Bildiğim, bilenlerle konuştuğum kadarıyla İsa as için çarmıha gerildiğine dair kurulan cümle şu şekilde: "Jesus was crucified by the Romans". Fakat ben asıl gergin olanın çarmıhı icat edenler olduğunu düşünürüm. Ve aklıma bu çağın da çok kullandığı "stress" kelimesi gelir. Çarmıha germek anlamına gelen "Crucified" kavramına çok uzak durmayan bu kelimenin en eski kaynaklarda “ "Tıpta sıkıntı veya travma sonucunda görülen organizma bozukluğu"(1957) Kan basıncını ayarlayan sistemin bozulmasına yol açtığı, Dr. Seyle'nin "stress" nazariyesiyle ispat edilmiştir.” Şeklinde yer alıyor. Fakat kelimeyi 1973’lere getirdiğimizde
"Modern yaşama özgü sıkıntı hissi" anlamına geçmiş oluyor. Belki de yukarıda bahsedilen görme bozukluğu: hakikati görme konusunda isteksiz ve çabasız olma sonucunda ortaya çıkan; seçilmiş körlük, seçilmiş görme engelliliği gibi bir şeydir, modern yaşama özgü sıkıntı hissinin kaynağı… Ve sözlük ekliyor: “Sürüp giden ruhsal gerginlikler, stresler bunu hızlandırmakta…”

Kelime kökeni İngilizce olan sözcük Eski Fransızca’da var olan estresse "darlık" sözcüğünden alıntı imiş.

Daha da köklerine indiğimizde ise Latince'de "estrictia" sözcüğünden gelen stres kavramı 17.yüzyılda felaket, bela, musibet, dert, keder, elem, 18. ve 19. yüzyıllara gelindiğinde ise güç, baskı, zor anlamlarında objelere, kişiye, organa ve ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmaya başlanmış. Daralma ve daraltma eyleminin kullanım alanı genişlemiş…

Stres konusunda uzun yıllar çalışmış olan Hans Selye (1907-1982), stres ve stresör

kavramlarını tanımlamış. Bireyde bir dizi tepki yaratan çevresel uyarılara stresör;

bireyin bu tür uyarıcılara karşı gösterdiği tepkiyi ise stres olarak tanımlamış. Folkman ve Lazarus ise stresi kişi-çevre etkileşiminde, kişinin uyumunu zora sokan ve mevcudu zorlayan ya da imkanları aşan çevre talepleri olarak tanımlamışlar.

İsa as ne istemiş ne demiş olabilirdi ki toplumun ileri gelenleri birden bire strese girip gerildikçe gerildiler.

İsa as uymadı toplumuna. Fakat strese de girip toplumu ruhsal anlamda çarmıha da germedi. O nadide, anlayış ve sevgi tebessümüyle onların gerginliğini, streslerinin ana kaynağına inerek çözmeye azmetti. Kalplerin saçma sapan şeyleri abartıp anlam yüklemekten vazgeçmesi ve hakikate ermesi için çok yalnız çabalar harcadı. Çok beyaz, çok havar çabalardı bunlar… Fakat stresin rengi çamur rengiydi. Olmamışlık, çiğlik karası…

Öte yandan kişiyi zora sokan, uyumsuz kılan, hatta aşırı üzüntüye dönüşen stres, baş edilebildiğinde kişiyi olduğundan bir adım öteye, daha ileriye, huzura da götürebilmektedir. Bundan hareketle bazı bilim insanları stresin aslında sanıldığı kadar kötü bir durum olmadığını, stresten kaçınmak mümkün değilse, o stresin motivasyon, değişim ve gelişime evrilebileceğini belirtmişler.

Dolayısıyla bir topluma, bir dünyaya “Değişin! Kötüsünüz, iyiye, daha iyiye değişmelisiniz!” diyen ve değişmek istemeyenleri strese sokan biri-leri geldiğinde ve insanlara yeni ve belki de çok eski, köklü kavramlar hatırlattığında strese girmeye, gerilmeye gerek yok. Değişime karşı olan ruhlar daralabilirler bu köklü değişim, dönüşüm istekleri karşısında ve yenilikçi eskileri çarmıha gererek kendi gerginliklerini gidermeye çalışabilirler.

