Bölgemizde cinayetleri işleyenler ve onları eğitip bölgeye gönderenler belli. İşin bu boyutunun bilinmeyen yanı kalmadı. Kaldı ki, terör işbirlikçileri bunu gizlemeye de gerek duymuyorlar. Bu işin öncülüğünü ABD’nin yaptığını, bu ülkenin en yakın ortağı olarak meydanda İngiltere’nin göründüğü hususunda da hiçbir şüphe yok. Elbette ABD’nin Filistin’de işlenen cinayetlerde maşa olarak İsrail’i kullandığı; bir bakıma İsrail’in hedeflediği Büyük İsrail Projesinin hayata geçirilmesinde İsrail’in destekçilerinin başında ABD’nin bulunduğunun da artık bilinmeyen bir yanı kalmadı. Zaten yıllardan beri bölgemizde sürekli olarak çatışmaların devam ediyor olması, değişik adlar altında aynı kaynaklar tarafından eğitilip bölgeye gönderilen terör örgütleri ile bölge ülkelerinin mücadele halinde tutulmaları da işin bir başka boyutunu oluşturuyor. Kısacası, bölgemiz yıllardan beri bir çatışma alanı haline getirildi. Eğer, çatışmalarda istedikleri hedefe tam olarak ulaşmazlarsa devreye darbeler sokuluyor. Her darbenin ardından söz konusu ülkeler en az bir 10 yıl bellerini doğrultamıyorlar, darbeciler darbe yaptıkları ülkelerin zenginliklerini sömürmeyi sürdürüyor, o zenginliklerin esas sahibi ülkeler ise sürekli olarak küresel sermaye sahipleri tarafından sömürülüyorlar.
Sonuç olarak bölgemizde yaşanan olaylar dikkatli bir şekilde incelendiğinde teröristlerin Irak ya da Suriye’de eğitilerek gönderildiği ve söz konusu ülkeler sürekli olarak içlerinden çıkartılmış teröristlerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Böyle olunca da ister istemez bölgemiz bir tülü barışa ve huzura kavuşamıyor. Bu bakımdan terör örgütlerinin eğitimi konusunda tek bir ülkenin hedef gösterilmesi eksik bir değerlendirme olarak kalıyor. Söz gelimi bir gazetemizde, manşetten , “ABD PKK’yı Suriye’de eğitip saldırtıyor” başlığı altında verilen haber bir gerçeğin ifadesi olmakla birlikte aynı işin aynı ABD tarafından Irak’ta yapılıp teröristlerin Suriye’ye gönderilmesi de mümkün. Çünkü yazının başında dikkat çektiğim gibi bölgemizi karıştırmak ve sömürmek için ABD ve ortakları sadece bir tek ülkeyi kullanmıyorlar, zamana ve şartlara göre kullandıkları ülkeler değişiyor olmakla birlikte sömürgeci güçlerin ana hedefi değişmiyor.
ABD ve İsrail sadece teröristleri eğitmekle de kalmıyor, aynı zamanda ABD askerleri ile birlikte teröristlere tatbikat yaptırıyor, verdikleri eğitimin teröristler tarafından uygulanabilir hale gelip gelmediğini görmeye çalışılıyor. Kısacası, teröristleri sadece bir takım iç çatışmalarda kullanmakla yetinmiyor, bölge ülkelerine karşı kara gücü olarak kullanıyorlar. Bu tabir belki yadırganabilir ama böylece işgallerini, darbelerini daha ucuza getiriyor ve daha az can kaybı ile hallediyorlar. Kısacası ABD ve İsrail’in hedeflerine yürümelerinde kendi askerlerini cepheye sürmeleri gerekmiyor. Bu arada ABD ve ortakları birbirlerine destek için gerekirse bir üçüncü ülkeyi de vurmaktan geri kalmıyorlar. Bunun en son örneği bir gazetemizde, “İsrail için Yemen’i vurdular” başlığı altında yer alan haber olayı net bir şekilde gösteriyordu.
Bu arada ABD ve İsrail ikilisine destek vermek için ille de askeri müdahalede bulunmaya gerek kalmıyor. Söz gelimi İsrail’in uyguladığı son soykırım karşısında sadece sözlü açıklamalarla yetinip hiçbir ambargo uygulamıyor olmak da söz konusu desteğin bir başka boyutunu gösteriyor. Çünkü ülkemizden kalkan yük gemilerinin İsrail limanlarına gittiği haberleri önce yalanlandı. Ancak, ardından gittiği ancak çatışmalardan önceki yoğunlukta olmadığı belirtildi. Kısacası, sömürgeci güçler oluşturdukları ortaklık ve iş birliği ile birbirlerine destek veriyorlar. Olan milyonlarca mazluma oluyor. Sömürülen, katledilenler hep sivil halklara oluyor. Bu bakımdan bölgemizde çatışmaları yürüten ülkeler ve onların maşaları belli, ancak bunlara karşı neler yapılması gerektiği hususunda netlik yok. Bu da terör örgütlerinin destekçilerinin işini kolaylaştırıyor.
login
who are we?
contact us
qosheapp
Toi Staff
Gideon Levy
Belen Fernandez
Andrew Mitrovica
Mort Laitner
Nikkei Editorial
Rami G Khouri
Ali Fathollah-Nejad
visit website
