Gazze, ülkemizin ve bütün dünyanın gündeminde. Vicdan sahibi insanlarla, ahlakını yitirmişleri ortaya çıkaran bir hadise! Başta gazetemiz Milat olmak üzere basınımızın ekseriyeti hem Müslümanlar hem de insanlık için mühim olan bu meseleye sahip çıkıyor. TRT’nin öncülük ettiği gerçek televizyonlar da görevlerini yapıyor. Ya sosyal medya ne âlemde? Berbat! Bazı internet mecraları, Gazze paylaşımlarına kahrolası bir sansürü uyguluyor. Kimisi tamamen susturuyor, kimisi de alanınızı daraltıyor. Bu haksızlığın cezası yok mu? Bildiğim kadarıyla kökü dışarda olan bu kuruluşlar, kanunen kontrol altına alınmıştı. Ama nedense Gazze paylaşımlarına uyguladıkları sansür görülmüyor. Soykırım yapan İsrail terör örgütünün, PKK’dan, FETÖ’den ve DAEŞ’ten ne farkı var? Hukukçularımıza konuyu hatırlatıyorum. Bu hak gaspını önlesinler.

Türkiye’nin seçkin ressam-karikatüristleri Hasan Aycın, Osman Suroğlu ve Muammer Erkul, Gazze-Kudüs-Filistin odaklı çizgileriyle gönüllerde taht kurdu. Sergileri açılıyor. Diğer çizerler nerede? Kış uykusuna mı yattılar? Bazı yürekli şairlerimiz meseleye sahip çıktı. Ya sanatçı geçinen o ‘gezici’ler nerelerde geziyor? “Yıkılasın İsrail!” diyen müzisyenimizin gönlüne sağlık. Ya diğerleri! Beste yapmak, ağıt yakmak için ilham mı bekliyorlar? Kalpleri mi mühürlendi, nedir?

Durumdan vazife çıkaran yazarımız Orhan Alimoğlu, önemli bir eser yazdı. Bölgeyi çok iyi bilen ve Gazze’de hekim olarak görev yapan Alimoğlu’nun, İsrail’in yüzünde tokat gibi patlayan kitabıdır Sevgili Gazze. Eseri, Beyan Yayınları neşretti. İthaf: “Onurlu Gazze halkına ve fedakâr Gazze sağlık çalışanlarına.” Kitap, yazarımızın 2014, 2015, 2016 ve 2023 yıllarında insani yardım çerçevesinde bir cerrah olarak Gazze’ye yapmış olduğu seyahatlerin izlenimlerinden oluşuyor. 2006 yılından beri her yıl Gazze’nin yıkıcı saldırılara uğradığına dikkat çeken Alimoğlu, bundan en çok çocuklar, kadınlar ve şehrin sağlık sisteminin zarar gördüğünü söylüyor. “Gazze’yi yaşama konusunda çabalamak insan onuru ve vicdanının gereğidir.” dedikten sonra devam ediyor: “Gazze, insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir drama ve bu ağır saldırılara rağmen yine eşine az rastlanan bir direnişe sahne olmuştur.” Filistinlilerin, Yahudi üstünlüğü anlayışına dayanan ırkçı bir rejimin işgal ve ablukası altında hayata tutunmaya çalıştığına dikkat çeken yazar, “Gazze halkı kelimenin tam anlamıyla bir soykırıma tabi tutulmuştur. Yüzyıla yaklaşan zulüm, işgal, abluka tarihi ile Gazze, Filistin halkının elinde kalmış son özgür toprak parçasıdır. Bu ağır abluka, işgal, soykırım amaçlı saldırılara karşı Gazze halkının topyekûn gösterdiği direniş, sadece İslam dünyasında değil, dünyanın her yerinde vicdan ehli insanların takdirine, desteğine mazhar olmuştur.” diyor.

“Yüzyıldır yok sayılan bir millet olarak Filistin meselesi ve Gazze ablukası her şeyden evvel insani bir meseledir.” görüşünde olan yazar, “Gazze’nin çaresiz kadınlarını, çocuklarını, hastalanmış, sakat kalmış ve kaderine terk edilmiş masum garibanlarını aklıma getirince yüreğim burkuluyor.” demekte. Hangimizin içi yanmıyor ki? Sarsıcı kitaptaki hatıralar, 2014’te başlıyor. Değişen bir şey yok. İsrail zulmü aynı. Parçalanmış çocuk bedenleri, acı ölümler ve enkaz! Cahit Zarifoğlu’nun şiirine bakın: “Yanakları saçları gözleri yanmış/Zehirli gaz bombaları/Yılan gibi sokmuş yakmış gövdelerini/Ağızları, küçücük dilleri yanmış” Sayfaları çevirdikçe hüznümüz artıyor. Şu masum talebe bakın: “İnsan gibi yaşamak istiyoruz. Toprağımızı ekelim, biçelim, güzelleştirelim. Çoluğumuza, çocuğumuza güzel bir gelecek, güzel bir ülke bırakalım. Bu topraklar bizim hakkımız. Özgürleşene kadar direnmekten vazgeçmeyeceğiz.” Ey egemen emperyalist ülkeler! Neredesiniz, hangi çukura düştünüz, hangi cehenneme gittiniz? Son insanlık adası mı Gazze? Bilemiyoruz. Ömrü insanlara yardım etmekle geçen hekimimiz kederle ayrılıyor bölgeden: “Hoşça kal sevgili Gazze. Hoşça kal masumiyetin, acının, gözyaşının kök saldığı topraklar. Hoşça kal onurlu, cesur, vakur insanların yaşadığı şehir. İçimde hep ukde olarak kalacaksın. Seni düşünmeden, senin için dua etmeden hiçbir günüm geçmeyecek. Şimdi gidiyorum. Ben hep seninleyim. Çünkü kalbim burada kalıyor.”

