sonra burada da Manastır Medresesi olarak tabir edilen medrese inşa edilmiştir. Osmanlı medreselerindeki tedris usulü önceki Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi medreselerin adedi arttıkça derecelerine ve sınıflarına göre düzene tabi tutulmuş ve II. Murat zamanında teşkilatlanmaları olgun bir seviyeye ulaşmıştır (Uzunçarşılı, 1988, s. 1-2; Adıvar, 1982, s. 17-18).

Osmanlı medreselerinde ilk zamanlarda ne tür dersler okutulduğu bilinmemekle birlikte Selçuklu medreselerinin devamı şeklinde düşünüldüğünden Kelam, Hadis, Tefsir, Fıkıh türünden nakli ilimler ile mantık, belagat, lügat, nahiv, hendese, hesap ve heyet türünden akli ilimlere yer verildiği tahmin edilmiştir (Halaçoğlu, 1996, s.137). Çoğunlukla dini karakter taşıyan bu eğitim Osmanlı Devleti’nin şer’i hukuka dayalı devlet yapısında önemli bir yeri olan ilmiye sınıfının yetişmesinde etkili olmuştur. Dolayısıyla hukuk sisteminin temeline şer’i hukuku yerleştiren Osmanlı Devleti için yaygın eğitimdeki temel amaç dini konuları öğrenmek, öğretmek ve dini bir hayat tesis etmekti. İslami bilgilerin temel kaynağı Kur’an’dı ve bu nedenle eğitimin en temel hedefi Kur’an’ı öğretmekti. Sünnet ve din adamlarının ortaya koyduğu yaklaşımları öğrenmek ikinci öncelikti. Devlet teokratikti ve halk da o teokratik yapının içerisinde, dini öğretinin çizdiği meşru ve gayrimeşru çizgilerle belirtilmiş alanda kalmak mecburiyetindeydi. Hal böyle olunca da yaygın eğitimde halkın pozitif bilimlerle ve felsefeyle işi olamazdı. Devlet askeri, idari ve ekonomik alanlarda öncelikle dini öğretinin çizgisi içerisinde çareler aramak zorundaydı. Yeni ve bilimsel bir metotla çare aramak ancak dini alanda çare bulunamadığı durumlarda ve birtakım itirazlara maruz kalınarak aranırdı. Bu bağlamda Osmanlılar örfe, Enderun mektebine ve tarihsel tecrübelerine başvururlardı. Yaygın olarak halka yönelik olmayan, Sarayda devlet işlerinin yürütülmesi için gerekli kimselerin eğitilmesine yönelik bir eğitim kurumu olarak Enderun bulunmaktaydı ki bir çeşit “hizmet içi eğitim” kurumuydu (Ortaylı, 2008, s. 204-205). Enderun mektebi Osmanlı hükümdarlığına dayalı devlet işlerinde görevlendirilecek kimselerin eğitiminde rol oynamaktaydı.

Burada da araştırma ve geliştirme temelli bilimsel bir eğitim söz konusu değildi. Geleneksel olarak idari vazifeleri yerine getirecek kimselerin, hükümdara nasıl daha iyi hizmet edeceğinin öğretildiği bir kurumdu. Osmanlı geleneksel eğitim anlayışı, amacı bilinen bilgilerden yola çıkarak deney, gözlem ve araştırma yoluyla yeni bilgilere ulaşma prensibine dayanan bilimsellikten uzaktı. Dolayısıyla modern zamanlarda gelişen bilimsellik, teknik ve teknolojik ilerleme Osmanlı Devleti’nde gerçekleşememişti. Osmanlılar bu eksikliklerini batıdaki gelişmeleri taklit yoluyla elde etme yolunu seçmişlerdi. Osmanlı Devleti 18. Asırda görülen lüzum üzerine askeri alanda başlayarak batı tarzı modern okullar açmaya başlamıştır. 19. asırda gittikçe yaygınlaşarak eğitimde modernleşme süreci yaygınlaşmıştır. Yeni okullar açılırken birçok sorunun üstesinden gelinmesi gerekiyordu. En önemli sorunlardan birisi okullarda istihdam edilecek öğretmenlerin yetiştirilmesiydi. Bu bağlamda erkek öğretmen yetiştirmek için Darülmuallimin okulları kurulmuştur. Başlangıcı 1848 yılına dayanan bu okullar zamanla taşrada yaygınlaştırılmış 1915 yılında da Maraş’ta açılmıştır. Araştırmamıza örnek teşkil eden Maraş Darülmuallimin incelenirken başvurulan esas kaynak Kahramanmaraş Lisesi arşivindeki öğrenci kayıt defteri olmuştur. İncelenen bu defterin tamamı dijital ortama aktarılmış ve transkribe edilmiştir.

