Tevfik Fikret, Sirkeci İstasyonu’nda mühendislik okumak için İskoçya’ya gitmek üzere yola çıkan oğlu Haluk’a şöyle sesleniyordu:

Gez, dolaş, kâinatı efkarı. Ne bulursan bırakma, sanat, fen. İ’timad, itina, cesaret, ümid. Hepsi lazım bu yurda, hepsi müfid”

Ondan ümitliydi. İyi bir elektrik mühendisi olarak yurda dönmesini bekliyordu. Ne var ki Haluk, Hristiyan olmayı tercih etti.

Sonra Amerika’da Hristiyan bir kadın olan Ethel Gill ile evlendi ve üstüne bir de papaz oldu. Dünya üzerinde mühtedi bir Hristiyan olarak papaz olabilen beşinci kişi unvanını aldı.

Oysa o, “Siyah toprağı altın yapacak fenni” öğrenmiş olarak gelecekti.

Sonra Akif’in “Asım’ını(öz oğlu değildir) görüyoruz. Asım ise, modernleşen ve değer bütünlüğünü kaybeden toplum için sunulan bir gelecek nesil modeliydi.

Yani döndüğünde vatanına hayırlı vazifeler yapması beklenen, tarihi ve kültürel birikimini kaybetmemiş, donanımlı, Batının o dönemlerde başarılı olduğu ilimleri de özümsemiş, doğuya batıyı da hâkim, vatansever bir genç modeli…

Türk gençliğinin sembol ismi olarak ele alınan Âsım, son derece inançlı, millî geleneklerine ve değerlerine bağlı, bilgili, görgülü, düzgün, şahsiyetli bir kişiliği temsil eder.

Sonuç, o da başarılı olmadı.

Ve bu iki zihniyet arasında uzunca bir zaman bocalama dönemi. İthal kavramlardan bir çıkış yolu arama macerası.

Ve Anadolu’dan neşet etmesi beklenen özgün, ulvi ve yerli düşünce kanallarının tıkanması. Anlayacağınız bir acayip hazin öyküdür bizimkisi.

Batıcılık ve özgün kimlik bulma çabaları arasında sıkışan, sembollere, etiketlere mahkûm edilen, mütefekkirlerimizin, siyasetçilerimizin de kendilerine alan ve nüfuz açmak için bir araç olarak kullandıkları gençlerimiz...

Bugün gençlerimiz bir zihin bulanıklığı yaşıyor ve direnme, muhakeme etme yetilerini gün geçtikçe yitiriyorlarsa bunun nedenini nerede arayacağız?

“Haluk Projesi” ve “Asım Projesi” tutmadı. Yani her iki tarafın “gençlik” modeli iflas etti.

Rahmetli Alev Alatlı ile Süleyman Seyfi Öğün’ün TRT Kanalı’nda yaptıkları “İhmal Edilebilir Nasihatler” adlı programda şöyle bir konuşma geçmişti.

“Eğitimin boşlukta tekevvün etmez; beslendiği bir kaynağın olması ve bundan beslenilmesi önemli” diyordu Alev Alatlı.

“Eğitim bakanlığı yapmış insanların kafasında bir projeleri var mıydı? Ya da nereden ne kadar beslenmişlerdi?

Eğitim şuraları konuya inanmayan bir anlayışla yapılıyor. Devleti suçlamakta her şeyi devletten beklemekte doğru değil. Ortaya etkileyici bir şeyler koymak gerek.”

Ne kadar mühim bir mesele bu.

Ne eğitim bakanlarımızın kafası net ne siyasetçilerimizin ne de sivil toplum örgütlerimizin. Açıkçası kimsede özgün bir arayış yok.

Hal böyle olunca da yakın tarihimiz iki farklı insan yetiştirme projesi -daha doğrusu buna “kavga” demeli- üzerine kuruldu. Çünkü her iki tarafın kendine göre bir insan yetiştirme ideali var. Ve her iki taraf bu konuda başarısız oldu.

Yani ne istenilen ölçüde çağdaş, ilerici, Kemalist insan yetiştirme konusunda başarılı olabildiler ne de şahsiyetli, dürüst, doğuyu da batıyı da hâkim, kendi kültürel değerlerinin farkında, aklı başında bir insan yetiştirebildiler.

Hal böyle olunca bu ikilemden en çok da FETÖ gibi yapılar istifade etti. Dirençsiz ve bilinçsiz bırakan bu eğitim ortamından militan devşirdiler.

Neden bundan ders almıyor ve yeni bir eğitim sistemi inşa edemiyoruz? Sorulması gereken soru budur.

QOSHE - ​Haluk ve Asım arasında sıkışan… - Ufuk Coşkun
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Haluk ve Asım arasında sıkışan…

29 37
15.02.2024

Tevfik Fikret, Sirkeci İstasyonu’nda mühendislik okumak için İskoçya’ya gitmek üzere yola çıkan oğlu Haluk’a şöyle sesleniyordu:

Gez, dolaş, kâinatı efkarı. Ne bulursan bırakma, sanat, fen. İ’timad, itina, cesaret, ümid. Hepsi lazım bu yurda, hepsi müfid”

Ondan ümitliydi. İyi bir elektrik mühendisi olarak yurda dönmesini bekliyordu. Ne var ki Haluk, Hristiyan olmayı tercih etti.

Sonra Amerika’da Hristiyan bir kadın olan Ethel Gill ile evlendi ve üstüne bir de papaz oldu. Dünya üzerinde mühtedi bir Hristiyan olarak papaz olabilen beşinci kişi unvanını aldı.

Oysa o, “Siyah toprağı altın yapacak fenni” öğrenmiş olarak gelecekti.

Sonra Akif’in “Asım’ını(öz oğlu değildir) görüyoruz. Asım ise, modernleşen ve değer bütünlüğünü kaybeden toplum için sunulan bir gelecek nesil modeliydi.

Yani döndüğünde vatanına hayırlı vazifeler yapması beklenen, tarihi ve kültürel birikimini kaybetmemiş, donanımlı, Batının o dönemlerde başarılı olduğu ilimleri de özümsemiş, doğuya batıyı da hâkim, vatansever bir genç modeli…

Türk gençliğinin sembol ismi olarak ele alınan Âsım, son derece inançlı, millî geleneklerine........

© Milat


Get it on Google Play