Hep de böyle oldu. Oluyor… Tekrarlana tekrarlana bıktıran bir tarih bu! Hep aynısını yaşayacaksak tarih filan yazmayalım, bu soysuzluk gitsin diye hepimiz birden gidelim dedirten de bir tarih…

Demem o ki; çarmıh olsa olsa mucidinin gerginliğidir. İsa as ve O’nun gibi has insanları çarmıha germe hissi aslında sevgiyi, barışı, gülümsemeyi öldürme isteğinin bir yansımasıdır. Çarmıh; memleketi “Distopya” olanların, anlamsız kalarak ve anlama düşmanlık yaparak kendisini ve çevresini yakanların, erkenden cehennemli olanların gerim gerim gerilmelerinden başka bir şey değildir.

Tabii ki stresin çok çeşitli tezahürleri var. Sabah akşam eğlencenin dibini gördükleri halde bir türlü huzur bulamayanlar, kendi ülkelerinde yaşamak zorunda oldukları ve yurt dışındaki o güzelim yaşama geçemedikleri ve kaçamadıkları için streslerinden bizi bunaltan mütekebbir yerli veya sığınmacılar, her sözün başında “sıkıntı yok!” diyerek iç sıkıntısını bir güzel izhar edenler, yaşamı oldu olacak bir kavga mantığına sıkıştıranlar, aynılıktan sıkıldıkları halde farklı olanla zıtlaşanlar veya çirkiniz diye gerilen ve alışverişli ışıltılı cadde ve salonlarda yüzlerini gerdirenler konumuz değil.

Dünyanın işgalci ülkelerinin bir halkı-farklı coğrafyalardaki halkları yok ederken yaşadığı-yaşattığı ağır stres- kopma noktasında yaşanan ağır gerginlikler ve tabii ki onlara destek verenleri gördükçe bu yaratıkların, bu ölü canlıların -insan olmakla olmamak arasında nasıl bu kadar gerilmiş olabileceğini- düşünüyoruz.

QOSHE - çarmıh ve stres - Ayşe Şener
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

çarmıh ve stres

21 9
19.12.2023

Bildiğim, bilenlerle konuştuğum kadarıyla İsa as için çarmıha gerildiğine dair kurulan cümle şu şekilde: "Jesus was crucified by the Romans". Fakat ben asıl gergin olanın çarmıhı icat edenler olduğunu düşünürüm. Ve aklıma bu çağın da çok kullandığı "stress" kelimesi gelir. Çarmıha germek anlamına gelen "Crucified" kavramına çok uzak durmayan bu kelimenin en eski kaynaklarda “ "Tıpta sıkıntı veya travma sonucunda görülen organizma bozukluğu"(1957) Kan basıncını ayarlayan sistemin bozulmasına yol açtığı, Dr. Seyle'nin "stress" nazariyesiyle ispat edilmiştir.” Şeklinde yer alıyor. Fakat kelimeyi 1973’lere getirdiğimizde
"Modern yaşama özgü sıkıntı hissi" anlamına geçmiş oluyor. Belki de yukarıda bahsedilen görme bozukluğu: hakikati görme konusunda isteksiz ve çabasız olma sonucunda ortaya çıkan; seçilmiş körlük, seçilmiş görme engelliliği gibi bir şeydir, modern yaşama özgü sıkıntı hissinin kaynağı… Ve sözlük ekliyor: “Sürüp giden ruhsal gerginlikler, stresler bunu hızlandırmakta…”

Kelime kökeni İngilizce olan sözcük Eski Fransızca’da var olan estresse "darlık" sözcüğünden alıntı imiş.

Daha da köklerine indiğimizde ise Latince'de "estrictia" sözcüğünden gelen stres kavramı 17.yüzyılda felaket, bela, musibet, dert, keder, elem, 18. ve 19. yüzyıllara gelindiğinde ise güç, baskı, zor anlamlarında objelere, kişiye, organa ve ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmaya başlanmış. Daralma ve daraltma eyleminin kullanım alanı genişlemiş…

Stres konusunda uzun yıllar çalışmış olan Hans Selye (1907-1982), stres ve stresör

kavramlarını........

© Milat


Get it on Google Play