1915-1922 yıllarını kapsayan Maraş Darülmuallimin öğrenci kayıt defterinin yanında dönemin salnameleri, tarihçilerin kayıtları, ikinci el kitap ve makaleler bu çalışmanın kaleme alınmasında başvurulan kaynaklar olmuştur. Bu çalışma defterdeki kayıtlar çerçevesinde okulun öğrenci profilleri hakkında bilgi verecek, işlenen dersler, eğitim süresi ve yatay geçişler gibi konu saptanmasında aydınlatıcı bir rol oynayacaktır. Darülmualliminlerin taşradaki durumu ve işlerliği hakkında tespitlerde bulunulacaktır. Eğitim tarihinin yerel ve ulusal boyutlarına katkı sağlayacak veriler ortaya koyacaktır.

Maraş Darülmuallimin Mektebi Halep Salnamesindeki bilgilere göre Maraş Sancağında 1885 yılında 1 rüştiye (150 öğrencisi), Elbistan kazasında 1 rüştiye (75adet öğrenci), 57 sıbyan mektebi bulunmaktadır. 1908 yılında ise Maraş sancağında 1 nehari (gündüz) idadi mektebi, 10 ibtidai mektebi, 1 inas (kız) ibtidai mektebi vardır (Salname-i Vilayet-i Haleb, 1302, 1326). 1890’lı yıllarda Maraş sancağında bulunan okullar hakkında bilgi veren Cuinet’e göre; 25 Maraş’ta 14 Elbistan kazasında olmak üzere 39 adet hukuk ve din temelli eğitim veren medrese, 57 adet Sıbyan Mektebi (3731 öğrenci) bulunmaktadır. Sancakta 150 öğrencisi bulunan 1 rüştiye mektebi ve Elbistan’da 75 öğrencisi bulunan 1 rüştiye mektebi olmak üzere toplam 2 rüştiye mektebi vardır. Ayrıca Cuinet, Maraş’ta bulunan mekteplerin masraflarının devlet tarafından karşılandığını fakat yatılı ve yarı-yatılı hizmet veren Maraş rüştiye mektebinde bulunan OSMANLI DARÜLMUALLİMİN MEKTEBİ: MARAŞ DARÜLMUALLİMİNİ öğrencilerin bazı özel harcamaları aileleri tarafından karşılandığını ifade etmektedir (Cuinet, 2001, s. 87-95). Ulaştığımız bilgelerde, verdiğimiz tablolarda 1914 yılına kadar taşralarda açılan darülmualliminler arasında Maraş Darülmualliminin bulunmadığı görülmektedir. Maraş Darülmuallimin mektebinin tam olarak ne zaman açıldığını bilmemekle birlikte Osmanlı arşivinde 1337 (1919) yıllarına ait belgeler bulunmaktadır (BOA. DH. UMVM. 34/24, 30 Za 1337; BOA. DH. UMVM,43/77, 13 M 1339).

Kahramanmaraş Lisesi’nin arşivinde yaptığımız taramalar sonucu Darülmuallimine ait öğrenci kayıt defterinin bulunması bu mektebin açılış tarihini açıklığa kavuşturmuştur. Rutubetli halde bulunan dışı siyah deri ve mukavva kaplı B3 boyutunda olan bu defterde Darülmuallimin öğrencilerine ait bilgiler bulunmaktadır (Maraş Darülmuallimin Kayıt Defteri (1331-1338). Defterde 1915 yılında öğrenci kaydının yapıldığı görülmüştür. Bu durumda bizlere 1914 yılına kadar kurulan mektepler arasından bulunmayan Maraş Darülmuallimin 1915 yılında kurulduğunu, öğrencilerinin bulunduğunu göstermektedir. Bu bilgiyi doğrulayan bir diğer kaynak ise Besim Atalay (1339)’dır. 1332 (1916) yılında Maraş Maarif Müdürlüğü yapan Besim Atalay, Maraş merkezde dört senelik Darülmuallimin bulunduğunu ve 1331(1915) senesi Eylülünde açıldığını belirtmiştir (Atalay, 1339, s. 180-181). darülmuallimin mektebinin 1915 yılında açıldığını ve bu okulun Katoliklere ait AbarabaşıKilise’sinin bir bölümünde eğitime devam ettiğini iddia etmiştir. 1916 yılında daha fazla sayıda öğrenci yetiştirmek için Darülmualliminin genişletilmesi ve ek olarak kızlar içinde bir öğretmen okulu (Darülmuallimat) açılması söz konusu olmuştur.

