“Nasılsın?

Tutuklanırken, sürüklenirken, ellerin kelepçeliyken, öldürülürken gülümsüyorsun…”

O, onlar tebessüm etti. Ben sayıkladım. Belki saçmaladım. Ramazandı, oruçtu, iftardı, sahurdu ne yaşadığımı tam anlayamadım. Mağfiret/bağışlanma ve rahmete doğru gidiyoruz da diyemedim. “Sevap biriktirme” çabaları da öyle saçma geldi. Tek başına kurtuluş hayali bir kez daha çok gülünç duruma düştü. Dünya böyleyken, onlar bu durumdayken tutup bunlara sevinemedim. Gece gece, bütün bir gece oturup parmaklarımdan kanadım. Sayıkladım. Belki saçmaladım…

Birbirinden kopuk, oraya buraya karaladığım vicdanımı bütünledim. Dosyaladım. Yayınlansın diye gönderdim.

İşte! Buradalar!

Biz gülümsetemedik. Sen gülümsedin…

Her şeye rağmen gülümsemek; “sen ağlat bakalım, biz güleceğiz” diyebilmek…

Ne güzel güldünüz, gül açtınız, diken üstünde…

Toprağı işgal edilmiş. Evi barkı yıkık.

İki yanında soysuz. Eli, kolu bağlı. Yüzü gülüyor, özgür…

Sekinet gülümsetir.

İç huzuru gülümsetir.

İç barış gülümsetir.

Haksızlık suratsızdır.

Zulüm suratsızdır.

Zulmün suratı yoktur. Ağlayamaz bile. Mazlum gülümser.

Zulüm yüzsüzdür, mazlumun gamzesi var.

Zalim gamlı, mazlum gamzeli.

Cenneti görmek…

Cennet gülümsetir.

Haklı olmak tebessümü hak eder.

Mazlum kendiyle barışık, zalime her şey küs.

Haklı olmak gülümsetir.

Sizce Kim’e gülümsüyor?

O’na gülümsemek…

Siz ağlatın. O güldürecek!

Siz ağlatırsınız. O gülümsetir…

Zulüm de görse haklının ve Hakk’ın yanında olanın başı eğilmez.

Topraklar işgal edilebilir ancak gözlerdeki tebessüm ebediyen özgürdür.

Zulüm suratsız, zulüm yüzsüzdür! Zalimlerin yüzü gülmeyecek!

Bizimse yüzümüz özgür, gülüşümüz özgür. Bir gün her şeyimiz özgür olacak anlamında gülümsemek…

Gülünç duruma düşüyorsunuz.

İnsanlık önünde, tüm dünyanın kalbi önünde…

Bu tebessümler; bize cennet müjdesi, size cehennem,

bize adalet, size sonsuz pişmanlık haberi olacaktır.

Zulmünüze gülüp geçtik sanmayın.

Biz adalet için dünyadan geçiyoruz.

Güle güle zulüm! Güle güle işgal ve istila! Güle güle ölüm…

Zalim olmak kolaydı. Biz mazlum olmayı seçtik.

Biz ezilmeyi seçmedik. Üzülmeyi bile seçmedik. Siz zulmettiniz.

Biz tebessüm ettik. Ve şimdilik geçtik…

Hiçbir şeyden vazgeçmiş değiliz. Siz ağlatmaya devam edin. Biz gülümsemeye…

Hangi kurşun bu tebessümü vurabilir?

Şimdi gelsin. Bir kurşun konsun bu tebessüme, konabilirse…

Şimdi bir kurşun sıksın dünya. Kalan son gülüşüne mazlumun. Kıyametini koparsın.

Küçük cenazeler kalkıyor dünyadan. Küçük kayıklar yüreğini çekiyor sonsuzluğa…

Artık yalnızca zalimler değil, herkes korksun bu manzaradan.

Sayıkladım. Belki saçmaladım. Sen o haldeyken benim yaşamam, yaşadığım her şey ille biraz böyle saçılıyor, savruluyor…

QOSHE - O gülümsedi ben sayıkladım - Ayşe Şener
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

O gülümsedi ben sayıkladım

23 1
19.03.2024

“Nasılsın?

Tutuklanırken, sürüklenirken, ellerin kelepçeliyken, öldürülürken gülümsüyorsun…”

O, onlar tebessüm etti. Ben sayıkladım. Belki saçmaladım. Ramazandı, oruçtu, iftardı, sahurdu ne yaşadığımı tam anlayamadım. Mağfiret/bağışlanma ve rahmete doğru gidiyoruz da diyemedim. “Sevap biriktirme” çabaları da öyle saçma geldi. Tek başına kurtuluş hayali bir kez daha çok gülünç duruma düştü. Dünya böyleyken, onlar bu durumdayken tutup bunlara sevinemedim. Gece gece, bütün bir gece oturup parmaklarımdan kanadım. Sayıkladım. Belki saçmaladım…

Birbirinden kopuk, oraya buraya karaladığım vicdanımı bütünledim. Dosyaladım. Yayınlansın diye gönderdim.

İşte! Buradalar!

Biz gülümsetemedik. Sen gülümsedin…

Her şeye rağmen gülümsemek; “sen ağlat bakalım, biz güleceğiz” diyebilmek…

Ne güzel güldünüz, gül açtınız, diken üstünde…

Toprağı işgal edilmiş. Evi barkı yıkık.

İki yanında soysuz. Eli, kolu bağlı. Yüzü gülüyor,........

© Milat


Get it on Google Play