Vefa hissinin ve kadirbilirliğin göstergesi ihtifallerdir. Türkiye’de son yıllarda düzenlenen ihtifallerin sayısında büyük bir artış görülüyor.

Önce genç okuyucularımız için kelimeyi açıklamam gerekiyor. İhtifal, kısaca ve özetle “anma töreni” demektir. Peki, anma merasimi kimin için yapılır? Herkes için düzenlenir mi? Hayır, esasen daha ziyade bir şair, yazar, tarihçi, sanatkâr, âlim, komutan, devlet adamı, kâşif, mucit, hukukçu, iş adamı, siyasetçi hakkında ihtifal tertip edilebilir. Başka mesleklerde zirveye çıkmış ve gönüllerde taht kurmuş kimseler için de… Elbette hakkında anma programı yapılacak olan kişinin bariz vasıfları, üstün hususiyetleri olması gerekir. Öncelikle toplumda sevilmeli ve sayılmalıdır. Edebiyattan örnek verelim. Büyük şairimiz Yahya Kemal’in devrinde yüzlerce kişi şiir yazmıştır. Ama bugün Yahya Kemal ve onun gibi mümtaz birkaç şair hakkında anma programı düzenliyoruz. Diğer müteşairler, şiiri yoran heveskârlar zamanla unutulup gidiyor. Çanakkale Destanı yazılırken yüzbinlerce kahraman Mehmetçiğimiz yiğitçe döğüştü ama “Seyit Onbaşı” işgalcilerin gemisini batıran bir kahraman olarak tarihe geçti. Dolayısıyla her vakit hayırla yâd edilir. 15 Temmuz Destanı yazılırken yine yüzbinlerce askerimiz, teröristlere karşı şanlı bir şekilde direndi, lakin kanlı darbenin seyrini değiştiren o cengâver yiğidimiz Ömer Halisdemir’i unutabilir miyiz? Örnekleri böyle çoğaltabiliriz.

MİLYONLARCA KAHRAMANIMIZ VAR

Biz millet olarak her sahada çok büyük kahramanlar yetiştirmiş şanlı bir ecdadın torunlarıyız. Devlette, askeriyede, siyasette, bilimde, hukukta, sanatta, edebiyatta ve bütün alanlarda birbirinden seçkin şahsiyetleri görebiliyoruz. Bu bakımdan ihtifal düzenlerken bazı kıstaslara, ölçülere riayet etmemiz gerek. Genelde yeni vefat etmiş bir büyüğümüz için bir yıl sonra anma programı düzenlenir. Bu, takip eden ilk senelerde tekrarlanabilir. Ama beşinci yıldan sonra artık yuvarlak yıldönümlerinde bu görev yerine getirilir. Söz konusu şahsiyeti, 10., 20, 30., 40, 50, 100. vefat veya doğum yıldönümünde hatırlamak durumunda kalırız.

KİŞİLER VE OLAYLAR

Peki, sadece kişiler hakkında mı anma programları düzenlenir? Hayır, elbette değil! Büyük zaferler için de, devletlerin kuruluş yıldönümleri de ihtifal faaliyetlerine dâhildir. Şehirlerin, ilçelerin, kasabaların kuruluş ve kurtarılış yıldönümleri de bu anlamda düşünülebilir. Hatta canlarımızı yitirdiğimiz deprem, sel, yangın gibi tabii afetleri de yıldönümlerinde acıyla hatırlar, bu kederli hadiselerden ders almaya çalışırız. Ama biz daha ziyade çok sevdiğimiz kurucuları ve tarihimizde iz bırakmış liderleri anmayı daha çok severiz. Mesela Türk tarihinde en çok yâd edilen isimler arasında şunları zikredebiliriz: Mete Han, Alparslan, Ertuğrul Gazi, Osman Bey, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Sultan İkinci Abdülhamid’i, Atatürk, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Turgut Özal… Tabii bunlar ilk anda akla geliveren isimler. Ama bunların dışında daha yüzlerce devlet adamı, komutan ve siyasetçi de her halükârda hatırlanıyor, haklarında törenler düzenleniyor. Bir de maneviyat dünyamızın önderleri de unutulmaz: Ahmed Yesevî, Muhiddin-i Arabî, Mevlâna, Yûnus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Niyazi-i Mısrî ve İbrahim Hakkı gibi… Divan ve Halk edebiyatımızın bilinen isimleri de devamlı olarak anılagelmiştir: Fuzulî, Bâkî, Nâbî, Şeyh Galip, Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Ömer, Âşık Veysel ve diğerleri…

