Zamanlar geçti hala seçime

hazırlanma yöntemi ve cümlesi

Zamanlar geçti hala seçime

hazırlanma yöntemi olarak şeklinde değiştirilmeli.

aynı şekilde yazının ilk paragrafının sonunda

yüzeysellikleri riyakarlıklar cümlesi

yüzeysellikler, riyâkarlıklar şeklinde değiştirilmeli

//

Bir yakadan diğer yakaya geçerken toplu taşımlara giden yollarda, kaldırımlarda bir hararetli çalışma, düzenleme vardı... İstanbul seçime hazırlanıyordu... Zamanlar geçti hâlâ seçime

hazırlanma yöntemi olarak ve “Oyu bize, mevcut belediyeye verin, ne olur!” mesajı olarak halkın geçtiği-geçemediği yolları iyice geçilmez hallere sokmak suretiyle apar topar, damdan düşme bir yol bakım yöntemini kullanıyorlar. Senelerdir aynı yollarda basacak yer bulamadan yürüdü İstanbul, habersizdiler. Herkes birbirine bu kentteyiz ve hala hayattayız yoklaması yaparak yaşadı. Seçime bir ay kala nasıl bir hararetli düzenleme gayreti. Üç hastanenin yakınında Marmaray’a giden yolları delik deşik eden bu yol bakım hırsı herkesi derinden etkiledi. Derken başka bir semte geçtim, orada da aynı şey… Gözlerimi ellerime kapayarak yürümek istedim. O kadar riyakarca buldum bu seçim telaşını. Yaklaşan seçimden hala, en çok yolların etkilenmesi ne ilginç… Çocukluğumdan beri bu böyle. Yarım yüzyılın anlayışı yani. Apar topar, pop, günü kurtarma peşinde birtakım yüzeysellikler, riyâkarlıklar… Bu böyle.

İlerledim. Günde ilerledi. Olaylı ülkem benim diyerek bir mekân aradım. Kıyısında muhabbet edilecek en iyi iki ırmak biliyorum. Biri kahve. Fakat ben daha çok çay kenarını tercih ediyorum. İşte ilk üzüntü: Alev Alatlı ardında kitaplar, düşünüşler kadar düşünme yöntemleri de bırakarak çekip gitmiş. Sosyal medyalar cenderesini izlemedim ama eminim ülkemiz yine sevenler ve ne nefreti, kin duyanlar şeklinde ikiye ayrılmıştır, eminim. Devlet ideolojisine bağlılığı ve aile geleneği olarak devlet kademelerinde görev geçmişi, devlet televizyonunda düşünce birikimini düzenli bir programla paylaşması gb nedenlerle devletin olan bir şahsiyetin halkın olamayacağı fikri nereden yerleşmişse, öylece o anlayış ve kesim tarafından doğrudan üstü çizildi. Son günlerde pek çok konu ve kişi için; “Devlete yakın duruyor, o halde İslam’a yakındır, oradan da Allah’a yakınlığını hesap edersek…” şeklinde bir uzak durma denklemi kuruluyor nedense… Çünkü bizim ülkemizdeki belli bir kesim, İslam üzerinden Allah’a yakın duruş bilime, felsefeye, sanata ve sözüm ona hayatın bütün güzelliklerine uzak duruş ön ve son yargısına saplanmış vaziyette yaşıyorlar. Saplantı da bir seçim olabilir. Benzer saplantılara dini referans alan kesimde de rastlanabiliyor. Belki de bu ülkenin genel sorunudur; saplanıp kalmak. Değişime açık olmamak… Coğrafi olarak bir dünya köprüsü tadında olan bir ülkenin insanlarının saplantıyı bir yaşam biçimi edinmelerine hep hayret etmişimdir ve daha çok ta edeceğe benziyorumdur.

Düşüncelere daldık. Çay üşüdü.

Benim anlayamadığım bir şey de şu: Türk-İslam anlayışına enteresan açılımlar ve bilimsel alt yapısı olan derinlikler katmış olan Alev Alatlı’nın entelektüel birikimine "devletçi" diye kem bakan "entelektüeller” in muhalefette ve belki bir gün iktidarda olacak siyasi görüşleri hiç sorgulamadan, nasıl bir "hikmetinden sual olunmaz" boyun eğikliği ile, koşulsuzca onlara tapındıkları herkesin malumu. Biat kültürü onların da kendi aralarında fazlasıyla mevcut.