1917 yılına gelindiğinde Maraş Darülmualliminde eğitim ve öğretimi geliştirmek ve genişletmek için yapılan çalışmalar devam etmiştir. 15 KASIM 1917’de Maraş Meclis-i Umumi tarafından okunan bilgilendirme raporunda; var olan ve yeni açılması planlanan okullarda görev yapacak olan öğretmenlerin yetersiz olduğuna ve bir kısmının darülmuallimin mezunu olmadığına dikkat çekilmiştir. Sonuç olarak darülmuallimin üzerinde durularak bu okulun yatılı olması (leyli) düşünülmüş ve 1919 yılında Maraş Darülmuallimini yatılı okula dönüştürülmüştür. Bu okulun masraflarının karşılanması için adi bütçeden değil de fevkalade (yüksek) bütçeden para ayrılması karara bağlanmıştır (Gümüşalan, 2012, s. 125; Gökhan, 2011, s. 335). Maraş Darülmuallimine ait olan öğrenci kayıt defterinde, dört yıl boyunca öğretmen yetiştirme eğitiminin verildiği ve verilen derslerden çıkarım yapılarak mektebin Darülmuallimin-i ibtidaiye olduğu yani ibtidai mekteplerinin (ilkokul) öğretmen ihtiyacını karşılamak için açıldığı anlaşılmaktadır. Kayıt defterin sayfalarında eksiklikler olmasına rağmen kayıtları yapılan öğrencilerin adları, baba ve anne adları, doğum tarihleri ve ikametleri verilmiştir.

1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisin açılıp çalışmaya başlanmasıyla eğitime verilen önem artmıştı. Mustafa Kemal, yeni kurulacak devletin güçlü temellere oturabilmesinin başarılı bir eğitimden geçtiğini görüyordu. Yapılan çalışmalar ile imkânlar dâhilinde bütün vilayetlerde öğretmen okulun açılması planlanmış ve 1921 yılında Maraş’a da öğretmen okulunun açılması kararlaştırılmıştı. Böylece Kurtuluş Savaşı yıllarında eğitimi duraksayan Maraş Darülmuallimin Mektebi, Maraş Özel İdare Müdürlüğü tarafından yeniden eğitime başlamıştır. Fakat okul kısa bir süre sonra öğretmen ve öğrenci yetersizliği, bina sıkıntısı ve bütçe darlığı gibi nedenlerden dolayı kapatılmak istenmişti. Maraş’ta genel Meclis üyesi olan Elbistan eşraflarından Hulusi Söğütlü ve Abdullah Sezer Bey’ler okulun her türlü masrafının mahallen karşılayacağını söyleyerek okulun Elbistan’a naklini istemişlerdir. Bu isteğin kabul edilmesiyle okul Elbistan’a nakledilmiş ve okulun adı değişmeyerek “Maraş Darülmuallimin Mektebi” olarak öğretime başlamıştır. Bina olarak eski Gazipaşa Okulu binası tahsis edilmiştir. Şimdi burası Köprübaşı bölgesinde Mehmet İnan Parkı’nın içinde kaldı.

Osmanlının son yıllarında başlayan okullaşma hareketinden Maraş’ta nasibini almış 1915 yılında Maraş Darü’l – Muallimin Mektebi adında öğretmen okulu açılmıştır. Bu okulun Katoliklere ait AbarabaşıKilise’sinin bir bölümünde eğitimine devam etmiştir. 1919 yılında Maraş Darü’l – Muallimin Mektebi’nin leyli (yatılı) okula dönüştürülmüştür. Bu okulun masraflarının karşılanması için adi bütçeden değil de fevkalade (yüksek) bütçeden para ayrılması karara bağlanmıştır. Kurtuluş savaşı yıllarında Maraş Darü’l – Muallimini Müdür Muavini olarak Şahin Efendi bulunmaktaydı. Bu şahıs görevini bırakarak İstanbul’a gitmiştir. Orada kendisine maaş verilmesi talep edilmiştir. Bu paranın İstanbul Vilayet bütçesinden tahsis edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu okulun öğrencileri iptidai(ilkokul) okullarda muallimlik(öğretmen) uygulamalarında yapmışlardır. 1916 yılına kadar Maraş idadisinden 150 öğrenci mezun olmuştur. Bu tarihte okula kayıt olan toplam öğrenci sayısı 831’di. Ancak Kurtuluş Savaşı yıllarında okulla ilgilenen olmadığından, uygulamada yeterli değildi.