İHTİFALCİLER DE ÇOĞALDI

Geçmişten günümüze ihtifalleri resmî müesseseler tertip ettiği gibi sivil toplum kuruluşları da bu işlerde ön ayak olabiliyor. Sivillerin bu faaliyetleri daha samimi, gerçekçi ve yerinde bulunmuştur. Zira resmî kurumların anma toplantılarında, ister istemez bir resmiyet araya girmektedir. Hâlbuki vakıfların, derneklerin, cemiyetlerin veya meraklı kişilerin çabasıyla ortaya çıkan programlar, son derece memnuniyet uyandırmaktadır. Doğrusu, bu sahada naçizane kendimi de bir “ihtifalci” sayabilirim. Zira gerek şahsi olarak gerekse kurucu başkanı olduğum ESKADER adına düzenlediğimiz ihtifallerin sayısını ben bile unuttum. Derneği arkadaşlarla Bâbıâli’de kurmadan önce bazı anma programları hazırlamaya başlamıştım. Bunların bir kısmı vefat edenler içindi ama bir kısmı da yaşayan büyüklerimize dairdi ve biz bunlara daha ziyade “saygı programı” diyorduk. Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’ni kurduktan sonra ilk faaliyetlerimizden birisi, 15 yıl boyunca devam ettirdiğimiz “Bâbıâli Sohbetleri” oldu.

BÂBIÂLİ’DEKİ İHTİFALLER

Yaz kış her hafta düzenlediğimiz bu toplantılarda hem “meşhurları” hem de “meçhulleri” andık. Mehmed Âkif, Yahya Kemal, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Osman Cemal Kaygılı, Ahmet Haşim, Abdülhak Şinasi Hisar, Peyami Safa, Tarık Buğra, Safiye Erol, Necip Fazıl, Ziya Osman Saba, Cemil Meriç, Cengiz Dağcı, Ahmet Kabaklı ve Bahaeddin Özkişi, haklarında toplantı düzenlediğimiz yüzlerce meşhurdan sadece bir kaçıydı. Ama isimleri unutulmuş birçok değerimizi de gündeme taşıdık. Nisyana terkedilmiş bazı edebiyatçılar hatırlandı ve yayıncılar da kitaplarını neşretmeye başladı. Andığımız büyüğümüzün hanımını, çocuklarını, yeğenlerini, torunlarını, yakın dostlarını bulmaya çalışıyor, onları da dinliyorduk. Hem uzmanlarımız dinleyicilere hitap ediyor, hem de sanatkârın yakınları maziyi yâd ediyordu. Hakikaten unutulmaz sahneler yaşandı. Bu faaliyetlerden sonra konuştuğumuz kişi hakkında Anadolu’nun dört bir yanında tezler yapılmaya başlandı. Onlara da yardımcı olduk. Andığımız zatlar, İstanbul’da defnedilmişlerse mezarlarını da ziyaret ettik. Salonlarda veya mezar başlarında düzenlenen bu ihtifaller sayesinde, kültür sanat dünyamızın canlanmasına katkı sağlandı.

İSTANBUL’DAN ANADOLU’YA

İstanbul’da başlayan bu hatırlayış ve vefa rüzgârı, Anadolu’ya da yayıldı. Hadi bu pazar yazımızı bir nükte ile süsleyeyim. Bu faaliyetlerin yoğunlaştığı sırada, günümüzün çok değerli bir yazarı, bir ara bana takıldı: “Yahu Mehmet Nuri, sen de günümüzün İhtifalci Mehmed Ziya’sı oldun.” Ben boş durur muyum: “Ağabey baksana isimlerimiz de benziyor. ‘İhtifalci Mehmet Ziya’ ve ‘İhtifalci Mehmet Nuri’. İkinci isimlere dikkatinizi çekerim, ‘ziya’ ve ‘nur’ aynı anlamda.” Gülmüş ve “Doğru söylüyorsun.” deyivermişti. Bu tatlı muhavereden sonra o akşam düşündüm ve ertesi günü selefim Mehmed Ziya Bey’i, Eyüpsultan’daki kabrinde ziyaret ettim. Ruhuna dua edip Fatiha okudum. Türkiye’de ‘fetih kutlamaları’nı başlatan “İhtifalci”miz hakkında da bir “ihtifal” düzenledik. O unutulmaz anma toplantımıza, üçü de merhum olan Semavi Eyice, Mehmed Şevket Eygi ve Osman Akkuşak gelip konuşmuştu. Kültür tarihçilerimiz Dursun Gürlek ve Nidayi Sevim de programa katkı sağlamıştı.

