“Ak Parti açısından, “kırgınları” geriye getirebilmek, sandığa gitmeme eğiliminde olanları sandığa çekebilmek son derece önemli. Farklı kesimlerden gelebilecek yüzde 1 ilave oyun peşinden koşmaktansa, zaten kendisine oy vermiş olan nice ‘kırgın”ı kazanmaya çalışmak, bunun için gayret sarf etmek çok daha faydalı değil mi?

X

Bir önceki yazımızda yer alan bu bölüm ziyadesiyle ilgi çekti…

Sosyal medya hesabımızdan ses veren çok sayıda takipçimiz arasında, uzun yıllardır tanıdıklarımız da var.

Hemen her seçimde Ak Parti’ye oy verdiklerini bildiklerimiz…

Ak Parti yöneticileri gelen mesajları incelesinler, durumu ve öncelikle yapılması gerekeni net bir şekilde görürler.

Mesele, “kırgınları” geri getirebilme meselesi…

Bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş olanların oranının en az yüzde 70 olduğu söyleniyor.

Sayın Erdoğan bunun yüzde 52’sini her seçimde alabiliyor.

Ak Parti ise son seçimde ancak yarısını alabildi.

Sayın Erdoğan’ın aldığı oylar içinde elbette “ittifaktan dolayı gelenler” var ama onları çıkartsak bile, Ak Parti’den çok daha fazla desteğe sahip olduğu görülüyor.

Cumhurbaşkanı olarak girdiği seçimde, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı olarak girdiği seçime göre çok daha fazla başarılı.

Buradan da, “Sayın Erdoğan yükü alınan değil, yük olunan Lider” söylemine varıyoruz.

Elbette her şeyi tek başına yapmıyor ama, Sayın Erdoğan’ın üzerine bırakılan yükün çok fazla olduğu, her seferinde dağıtılanları toparlamak, seçim mücadelesini omuzlarında taşımak mecburiyetinde bırakıldığı da ortada.

x

Geçen yazımızda, “Son düzlükte atak yapılabilir mi?” sorusuna cevap ararken…

“Yerel seçime şunun şurasında birkaç haftalık süre kaldı, bu zaman diliminde yapılabilecek olan, "kırgınların-küskünlerin geri gelmeleri için uğraşmak" sonucuna varmıştık.

Dün dünde kalsa da, bir vakitler seçim çalışmalarının nasıl yapıldığını hatırlatmakta fayda yok değil.

Sayın Erdoğan, Rahmetli Necmettin Erbakan’ın Lideri olduğu Refah Partisi’nde İl Başkanı iken, İstanbul’da ikâmet ediyordum.

O günlerde, büyük aşkla, özveriyle çalışan teşkilât mensupları ağırlıktaydı.

Her mahalledeki bütün seçmenlerin siyasi eğilimlerini not eden bir mekanizmaları vardı sanki…

Bizim sokakta kaç Refah Partili olduğunu, Refah Partisi’ne oy verebilecek durumda olan kaç kişi olduğunu, kesinlikle oy vermeyecek durumdakilerin sayısını neredeyse nokta atışı bilirlerdi.

Mahalle , sokak teşkilâtın sıkı bir şekilde çalışırsa, görev yaptığı alanın bütün ayrıntılarını bilir elbette.

O günlerde, “dâvâ” şuuru çok üst düzeydeydi.

Refah Partisi’nde görev alanlar, seçim çalışmalarını “ibadet aşkıyla” sürdürüyor, hata yapmanın, bir yerleri eksik bırakmanın “vebali” olduğuna bütün kalpleriyle inanıyorlardı.

O günlerde, Refah Partisi’ne biraz mesafeli duran bazı tanıdıklarımı teşkilât çalışmalarıyla ikna ettiklerini, hatta çalışanlar arasına kattıklarını hatırlıyorum. O heyecan, o ruh çok gerilerde mi kaldı acaba?

Bugün, Ak Partililer, bu seçimin gerçekten de “beka seçimi” olduğuna inanıyorlarsa, bunu faaliyetlerine yansıtmak durumundalar.

Birebir konuştuğunuzda, bu seçimi muhalefetin kazanması halinde Türkiye’nin ve şehirlerin büyük sıkıntıya gireceğini söylüyorlar ama toptan baktığımda, “heyecan-tempo” sıkıntısı görüyorum.

Sayın Erdoğan’ın sahaya indiği yerlerde hareketlenme oluyor, coşku artıyor.

Onun olmadığı yerlerde, heyecan-tempo olması gerekenden düşük.

