Tarihte iz bırakan büyük kahramanlara sahibiz. Keşke onları daha iyi tanıyabilsek. O zaman kendimize güvenimiz artar. Şeyh Şamil onlardan biridir. Asırlar önce Müslümanları ve Türkleri yok etmek isteyen Rusları yıllarca uğraştırmış bir cengâver. Çocukken, unutamadığım piyesler seyrettim: “Moskof Sehpası”, “Şeyh Şamil.”

Elimde bir kitap var: Kafkas Kartalı Şeyh Şamil. Merhum Yavuz Bahadıroğlu’nun romanı. 7. baskıya ulaşmış. Bahadıroğlu “Tarihi sevdiren adam”dı. Edebiyat dünyasında egemen güçler onu görmek istemedi, adını bile anmadı. Ama o, aziz milletinin gönlünde taht kurdu. Çok okundu, sevildi. Kitap fuarlarında en uzun imza kuyruğu, önündeydi. Konferansları dolar, “Bâbıâli Sohbetleri”nde salon taşardı. Radyo programı dinlenir, köşe yazıları okunurdu. O herkesin Yavuz Bahadıroğlu’suydu ama benim “Niyazi Birinci ağabeyim”di. Asıl adı buydu, Bahadıroğlu ise efsane gibi yayıldı. 1978’de tanıyıp sevdim.

Mütevazıydı. Beyazıt’taki kitap fuarı “Ramazan Sohbetleri”nde gelip fakiri dinlemişti. Hâlbuki biz onun kitaplarıyla yetişmiş, büyümüştük. Yeni Akit gazetesinde “Mehmet Nuri Yardım ve Kitapları” başlıklı yazı yazdı. Mahviyetkârdı ama söz konusu din, vatan, bayrak oldu mu gözü kimseyi görmezdi. Şişirilmiş bir yazarla televizyon programındaydı. Mevzu “Çanakkale Zaferi.” Karşısındaki kişi, “Zaferi hep maneviyata bağlıyorlar. Neymiş, Koca Seyid top güllesini kaldırırken ‘Bismillah’ demiş. Olur mu böyle bir şey, o anda aklına nereden gelsin?” deyince Bahadıroğlu’nun cevabı, adamın yüzünde top güllesi gibi patlamıştı: “Sizin gibi abdestsizlerin dışında herkesin aklına gelir. Bu millet, hamdolsun Müslümandır.”

Delikanlılık yıllarımda bütün romanlarını okumuştum. Kardeşim Memduh okumayı pek sevmezdi. Bir tatil günü ona yazarımızın Buhara Yanıyor romanını vermiştim. O gece sabaha kadar okuyup bitirmişti. Ertesi günü gelip başka romanlarını istemişti. Sunguroğlu, Kırım Kan Ağlıyor… Bir ayda 20 romanını okumuştu. 20 Kasım 2004 tarihinde onun için Çemberlitaş’ta saygı gecesi düzenlenmişti. Programa katılıp hediyemi sunmuştum, teşekkür etmişti. Eserlerine dair röportajlar yaptım kendisiyle. Bunları Romancılar Konuşuyor’da topladım. “Benim için yazmak, sevmek ve yaşamaktır.” diyordu.

Bâbıâli’nin en çalışkan, üretken ve sevilen yazarlarındandı. Kalemi kutlu, renkli ve büyülüydü. Sizi asırlar ötesine taşır, muhteşem tarihimizin heyecanını yaşatır, ecdadınızı size sevdirirdi. Daha çocukken Bediüzzaman’a bir mektup yazmıştı. Said Nursi, cevabi mektubunda kendisine hayır duada bulunmuştu. Kaleminin ucu, o günden sonra açılmış, âdeta kanatlanmıştı.

Selahaddin Eyyubi, Elveda Buhara, Merhaba Söğüt, Cem Sultan, Endülüs’e Veda, Şirpençe ve 4. Murat, romanlarından bazıları. Yakın tarih romanları kaleme aldı: Barla’da Diriliş, Zindanda Şahlanış, Köprübaşı ve Sel. Güncel romanları ihmal etmedi: Yolbaşı, Boşlukta Yürümek, Keşmekeş, Yürek Seferi. Fikir kitapları arasında Gülü Arayan Adam, Biz Osmanlıyız, İnancın Zaferi Çanakkale, Kayıtdışı Tarihimiz. 11 biyografi ve Niyazi Birinci adıyla kaleme aldığı onlarca çocuk kitabı mevcut. Sonra çocuk dergisi Can Kardeş’i idare etti.