BEN GİDERİM ADIM KALIR

Son yıllarda okuduğum en kıymetli eserlerden biri, Ben Giderim Adım Kalır adını taşıyor. İbrahim Öztürkçü’nün bin bir emekle kaleme aldığı ve Ötüken Neşriyat tarafından kültürümüze kazandırılan eser, çok değerli bilgileri ihtiva ediyor. Kitabın ikinci ismi Yeni Türk Edebiyatında İhtifaller. Eser, özünde İbrahim Öztürkçü’nün geçen yılın başında Prof. Dr. Turgay Anar’ın danışmanlığında, Medeniyet Üniversitesi’nde başarıyla savunduğu “Yeni Türk Edebiyatında İhtifal ve Jübileler” isimli tezin genişletilmiş hâlidir. Dr. Öztürkçü, yaklaşık 1000 sayfalık bu eserde ihtifalleri teferruatlı bir şekilde anlatıyor. Doğu’da, Batı’da ve bizdeki ihtifal geleneği üzerinde duruyor. Türk edebiyatında derinlik kazanan bu hayırlı, insani ve vicdani faaliyetleri, kılı kırk yararak inceliyor. Bilhassa 19’ncu asırdan sonra sayıları artan ve yayılan ihtifallerin bilmediğimiz yönlerini masaya yatırıyor. Toplum hafızasında ihtifallerin yeri ve değerine dikkatimizi çekiyor. Vefa toplantılarının dinî, siyasi ve kültürel izleri ile etkilerine temas ediyor. Bu sahada çok kapsamlı bir çalışma olarak gözümüzü ve gönlümüzü dolduran kitapta, İkinci Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiş ihtifallere, mihmandarımızın desteğiyle uzun, zevkli ve çok anlamlı bir yolculuk yapıyoruz.

ŞÖHRETLER GEÇİDİ

İhtifallerde unutulmayan şahsiyetler, bir bakıma tarih, ilim, fikir, sanat sahalarında temayüz etmiş simalardır. Başlıcaları: Ertuğrul Gazi, Fatih Sultan Mehmed, Barbaros Hayreddin Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Şeyh Galip, Namık Kemal, Abdülhak Hamid, Recaizade Mahmud Ekrem, Tevfik Fikret, Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Ziya Gökalp, Ömer Seyfeddin, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl. Okurken yüzlerce not aldığım eserin bölüm başlıkları, bize bu kapsamlı çalışma bir fikir verecektir: “Türk Toplumlarında Ölüm Ritüelleri, İhtifal İzleri/Anma Gelenekleri”, “İhtifal Çeşitleri ve Edebî İhtifaller”, “Yeni Türk Edebiyatında İhtifaller”, “Türk Edebiyatında İlk İhtifaller ve Haklarında İhtifal Yapılan Bazı Edebiyatçılar.”

DEVAMI İYİ OLUR

Eserde ihtifaller esnasındaki konuşmalardan özetler verilirken, bu anma toplantıları hakkında lehte ve aleyhte yapılan yorumları da görmek mümkün. Gazete ve mecmualar bu ihtifalleri sayfalarına yansıtıyor muydu? İhtifalci Mehmed Ziya’nın takipçileri çıktı mı? İhtifallerin ardından dedikodu yapılır mıydı? İhtifal düzenleme bahanesiyle ‘göstermekten’ ziyade ‘görünmeyi’ tercih eden tipler de var mıydı? Velhasıl bu bunun gibi merak uyandırıcı bütün soruların cevaplarını bu eserde bulmak mümkün. Dr. İbrahim Öztürkçü kardeşimi yürekten kutluyorum. Eline, kalemine, gönlüne, yüreğine sağlık aziz dost! Yalnız bu eserin devamı da hazırlanmalı ve son 20 yılda İstanbul’da, Anadolu’da ve yurtdışında düzenlenen binlerce ihtifal de toparlanıp ikinci bir ciltle aziz milletimizin ve gelecek nesillerin istifadesine sunulmalıdır. Bu eseriyle her türlü alkışı hak eden Öztürkçü, ikinci kitabıyla da kültür, sanat ve edebiyat camiasında büyük takdir görecek, dualar alacaktır. Merakla, ilgiyle, heyecanla ve ısrarla bekliyoruz.