23 Nisan 1920’de Ankara’da T.B.M.M. açıldı ve yeni sistem işlemeye başladı. Mustafa Kemal, yeni oluşacak devletin kurtuluşunu eğitimde gördü. Bunun için imkanlar ölçüsünde bütün sancaklarda (Vilayet) öğretmen okulları açma projesi için düğmeye bastı. Bu proje kapsamı içerisinde Maraş’a da 1921’de öğretmen okulu açma emri gönderildi. Maraş’ta Özel İdare tarafından idare edilen okul, binasızlık, bütçe darlığı, öğretmen ve öğrenci yetersizliği dolayısı ile kapatılmak istenmiştir.

Bu durumu görenlerden o zaman Maraş’ta genel meclis üyesi olan Elbistan’lı Hulusi Söğütlü ve Abdullah Sezer Bey’ler her türlü masrafın kaza halkı tarafından karşılanabileceğini beyan ederek Elbistan’a naklini teklif etmişlerdir. Ve bu teklif kabul edilerek okul Elbistan’a gelmiştir. Okul binası bugün ki Mehmet İnan parkının içinde yer alan eski Gazipaşa okuluna yerleştirilmiştir. Okul müdürlüğüne o dönemin tarih öğretmeni Adil Bey, getirilmiştir. Daha sonra belli bir sınavla öğrenciler okula alınmıştır. Böylece okul Maraş Darü’l- Muallimin Mektebi adı altında hizmete geçmiştir. Her geçen günde öğretmen sayısı artırılarak yeni öğretmenlerle hizmetini sürdürmüştür.

O dönemi öğrenci olarak yaşamış olan değerli eğitimcilerimizden Osman Necati Erginöz, anılarında bu konuyu şöyle anlatmaktadır. “ Maraş’ta açılan ve Maraş Özel İdare Müdürlüğü tarafından idare edilen Maraş Öğretmen Okulu, binasızlık, bütçe darlığı, öğretmen ve öğrenci yetersizliği nedenlerinden dolayı kapatılmak istenmiştir. Ancak o zaman Maraş’ta genel Meclis üyesi olan Elbistan eşraflarından Hulusi Söğütlü ve Abdullah Sezer Bey’ler okulun her türlü masrafını Elbistan’ın karşılayacağını beyan ederek okulu Elbistan’a istemişlerdir. Bu teklif Ankara hükümeti tarafından dikkate alınmış ve okul Elbistan’a verilmiştir. Adil Bey, adındaki bir tarih öğretmeni okul müdürü olarak atanmış ve diğer öğretmenlerde yerel yöneticilerden temin edilerek sınav ile okula öğrenciler alınmış, sınavda başarılı derece alanlar ikinci sınıfa başlatılmıştır. Okul binası olarak Gazipaşa Okulu binası tahsis edilmiştir.

Okulun yatılı ve gündüzlü kısımlardan oluşuyordu. Okulumuzda yatılı olarak kalan iki kişi vardı. Göksun’lu Selami ve Pazarcık’lı Sadık. Bir anda üç sınıf birden oluşturuldu. Üçüncü sınıfta sadece iki kişi vardı, bizler ikinci sınıfta onbir kişiydik, birinci sınıf ise hayli kalabalıktı. İkinci sınıfa alınan bizler, bu sınıfa sınav ile alınmıştık. O yıl bütün arkadaşlar sınıflarımızı geçtik. Tabiiye ve bütün dersler kitap, takrir metotları ile işlenirdi. Tabiiye hocamız, Halep Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Beşir Beyreli idi. Suyun üç hali ile, havanın varlığını deneylerle göstererek işledi. Bir defasında sınıfa gaz ocağı, buz ve su getirmişti. Deneyler yaparak suyun bize üç halini göstermişti. Ziraat öğretmenimiz, bir ağacın kısımlarını anlatmak için tahtaya bir şekil çizmişti. Oysaki okulun bahçesinde birçok ağaç vardı. Matematik dersleri de yazıp çizilerek gösterilirdi. Yılsonunda her öğrenci yazılı ve sözlü sınavdan geçirilirdi. Öğretmen dahil üç kişilik bir ayırtman heyeti öğrencilerin durumunu tesbit ederlerdi.

1922 yılının yaz ortalarında öğretmen okulumuzun Sivas’a nakil emri geldi. Tüm öğrencilere Adana’ ya da Sivas’a giderek kayıtlarını yaptırmaları istendi. Bu durum karşısında çok şaşkındık, okul bahçesinde toplandık Sivas’a gidip gitmeme konusunda kararsızdık, aramızda tartıştık. O sırada başında sarığı, sırtında cübbesi ile Vasıf Efendi Hocamız yanımıza geldi. Ne konuştuğumuzu sorunca, Sivas’a gidip gitmeme konusunda kararsız olduğumuzu söyledik.