15 Temmuz’dan önce FETÖ’nün yaygın bir dağıtım şirketi, kitaplarının dağıtımına ambargo koymuştu. Bu haksızlığa direndi, yine en çok okunan yazar oldu. Ayasofya Camii için çok yazı yazdı ve mabedin açıldığı günü gördü. Allah’a şükrederken vesile olanlara da teşekkür etti. Bütün eserlerini milletimize kazandıran Nesil Yayınları, Şeyh Şamil ile birlikte Kemalist Yalanlar ile Mecburen Atatürkçü kitaplarını da yayımladı. 1945 Rize Pazar doğumluydu. 21 Ocak 2021 tarihinde büyük daveti alıp ebedî âleme göç etti. O şimdi Eyüpsultan Haziresi’nde ebedî aydınlığı, mahşeri bekliyor.

Şeyh Şamil, destanlaşan bir abide şahsiyet. Kafkas dağlarına milletinin bağımsızlığı için çarpışan yiğit. Karşısındaki düşmanın zalimliğine meydan okuyan ve onca zorluğa karşı dimdik ayakta duran bir serdengeçti. İnanmış bir kumandanın, vatanı uğruna her türlü fedakârlığı göze almış bir vatanseverin, Şeyh Şamil’in hayatının dile geldiği Şeyh Şamil romanı şöyle başlıyor: “1940 yılı baharı erken gelmişti. Kışın matlığından, baharın parlaklığına geçen gökyüzü, Çeçen yaylalarını, sarp dağlarını dingin yeşiliyle yavaş yavaş kaplıyordu. Güneş nokta nokta buzların içine akıyor, vaktinden önce fışkıran bazı kır çiçekleri dağ rüzgârının etkisiyle dalgalanıyor, huşû içinde sallanan dervişleri andırıyorlardı.”

Şeyh Şamil ömrünün sonunda kendisini ziyarete gelen Kafkasya Dağlılarına şöyle nasihat ediyordu: “Yerlerinizden kımıldamayın. Vatanın bir gün hürriyetine kavuşacağına olan inancınızı kaybetmeyin. Ben olmasam bile biri gelip mutlaka sizi kurtaracaktır.” Bu sözler, başta Gazze olmak üzere bugün bütün mazlum Müslümanlara ümit ışığıdır. Torunu Said Şamil’i 1980’de İstanbul’da tanımıştım. Dedesi gibi heybetli, pala bıyıklı, yiğit duruşluydu. Şeyh Şamil 1871’de Medine’de vefat etti. Rahmetle, muhabbetle anıyorum.

QOSHE - ​Şeyh Şamil - Mehmet Nuri Yardım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Şeyh Şamil

27 1
06.12.2023

Tarihte iz bırakan büyük kahramanlara sahibiz. Keşke onları daha iyi tanıyabilsek. O zaman kendimize güvenimiz artar. Şeyh Şamil onlardan biridir. Asırlar önce Müslümanları ve Türkleri yok etmek isteyen Rusları yıllarca uğraştırmış bir cengâver. Çocukken, unutamadığım piyesler seyrettim: “Moskof Sehpası”, “Şeyh Şamil.”

Elimde bir kitap var: Kafkas Kartalı Şeyh Şamil. Merhum Yavuz Bahadıroğlu’nun romanı. 7. baskıya ulaşmış. Bahadıroğlu “Tarihi sevdiren adam”dı. Edebiyat dünyasında egemen güçler onu görmek istemedi, adını bile anmadı. Ama o, aziz milletinin gönlünde taht kurdu. Çok okundu, sevildi. Kitap fuarlarında en uzun imza kuyruğu, önündeydi. Konferansları dolar, “Bâbıâli Sohbetleri”nde salon taşardı. Radyo programı dinlenir, köşe yazıları okunurdu. O herkesin Yavuz Bahadıroğlu’suydu ama benim “Niyazi Birinci ağabeyim”di. Asıl adı buydu, Bahadıroğlu ise efsane gibi yayıldı. 1978’de tanıyıp sevdim.

Mütevazıydı. Beyazıt’taki kitap fuarı “Ramazan Sohbetleri”nde gelip fakiri dinlemişti. Hâlbuki biz onun kitaplarıyla yetişmiş, büyümüştük. Yeni Akit gazetesinde “Mehmet Nuri Yardım ve Kitapları” başlıklı yazı yazdı. Mahviyetkârdı ama söz konusu din, vatan, bayrak oldu mu gözü kimseyi görmezdi. Şişirilmiş bir yazarla televizyon programındaydı. Mevzu “Çanakkale Zaferi.” Karşısındaki kişi, “Zaferi hep maneviyata bağlıyorlar. Neymiş, Koca Seyid top güllesini kaldırırken ‘Bismillah’ demiş. Olur mu böyle bir şey, o anda aklına nereden gelsin?” deyince Bahadıroğlu’nun cevabı, adamın yüzünde top güllesi gibi patlamıştı: “Sizin gibi abdestsizlerin dışında herkesin aklına gelir. Bu millet, hamdolsun Müslümandır.”

Delikanlılık yıllarımda bütün romanlarını okumuştum.........

© Milat


Get it on Google Play