İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu siyasi ömrünü uzatabilmek için savaşı bölgesel bir hale sokarak, ABD ile İran’ı ve diğer bölgesel güçleri karşı karşıya getirme hesabı yapıyor.

İran Devrim Muhafızları Ordusunun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi’nin, Şam yakınlarında öldürülmesiyle başlayan bölgeyi ateşe verme senaryosu, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hamas’ın ikinci ismi Salih el-Aruri ve arkadaşlarının öldürülmesi, Kirman’da Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen 91 kişiyi hayattan koparan DEAŞ’ın üstlendiği çifte bombalı saldırı, Irak’ın başkenti Bağdat’ta, Haşdi Şabi’ye bağlı milis gücü Nuceba Hareketi liderlerinden Ebu Takva es-Saidi’nin ABD’nin tehdit olarak görmesi üzerine öldürülmesi gibi olaylarla sahneye sürülmeye çalışılıyor. Siyonist çetelerin dehşet senaryosunda Türkiye’de yer alıyordu elbette. Yılbaşında Kilise ve Sinegoglar’a saldırı hazırlığındaki DEAŞ’lılar ile Mossad adına casusluk faaliyeti yapanların enselenmesiyle kaos planının Türkiye ayağı engellenmiş oldu. İpin ucunun kime dayanacağını anlayan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Ortadoğu proğramının başına Türkiye’yi ekleyerek üst perdeden suç bastırma eylemini gerçekleştirdi.

ABD komuoyuna farklı, İsrail ve Siyonist çetelere farklı, dünya kamuoyuna farklı mesajlar vermesiyle ünlü ABD’nin Yahudi Dışişleri Bakanı Blinken gelişmeler üzerine bir taraftan İsrail, DEAŞ ve PKK terör örgütlerini silahlandırmaya devam ederken bir yandan da barış ve diplomasi üzerinde çalıştığı imajını vermek istedi.

Blinken’i bölge turuna çıkartan yegane gerçek, İsrail’in sahada yaşadığı mağlubiyetlerin ardı arkasının kesilmemesi, insanı insanlığından utandıracak sivil katliamlarını pervasızca sürdürme gerçeği. Sahada kara harekatında kullandıkları aralarında Black Water ve PKK terör örgütü mensuplarının da bulunduğu, Kanadalı, İngiliz, Fransız, Almanlardan oluşan 24 binin üzerindeki kiralık katilin on binlerce doları ellerinin tersiyle iterek sahaya inmekten vazgeçmeleri Blinken’i sözüm ona barış görüşmelerine itti.

Eğer İsrail kara harekatını derinleştirerek istilayı sürdürmesi halinde savaşın maliyeti ve kayıpların çok artacağının farkında, Kara harekatını sürdürmemesi halinde ise kağıttan bir kaplan olduğunun ortaya çıkması korkusuyla karşı karşıya.

Bunun içinde kendi Siyonist askerler yerine kendileri adına savaşacak ABD’li ve diğer milletlerden kiralık katillerin sahada savaşı sürdürmesini istiyorlar. İkinci istedikleri şey ise kendilerine kayıtsız şartsız destek olan ABD’nin yanı sıra AB önderliğindeki batının tam desteğini alarak yaptıklarından dolayı sorgulanamaz olma garantisini almak istiyorlar. En azından 11 Ocak’ta UCM toplantısından batının değerlerini ayaklar altına alması pahasına kendisini kurtarmasını bekliyor.

İsrail’in oluşturmak istediği çok katmanlı kaos iklimini bölge ülkelerinin yanında AB ülkelerine de yayarak, İslam düşmanlığı üzerinden kendisini kollayacak, ortaklar devşirme peşinde. Önümüzdeki günlerde Avrupa ülkelerinde de tıpkı Kirman’da olduğu gibi terör olayları veya Türkiye’de sahneye konulmak istenen Sinegog, Kilise veya Yahudilere yönelik saldırılar olursa bunu MOSSAD’ın yaptırdığından emin olabilirsiniz.

Hamas’ın direniş azmini kırmak için Gazze’ye giden gıda, ilaç, ekmek, su gibi her türlü insani ihtiyacın girişini engelleyen, okulları, hastaneleri sivil alanları vuran, Filistinli çocuk ve kadınları öldürerek Hamas’a pes ettirmeye çalışan bir anlayışın stratejik çıkarımları sonunda her gün biraz daha bataklığa saplandığını herkes görüyor. İşgalin, zulmün ve sömürünün sonsuza kadar süremeyeceğini hesap edenlerin çıkış yolu olarak ya Filistinlilerin devlet kurma hakları dahil bütün haklarını verme veya sonuçlarına katlanma durumunda kalacaklardır. İsrail-ABD emperyalizmi bölge ülkelerinin liderleriyle yaptıkları kirli pazarlıklar neticesinde Filistinlilerin haklarının gasp edilmesine sessiz kalınmasını sağlamaya çalışma planı da Aksa Tufanı sonrasında Gazze’den Filistinlileri sürme planı da ellerinde patladı. Yeni plan İsrail askerlerinin kontrolünde devlet ideali olmayan sadece insanların yeme, içme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak aşiret yönetimleri oluşturmak. Diğer planların suya düştüğü gibi bu planda suya düşecektir.