Gitmeyip te burada ne yapacaksınız.? Bunun tartışması olur mu.?Haydi, hazırlıklarınızı yapın. Beni de oraya verdiler, gideceğiz dedi.

İtiraz yoktu hazırlandık katır sırtlarında yollara düştük. Rahmeti hocamızın bu müdahalesi Elbistan’ımıza birçok değerli öğretmen kazandırdı. İlk çıkan öğretmenlerin hizmet ve davranışı çevrelerinde saygınlık kazanmalarına neden olmuştu. Birçok kişi çocuğunu öğretmen yapmaya çalışmaya başlamıştı. Bu gün Elbistan’da birçok okul açıldı, bunun yanı sıra bütün Türkiye’de birçok köyün okulu oldu. Bu vasıf Hoca gibilerin teşviki ve eğitimcilerimizin örnek çalışmaları sonucu olmuştur.

Sivas’a her gün atların üzerinde altı saat giderek ve dört kere konaklayarak, ancak beşinci günde varabilmiştik. Beş Kardeş Dağı’nın ardından Sivas göründüğü zaman hayvanlarımızdan atlayarak aşağıya doğru koşarak indik. Davul zurna ekibi ile karşılandık, halaylar çekildi.

Bu yolculuklar sırasında konaklama yerlerimiz; Keçemağra, Böğrüdelik, Tantalı ve Tecer gibi Hanlardı. Buralarda altımızda bir çuval, üzerimizde kışlık paltolar olduğu halde geceyi geçirirdik.

Sivas’a vardık, kayıtlarımız yapıldı. 118 Ali, 121 Sabri, 123 Osman, 124 Mehmet (Emin Soysal), üçüncü sınıf olarak derslere başladık.

Ders yılı sonunda sözlü sınavlar yapıldı. Üçüncü sınıftaki dört arkadaş sınıflarımızı geçmiştik. 121 Sabri başarısından dolayı okul yönetimi tarafından bir saat verilerek ödüllendirildi.

Elbistan’dan gelen ve ikinci sınıfa devam eden oniki kişi temelde zayıf olan ve birbirlerini gözetleyerek çalışmalarından dolayı, sınıfta kaldılar.

Elbistan’da tuzculuk yapan hayvan sahipleri, sanki bizim dönüş günümüzü hesaplar gibi 15 – 20 hayvanla tuza gelirlerdi. Hayvanlarına bir miktar tuz yüklerler, bizleri de üzerlerine oturtarak memleketimize getirtirlerdi. Bir iki gün fark etse biz onları onlar bizleri beklerlerdi. Yine gelmişlerdi hep beraber yola çıkmıştık. Fakat bu defa çok sıkıntılıydık. Diğer zamanlarda hepimiz yol boyunca şarkılar, türküler söylerken bu sefer ağzımızı bıçak açmıyordu. Bu oniki kişiden kendi sınıflarında olan iki Mehmet, Turgut Tezel, Mehmet Tamer, Salih, Ubeyit, Nuh Karakoç, sınıflarını geçmişlerdi. Gülümsemek dahi diğerlerine dokunacağından ağzımızı bıçak açmıyordu. Böylelikle memleketimize geldik. 118 Ali Arıkan kendisine alt eşeği de, tuzculara katarak Ali’yi alıp Sivas’a getirir ve götürürdü. Bu emektar eşek Ali’yi dört sene taşıdı. “

1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla eğitim-öğretim alanında yenilikler yapılmaya devam edilmiş, ülkedeki tüm öğretmen yetiştiren mekteplerin (DarülmualliminDarülmuallimat) adı 1924 yılında Öğretmen Okulu olarak değiştirilmiştir.

Değerli okurlar o yıllarda eğitim ne zor şartlar altında yapıldığını görmekteyiz. O dönemde Antep (Gaziantep), Malatya’da öğretmen okulları açılmıştı, bu bölgenin yüksekokulları sayılmakta idi. Daha sonraki yıllarda Gaziantep ve Malatya fakülteler yumağına dönüştü. Elbistan bu ilerlemeden payını alamadı, çünkü iki yıl gibi kısa sürede bu okulu çeşitli nedenlerden dolayı Sivas’a naklettiler keşke gitmeseydi.

