Jerzy Skolimowski nin EO filmi ilginç. Her ne kadar deneyselliği ağır basan bir kurmaca olsa da farklı sinema teknikleriyle dünyanın en iri gözü/bakış açısından, eşekçe ve masumca modern çağı ve özelde modern Avrupa’yı gözlemlemiş olması bakımından hüzünlü ve niceliksiz bir istatistik veri niteliğinde…

Filmde eşek sirkte dünyaya gelen bir masumken götürülmediği yer kalmadığı, iyi ve daha çok kötü insanlarla, kötülüklerle karşılaştığı halde sirkte birlikte performans sergiledikleri kız ile aralarındaki sevgi ve bağlılıktan aldığı güçle hayata direniyor. İnsan idrakine bir sirke dönüştürdüğü bu dünyada ne olursa olsun masumiyetini kaybetmemeyi salık veriyor. İnsanın büyük kaybını bir eşeğin ölüme giderken bile korumasını görüyoruz film boyunca.

Halbuki masumiyet hayvanda kaybedilmeyen bir varlık. İnsanda ise kahrolası(!) irade gücüne rağmen pekâlâ yitirilebilen bir varlık. Varlıklı olmak böyle de bir şey insan için. Soyut olduğu için görülmeyen, görmezden de gelinen, menfaat çöplüğüne atılıp duran büyük servet!...

Acaba bir şarkıda buyurulduğu gibi “Hiçbirimiz masum değil miyiz?”... Hesap günü gibi yargı dolu bir şarkı doğru mu söylüyor? Yoksa bu söz de bu doğal zenginliği kaybetmenin meşrulaştırılmasına bir katkı olarak mı yazıldı ve bestelendi diyecek kadar insanlıktan, kendimizden şüpheleniyorum artık. Hani birlikten güç doğar, nasılsa hep beraber masumiyetimizi yitirdik, oy çokluğuyla yozlaşma meşruiyet kazandı, der gibi… İnsanlığa olan inancımı kaybetmem yaratılış kıssasında değinilen “Ben bilirim siz bilmezsiniz!” ayetine ters aslında. Fakat bazen hüznümüz kabımızdan taşıyor böyle… Bebek katili olanlar güçlü ve biz kötünün bu denli güçlü, her zulmü dilediği gibi, bir kutlu tören icra eder gibi bir zevk ü sefa içinde, göstere göstere yapabileceği kadar güçlü hale gelmesine nasıl izin verdik? Neden güçsüz kaldık? Zulmü durdurmaya gücümüz neden yetemiyor? Zalim ruhların “maddeyi- bütün gerçek unsurları ile dünyayı” kapıp bizim bütün manamıza yok edici, ezici saldırılar düzenleyecek kadar güçlü olmasına nasıl oldu da uzun yıllar boyu göz yumduk? Nasıl oldu da bu kadar tembellik yapabildik?

Dünya onların olurken biz dünyadan başka bir yerde miydik? İdrak anlamında henüz dünyaya gelmemiş miydik? Kan döken bir ardıl yerine neden biz yeterince iyi ve güçlü ardıllar olamadık? Yanlış anlaşılan dinin tembel teneke konforunda uzun zamanlar yan gelip yatan İslam alemi umarım dünyaya uyanır, dünyaya inanır ve farklı din ve kültürlerden diğer iyilerle bir olup her anlamda güçlenir. Ki mazlum halklar zalimlerin merhametsiz ellerine kalmasın.

Biz aslında bir filmden bahsediyorduk. Masumiyetini kaybetmeyen eşeğin yolu sadece modern Avrupa’dan değil bütün coğrafyalardan geçseydi o gözler yozlaşmanın her kültürde ileri seviyede olduğunu görürdü.

Zalimler ve zulme ses çıkarmayanlar bir masumun gözünden kendilerine baksalar kendilerini görebilir, fark edebilirler mi? Bir eşek kadar olamadıklarını idrak edebilirler mi? Üst insan sandıkları kendilerini hayvanaltı bir düzeysizliğe indirgediklerini - o küçük, kısık bakış açıları ile- bir an olsun görebilirler mi?

Sinemanın insana kendine karşıdan bakabilmesini sağlaması büyük imkan. Bir eşeğin, bir masumun gözlerine bir saatliğine hapsederek insanlıktan nasıl bu kadar çıkabildiğini sorma, sorgulama gücü büyük güç. Bu nedenle hayvandan aşağı oluşturulan yaşam formlarına kendilerine karşıdan baktıran ve ola ki esefle alçaklıklarına uyandıran fimler çekmeliyiz. Çünkü havanlar çok üst bir bakış açısıyla ve masumiyetin onlara verdiği zararsızlık ve fayda üzerine bir ahlakta yaşıyorlar. Bir hayvan sadece kendisini tehlikede hissederse kendini savunuyor. Sebepsiz saldırmıyor… Kan dökmüyor, can almıyor…

QOSHE - Üsthayvan ile üstinsan arasında - Ayşe Şener
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Üsthayvan ile üstinsan arasında

18 1
05.12.2023

Jerzy Skolimowski nin EO filmi ilginç. Her ne kadar deneyselliği ağır basan bir kurmaca olsa da farklı sinema teknikleriyle dünyanın en iri gözü/bakış açısından, eşekçe ve masumca modern çağı ve özelde modern Avrupa’yı gözlemlemiş olması bakımından hüzünlü ve niceliksiz bir istatistik veri niteliğinde…

Filmde eşek sirkte dünyaya gelen bir masumken götürülmediği yer kalmadığı, iyi ve daha çok kötü insanlarla, kötülüklerle karşılaştığı halde sirkte birlikte performans sergiledikleri kız ile aralarındaki sevgi ve bağlılıktan aldığı güçle hayata direniyor. İnsan idrakine bir sirke dönüştürdüğü bu dünyada ne olursa olsun masumiyetini kaybetmemeyi salık veriyor. İnsanın büyük kaybını bir eşeğin ölüme giderken bile korumasını görüyoruz film boyunca.

Halbuki masumiyet hayvanda kaybedilmeyen bir varlık. İnsanda ise kahrolası(!) irade gücüne rağmen pekâlâ yitirilebilen bir varlık. Varlıklı olmak böyle de bir şey insan için. Soyut olduğu için görülmeyen, görmezden de gelinen, menfaat çöplüğüne atılıp duran büyük servet!...

Acaba bir şarkıda buyurulduğu gibi “Hiçbirimiz masum değil miyiz?”... Hesap günü gibi yargı dolu bir şarkı doğru mu söylüyor? Yoksa bu söz de bu doğal zenginliği kaybetmenin........

© Milat


Get it on Google Play