İnsanın sınanması, ancak kendisiyle olabilir. İnsanı tanımak, insanlığının nasıl olduğunu bilmek için belirli zamanların, dönemlerin, kültür ve düşüncelerin bilinmesi gerekir. Krizler ve büyük felâket zamanlarında kendilerini daha çok belli ederler.

Savaşların nedenleri, gerekçeleri de durumları belirler. Batı ile İslam düşüncelerinin, medeniyetlerinin tarihi seyri içinde de değerlendirilmeli. İşgaller sonrasındaki durumlara bakıldığında her şey daha iyi anlaşılır. Müslümanların fethettiği, yönettiği toprakların ellerinden çıktıktan sonra nasıl bir hâle dönüştükleri görülmeli.

Sömürge zihniyeti, adı üzerinde sömürü. Yani bir milletin kurtuluşu, refaha kavuşması, insani sorumluluk gerektirir. Bir yer elde edilirken insanlığın geleceği karartırılmadan, haklarını koruması en doğal hakkı. Bu bağlamda Müslümanların yeryüzündeki tutumu, karanlık ruhlara bulanmadan en doğal hâliyle ise eğer, insanlığa huzur getirir. Sömürge ve işgaller ise insanlığın emeği, hakları sonuna kadar sömürülür. Bundan yararlanabilmesi için de öylesine yaşamasına izin verilir. Dünyanın her yerine yetişilemeyeceğinden, en ağır işleri yapamayacağına göre kendilerine köleler gerekir.

Değişen zamanlarda insanların köleliğe alışmasının ve kanıksamasının türlü yolları vardır. Bunların başında onlara sunulan bir hayat anlayışıdır. O için de modern köleler olmasının sağlanmasıdır. Çile çekmeyen, emek vermeyen, insanlık için bir çaba içinde olmayanların kölelik ruhuyla bağlılıkları onlar için bulunmaz bir imkândır. Bir yandan köle olma sorumluluklarını yerine getirecekler bir yandan da tüketecekler.

Fakat asıl üzerinde durulması gereken, şu son vahşi işgalde bırakın köle gibi yaşatmayı sömürmeyi insanlığın en acı sonu vahşice soyunu kurutmayı, yok etmeyi temel amaç olarak görüyorlar ve sürdürüyorlar. Asıl oyunu oynayan ve onlara eşlik eden Batı ruhu bir bütündür. Bir kesim insancıl gibi davranırken, olanı biteni görmezden gelirken, bir diğer kesim açıkça ve doğrudan destek vermektedir.

Asıl önemli olan İslâm inanç ve düşüncesinin insanlığa kazandırdıklarıdır. İnsanlığın kurtuluşu özgürlüğüdür. Özgürlük her insanın doğal hakkıdır. Vahşi Batı ruhunu, yaklaşık şu kırk yıl içinde asıl yüzünü bir sinema filmindeki gösterime benzetebiliriz. Bu karanlık ve vahşi milletin ruhun insanî hiçbir değeri yoktur. Mazlum insanların en zor zamanlarında bile soluk aldırmadan vahşice öldürür ve ölümlerine de göz yumar.

Müslümanların değerli dönemleri ve zamanları var. Ramazan aynı bunların başında gelir. Hayatın belli bir disiplini içinde hem ibadet eder hem de yaşar. Hiçbir varlığı incitmez. Çünkü inancı gereği dikkat ve duyarlığıyla daha özenli olur. Duyarlığın en ince hâlini yaşadığından insanın ve yaratılmış olanların değeri nedir onu bilfiil yaşarken bu daha dikkat gerektirir.

Irak işgalinde vahşi sömürgeci Amerika; ramazan, oruç ve Müslümanlar için kutlu geceler demeden gece gündüz insanların başına bomba yağdırmıştır. Bunu özellikle dönem dönem sürdürmüştür. Kendileri kimi tutumlarıyla bunları unutur ve unutturabilirler ama tarih asla bunu ne unutur, ne de unutturur. Yaptıklarının tamamı kimi vicdanlarda yer eder. Zaten insanlık için en anlamlı ve kalıcı olan insanlığın vicdanıdır. Bu vicdan sahiplerinin çığlıkları, duruşları zaman aynasının gerçeğinde asılı dururlar ve asla yok edilemezler. Bu vicdanların yansıma yeri ve zamanı geldiğinde kendini gösterir ve belli eder. Hiçbir şey Hakikat’in vicdanında silinmez.

Zamanlar gelir geçer, dönemler değişir. İnsanlığın hayrına ve iyiliğine olanlar kalıcı olarak izini bırakır, etkisini sürdürür.

Sürekli şunu deriz, Müslümanlar kendi inanç ve düşüncelerine sadık, bağlı olanlar insanlık aynasında gerçek yerini alsalar çok şey değişir. Kölelik ruhunu kabullenmeleri, teslim oluşları ve duyarsızlaşmaları asıl sorunlarıdır. Bunun üstesinden gelebilmeleri, medeniyetlerinin özünü oluşturan hakikat bilincine ermeleriyle olur.

QOSHE - İnançta insanlık farkı - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnançta insanlık farkı

4 12
18.03.2024

İnsanın sınanması, ancak kendisiyle olabilir. İnsanı tanımak, insanlığının nasıl olduğunu bilmek için belirli zamanların, dönemlerin, kültür ve düşüncelerin bilinmesi gerekir. Krizler ve büyük felâket zamanlarında kendilerini daha çok belli ederler.

Savaşların nedenleri, gerekçeleri de durumları belirler. Batı ile İslam düşüncelerinin, medeniyetlerinin tarihi seyri içinde de değerlendirilmeli. İşgaller sonrasındaki durumlara bakıldığında her şey daha iyi anlaşılır. Müslümanların fethettiği, yönettiği toprakların ellerinden çıktıktan sonra nasıl bir hâle dönüştükleri görülmeli.

Sömürge zihniyeti, adı üzerinde sömürü. Yani bir milletin kurtuluşu, refaha kavuşması, insani sorumluluk gerektirir. Bir yer elde edilirken insanlığın geleceği karartırılmadan, haklarını koruması en doğal hakkı. Bu bağlamda Müslümanların yeryüzündeki tutumu, karanlık ruhlara bulanmadan en doğal hâliyle ise eğer, insanlığa huzur getirir. Sömürge ve işgaller ise insanlığın emeği, hakları sonuna kadar sömürülür. Bundan yararlanabilmesi için de öylesine yaşamasına izin verilir. Dünyanın her yerine yetişilemeyeceğinden, en ağır işleri yapamayacağına göre kendilerine köleler gerekir.

Değişen zamanlarda insanların köleliğe alışmasının ve kanıksamasının türlü yolları vardır. Bunların başında onlara sunulan........

© Milli Gazete


Get it on Google Play