İnsan olmanın ve insan kalabilmenin turnusol kağıdı oldu Filistin.

Adeta cennetin ve cehennemin kapılarını araladı Filistinliler. Bebeklerin gözlerindeki beyazlığın karaya dönüşünü canlı canlı izlerken, eliyle diliyle göz yaşı ve öfkesiyle zalime karşı tepki gösterenlerin ve bebeklerin kanını çıkarlarına meze yapan alçak insanlık düşmanlarının ayaklarıyla gidip kendi tercihleriyle gireceği kapıları araladılar adeta…

Cennetin ve cehennemin kapılarını araladı Filistinliler.

Kim ne yapıyorsa, kim kimin safında duruyorsa ona göre gideceği kapıyı seçmiş olacak…

Filistin, insanlığın son kalesi. İnsan olma onurunu taşıyanların bedel ödeyerek insan kalabilme çabasına girdiği, görünen tarafıyla vahşetin görünmeyen tarafıyla esaretin artık gizlenemez boyutunun sergilendiği bir savaş bu.

Dünyanın en özgür insanları Filistinlilermiş. Gazze dışında yeryüzündeki her toprak parçası, her ülke, her iktidar bir şekilde esaret altındaymış. Kimi parayla, kimi silahla, kimi ikbal kaygısıyla kimi kültürel dezenformasyonla kimi doğrudan prangayla kimi gönüllü bir şekilde esirmiş küresel şeytani iktidara….

Çünkü ölmeyi göze alamayan özgürlüğü de hak edememiş demektir.

Çünkü savaşmayı göze alamayan, esaret zincirine mahkum demektir.

Çünkü başkaldıramıyorsan zalim düzenin dayatmalarına, mazlum bile olamaz, onursuzca ezilirsin sadece.

Filistin, ölmeyi göze alan ama esarete razı olmayanların vatanı. Beş yaşındaki bebeğinden seksen yaşındaki nenesine, “Allah var, Allah yar, Kudüs özgür oluncaya dek bu beden Kudüs’e kurban. Allahtan gelene isyan etmeyeceğiz “ haykırışıyla ölümü yürürken, özgürlüğün ne demek olduğunu öğretiyorlar dünyaya…

Ölüyorlar, bombalar altında katlediliyorlar. Analar bebeklerini, bebekler babalarını, babalar civan delikanlılarını, birer birer onar onar şehit veriyor dünya canlı yayında izlerken, ama kucağında bebeğine kefen sırası bekleyen baba haykırıyor. “Allah ne güzel vekildir. Vallahi ondan gelene isyan etmeyeceğiz….”

Evladının başında bir anne, şehidinin yüzündeki kanı temizlerken gözyaşlarıyla tekrar ediyor. “Allah ne güzel vekil. Vallahi isyan etmeyeceğiz.” Filistin bizim vatanımız. Vallahi teslim etmeyeceğiz…

Şehit babasının nâşı başındaki on yaşındaki bir çocuk. Az önce annesini abilerini dayılarını dede ve nenelerini şehit vermiş, yanında bir tek ufak kardeş kalmış on yaşında bir çocuk. “Baba nereye gidiyorsun bizi bırakıp diye ağlarken tekrar ediyor. “ Bizi neden öldürüyorsunuz? Allah ne güzel vekil…”

Filistinliler tasvir bile edilemeyecek kadar kötü şartlarda, vahşetin en kötü halini saat saat yaşarken, dünyanın sessizliği, Müslüman kardeşlerinin gamsızlığı, dertlilerin çaresizliği altında bombalar altında sırtını sadece Allah’a dayamış şekilde yaşarken…

Ah özgür olan biz miyiz? İşimizi kaybetmekten korktuğumuz kadar imanımızı kaybetmekten korkmayan… Emperyalist zalimlerin hışmını üzerimize çekmeyelim. Ekonomik ambargo uygular da kriz çıkar diyenler mi özgür? Ülke biraz ekonomik sıkıntıya girse hemen kazan kaldıran, konforlu yaşam tarzından taviz vermemek için zalime başkaldırmayı “ihanet” addeden Müslümanlar mı özgür?

Küresel şeytani düzene isyan eden politikacısını patates soğan meselesinde yalnız bırakan mı, ‘ölümüne ardından geleceğiz, sen yürü ki düşelim ardına’ diyen milyonlar varken konforu uğruna onurunu pazarlayanların sözüne itibar eden politikacılar mı özgür?

Küresel sistem, ülkeleri, iktidarları, ülkelerdeki milletleri kontrol edebilecek kişi ve kurumları sistematik olarak besleyip baskılayarak kontrol altında tuttuğu için, vicdanı cüzdanı ve konforundan daha baskın çıkan hassasiyet sahibi erdemli insanlar dışında özellikle iktidarlar ve onların güdümünde olan yapılar Siyonist vahşete destek vermekte.

Ama kalabalıklar, maşeri vicdan susturulamıyor. Öyle ki, dünyada hükmünü süren küresel düzen sorgulanmaya başladı.

