Çocukluk yıllarımda çok sevdiğim bir kuruluştu Yeşilay. İlk göz ağrım, sevincim, kıvancımdı. Anlamlı, hayırlı ve faydalı faaliyetlerini Siirt Gazi İlkokulu’nda sevgili öğretmenimiz Tevfik Yargıcı tane tane anlatmış, onu bize sevdirmişti. Biz öğrenciler, hocamızı dikkatle dinlemiştik. Şükürler olsun ki, o küçük yaşımdan itibaren hayatım boyunca içki, sigara gibi zararlı alışkanlıklara hep uzak durdum.

Sonra il halk kütüphanesinde kitaplara ve dergilere gönül düşürdüm. İlk okuduğum ve sevdiğim dergiler arasında Mavi Kırlangıç ve Yeşilay da bulunuyordu. Bugün her iki dergimiz de yayınına devam ediyor. Demek ki yarım asır geçmiş aradan. Kabul, yaşlanıyoruz. Ama içimde hep yeşil bir ışık gibi yanıp durdu Yeşilay.

1978’de İstanbul’a geldiğimde ilk uğradığım kültür sanat mahfili Türk Edebiyatı Vakfı’ydı. Kurucusu Ahmet Kabaklı Hoca’ydı. Vakfın sohbetleri, çarşamba günleri Cağaloğlu’nda Nuruosmaniye Caddesi üzerinde bulunan Yeşilay İşhanı’nda yapılıyordu. Heyecanla gider, büyüklerimizi dinlerdik. Meşhur birçok zatı orada tanımak nasip oldu.

Aynı binada Yeşilay’ın tek odalı bir merkezi vardı. Kapısında “Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi” yazıyordu. Çocukluğumun Yeşilay’ı işte buradaydı. Merak etmiştim. Türkiye’nin her tarafına yayılan Yeşilay hizmetlerinin tamamı demek buradan idare ediliyordu. Bir gün cesaretimi toplayıp kapıyı tıklattım, içeri girdim. Odada masasının üstü kupürle dolu, gözlüklü, hafif toplu bir beyefendi sandalyede oturuyordu. Selam verip kendimi tanıttım. Konuştuğum kişi Yeşilay’ın efsanevi Başkanı Selahaddin Kaptanağası idi. Aşkla, şevkle çalışıyordu. Odada, sonradan kızı olduğunu öğrendiğim Gülden Hanımefendi ve öteberiye bakan müstahdem vardı. Bütün kadro bu.

Edebiyat Vakfı’ndan sonra devamlı ziyaret ettiğim kuruluşlardan biri oldu Yeşilay. Bu mekânda başta Enver Baytan olmak üzere birçok kıymetli zatı tanıdım. Bâbıâli’deki bina gözümde hep büyüdü, yüceldi. Bir süre sonra bu iş hanında çalışmak nasip oldu. Merhum Ergun Göze’nin baş redaktörü olduğu Büyük İslam Ansiklopedisi’nde görev almıştım. Yıl 1982. Genel Müdürümüz Yılmaz Öztuna, Neşriyat Müdürümüz ise Destan şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu. Komşu olduğumuz için Selahaddin Beyefendiyi sık sık ziyaret ediyordum. Sohbeti güzeldi, anlattıklarından istifade ediyordum. O da fakire yakın alaka gösteriyordu. Bir eski zaman insanı gibi görünürdü bana. Bıkmayan, usanmayan, azmi azaltmayan bir mefkûre adamıydı. Çevremde gördüğüm kişilerden farklıydı. Bütün ömrünü mukaddes davaya, kutlu ideale, üstün amaca adamıştı. Dergiler, kitaplar, konferanslar… Tek başına büyük bir mücadele veriyordu. Çevresinde birkaç gönül dostunun dışında çok fazla destekçisi de yoktu doğrusu. Ama o, inanıyor, boş durmuyor, hep bir gayretin içinde oluyordu. Basın hayatına girdikten sonra irtibatımız azaldı ama asla kopmadı. Arada bir ziyaret ettiğimde, sık uğrayamadığım için kendisinden özür dilerdim. O çelebi adam, bir derviş edasıyla gazete yazılarımı okuyup beğendiğini söylüyordu. Beni teşvik ediyor, yüreklendiriyordu.

