Son zamanlarda medyada yer alan toplumun büyük bir kesiminin borçla hayatını sürdürdüğüne dair haberlerin boyutu her geçen gün daha da büyüyor. İcra dairelerinde icra dosyalarının her geçen gün arttığı, dosya sayılarının milyonlarla ifade edildiği bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Toplumun borç batağına saplandığını anlatmakta kullanılan ikinci husus ise kredi kartlarının alarm verdiğidir. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi kartına yüklendiği haberleri, artık olağan hale geldi. Medyaya yansıyan son bir habere göre bireysel kredi kartı borçları 1,2 trilyon liraya ulaşmış. Bununla birlikte yüksek faizlerle ister istemez özellikle kredi kartı kullanımında ekonomi yönetiminin frene basmak zorunda kalacağı belirtiliyor. Hemen belirtelim ki insanımızın borçlanması sadece kredi kartları yoluyla olmuyor. Tüketici kredileri, taksitli satışlar ister istemez insanımızı borç batağına sürüklüyor. Vatandaş borçlanıyor da devlet bu borç batağından yakasını kurtarabilmiş mi? Bu soruya evet cevabı vermek maalesef mümkün değil. Kaldı ki, bankalarda milletten topladığı paraları ihtiyaç sahiplerine aktararak işlerini yürütüyor. Bunun yanında devlet de her ay iç ve dış piyasaya borçlanıyor. Söz gelimi ocak ayında Hazine 140 milyar TL daha borçlanmış. Bunun yanında bir de dış borçlar var. Bütçenin içinde, ödenecek borç faizleri önemli bir yer tutuyor. Kısacası millet ve devlet ile borçlu bir toplum haline geldik. Her ne kadar dilimizde, “Borç yiğidin kamçısıdır” şeklinde bir atasözümüz varsa da, çoğu zaman yokluğun mertliği bozduğu da bir gerçek. Bu durum sadece kişisel bazda değil, dış politikada da borcumuz arttığı oranda yiğitlik de arada kaynıyor. Çünkü yaşadığımız çıkarcı dünyada yiğitlik de artık para ile ölçülüyor.

Bu noktada iç ve dış borcumuz arttığı oranda sermaye sahiplerine ödeyeceğimiz faiz miktarı da artıyor. Sadece insanımız değil, devlet olarak aldığımız borcun faizini ödemek için yoğun bir çaba gösteriyoruz. Bu arada vatandaşlardan ve küresel sermaye çevrelerinden borç temin edebilmek için Merkez Bankası faizi yüzde 45’e kadar çıkardı. Ödediğimiz borç faizi arttığı oranda halkımızın refah seviyesi düşüyor. Böyle olunca da ülke olarak tüm imkânlarımızı sermaye sahiplerine olan borcumuzu ödemeye tahsis etmek zorunda kalıyoruz. Buna rağmen, toplumda bir ekonomik rahatlama görülmüyor. Aksine iç ve dış borçlarımız artmaya devam ediyor.

Tüm imkânlarımızla borçlarımızın faizini ödemeye çalışırken paramızın değer kaybetmesi sürüyor. Enflasyonda ise geri çekilme söz konusu değil. Bu arada doların bu yıl içinde 40 lirayı görebileceği belirtiliyor. Böyle olunca da özellikle ithal ürünlerde fiyatların artması sürecek demektir. Söz gelimi akaryakıt ürünlerinde artış bile tek başına fiyatları fırlatmaya yetiyor. Bu bakımdan bazı ürünlerdeki dışa bağımlılığın azaltılması şart olarak görülüyor. Çünkü özellikle petrol ürünlerindeki artışın anında hayatın her alanına yansıdığı düşünüldüğünde birtakım değerlendirmelerle Türkiye’yi dünyanın merkezine oturtmak mümkün olsa da, güçlü Türkiye’nin yolunun üretimden geçtiği, özellikle de bazı ürünlerde kendimize yeterli hale gelmemiz gerekiyor. Bunun için nelerin yapılacağını tespit günümüz şartlarında zor değil. Ancak özellikle devlet kurumlarının israfı terk etmesi, tüm imkânlarımızı üretime yönlendirmemiz gerekiyor. Bu sağlanamadığı sürece, fert ve devlet planında borçlanma devam edecek, borçlanma devam ettiği sürece de ekonomide pembe tablolar çizmemiz gerçeklikten uzaklaşır. Öyle de oluyor. Çünkü yiğitlik borçta değil, kendimize yeterli hale gelmektedir. Ülke ve toplum olarak borç bataklığından kurtulduğumuz oranda yiğit oluruz, yoksa tüm imkânlarımızı borç faizlerini ödemeye ayırmak zorunda kalabiliriz.

QOSHE - Devlet de, Toplum da Borç Batağında - Abdülkadir Özkan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Devlet de, Toplum da Borç Batağında

4 5
26.01.2024

Son zamanlarda medyada yer alan toplumun büyük bir kesiminin borçla hayatını sürdürdüğüne dair haberlerin boyutu her geçen gün daha da büyüyor. İcra dairelerinde icra dosyalarının her geçen gün arttığı, dosya sayılarının milyonlarla ifade edildiği bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Toplumun borç batağına saplandığını anlatmakta kullanılan ikinci husus ise kredi kartlarının alarm verdiğidir. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kredi kartına yüklendiği haberleri, artık olağan hale geldi. Medyaya yansıyan son bir habere göre bireysel kredi kartı borçları 1,2 trilyon liraya ulaşmış. Bununla birlikte yüksek faizlerle ister istemez özellikle kredi kartı kullanımında ekonomi yönetiminin frene basmak zorunda kalacağı belirtiliyor. Hemen belirtelim ki insanımızın borçlanması sadece kredi kartları yoluyla olmuyor. Tüketici kredileri, taksitli satışlar ister istemez insanımızı borç batağına sürüklüyor. Vatandaş borçlanıyor da devlet bu borç batağından yakasını kurtarabilmiş mi? Bu soruya evet cevabı vermek maalesef mümkün değil. Kaldı ki, bankalarda milletten topladığı paraları ihtiyaç sahiplerine aktararak işlerini yürütüyor. Bunun yanında devlet de her ay iç ve dış piyasaya borçlanıyor. Söz gelimi ocak ayında Hazine 140 milyar TL daha........

© Milli Gazete


Get it on Google Play