Karışık ve karmaşık bir dönemin içinde bulunuyoruz. Düşünceden çok siyasanın belirlediği bir ruh hâli ortama egemen. Neyin gerçek neyin gerçek olmadığının bir karmaşasıdır sözünü ettiğimiz. Kitlelerin gözü kara, gözü kapalı bağlandığı şu zamanda.

Filistin dramının korkunçluğunun, insan kıyımının, soy kırımının yaşandığı bir dünyada, gerçeklerin ters yüz olmasında şaşırtıcı bir durum yok. Filistin’deki zulmün alabildiğine yaygın ve etkili olduğunu gördükçe siyasal ortamların oluşturduğu hava bambaşka seyrediyor.

Kendilerini güçlü bilenlerin hiçbir güçlerinin olmadığı ya da rol gereği abartılı bir hava içinde oldukları gözlerden kaçmıyor.

Siyonizm büyük bir güç. Bağlı bulunduğu kurumlar, devletlerin gücü de ortada. Ne ki üzerinde durulması gereken, hareketleri başlatan öncüler, ortaya çıktıklarında bir tek kişidirler. Yola çıkarken yanlarında kimseler yoktur. Hakikat dünyasına adım attıkları andan itibaren bir hâle oluşur, yanlarında insanlar bulmaya başlarlar. Büyük dehaların ortaya koydukları çabalar zamanla etkisini gösterir. Önemli olan ilk adımın atılması ve hamlede bulunulmasıdır.

Zamana bırakılan kimi adımlar ya da girişimler olması gerekenin yapılması değil, sorumluluktan kaçmadır. Zalimlerin ve egemenlerin insafına bırakılan hiçbir tutumdan yarar sağlanamaz ve sonuç da alınamaz.

Kararsızlıklar zaten teslimiyet ile bir sonuca da vardıramaz. Kararlılık ve bilinçle atılan ilk adım ve ilk hamle sonuca götürür insanı.

Tabii insanları en çok da bağlayan geçmişleridir. Geçmişteki başarıları, kararlılıkları ya da tersi tutumları insanın geleceğini belirler. Yolculuğun nasıl seyredeceğinin göstergesi olur. İnsanların ayak bağları, gönül bağları da insanı etkisiz ve sınırlı kılar.

Dünyevi ve maddî hırs ve tutkular insan için en bağlayıcı davranışlardır.

Bir Müslüman’ın hayatındaki her adımı bilinç üzere olmak durumunda. Bunun bilincinde olanlar adımlarını temkinle atarlar. Söz ve davranışlarında dikkatlidirler.

Günümüzün en etkili alanlarından biri medyadır. Bu ister sosyal, ister basılı olsun fark etmiyor. Haberlerin, iletilenlerin doğruluğu veya değilliği önemli değildir. Bir haber yayılınca özüne, merkezine bakılmaksızın yayılıyor, kitleleri etkisi altına alıyor. Yalan, yanıltıcı ve aldatıcı haberler bir dalgaya dönüşüyor. Gerçek olup olmadığına bakılmaksızın onun üzerinde yargıda bulunuluyor.

İnsandan umut kesilmez. Sonuçta muhatap olunması gereken insandır. Ancak günümüzde insanın durumu genel anlamda iç açıcı değildir. Hakikate ulaşma çabası yok dense yeridir. Büyük bir kuşatmanın ve dalganın etkisi altındadır. İnsanın putlaştırıldığı bir dünyada her kesimin bir kurtarıcısı, bir putu olunca hakikatin önü kesilmiş olur. Çünkü onlar dünyayı salt kendilerinden bilirler. Kendileri seçeneksiz kimseledir, kendileri olmazsa bu dünya batacaktır duygusunu oluştururlar. Bu da dünya döngüsünün kendileri etrafında olması çabasıdır.

Küçük ruhlu ve özden uzak olan uluslarda insan putlar daha ağırlık kazanır. Çünkü onlar düşünceyi belirlemiş olanlardır, onlardan başka hiç kimse düşünce üretmeyecek algısı oluşturulur. Bu, insanın kendi kendisini putlaştırmasıdır.

İnsan putu ile adaletli oluş bir arada düşünülmez. Bağlı bulunduğu düşünce ne olursa olsun hiç fark etmiyor. Çünkü kendisinden başka bir gerçek yoktur. Varsa yoksa kendisidir. Gerek siyasada, gerek düşüncede veya düşünce ortamında abartılan bir put varsa bundan uzak durulmalıdır. Onlar hakikatin önünde birer kara perdedirler.

Hakikat ışığının olduğu bir dünya insanlığın kurtuluş alanı ve yoludur. Dünyamızın bugünü için buna ihtiyacı vardır. Geleceğin kurtuluşu sahih ve has insanlarla olur. Kendini putlaştıran ve tapındıranlarla değil. Efendimizin uyarısı önemlidir: “Sizi yüzünüze karşı övenlerin yüzlerine bir avuç toprak atın.”

QOSHE - Gerçekdışılığın Yaşandığı Bir Hayatta - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gerçekdışılığın Yaşandığı Bir Hayatta

10 1
10.01.2024

Karışık ve karmaşık bir dönemin içinde bulunuyoruz. Düşünceden çok siyasanın belirlediği bir ruh hâli ortama egemen. Neyin gerçek neyin gerçek olmadığının bir karmaşasıdır sözünü ettiğimiz. Kitlelerin gözü kara, gözü kapalı bağlandığı şu zamanda.

Filistin dramının korkunçluğunun, insan kıyımının, soy kırımının yaşandığı bir dünyada, gerçeklerin ters yüz olmasında şaşırtıcı bir durum yok. Filistin’deki zulmün alabildiğine yaygın ve etkili olduğunu gördükçe siyasal ortamların oluşturduğu hava bambaşka seyrediyor.

Kendilerini güçlü bilenlerin hiçbir güçlerinin olmadığı ya da rol gereği abartılı bir hava içinde oldukları gözlerden kaçmıyor.

Siyonizm büyük bir güç. Bağlı bulunduğu kurumlar, devletlerin gücü de ortada. Ne ki üzerinde durulması gereken, hareketleri başlatan öncüler, ortaya çıktıklarında bir tek kişidirler. Yola çıkarken yanlarında kimseler yoktur. Hakikat dünyasına adım attıkları andan itibaren bir hâle oluşur, yanlarında insanlar bulmaya başlarlar. Büyük dehaların ortaya koydukları çabalar zamanla etkisini gösterir. Önemli olan ilk adımın atılması ve hamlede bulunulmasıdır.

Zamana bırakılan kimi adımlar ya da girişimler olması gerekenin yapılması değil, sorumluluktan kaçmadır. Zalimlerin ve egemenlerin........

© Milli Gazete


Get it on Google Play