SONUÇ

Sonuç Tanzimat döneminde 1848’de açılmasına karar verilen Darülmuallimin okulları eğitim tarihinde önemli bir adım olmuştur. Bu okullar iptidai mekteplerine ve rüştiyelere öğretmen yetiştirmek için İstanbul’da açılmıştır. II. Abdülhamit döneminde tüm ülkede yaygınlaştırılmıştır. Darülmuallimin mektepleri, sayılarının arttırılmasına rağmen ülkenin öğretmen ihtiyacını karşılamakta yeterli olamamıştır. Bu okullar nitelik ve nicelik bakımdan iyi bir seviyede olmasına rağmen öğretmen yetiştirme sorunu sürekli devam etmiş, öğretmen ihtiyacı eskiden olduğu gibi medreseden destek alınmıştır. Bu çalışma ile eğitim tarihinde önemli bir yer edinen Darülmualliminler incelenmiş ve Maraş Darülmuallimin örneği ele alınarak bir taşra darülmuallimininin durumu irdelenmiştir. Ülke genelinde darülmualliminlerin taşrada yaygınlaştırılması sonucu Maraş’ta da 1915’te Darülmuallimin açılarak şehrin öğretmen ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Bu okulun öğrenci kayıt defteri, arşiv belgeleri ve ikinci el kaynaklar ile yapılan incelemeler sonucunda 1915-1922 yıllarında Maraş Darülmuallimin hakkında önemli bilgilere ulaşılmıştır. Buna göre darülmualliminde eğitim hayatının Eylül-Haziran ayları arası olduğu, öğrencilerin hal ve hareketlerinin yazılı olarak belirtildiği, öğrencilerin mektepten ayrılması veya memuriyete 1094 GAUN JSS gitmemesi durumunda alınacak tazminat için kefil kaydının olduğu, ders notlarının 10 üzerinden belirlendiği ve eğitim süresinin dört yıl olduğu görülmüştür. Öğrencilerin kişisel bilgileri, devam suretleri, imtihan sonuçları ve şahadetnameleri hakkında bilgilere ulaşılmıştır. Ayrıca çalışma ibtidai mektebinden ve rüştiye mektebinden mezun olan kişilerin aldıkları şahadetnameler ile bu mektebe başvurabildiğini, idadi mektebinde veya sultani mektebinde okuyan bir öğrencinin Darülmuallimine geçiş yapabildiğini ve buradan mezun olabildiğini bizlere göstermiştir. Daha önceleri açılmış olan Halep Darülmuallimin mektebini kazanıp yatılı okurken Maraş’ta Darülmuallimin açılmasıyla buraya yatay geçişlerin yapıldığı görülmüştür. Mektebe kaydolan herkesin öğretmen olmadıkları, eğitim almak için de bu mektebe gidildiği anlaşılmıştır. Büyük Savaş yıllarının tüm hayatı etkilediği gibi eğitim hayatını da olumsuz etkilediği, kesintiye uğrattığı Maraş Darülmuallimin örneği ile bir kez daha ortaya konmuştur. Osmanlı Devleti’nin son döneminde Darülmualliminlerin taşradaki işleyişi konusunda önemli bilgiler veren bu çalışma ile Maraş Darülmualliminin eğitim durumu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmış, dersleri, öğrencileri ve işleyişi gibi konular irdelenmişti

Faydalanılan Kaynaklar

Adıvar, A. (1982). Osmanlı Türklerinde İlim. İstanbul: Remzi Kitapevi. Akyüz, A. (1990). Darülmualliminin İlk Nizamnamesi (1851) Önemi ve Ahmet Cevdet Paşa. Millî Eğitim, Mart, 95, 3-22. Akyüz, A. (2002a). Osmanlı’da Açılan İlk Öğretmen Okulları. Toplumsal Tarih, 105 (Eylül), 1-6. Akyüz, A. (2002b). Türkiye’de Çağdaş Anlamda Öğretmenlik Mesleğinin Doğuşu, Türkler Ansiklopedisi, 15, 15-25. Akyüz, A. (2006). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirmenin 160. Yılında Darülmuallîm’in İlk Yıllarına Toplu ve Yeni Bir Bakış. OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulamaları Merkezi Dergisi) ,20, 17–58. Akyüz, A. (2008) Türk Eğitim Tarihi, Ankara. Ahmet Cevdet Paşa. (1991). Tezâkir. Haz. Baysun C. Ankara: TTK Yayınları. Ahmet Cevdet Paşa. (1980). Ma’ruzât. Haz. Halaçoğlu Y. İstanbul: Çağrı Yayınları.