Bu seçim öncesinde, hem AK Parti seçmenlerinde hem de genel olarak bütün seçmenlerde ilgisizlik halini görüyorum.

Seçim arabaları gelip geçiyor, kulakları sağır eden müziklerle ortalık ayağa kaldırılmaya çalışılıyor, her taraf koca koca afişlerle dolu ama seçime çok az süre kaldığı halde ilgi yok gibi.

Sokaktaki vatandaşlarla konuştuğunuzda, sandığa gitmeme eğiliminin dikkat çekecek kadar fazla olduğunu görüyorsunuz.

Bilemiyorum, son hafta motivasyon artar mı?

Vatandaşların büyük bölümü, yerel hizmetlerden, yerelde kimin daha fazla katkı vereceğinden ziyade “hane halkı ekonomisi”ne bakıyor.

Evet, içinde bulunduğumuz süreçte etrafımızda birçok sarsıcı gelişme yaşandı…

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın da, Gazze Soykırımı’nın da ekonomimize olumsuz yansımaları oldu ama, dünya karşılaştığın fırtınalarla ilgilenmiyor ne yazık ki…

“Ortada bu kadar büyük atılımlar varken, savunma alanında dünyayı kıskandırıyorken, pahalılığı, emekli maaşının düşüklüğünü filan bahane ederek, meydanı bunlara bırakmak olmaz!” dense de…

Siyaset sonuç alma sanatı.

Kızmak, öfkelenmek, “Sizi nankörler!” söylemine yönelmek fayda vermez, aksine zarar verir.

Ben, teşkilât gücünün, rüzgârının çok önemli olduğuna inanırım.

Şunun şurasında üç haftalık bir süre kaldı seçime.

Görebildiğim kadarıyla, oyların yüzde 80’i nereyi tercih edeceğini kesinlikle belirlemiş durumda.

Geride yüzde 20 var, çok önemli.

Bunların tamamına yakınını da, Ak Parti’ye oy vermiş seçmenler oluşturuyor.

Bu büyük kitle, “kararsızlar, kırgınlar” kitlesi, seçimin sonucu belirleyecektir!

Ak Parti’nin başarı düzeyi de, bu büyük kitlenin ne kadarını “geri getirebileceğine”

bağlıdır!

QOSHE - Seçime üç hafta kala… Kırgınları… - Serdar Arseven
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçime üç hafta kala… Kırgınları…

60 5
07.03.2024

“Ak Parti açısından, “kırgınları” geriye getirebilmek, sandığa gitmeme eğiliminde olanları sandığa çekebilmek son derece önemli. Farklı kesimlerden gelebilecek yüzde 1 ilave oyun peşinden koşmaktansa, zaten kendisine oy vermiş olan nice ‘kırgın”ı kazanmaya çalışmak, bunun için gayret sarf etmek çok daha faydalı değil mi?

Bir önceki yazımızda yer alan bu bölüm ziyadesiyle ilgi çekti…

Sosyal medya hesabımızdan ses veren çok sayıda takipçimiz arasında, uzun yıllardır tanıdıklarımız da var.

Hemen her seçimde Ak Parti’ye oy verdiklerini bildiklerimiz…

Ak Parti yöneticileri gelen mesajları incelesinler, durumu ve öncelikle yapılması gerekeni net bir şekilde görürler.

Mesele, “kırgınları” geri getirebilme meselesi…

Bugüne kadar AK Parti’ye oy vermiş olanların oranının en az yüzde 70 olduğu söyleniyor.

Sayın Erdoğan bunun yüzde 52’sini her seçimde alabiliyor.

Ak Parti ise son seçimde ancak yarısını alabildi.

Sayın Erdoğan’ın aldığı oylar içinde elbette “ittifaktan dolayı gelenler” var ama onları çıkartsak bile, Ak Parti’den çok daha fazla desteğe sahip olduğu görülüyor.

Cumhurbaşkanı olarak girdiği seçimde, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı olarak girdiği seçime göre çok daha fazla başarılı.

Buradan da, “Sayın Erdoğan yükü alınan değil, yük olunan Lider” söylemine varıyoruz.

Elbette her şeyi tek başına yapmıyor ama, Sayın Erdoğan’ın üzerine bırakılan yükün çok fazla olduğu, her seferinde dağıtılanları toparlamak, seçim mücadelesini omuzlarında taşımak mecburiyetinde bırakıldığı da ortada.

Geçen yazımızda, “Son düzlükte atak yapılabilir mi?” sorusuna cevap ararken…

“Yerel seçime şunun şurasında birkaç haftalık süre kaldı, bu zaman diliminde........

© Milat


Get it on Google Play