QOSHE - ​Vefayı kökleştiren faaliyetler:… - Mehmet Nuri Yardım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Vefayı kökleştiren faaliyetler:…

18 6
25.02.2024

Vefa hissinin ve kadirbilirliğin göstergesi ihtifallerdir. Türkiye’de son yıllarda düzenlenen ihtifallerin sayısında büyük bir artış görülüyor.

Önce genç okuyucularımız için kelimeyi açıklamam gerekiyor. İhtifal, kısaca ve özetle “anma töreni” demektir. Peki, anma merasimi kimin için yapılır? Herkes için düzenlenir mi? Hayır, esasen daha ziyade bir şair, yazar, tarihçi, sanatkâr, âlim, komutan, devlet adamı, kâşif, mucit, hukukçu, iş adamı, siyasetçi hakkında ihtifal tertip edilebilir. Başka mesleklerde zirveye çıkmış ve gönüllerde taht kurmuş kimseler için de… Elbette hakkında anma programı yapılacak olan kişinin bariz vasıfları, üstün hususiyetleri olması gerekir. Öncelikle toplumda sevilmeli ve sayılmalıdır. Edebiyattan örnek verelim. Büyük şairimiz Yahya Kemal’in devrinde yüzlerce kişi şiir yazmıştır. Ama bugün Yahya Kemal ve onun gibi mümtaz birkaç şair hakkında anma programı düzenliyoruz. Diğer müteşairler, şiiri yoran heveskârlar zamanla unutulup gidiyor. Çanakkale Destanı yazılırken yüzbinlerce kahraman Mehmetçiğimiz yiğitçe döğüştü ama “Seyit Onbaşı” işgalcilerin gemisini batıran bir kahraman olarak tarihe geçti. Dolayısıyla her vakit hayırla yâd edilir. 15 Temmuz Destanı yazılırken yine yüzbinlerce askerimiz, teröristlere karşı şanlı bir şekilde direndi, lakin kanlı darbenin seyrini değiştiren o cengâver yiğidimiz Ömer Halisdemir’i unutabilir miyiz? Örnekleri böyle çoğaltabiliriz.

MİLYONLARCA KAHRAMANIMIZ VAR

Biz millet olarak her sahada çok büyük kahramanlar yetiştirmiş şanlı bir ecdadın torunlarıyız. Devlette, askeriyede, siyasette, bilimde, hukukta, sanatta, edebiyatta ve bütün alanlarda birbirinden seçkin şahsiyetleri görebiliyoruz. Bu bakımdan ihtifal düzenlerken bazı kıstaslara, ölçülere riayet etmemiz gerek. Genelde yeni vefat etmiş bir büyüğümüz için bir yıl sonra anma programı düzenlenir. Bu, takip eden ilk senelerde tekrarlanabilir. Ama beşinci yıldan sonra artık yuvarlak yıldönümlerinde bu görev yerine getirilir. Söz konusu şahsiyeti, 10., 20, 30., 40, 50, 100. vefat veya doğum yıldönümünde hatırlamak durumunda kalırız.

KİŞİLER VE OLAYLAR

Peki, sadece kişiler hakkında mı anma programları düzenlenir? Hayır, elbette değil! Büyük zaferler için de, devletlerin kuruluş yıldönümleri de ihtifal faaliyetlerine dâhildir. Şehirlerin, ilçelerin, kasabaların kuruluş ve kurtarılış yıldönümleri de bu anlamda düşünülebilir. Hatta canlarımızı yitirdiğimiz deprem, sel, yangın gibi tabii afetleri de yıldönümlerinde acıyla hatırlar, bu kederli hadiselerden ders almaya çalışırız. Ama biz daha ziyade çok sevdiğimiz kurucuları ve tarihimizde iz bırakmış liderleri anmayı daha çok severiz. Mesela Türk tarihinde en çok yâd edilen isimler arasında şunları zikredebiliriz: Mete Han, Alparslan, Ertuğrul Gazi, Osman Bey, Fatih Sultan Mehmed, Yavuz Sultan Selim, Sultan İkinci Abdülhamid’i, Atatürk, Fevzi Çakmak, Adnan Menderes, Turgut Özal… Tabii bunlar ilk anda akla geliveren isimler. Ama bunların dışında daha yüzlerce devlet adamı, komutan ve siyasetçi de her halükârda hatırlanıyor, haklarında törenler düzenleniyor. Bir de maneviyat dünyamızın önderleri de unutulmaz: Ahmed Yesevî, Muhiddin-i Arabî, Mevlâna, Yûnus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Niyazi-i Mısrî ve İbrahim Hakkı gibi… Divan ve Halk edebiyatımızın bilinen........

© Milat


Get it on Google Play