Her uğrayışımda mutlaka çay ikram ediyordu. Bir nebze sohbet ediyorduk. Memleket ahvâlinden, kültür hayatımızdan, edebî çalışmalardan, basın dünyamızdan, Yeşilay faaliyetlerinden, bazı şahsiyetlerden, kısacası her mevzudan bahsediyorduk. Selahaddin Kaptanağası merhum, bir Osmanlı uçbeyi gibiydi. Hem ‘kaptan’lığını hem de ‘ağa’lığını yaptı. Birçok hayırlı hizmete, faydalı faaliyete imza attı. Millî manevi değerlerin yaygınlaşıp benimsenmesi için elinden gelen çabayı gösterdi. Gün geldi o da her fani gibi İlahi çağrıya uydu ve 31 Ocak 2005 tarihinde ebedî âleme yürüdü. Vefatından sonra sancağı, bir başka büyüğümüz rahmetli Mustafa Necati Özfatura devraldı. Sonra diğerleri. Yeşilay’ın hizmetleri hiç durmadı, azalmadı, eksilmedi, devam etti. Zira insanlar fani, müesseseler ise bakiydi.

Aradan yıllar geçti. Yeşilay çok büyüdü, vatan sathına yayıldı. Hizmetlerini yurtiçinin her köşesine, hatta yurtdışına taşıdı. Şimdi Genel Başkanı Mücahit Öztürk. Kurum etkinliklerini çok genişletti, ilerletti. Cumhuriyet’ten önce ünlü hekim Prof. Dr. Mazhar Osman Usman’ın 5 Mart 1920 tarihinde kurduğu, eski adı “Hilal-i Ahdar” olan Türkiye Yeşilay Cemiyeti, her sene 1-7 Mart tarihleri arasında “Yeşilay Haftası”nı kutluyor.

Yeşilay, ülkemizin her il ve ilçesinde bulunan şubeleri ve temsilcilikleriyle, yüzbinlerce gönüllü sayesinde Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde (YEDAM) çok önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. 104. yaşına erişen Yeşilay’ımızı, yöneticilerini ve bütün çalışanlarını yürekten kutluyorum. Sigara, alkol, kumar, teknoloji bağımlılığı gibi zararlı alışkanlıklardan insanlarımızı kurtaran ve onları hayata bağlayan bu müesseseye sahip çıkmak, ona destek vermek, hayırlı faaliyetlerine yardımcı olup katkıda bulunmak, her vatanseverin görevidir. İyi ki varsın Yeşilay! Nice yıllara, nice haftalara…

Detaylı bilgi için: www.yesilay.org.tr

QOSHE - Yeşilay - Mehmet Nuri Yardım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeşilay

18 10
06.03.2024

Çocukluk yıllarımda çok sevdiğim bir kuruluştu Yeşilay. İlk göz ağrım, sevincim, kıvancımdı. Anlamlı, hayırlı ve faydalı faaliyetlerini Siirt Gazi İlkokulu’nda sevgili öğretmenimiz Tevfik Yargıcı tane tane anlatmış, onu bize sevdirmişti. Biz öğrenciler, hocamızı dikkatle dinlemiştik. Şükürler olsun ki, o küçük yaşımdan itibaren hayatım boyunca içki, sigara gibi zararlı alışkanlıklara hep uzak durdum.

Sonra il halk kütüphanesinde kitaplara ve dergilere gönül düşürdüm. İlk okuduğum ve sevdiğim dergiler arasında Mavi Kırlangıç ve Yeşilay da bulunuyordu. Bugün her iki dergimiz de yayınına devam ediyor. Demek ki yarım asır geçmiş aradan. Kabul, yaşlanıyoruz. Ama içimde hep yeşil bir ışık gibi yanıp durdu Yeşilay.

1978’de İstanbul’a geldiğimde ilk uğradığım kültür sanat mahfili Türk Edebiyatı Vakfı’ydı. Kurucusu Ahmet Kabaklı Hoca’ydı. Vakfın sohbetleri, çarşamba günleri Cağaloğlu’nda Nuruosmaniye Caddesi üzerinde bulunan Yeşilay İşhanı’nda yapılıyordu. Heyecanla gider, büyüklerimizi dinlerdik. Meşhur birçok zatı orada tanımak nasip oldu.

Aynı binada Yeşilay’ın tek odalı bir merkezi vardı. Kapısında “Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi” yazıyordu. Çocukluğumun Yeşilay’ı işte buradaydı. Merak etmiştim. Türkiye’nin her tarafına yayılan Yeşilay hizmetlerinin tamamı demek buradan idare ediliyordu. Bir gün cesaretimi toplayıp kapıyı tıklattım, içeri girdim. Odada masasının üstü kupürle dolu, gözlüklü, hafif toplu bir beyefendi sandalyede oturuyordu. Selam verip kendimi tanıttım. Konuştuğum kişi Yeşilay’ın efsanevi Başkanı Selahaddin Kaptanağası idi. Aşkla, şevkle çalışıyordu. Odada, sonradan kızı........

© Milat


Get it on Google Play