Sosyal, siyasal, ekonomik ve sportif olayların birbirleriyle harmanlanarak birer operasyon malzemesi haline getirilmesi kimseyi şaşırtmamıştır. Bazı gizli eller kitleleri olaylar üzerinden manipüle ederek, siyasal, sosyal veya ekonomik rant devşirirler. Bunların kimler olduğu herkes tarafından bilinir ancak kimse dillendirmez.

Gezicilerin Divan Oteli üss haline getirmesi, Koçların başı çektiği İstanbul sermayesinin İmamoğlu için 31 Mart seçimleri öncesinde kesenin ağzını açması tarafların kimler olduğu hakkında herkese ip uçları veriyor. Türkiye’deki iktidar çekişmesinde psikolojik üstünlüğü ellerinden bırakmak istemeyenler ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyenlerle kol kola gezmeyi kendilerine maharet saysalar da Atatürk’ü operasyonlarının bir parçası yapmayı veya Atatürk’ü bir kalkan yaparak toplumun karşı tarafındakilere operasyon çekmekten geri kalmazlar. Her ne kadar AK Parti 20 küsür yıldır iktidar da olsa da Cumhuriyetin kurucu değerleri üzerinden, askeri, bürokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal oligarklar operasyon yapma kabiliyetlerini kaybetmediklerini bir kez daha gösterdiler.

Geçtiğimiz hafta Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk rozeti üzerinden körüklenen tartışmalar, Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da oynanması öngörülen Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa maçına kadar uzandı. Kupa maçı oynansa idi, protokol gereği galip takım kasasına 65, mağlup takım 43 milyon dolar para koyacak yeni yıla elleri daha da rahatlamış olarak gireceklerdi. 20 Ekim’de TFF ve ilgili takımlarla Suudi yönetiminin imzaladığı protokole, maç günü ek madde koyarsanız oynarız, koymazsanız biz maça çıkmıyoruz yaklaşımı iç kamuoyundan çok, dış kamuoyuna verilmiş bir mesaj olarak görülüyor. Protokol’ün imzalanmasının hemen ardından haftalarca CHP veya muhalif medyanın maçın Suudi Arabistan’da oynanmaması için yürüttükleri kampanyaların asıl amacı Türkiye’nin bölge ülkeleriyle atacağı adımların zehirlenmesinden ibaret.

Galatasaray ve Fenerbahçe, Riyad’a gitmeden protokole göre hangi formaları giyineceği belirliyor ve bunu bildiriyorlar. Takımlar S.Arabistan’a varınca, Ali Koç, Atatürk resimli formaları ortaya çıkarıyor, Galatasaray ekibinin bundan haberi yok, Dursun Özbek “bizi Atatürk’e karşı gösterecek bu” diyor sonra talimat veriyor Galatasaray yöneticileri Riyad’da forma bastırmak için tekstilci arıyor. Ali Koç, Suud-i Arabistan’a belirli bir plan dahilinde ve hazırlıklı giderek en baştan maçı oynanmayacağını hesapladı. Çünkü FIFA kurallarını bilen herkes devlet lideri, kişi fotoğraflı formalar ile sahaya çıkılamayacağını bilir Ali Koç’un bunu bilmeme ihtimali yok.

Çin’in devreye girmesi ile ABD-İsrail ekseninden uzaklaşmaya çalışan Suudi Arabistan’ın İran ile bile sıcak ilişkiler kurmak için gayret gösterirken, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerine bir spor olayı üzerinden dinamit atmak, Türkiye’nin bölgedeki menfaatlerine taş koyarak, bölge ülkelerini İsrail-ABD-Batı’nın kucağına itmekten başka bir anlama gelmiyor. Bunu yaparken de batı emperyalizmi ile mücadelesiyle simgelenmiş Mustafa Kemal’i kullanmak, Suudi Arabistan’ı İslam’ın (şeriatın) Mustafa Kemal’i de emperyalist batının bir değeri olarak lanse etmek oyunun ne kadar şeytanice hazırlandığını gösteriyor. Şayet Ali Koç’un derdi Atatürk üzerinden dünyaya barış mesajı vermek olsa idi “Peace at home peace in the World” yerine direk ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ yazdırırdı. Mesajını Türkçe vermekten bile utanan birinin kalkıp ta Atatürk üzerinden güdümlü milliyetçilik taslamalarının hesabı, İsrail-ABD ekseninin emrinde, tıpkı gezide olduğu gibi her türlü operasyona hazır olduklarını göstermektir.

