O kadar ki Cumhurbaşkanlığı seçiminden de zor olabilir Ak Parti için.

Zira, Cumhurbaşkanlığı seçiminde doğrudan Sayın Erdoğan yarışıyordu, yerel seçimde ise büyük ölçüde belediye başkan adayları yarışacak.

Sayın Cumhurbaşkanı alanlara inse de, ağırlığını koysa da, sonucun belirlenmesinde adayların performansları, iletişim / propaganda başarısı, teşkilât rüzgârının gücü ve elbette hane halkı ekonomisi de çok etkili olacak.

İktidar Partisi’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybettiği 2019 seçimleri öncesinde, hane halkı ekonomisi bu kadar ön plânda değildi.

Kiralar, mal ve hizmet fiyatları, enflasyon çok daha düşüktü.

Biz o süreçte İktidar Partisi’nin Ankara’da değilse bile İstanbul’da seçimi alabileceğini ancak bu işin hiç de sanıldığı kadar “çantada keklik” olmadığını ısrarla belirttik.

Belediye başkan ve meclis üyesi adaylıklarında, demografik özelliklerin yeterince dikkate alınmamasından ve iletişim stratejisinin dağınıklığından, hatta olmamasından kaynaklanan sıkıntılara dikkat çektik.

Dinleyen olmadı.

Seçim, öyle veya böyle kaybedildi.

İstanbul’un “tekrar” seçiminden çıkan sonuç da malûm.

İstanbullunun varlığından pek de haberdar olmadığı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı olduğu açıklandığında, CV’sinde bir kilometre icraat bulunan Binali Yıldırım, en az 16 puan önde gibiydi ama sonuç öyle olmadı.

Demek oluyor ki, yerel seçimde rakibiniz hata üstüne hata yaparsa, çok geriden gelseniz bile kazanmanız mümkün.

Bu yerel seçimde, bir öncekinde olduğu gibi “yek vücut” hareket eden bir muhalefet bloğunun olmaması, Ak Parti açısından avantajmış gibi görünüyor.

Artı, Cumhur İttifakı Adayı Murat Kurum’un rakibi, İstanbulluların 5 yıllık idaresinden şikâyetçi olduğu mevcut başkan.

İktidar Partisi lehindeki ve aleyhindeki faktörleri bir arada değerlendirdiğinizde, Murat Kurum’un en az 7 puan farkla önde olması gerektiğini söyleyebilirsiniz.

Lâkin durum öyle değil, şu anda kafa kafaya tablosu var.

Anket şirketlerinin ilân ettiği sonuçların genellikle isabetli olmadığını geçen seçimler net bir şekilde ortaya koydu.

Bununla birlikte, büyük ölçüde isabet kaydeden şirketler de yok değil.

Yeni Şafak’tan Ali Saydam, “Son düzlük beklentisi” başlıklı yazısında şöyle demiş:

“Güvenilirliği ispatlanmış birkaç araştırma şirketi arasındaki Areda Survey ve OPTİMAR’ın çalışmalarını dikkatle takip ediyoruz.

Hilmi Daşdemir yönetimindeki OPTİMAR sık sık araştırmalar yapıyor. Son seçimlerle ilgili isabetli sonuçlarıyla kamuoyunu bilgilendirdiğine şahit olduğumuz firma, yerel seçimler için de çalışmış…

24 gün arayla (2 Şubat ve 26 Şubat’ta) düzenledikleri anketlerde ’31 Mart seçimlerinde oyunuzu hangi partiye /adaya verirsiniz?’ diye sormuşlar.

Murat Kurum’un oylarında ciddi sayılabilecek oranda gerileme var. Bu durumu Ak Parti’nin kurmayları mutlaka doğru bir şekilde okuyordur.”

Bunları yazmış Ali Saydam.

Ardından da “iletişimci” gözüyle ikazlarını sıralamış…

O fasılda Sayın Cumhurbaşkanı’nın inanılmaz bir eforla, ülkeyi şehir şehir,adım adım dolaşarak “tek başına bir ordu” gibi yürüttüğü müthiş siyasi çalışmaya atıfla, “İktidar Partisi’nin bu performansa ayak uydurup uyduramadığının” tahlili var.

Ali Saydam, son düzlükte rahmetli Erol Olçok tarzı acayip etkili bir kampanya yürütülmesini ne denli arzu ettiğini ortaya koymak için “içimden bangır bangır bağırmak geliyor” demiş.

Duygularını bu kadar güçlü bir şekilde ortaya koymuş…

Evet, son düzlük.

Bu süreçte yapılacak hataların telâfisi yok…

Birçok şey iktidar partisi kadrolarının elinde.

Son düzlükte motivasyon iyice artarsa, zafere ulaşabilirler.

Bugünlerde mesaj gönderen okuyucularım, bulundukları makamları Ak Parti’ye borçlu olan vekillerin topa fazla girmemelerinden şikâyet ediyor.

Yükün Sayın Cumhurbaşkanı’nın sırtında bırakıldığı eleştirisi de sıkça dile getirilenlerden.