Gazze’deki gazeteci hanımdan yazarımıza gelen e-posta, kitabın özünü yansıtıyor: “Mamasız bebeler, evsiz aileler, ilaçsız hastalar, susuz-elektriksiz hayatlar, yakıtsız arabalar, eşeklerle toplanan çöpler, yıkılmış okullar, yerle bir edilmiş camiler, işsiz-parasız gençler ve uzayıp giden bir yokluklar listesi. Var olan, Gökten yağmur gibi yağan füzeler, öldükçe dirilen, dirildikçe güçlenen bir halk. Ölümle yıldıramadığı insanları ‘aç, susuz, çaresiz’ boğmaya çalışan işgal devleti. Gazze; ümmetin kanayan yarası. Gazze demek, yokluk demek. Bir o kadar umut, direniş, muştu.”

Caniler, 165 gündür, 7 Ekim 2023 tarihinden beri 32 bin cana kıydı. Çoğu bebek, çocuk ve kadın. Alçaklar, iki gün önce Şifa Hastanesi’ni yine bombaladı. Gazze, yıllardır “açık hava hapishanesi”ydi. Şimdi insanlığın utancı olarak “dünyanın en büyük mezarlığı”na dönüştü. Çanakkale’de büyük hüsran yaşayan vahşi Batı’nın bir sergerdesi günlüğüne şu notu düşmüş: “Biz Çanakkale’de Müslüman Türk askerleriyle savaşmadık. Allah’la harp ettik.” Ya bugünkü caniler, Gazze’de kiminle savaşıyorlar dersiniz? Gazzeliler insanlığın yüz akı. Asr-ı Saadet Müslümanları. İsrail dünyanın kapkara, iğrenç yüzü! İnsanlık vicdanı, devlet görünümlü bu vahşi güruhu er-geç tarihe gömecektir. Bekleyelim, inşallah göreceğiz.

QOSHE - ​Sevgili Gazze - Mehmet Nuri Yardım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Sevgili Gazze

22 1
20.03.2024

Gazze, ülkemizin ve bütün dünyanın gündeminde. Vicdan sahibi insanlarla, ahlakını yitirmişleri ortaya çıkaran bir hadise! Başta gazetemiz Milat olmak üzere basınımızın ekseriyeti hem Müslümanlar hem de insanlık için mühim olan bu meseleye sahip çıkıyor. TRT’nin öncülük ettiği gerçek televizyonlar da görevlerini yapıyor. Ya sosyal medya ne âlemde? Berbat! Bazı internet mecraları, Gazze paylaşımlarına kahrolası bir sansürü uyguluyor. Kimisi tamamen susturuyor, kimisi de alanınızı daraltıyor. Bu haksızlığın cezası yok mu? Bildiğim kadarıyla kökü dışarda olan bu kuruluşlar, kanunen kontrol altına alınmıştı. Ama nedense Gazze paylaşımlarına uyguladıkları sansür görülmüyor. Soykırım yapan İsrail terör örgütünün, PKK’dan, FETÖ’den ve DAEŞ’ten ne farkı var? Hukukçularımıza konuyu hatırlatıyorum. Bu hak gaspını önlesinler.

Türkiye’nin seçkin ressam-karikatüristleri Hasan Aycın, Osman Suroğlu ve Muammer Erkul, Gazze-Kudüs-Filistin odaklı çizgileriyle gönüllerde taht kurdu. Sergileri açılıyor. Diğer çizerler nerede? Kış uykusuna mı yattılar? Bazı yürekli şairlerimiz meseleye sahip çıktı. Ya sanatçı geçinen o ‘gezici’ler nerelerde geziyor? “Yıkılasın İsrail!” diyen müzisyenimizin gönlüne sağlık. Ya diğerleri! Beste yapmak, ağıt yakmak için ilham mı bekliyorlar? Kalpleri mi mühürlendi, nedir?

Durumdan vazife çıkaran yazarımız Orhan Alimoğlu, önemli bir eser yazdı. Bölgeyi çok iyi bilen ve Gazze’de hekim olarak görev yapan Alimoğlu’nun, İsrail’in yüzünde tokat gibi patlayan kitabıdır Sevgili Gazze. Eseri, Beyan Yayınları neşretti. İthaf: “Onurlu Gazze halkına ve fedakâr Gazze sağlık çalışanlarına.” Kitap, yazarımızın 2014, 2015, 2016 ve 2023 yıllarında insani yardım çerçevesinde bir cerrah olarak Gazze’ye yapmış olduğu seyahatlerin izlenimlerinden oluşuyor. 2006 yılından beri her yıl Gazze’nin yıkıcı saldırılara........

© Milat


Get it on Google Play