QOSHE - Elbistan’daki İlk ve Son Öğretmen Okulu - Adnan Güllü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Elbistan’daki İlk ve Son Öğretmen Okulu

4 13
17.11.2023

(Maraş Darü’l- Muallimin Mektebi)

Osmanlılarda Eğitim

Osmanlı Devleti’nde geleneksel eğitim mahalle mektepleri ve medreseler şeklinde varlığını sürdürmüştür. Medreseler devletin ihtiyaç duyduğu ilmiye mensuplarının yetiştirilmesinde ve toplumun dini eğitimine yönelik ihtiyaçlarının karşılanmasında etkili olan kurumlardı. İlk Osmanlı medresesi 1330 yılında Orhan Bey tarafından beyliğin merkezi İznik’te açılmıştır. Burada ilk müderris olarak Şerefüddin Davud-i Kayseri tayin edilmiştir. 1326 yılında Bursa’nın alınmasından ve beylik merkezi olmasından sonra burada da Manastır Medresesi olarak tabir edilen medrese inşa edilmiştir. Osmanlı medreselerindeki tedris usulü önceki Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi medreselerin adedi arttıkça derecelerine ve sınıflarına göre düzene tabi tutulmuş ve II. Murat zamanında teşkilatlanmaları olgun bir seviyeye ulaşmıştır (Uzunçarşılı, 1988, s. 1-2; Adıvar, 1982, s. 17-18).

Osmanlı medreselerinde ilk zamanlarda ne tür dersler okutulduğu bilinmemekle birlikte Selçuklu medreselerinin devamı şeklinde düşünüldüğünden Kelam, Hadis, Tefsir, Fıkıh türünden nakli ilimler ile mantık, belagat, lügat, nahiv, hendese, hesap ve heyet türünden akli ilimlere yer verildiği tahmin edilmiştir (Halaçoğlu, 1996, s.137). Çoğunlukla dini karakter taşıyan bu eğitim Osmanlı Devleti’nin şer’i hukuka dayalı devlet yapısında önemli bir yeri olan ilmiye sınıfının yetişmesinde etkili olmuştur. Dolayısıyla hukuk sisteminin temeline şer’i hukuku yerleştiren Osmanlı Devleti için yaygın eğitimdeki temel amaç dini konuları öğrenmek, öğretmek ve dini bir hayat tesis etmekti. İslami bilgilerin temel kaynağı Kur’an’dı ve bu nedenle eğitimin en temel hedefi Kur’an’ı öğretmekti. Sünnet ve din adamlarının ortaya koyduğu yaklaşımları öğrenmek ikinci öncelikti. Devlet teokratikti ve halk da o teokratik yapının içerisinde, dini öğretinin çizdiği meşru ve gayrimeşru çizgilerle belirtilmiş alanda kalmak mecburiyetindeydi. Hal böyle olunca da yaygın eğitimde halkın pozitif bilimlerle ve felsefeyle işi olamazdı. Devlet askeri, idari ve ekonomik alanlarda öncelikle dini öğretinin çizgisi içerisinde çareler aramak zorundaydı. Yeni ve bilimsel bir metotla çare aramak ancak dini alanda çare bulunamadığı durumlarda ve birtakım itirazlara maruz kalınarak aranırdı. Bu bağlamda Osmanlılar örfe, Enderun mektebine ve tarihsel tecrübelerine başvururlardı. Yaygın olarak halka yönelik olmayan, Sarayda devlet işlerinin yürütülmesi için gerekli kimselerin eğitilmesine yönelik bir eğitim kurumu olarak Enderun bulunmaktaydı ki bir çeşit “hizmet içi eğitim” kurumuydu (Ortaylı, 2008, s. 204-205). Enderun mektebi Osmanlı hükümdarlığına dayalı devlet işlerinde görevlendirilecek kimselerin eğitiminde rol oynamaktaydı.

Burada da araştırma ve geliştirme temelli bilimsel bir eğitim söz konusu değildi. Geleneksel olarak idari vazifeleri yerine getirecek kimselerin, hükümdara nasıl daha iyi hizmet edeceğinin öğretildiği bir kurumdu. Osmanlı geleneksel eğitim anlayışı, amacı bilinen bilgilerden yola çıkarak deney, gözlem ve araştırma yoluyla yeni bilgilere ulaşma prensibine dayanan bilimsellikten uzaktı. Dolayısıyla modern zamanlarda gelişen bilimsellik, teknik ve teknolojik ilerleme Osmanlı Devleti’nde gerçekleşememişti. Osmanlılar bu eksikliklerini batıdaki gelişmeleri taklit yoluyla elde etme yolunu seçmişlerdi. Osmanlı Devleti 18. Asırda görülen lüzum üzerine askeri alanda başlayarak batı tarzı modern okullar açmaya başlamıştır. 19. asırda gittikçe yaygınlaşarak eğitimde modernleşme süreci yaygınlaşmıştır. Yeni okullar açılırken birçok sorunun üstesinden gelinmesi gerekiyordu. En önemli sorunlardan birisi okullarda istihdam edilecek öğretmenlerin yetiştirilmesiydi. Bu bağlamda erkek öğretmen yetiştirmek için Darülmuallimin okulları kurulmuştur. Başlangıcı 1848 yılına dayanan bu okullar zamanla taşrada yaygınlaştırılmış 1915 yılında da Maraş’ta açılmıştır. Araştırmamıza örnek teşkil eden Maraş Darülmuallimin incelenirken başvurulan esas kaynak Kahramanmaraş Lisesi arşivindeki öğrenci kayıt defteri olmuştur. İncelenen bu defterin tamamı dijital ortama aktarılmış ve transkribe edilmiştir.