İsrail bunca yenilgiye rağmen, üstünlüğün kendinde olduğunu zannettiği için Filistinlileri ve Hamas’ı yok sayıyor. Mevcut denklemde, Almanya’nın Yahudileri öldürerek Filistin’e sürmesi, İngiltere’nin Filistin topraklarında bir Siyonist devlet kurulması için her türlü ortamı hazırlaması ve görevi İngilizlerden devralan ABD’nin 1948’den beri her türlü şart altında koruması ve kollaması Netanyahu’nun üstünlük psikolojisinin ana sebepleri.

Türkiye’de üçüncü sınıf protokolle karşılanan Blinken’in, Yunanistan’dan sonra geçtiği Ürdün’de yaptığı açıklamada, “Bölgedeki ortaklarımızla Gazze'deki durum hakkında görüşmek üzere bu hafta Orta Doğu'dayım. Bunlar mutlaka kolay konuşmalar değildir. Ancak şimdi bu diplomasiye girişmemiz hem Gazze'nin geleceği hem de İsrailliler ve Filistinliler için hayati önem taşıyor” dedi.

Blinken henüz Türkiye’den ayrılmadan Irak’ın Kuzey’inde 15 hedefe yapılan hava harekatları, Irak’ta da Suriye’de de ABD’nin gayri meşru aktör olduğunu, Irak hükümetinin ABD askerlerini çekmesi için yaptığı baskının oluşturulacak kaos ortamıyla bertaraf edilmek istendiği de bölgenin bir başka gerçeği. ABD Genel Kurmay Başkanı’nı yatağa düşüren gelişmelerin Blinken ve Biden’e kadar uzanması kaçınılmaz. Gazzeli bebeklerin ahı, tahtan indirir şahı. Önümüzdeki dönemde Gazze katliamına ortak olanların yanında katliam karşısında sessiz kalanların da birer ikişer layıklarını bulacaklardır. Blinken’in bölge ülkelerinin yöneticilerinin zaafları ve bölge dengeleriyle Filistinlilerin haklarını gaspetmesi planı da geri tepecektir. İleriki aşamada, Netanyahu yargılanır, İsrail ve destekçileri sanık sandalyesine oturtulur ve insanlık rahat eder Vesselam….

QOSHE - ​Sıcak temas - İsmail Zelvi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Sıcak temas

31 1
08.01.2024

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu siyasi ömrünü uzatabilmek için savaşı bölgesel bir hale sokarak, ABD ile İran’ı ve diğer bölgesel güçleri karşı karşıya getirme hesabı yapıyor.

İran Devrim Muhafızları Ordusunun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi’nin, Şam yakınlarında öldürülmesiyle başlayan bölgeyi ateşe verme senaryosu, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hamas’ın ikinci ismi Salih el-Aruri ve arkadaşlarının öldürülmesi, Kirman’da Kasım Süleymani’nin ölüm yıldönümünde gerçekleştirilen 91 kişiyi hayattan koparan DEAŞ’ın üstlendiği çifte bombalı saldırı, Irak’ın başkenti Bağdat’ta, Haşdi Şabi’ye bağlı milis gücü Nuceba Hareketi liderlerinden Ebu Takva es-Saidi’nin ABD’nin tehdit olarak görmesi üzerine öldürülmesi gibi olaylarla sahneye sürülmeye çalışılıyor. Siyonist çetelerin dehşet senaryosunda Türkiye’de yer alıyordu elbette. Yılbaşında Kilise ve Sinegoglar’a saldırı hazırlığındaki DEAŞ’lılar ile Mossad adına casusluk faaliyeti yapanların enselenmesiyle kaos planının Türkiye ayağı engellenmiş oldu. İpin ucunun kime dayanacağını anlayan ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Ortadoğu proğramının başına Türkiye’yi ekleyerek üst perdeden suç bastırma eylemini gerçekleştirdi.

ABD komuoyuna farklı, İsrail ve Siyonist çetelere farklı, dünya kamuoyuna farklı mesajlar vermesiyle ünlü ABD’nin Yahudi Dışişleri Bakanı Blinken gelişmeler üzerine bir taraftan İsrail, DEAŞ ve PKK terör örgütlerini silahlandırmaya devam ederken bir yandan da barış ve diplomasi üzerinde çalıştığı imajını vermek istedi.

Blinken’i bölge turuna çıkartan yegane gerçek, İsrail’in sahada yaşadığı mağlubiyetlerin ardı arkasının kesilmemesi, insanı insanlığından utandıracak sivil katliamlarını pervasızca sürdürme gerçeği. Sahada kara harekatında kullandıkları aralarında Black Water ve PKK terör örgütü mensuplarının da bulunduğu, Kanadalı, İngiliz, Fransız, Almanlardan oluşan 24 binin üzerindeki kiralık katilin on binlerce doları ellerinin tersiyle........

© Milat


Get it on Google Play