İnsanlığın kendisiyle yeniden bir kez daha sınandığı bir süreçteyiz. Yüreklerinde acı duyan, acı çeken ve çırpınanları bir kenarda tutuyoruz. Sorumuz ve önceliğimiz kendimize yani Müslümanlara. Müslümanların bir oruç ayında kendi nefislerini denetlerken, akıllarını ve kalplerini devre dışı tutuyorlar. Yani susmayı, ilgisiz görünmeyi, uzak durmayı, suya sabuna dokunmamayı yeğliyorlar. Duyarsızlıklarını ve ilgisizliklerini kimi şeylerle örtüyorlar. Sıradan, gelip geçici kimi durumlarla.

Çarkın acımasız gıcırtıları kulakları tırmalasa da dönüyor. İnsan kıyımı dört bir yanda sürüyor. Bu büyük olayın ve dramın gözlerden ırak tutulması için de türlü yollar deneniyor. Bu, hem bölgesel hem de küresel anlamda.

İnsanlığı uyandıracak ayaklandıracak Müslümanlar arasında bir bütünlük olmayınca başkalarından medet umuluyor. Öyle ki insanlık adına da kurtuluşu gene onlardan bekliyorlar. Oysa sesleri yükselen başkalarıyla birlikte olunursa bunun etkisinin daha çok olacağını bile düşünmüyorlar.

Kürsele köyün oyun kurucuları elbette ki dilediklerini yapacaklar, kanlı oyunlarını sürdürecekler. Fakat bu oyunun gidişatını bozacak, bozmaya çalışacak bir çaba olmayınca mazlumlar kendi hâllerine bırakılıyorlar.

İnsanlık adına başlatılan bir direniş ayaklanmasına katkı sağlayacak bırakın bütün insanlığı kendi dindaşlarını bile yanlarında görememenin ağır hüznünü yaşıyorlar.

Sosyal medya ve görsel medyada karşılıklı salvolarla bu ciddî sorunun farklı alanlara doğru yönlendirildiği bir gerçek. Türkiyelilerin bütün varlık yokluk sorunları yerel seçimler. Yanı başlarında süregelen büyük vahşet ile ne ilgilenmeye ne de kulak verip gözlerini oralara yönlendirmeye zamanları var. Seçimlerin sonuçlanmasına birkaç gün kaldı. Sonrasını bekleme gibi bir heyecanımız yok. Biliyoruz ki sonuç başladığı gibi sürecek. Aslında olayın gerçeğiyle ilgilenmemek için seçimler de bir bahane. Olanca enerjilerini oraya yönlendirenler kimi gerçekler ortaya çıkınca da durumu perdelemek için türlü yolları deniyorlar.

İçeride bitip tükenmeyen ezeli düşmanların savaşları, çekişmeleri ve didişmeleri var. Geçmiş üzerindeki sıradan hesaplar günün değişmez konusu oluyor.

Muhafazakâr Müslümanlar elde ettikleri kazanımlarını korumanın telâşında. Bu kazanımlar manevi kimi simgelerle örtülmeye çabalanmakta. Olmuş bitmiş olayların durumların bir daha geri gelmeyeceği ortadayken ve belli iken.

Ne ki bütün bu olup bitenler karşılıklı salvolarla hareketlenirken insanlığın büyük ve kanayan yarası üzerinde kimse düşünmeye zaman bulamıyor. Zaman buluyor da işine gelmiyor. Çünkü onların incelikli işleri var.

Seçim bitecek ve yeni bir süreç başlayacak. Yengiler ve yenilgilerin getireceği psikolojik durumların oluşmasıyla da bir süre daha geçecek. Hakikat diye bilinen o acılı durumlar nasıl ve ne zaman tartışılacak. İş işten geçtikten sonra mı?

Zora talip olmak, dilemek bir irade işidir, sorumluluk gerektirir. Önemli olan her türlü risk ve zorluklar göze alınarak atılacak adımlardır.

Tarihin hakikati hiçbir zaman örtülemez. Günü ve zamanı gelince sorumlular hem kendileriyle hem de tarihle yüzleştiklerinde yüzlerinin karası o zaman belirince iş işten geçmeyecek, sorumluluktan kurtulamayacaklar. Hesap günü çok ağırdır. İnanan insanlar için hesap günü en ağır yargı günüdür. Pişmanlıkların artık bir yararı olmayacak.

Gücümüz yettiğince asıl silahımız olan yazma, söyleme ve çırpınma eyleminden asla vazgeçmeyeceğiz. Dünyevi kaygılar umurumuzda bile değil. Sözümüz dinlenmiyor, söylediklerimiz karşılık bulmuyor diye bir kaygımız yok. Biz biliriz ki sahih ve samimi her eylemin bir gün bir karşılığı olacak. Tarih karşısında sorumluluğumuzu yerine getirdiğimiz için en azından toprağa başımızı rahat koyarız.

QOSHE - Gündemimiz İnsanlık ve Filistin - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gündemimiz İnsanlık ve Filistin

11 7
29.03.2024

İnsanlığın kendisiyle yeniden bir kez daha sınandığı bir süreçteyiz. Yüreklerinde acı duyan, acı çeken ve çırpınanları bir kenarda tutuyoruz. Sorumuz ve önceliğimiz kendimize yani Müslümanlara. Müslümanların bir oruç ayında kendi nefislerini denetlerken, akıllarını ve kalplerini devre dışı tutuyorlar. Yani susmayı, ilgisiz görünmeyi, uzak durmayı, suya sabuna dokunmamayı yeğliyorlar. Duyarsızlıklarını ve ilgisizliklerini kimi şeylerle örtüyorlar. Sıradan, gelip geçici kimi durumlarla.

Çarkın acımasız gıcırtıları kulakları tırmalasa da dönüyor. İnsan kıyımı dört bir yanda sürüyor. Bu büyük olayın ve dramın gözlerden ırak tutulması için de türlü yollar deneniyor. Bu, hem bölgesel hem de küresel anlamda.

İnsanlığı uyandıracak ayaklandıracak Müslümanlar arasında bir bütünlük olmayınca başkalarından medet umuluyor. Öyle ki insanlık adına da kurtuluşu gene onlardan bekliyorlar. Oysa sesleri yükselen başkalarıyla birlikte olunursa bunun etkisinin daha çok olacağını bile düşünmüyorlar.

Kürsele köyün oyun kurucuları elbette ki dilediklerini yapacaklar, kanlı oyunlarını sürdürecekler. Fakat bu oyunun gidişatını bozacak, bozmaya çalışacak bir çaba olmayınca mazlumlar kendi hâllerine bırakılıyorlar.

İnsanlık adına........

© Milli Gazete


Get it on Google Play