Yeni bir yıla daha adım attık. Gelen yılın İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum. Gerçi gelen her yeni yılın klasik yazısı vardır. Genellikle geçen yılın gözden geçirilmesine ağırlık verilir. Yeni yılla ilgili beklentiler hatırlatılır. Bu arada genellikle bir de toplumun damarlarına kadar işlemiş olan Batı taklitçiliğinin hayatımıza soktuğu birtakım alışkanlıklar da bazıları tarafından ısrarlı bir şekilde tekrarlanır. Tüm bunlar genellikle kültürümüzün parçası değil, taklitçiliğin hayatımıza soktuğu birtakım alışkanlıklardır. Bu bakımdan toplumun sorunları üzerinde fazlaca durulmaz. Bir bakıma çoğu zaman geçen yılın gözden geçirilmesi, kendi kendimizi değerlendirmek anlamına gelebilecek, geçmişe ve geleceğe dönük değerlendirmeleri arada toplumun geneline yönelik bir değerlendirme olarak dile getiriyor değilim. Ancak kendimizi ve çevremizi, bunun da ötesinde toplumun büyük bölümüne yayılmış ve yerleşmiş Batı taklitçiliğinin bir sonucu hayatımıza girmiş olduğu için ister istemez bu yönde toplumda bir ayrışma gündeme gelmiş bulunuyor. Ancak maksadım bu taklitçiliğimizi derinlemesine anlatmak değil. Hatta gereksiz yere günlük hayatımıza yansıtmanın da anlamı olmadığını düşünüyorum. Bu bakımdan hayatın normal seyri içinde ortaya çıkan birtakım davranış biçimlerinden çok hayatımızın günlük akışında sürekli olarak toplumu yoran ekonomik darboğaza bir atıfta bulunmak istiyorum. Özellikle de 20 yılı aşkın bir süredir iktidar koltuğunda oturanların uygulamaları sonucu toplumda ciddi bir yoksullaşma gündeme gelmiş bulunuyor. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan manzarayı, “Toplumu refahta birleştirmeyi beceremeyenler yoksullukta birleştiriyor” şeklinde ifade etmek yanlış olmayacaktır. Elbette toplumlarda yaşanan birtakım krizler, dengenin bozulmasına sebep olabilir. Buna rağmen toplumdaki sıkıntıların birinci dereceden sorumluları yıllardan beri yönetici koltuğunda oturanlardır. Ancak bizde yöneticiler kesinlikle kendilerini sorgulamıyor, toplumda yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılarda kendilerinin payı olduğunu görmek istemeyenler hiçbir sorumluk yüklenmeden başarısızlıklarını gizlemeyi beceriyorlar.

Hâlbuki hangi alanda olursa olsun, yönetici koltuğunda oturanlar, başında bulundukları kurumlarda ortaya çıkan yanlışlar ve gerilemelerden öncelikli olarak kendilerini sorgulamaları gerekir. Bu iktidar sahipleri hemen her sıkıntılı durumdan muhalefeti, dış güçleri suçlayarak kurtulacakları anlamına gelmiyor. Ancak sorumluluğu başkalarına ve özellikle de dış güçlere atma konusunda AK Parti iktidarının başarılı olduğunu, buna toplumun önemli bir kesimini inandırdıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Kısacası, yıllardan beri bu ülkede dar ve sabit gelirlilerin ana sorunu gelir dağılımındaki dengesizliktir. Bunun sonucu olarak toplumda çalışanlar ya açlık sınırı ya da yoksulluk sınırındaki bir gelire mahkûm edilmiş durumdalar. Söz gelimi bir hafta ara ile açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamları çalışanlar zamlı ilk maaşlarını almadan söz konusu açlık ve yoksulluk sınırının altında kalacak görünüyor. Çünkü yeni asgari ücretin çalışanların cebine girmesi için Ocak ayının sonuna gelinmesi gerekiyor. Yani ücretlerde yapılan ve yapılacak olan artışlar çalışanların cebine girmeden erimiş durumda. Böyle olunca da sanıyorum dar ve sabit gelirlilerin birinci dereceden sorunları ücretleridir. Bu arada emeklilerin, özellikle de işçi emeklilerinin durumunu hiç sormayın.

Sonuç olarak, hayatın akıp gittiği bir noktada birtakım algı operasyonları ile dar ve sabit gelirlilerin dikkatinin içinde bulundukları darboğazdan bir başka yöne çekiliyor olması, sorunların çözümü için bir şey söylemeye gerek kalmıyor. Ama durum böyle değil, çevremizdeki insanlarla yaptığımız sohbetlerde ciddi bir ekonomik darboğaz yaşadıkları net bir şekilde görülüyor. Bunun için yılbaşı kutlamak anlamında değil ama taklitçiliğin hayatlarına soktuğu yeni yıl söylemleri sebebiyle geçmiş yılın bir muhasebesini yapmak, gelecek yıla denk tahminleri değerlendirmek sanıyorum yararlı olacaktır. Bu duygularla 2024 yılının toplumumuza ve İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.

QOSHE - Zaman, Su Misali Akıp Gidiyor - Abdülkadir Özkan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zaman, Su Misali Akıp Gidiyor

10 0
01.01.2024

Yeni bir yıla daha adım attık. Gelen yılın İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum. Gerçi gelen her yeni yılın klasik yazısı vardır. Genellikle geçen yılın gözden geçirilmesine ağırlık verilir. Yeni yılla ilgili beklentiler hatırlatılır. Bu arada genellikle bir de toplumun damarlarına kadar işlemiş olan Batı taklitçiliğinin hayatımıza soktuğu birtakım alışkanlıklar da bazıları tarafından ısrarlı bir şekilde tekrarlanır. Tüm bunlar genellikle kültürümüzün parçası değil, taklitçiliğin hayatımıza soktuğu birtakım alışkanlıklardır. Bu bakımdan toplumun sorunları üzerinde fazlaca durulmaz. Bir bakıma çoğu zaman geçen yılın gözden geçirilmesi, kendi kendimizi değerlendirmek anlamına gelebilecek, geçmişe ve geleceğe dönük değerlendirmeleri arada toplumun geneline yönelik bir değerlendirme olarak dile getiriyor değilim. Ancak kendimizi ve çevremizi, bunun da ötesinde toplumun büyük bölümüne yayılmış ve yerleşmiş Batı taklitçiliğinin bir sonucu hayatımıza girmiş olduğu için ister istemez bu yönde toplumda bir ayrışma gündeme gelmiş bulunuyor. Ancak maksadım bu taklitçiliğimizi derinlemesine anlatmak değil. Hatta gereksiz yere günlük hayatımıza yansıtmanın da anlamı olmadığını düşünüyorum. Bu bakımdan hayatın normal seyri içinde ortaya çıkan birtakım davranış biçimlerinden çok hayatımızın günlük akışında sürekli olarak toplumu........

© Milli Gazete


Get it on Google Play