Ben de zaman zaman, “iletişim stratejisi”ndeki eksikliklere, hatalara dikkat çekiyorum.

Mesela…

Ak Parti’nin İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkan adaylarının aynı akşam, aynı saatlerde iki ayrı merkez kanalda canlı yayına çıkmaları hiç de isabetli değildi.

Bu iki aday ayrı akşamlarda çıksalardı ekrana, mesajlar bölünmezdi.

Sosyal medya etkisi de bölünmezdi.

Bu işlerde koordinasyon lâzım, hangi adayın ne zaman ne yapacağının bilinmesi ve ona göre plânlama yapılması…

Bundan sonra, yapılacak açıklamalar; neyin, nerede, ne zaman, hangi kıvamda, hangi bağlamda söyleneceği seçim sonuçları bakımından belirleyici olacak…

Bir de…

Murat Kurum’un toplu hücumlara, saldırılara, hakaretlere muhatap olduğu süreçlerde, Ak Parti yöneticilerinin, vekillerinin çoğunun topa girmekten imtina ettikleri eleştirisi var.

Toplu müdafaa, toplu hücum günümüz futbolunun da siyasetinin de olmazsa olmazı…

Şurası da var, unutmadan ifade edelim:

Ak Parti’nin son yıllarda seçmen kaybına uğradığı ortada.

Seçimler boyunca AK Parti’ye oy vermiş olanlardan bazıları “tercih değiştireceğini” ya da “sandığa gitmeyeceğini” söylüyor.

Bunlar arasında benim yakından tanıdıklarım da var.

Ak Parti açısından, “kırgınları” geriye getirebilmek, sandığa gitmeme eğiliminde olanları sandığa çekebilmek son derece önemli.

Farklı kesimlerden gelebilecek yüzde 1 ilave oyun peşinden koşmaktansa, zaten kendisine oy vermiş olan nice “kırgın”ı kazanmaya çalışmak, bunun için gayret sarf etmek çok daha faydalı değil mi?

Şu sosyal medya fenomeni denilenleri de unutmamak lâzım.

Bazen, siyasi görüşünü beğenmedikleri ile öyle tartışmalara giriyorlar ki..

Gelebilecek olanı kaçırtır bu dil!

Evet…

Son düzlükteyiz…

Ali Saydam’ın milyonlarla birlikte dile getirdiği “son düzlükte sonuç alıcı ataklar” beklentisi karşılanacak mı bakalım?

QOSHE - Yerel seçim çok zorlu seçim! - Serdar Arseven
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yerel seçim çok zorlu seçim!

84 1
05.03.2024

O kadar ki Cumhurbaşkanlığı seçiminden de zor olabilir Ak Parti için.

Zira, Cumhurbaşkanlığı seçiminde doğrudan Sayın Erdoğan yarışıyordu, yerel seçimde ise büyük ölçüde belediye başkan adayları yarışacak.

Sayın Cumhurbaşkanı alanlara inse de, ağırlığını koysa da, sonucun belirlenmesinde adayların performansları, iletişim / propaganda başarısı, teşkilât rüzgârının gücü ve elbette hane halkı ekonomisi de çok etkili olacak.

İktidar Partisi’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybettiği 2019 seçimleri öncesinde, hane halkı ekonomisi bu kadar ön plânda değildi.

Kiralar, mal ve hizmet fiyatları, enflasyon çok daha düşüktü.

Biz o süreçte İktidar Partisi’nin Ankara’da değilse bile İstanbul’da seçimi alabileceğini ancak bu işin hiç de sanıldığı kadar “çantada keklik” olmadığını ısrarla belirttik.

Belediye başkan ve meclis üyesi adaylıklarında, demografik özelliklerin yeterince dikkate alınmamasından ve iletişim stratejisinin dağınıklığından, hatta olmamasından kaynaklanan sıkıntılara dikkat çektik.

Dinleyen olmadı.

Seçim, öyle veya böyle kaybedildi.

İstanbul’un “tekrar” seçiminden çıkan sonuç da malûm.

İstanbullunun varlığından pek de haberdar olmadığı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İstanbul Büyükşehir Başkan Adayı olduğu açıklandığında, CV’sinde bir kilometre icraat bulunan Binali Yıldırım, en az 16 puan önde gibiydi ama sonuç öyle olmadı.

Demek oluyor ki, yerel seçimde rakibiniz hata üstüne hata yaparsa, çok geriden gelseniz bile kazanmanız mümkün.

Bu yerel seçimde, bir öncekinde olduğu gibi “yek vücut” hareket eden bir muhalefet bloğunun olmaması, Ak Parti açısından avantajmış gibi görünüyor.

Artı, Cumhur İttifakı Adayı Murat Kurum’un rakibi, İstanbulluların 5 yıllık idaresinden şikâyetçi olduğu mevcut başkan.

İktidar Partisi lehindeki ve aleyhindeki faktörleri bir arada değerlendirdiğinizde, Murat Kurum’un en az 7 puan farkla önde olması gerektiğini........

© Milat


Get it on Google Play