Türkiye’de PKK terörünün eylemlerine Kerkük-Yumurtalık boru hattının devreye girmesiyle başlamasını kimse bize tesadüf olarak izah edemez. Hatta ve hatta 22-23 Aralık günlerinde terör örgütünün Irak’ın kuzeyindeki sızma girişimlerinin, Türkiye-Irak Kalkınma yolu projesini durdurmaya yönelik bir mesaj olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Kendi köhnemiş değerlerini ilerici, bilimsel olarak lanse ederek Türkiye ve bölge halklarının çıkarlarını savunmanın gericilik, yobazlık, çağdışılık, bilimselliğe karşılık olarak kitleler üzerine boca edilmesi, Türkiye-Suudi yakınlaşmasını çağdışılık, İsrail’in katliamlarının savunulmasını ise çağdaşlık olarak göstermek isteyen bir güruh var bu ülkede.

Gerek gezide, gerek 15 Temmuz Hain darbe girişiminde Yurtta Sulh kelimesinin ısrarla kullanılmasının anlamı, Türkiye ve bölge ülkelerinde batının, İsrail’in, ABD’nin çıkarlarını savunmakla, çağdaş, laik, bilimsel değerler adı altında sanki barışa hizmet ediliyormuş gibi bir algı oluşturulmak isteniyor. Oysa gerçek bunun tam tersi. İsrail’in Gazze’de hergün katlettiği binlerce masum sizce kimin ve neyin barışına hizmet ediyor. Veya Türkiye’nin teröre karşı, kendini savunma refleksi hangi savaşın çığırtkanlığı olarak değerlendirilebilir. Sapla samanın karışması birilerinin işine geliyor. Bunu yaparken de tereyağından kıl alır gibi sessiz ve sakince yapıyorlar. Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönem konjonktürel olarak Rus tahdidine karşı batı tarafında yer alması, batı sömürüsüne ilelebet boyun eğmesi anlamına gelmiyor. Bazı gizli ellerin sportif faaliyetler üzerinden siyasete ayar verme girişimine iktidarı elinde bulunduranların cevap vermesi gerekiyor. Şayet bu cevap bugün verilmezse, 31 Mart tarihine kadar daha çok, ABD-İsrail eksenli Yurtta Sulh operasyonlarıyla karşılaşırız. Vesselam….

QOSHE - ​Gizli el - İsmail Zelvi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Gizli el

29 17
01.01.2024

Sosyal, siyasal, ekonomik ve sportif olayların birbirleriyle harmanlanarak birer operasyon malzemesi haline getirilmesi kimseyi şaşırtmamıştır. Bazı gizli eller kitleleri olaylar üzerinden manipüle ederek, siyasal, sosyal veya ekonomik rant devşirirler. Bunların kimler olduğu herkes tarafından bilinir ancak kimse dillendirmez.

Gezicilerin Divan Oteli üss haline getirmesi, Koçların başı çektiği İstanbul sermayesinin İmamoğlu için 31 Mart seçimleri öncesinde kesenin ağzını açması tarafların kimler olduğu hakkında herkese ip uçları veriyor. Türkiye’deki iktidar çekişmesinde psikolojik üstünlüğü ellerinden bırakmak istemeyenler ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyenlerle kol kola gezmeyi kendilerine maharet saysalar da Atatürk’ü operasyonlarının bir parçası yapmayı veya Atatürk’ü bir kalkan yaparak toplumun karşı tarafındakilere operasyon çekmekten geri kalmazlar. Her ne kadar AK Parti 20 küsür yıldır iktidar da olsa da Cumhuriyetin kurucu değerleri üzerinden, askeri, bürokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal oligarklar operasyon yapma kabiliyetlerini kaybetmediklerini bir kez daha gösterdiler.

Geçtiğimiz hafta Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk rozeti üzerinden körüklenen tartışmalar, Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da oynanması öngörülen Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa maçına kadar uzandı. Kupa maçı oynansa idi, protokol gereği galip takım kasasına 65, mağlup takım 43 milyon dolar para koyacak yeni yıla elleri daha da rahatlamış olarak gireceklerdi. 20 Ekim’de TFF ve ilgili takımlarla Suudi yönetiminin imzaladığı protokole, maç günü ek madde koyarsanız oynarız, koymazsanız biz maça çıkmıyoruz yaklaşımı iç kamuoyundan çok, dış kamuoyuna verilmiş bir mesaj olarak görülüyor. Protokol’ün imzalanmasının hemen ardından haftalarca CHP veya muhalif medyanın maçın Suudi Arabistan’da oynanmaması için yürüttükleri........

© Milat


Get it on Google Play