1915-1922 yıllarını kapsayan Maraş Darülmuallimin öğrenci kayıt defterinin yanında dönemin salnameleri, tarihçilerin kayıtları, ikinci el kitap ve makaleler bu çalışmanın kaleme alınmasında başvurulan kaynaklar olmuştur. Bu çalışma defterdeki kayıtlar çerçevesinde okulun öğrenci profilleri hakkında bilgi verecek, işlenen dersler, eğitim süresi ve yatay geçişler gibi konu saptanmasında aydınlatıcı bir rol oynayacaktır. Darülmualliminlerin taşradaki durumu ve işlerliği hakkında tespitlerde bulunulacaktır. Eğitim tarihinin yerel ve ulusal boyutlarına katkı sağlayacak veriler ortaya koyacaktır.

Maraş Darülmuallimin Mektebi Halep Salnamesindeki bilgilere göre Maraş Sancağında 1885 yılında 1 rüştiye (150 öğrencisi), Elbistan kazasında 1 rüştiye (75adet öğrenci), 57 sıbyan mektebi bulunmaktadır. 1908 yılında ise Maraş sancağında 1 nehari (gündüz) idadi mektebi, 10 ibtidai mektebi, 1 inas (kız) ibtidai mektebi vardır (Salname-i Vilayet-i Haleb, 1302, 1326). 1890’lı yıllarda Maraş sancağında bulunan okullar hakkında bilgi veren Cuinet’e göre; 25 Maraş’ta 14 Elbistan kazasında olmak üzere 39 adet hukuk ve din temelli eğitim veren medrese, 57 adet Sıbyan Mektebi (3731 öğrenci) bulunmaktadır. Sancakta 150 öğrencisi bulunan 1 rüştiye mektebi ve Elbistan’da 75 öğrencisi bulunan 1 rüştiye mektebi olmak üzere toplam 2 rüştiye mektebi vardır. Ayrıca Cuinet, Maraş’ta bulunan mekteplerin masraflarının devlet tarafından karşılandığını fakat yatılı ve yarı-yatılı hizmet veren Maraş rüştiye mektebinde bulunan OSMANLI DARÜLMUALLİMİN MEKTEBİ: MARAŞ DARÜLMUALLİMİNİ öğrencilerin bazı özel harcamaları aileleri tarafından karşılandığını ifade etmektedir (Cuinet, 2001, s. 87-95). Ulaştığımız bilgelerde, verdiğimiz tablolarda 1914 yılına kadar taşralarda açılan darülmualliminler arasında Maraş Darülmualliminin bulunmadığı görülmektedir. Maraş Darülmuallimin mektebinin tam olarak ne zaman açıldığını bilmemekle birlikte Osmanlı arşivinde 1337 (1919) yıllarına ait belgeler bulunmaktadır (BOA. DH. UMVM. 34/24, 30 Za 1337; BOA. DH. UMVM,43/77, 13 M 1339).

Kahramanmaraş Lisesi’nin arşivinde yaptığımız taramalar sonucu Darülmuallimine ait öğrenci kayıt defterinin bulunması bu mektebin açılış tarihini açıklığa kavuşturmuştur. Rutubetli halde bulunan dışı siyah deri ve mukavva kaplı B3 boyutunda olan bu defterde Darülmuallimin öğrencilerine ait bilgiler bulunmaktadır (Maraş Darülmuallimin Kayıt Defteri (1331-1338). Defterde 1915 yılında öğrenci kaydının yapıldığı görülmüştür. Bu durumda bizlere 1914 yılına kadar kurulan mektepler arasından bulunmayan Maraş Darülmuallimin 1915 yılında kurulduğunu, öğrencilerinin bulunduğunu göstermektedir. Bu bilgiyi doğrulayan bir diğer kaynak ise Besim Atalay (1339)’dır. 1332 (1916) yılında Maraş Maarif Müdürlüğü yapan Besim Atalay, Maraş merkezde dört senelik Darülmuallimin bulunduğunu ve 1331(1915) senesi Eylülünde açıldığını belirtmiştir (Atalay, 1339, s. 180-181).........

© Maraş Gündem


Get it on Google Play