Sanatçılar da demeliydim, unuttum. Solun entelektüellik oyunu bu ülkede daha çok politikleşmenin dibine vurmuş, kahramancılık oynayan kimi sanatçılarına da ait.

Birilerinin, ne birileri çoklarının, nefislerini ilah edinir, günde beş yüz vakit egosuna tapınırken itaat kültürüne karşı kibirle bakmalarına hep gülmüşümdür. İtaati isyansız, salak, silik bir şey sanmalarına hep üzülmüşümdür.

Halbuki; neye itaat edeceğini bilen sıkı bi’ isyancıdır.

Bizim çay dondu. Halbuki yanmış çayı severiz biz. Hakikaten bazı insanların tavanları yanmaz. Bülbül denilen bardağı masaya konmadan neredeyse elden alıp bir kaldırışta boğaza indiriyorlar. Bir de İstanbul boğazına doğruysa hele o çayın, o yokuştan aşağı salınması…

Yok, iyice idrak ettim ki bizim damarlarımızdan geçmekte olan “asil kan” ‘a paralel “asil çay” ırmağı akar. Komşu iki ırmağın arasında yaşarız biz. Kesin!

Sanki biraz ırkımla övündüm. Halbuki asil kan bana göre; kimlerden olursa olsun soylu, ilkeli yaşamakla oluşan bir akış… Şenlikli, “ümran” lı yaşayış…

Ukde; büyük bir iç çekiş, belki huzursuzluğun saklana saklana büyütüldüğü gizli bir gökcük…

Ele geçmez, el sallayan bir şey! Ufuk belki…

Bu ülke; o ufuk işte…

“Ülkesi için hiçbir ufuk görmeyen, gece gündüz emeksiz bir şekilde “Ne olacak bu memleketin hali!” cümlesi ile günü açan ve kapatan karamsar ruhlar ikilesin veya uzasın… Biz burada o ufku bekleyeceğiz. O ufku çağıracağız.

QOSHE - Bu ülke, o ufuk - Ayşe Şener
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bu ülke, o ufuk

23 3
06.02.2024

Zamanlar geçti hala seçime

hazırlanma yöntemi ve cümlesi

Zamanlar geçti hala seçime

hazırlanma yöntemi olarak şeklinde değiştirilmeli.

aynı şekilde yazının ilk paragrafının sonunda

yüzeysellikleri riyakarlıklar cümlesi

yüzeysellikler, riyâkarlıklar şeklinde değiştirilmeli

//

Bir yakadan diğer yakaya geçerken toplu taşımlara giden yollarda, kaldırımlarda bir hararetli çalışma, düzenleme vardı... İstanbul seçime hazırlanıyordu... Zamanlar geçti hâlâ seçime

hazırlanma yöntemi olarak ve “Oyu bize, mevcut belediyeye verin, ne olur!” mesajı olarak halkın geçtiği-geçemediği yolları iyice geçilmez hallere sokmak suretiyle apar topar, damdan düşme bir yol bakım yöntemini kullanıyorlar. Senelerdir aynı yollarda basacak yer bulamadan yürüdü İstanbul, habersizdiler. Herkes birbirine bu kentteyiz ve hala hayattayız yoklaması yaparak yaşadı. Seçime bir ay kala nasıl bir hararetli düzenleme gayreti. Üç hastanenin yakınında Marmaray’a giden yolları delik deşik eden bu yol bakım hırsı herkesi derinden etkiledi. Derken başka bir semte geçtim, orada da aynı şey… Gözlerimi ellerime kapayarak yürümek istedim. O kadar riyakarca buldum bu seçim telaşını. Yaklaşan seçimden hala, en çok yolların etkilenmesi ne ilginç… Çocukluğumdan beri bu böyle. Yarım yüzyılın anlayışı yani. Apar topar, pop, günü kurtarma peşinde birtakım yüzeysellikler, riyâkarlıklar… Bu böyle.

İlerledim. Günde ilerledi. Olaylı ülkem benim diyerek bir mekân aradım. Kıyısında muhabbet edilecek en iyi iki ırmak biliyorum. Biri kahve. Fakat ben daha çok çay kenarını tercih ediyorum. İşte ilk üzüntü: Alev Alatlı........

© Milat


Get it on Google Play