Emperyalizmin en büyük korkusu sömürü sisteminin sorgulanması…

Batılı halklar yoğun baskı ve zihin kontrolüne maruz kaldıkları için gerçekten birçok konuda cahil ve bilgisizlerdi. Yani sömüreni, işgalciyi katili, savaş baronlarını “iyi ve doğru” görüyorlar, onların işgal ve sömürüsüne karşı çıkanları ise “terörist ve kötü” görüyorlardı.

Filistin cihadı bu algıyı tepetaklak etmek üzere. Sokaklarda yürüyen milyonlar asıl esir olanın kendileri olduğunun farkına varıyor. İktidarlarının, daha ötesi mevcut küresel sistemin ne kadar ahlaksız, iki yüzlü ve vahşi olduğuna şahit olmaya başladılar.

Sistem sorgulaması iyi ile kötünün açığa çıkmasına yol verecek.

Filistinliler, Allah ve vatan uğruna can vermeyi cana millet bilen Filistin’in asil evlatları, dünyanın uyanışına da vesile oluyor. Artık dünya eskisi gibi olmayacak. Bu kırılmalar ilerleyen yakın süreçte birçok devletin, iktidarın düzenin yıkılmasına yol açacak göreceksiniz.

Yazar Ayçin Kantoğlu hanımefendinin ifadesiyle; “Bu savaş, insan haysiyetinin yeryüzünü aştığı bir savaştır. Çünkü haysiyetin yeryüzünde ineceği bir yer kalmadı. Havada mutlak surette bir yere inecek biz orada olacak mıyız olmayacak mıyız meselemiz bu. Çünkü görünen o ki;

❝Gazze dışında dünyada her yer işgal altında, hepimiz işgal edildik❞

Filistin, insan olan ve insan kalanların son kalesidir Filistin. İnsan kalabilmek için gücümüz neye yetiyorsa bu direnişi ayakta tutmak, desteklemek ve yaşatmak zorundayız.

Filistin özgür olursa dünya özgür olur.

Filistin düşerse artık o esaret prangasını insanlığın boynundan ne zaman nasıl çıkartabiliriz bilmiyorum.

İnsan olmak ve insan kalabilmek için, dünyanın tek özgür halkına, Filistin’e destek olmak zorundayız…

QOSHE - ​İnsanlığın son kalesi Filistin… - Tayyar Tercan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​İnsanlığın son kalesi Filistin…

14 17
06.12.2023

İnsan olmanın ve insan kalabilmenin turnusol kağıdı oldu Filistin.

Adeta cennetin ve cehennemin kapılarını araladı Filistinliler. Bebeklerin gözlerindeki beyazlığın karaya dönüşünü canlı canlı izlerken, eliyle diliyle göz yaşı ve öfkesiyle zalime karşı tepki gösterenlerin ve bebeklerin kanını çıkarlarına meze yapan alçak insanlık düşmanlarının ayaklarıyla gidip kendi tercihleriyle gireceği kapıları araladılar adeta…

Cennetin ve cehennemin kapılarını araladı Filistinliler.

Kim ne yapıyorsa, kim kimin safında duruyorsa ona göre gideceği kapıyı seçmiş olacak…

Filistin, insanlığın son kalesi. İnsan olma onurunu taşıyanların bedel ödeyerek insan kalabilme çabasına girdiği, görünen tarafıyla vahşetin görünmeyen tarafıyla esaretin artık gizlenemez boyutunun sergilendiği bir savaş bu.

Dünyanın en özgür insanları Filistinlilermiş. Gazze dışında yeryüzündeki her toprak parçası, her ülke, her iktidar bir şekilde esaret altındaymış. Kimi parayla, kimi silahla, kimi ikbal kaygısıyla kimi kültürel dezenformasyonla kimi doğrudan prangayla kimi gönüllü bir şekilde esirmiş küresel şeytani iktidara….

Çünkü ölmeyi göze alamayan özgürlüğü de hak edememiş demektir.

Çünkü savaşmayı göze alamayan, esaret zincirine mahkum demektir.

Çünkü başkaldıramıyorsan zalim düzenin dayatmalarına, mazlum bile olamaz, onursuzca ezilirsin sadece.

Filistin, ölmeyi göze alan ama esarete razı olmayanların vatanı. Beş yaşındaki bebeğinden seksen yaşındaki nenesine, “Allah var, Allah yar, Kudüs özgür oluncaya dek bu beden Kudüs’e kurban. Allahtan gelene isyan etmeyeceğiz “ haykırışıyla ölümü yürürken, özgürlüğün ne demek olduğunu öğretiyorlar dünyaya…

Ölüyorlar, bombalar altında katlediliyorlar. Analar bebeklerini, bebekler babalarını, babalar civan delikanlılarını, birer birer onar onar şehit veriyor dünya canlı yayında izlerken, ama kucağında........

© Milat


Get it on Google Play