Tevazu ile kibir zıtlığı:

Tevazu: Alçakgönüllülük, kibirsizlik. Kibir: Büyüklenme. Bu kavramları ele alışımızın nedeni, Müslümanların ana eksenlerinden uzaklaşışını, giderek Peygamber ahlâkının özümsenmeyişinin oluşunu anlatmak içindir. Peygamber ahlâkı en öncelenmesi gerekendir. Çünkü o kutlu insan özelliği olana ahlâki donanımıdır. Vahiy gelmeden önce de insanlar arasında örnek bir insandır, dahası bir kuldur.

Kul vurgusunun üzerinde ısrarla duruyoruz. Çünkü her insan bir kuldur, yaratılmış bir varlıktır. İnsanı yüce kılan, belli bir yere getiren öncelikle ahlâkıdır. Ahlâk ise tevazu ile bir bütündür.

Peygamberi örnek alan insan bütün davranışlarını kendine uyarlama çabasında olur. Gerilimler zamanındaki durumlarda, savaş sonrasında kazanılan başarılarda da kişiliğinde bir gevşeme olmaz. İnsan, başlangıcında ne ise, daha olgunlaşarak yaş alır. Giderek daha oturur.

Mekke’nin fethi sırasında, şehir teslim alındığında, insanlar kuşkulu ve korku içinde iken, Peygambere en azılı bir düşman olan Hind, huzuruna geldiğinde çatır çatır sorguluyor ve hesap soruyor. Peygamberin ona karşı olan tutumu, bir üstünlük duygusuyla değil, insanî bir yaklaşımın nasıl olması gerektiğini gösterir. O da teslim olur.

Bir diğer örnek ise Hazreti Ebubekir, yaşlı ve âmâ olan babasını Peygamberin yanına getirdiğinde üzülür. Keşke getirmeseydin de biz onun yanına gitseydik der. Peygamberi ve arkadaşlarını büyük zulümler yaparak, işkence ederek kovan Mekke halkının tedirginliği giderilmiş olur.

Bugünün Müslümanlarının sorunu çok farklı boyutlarda. Düşmanlık ve kin duygularını karşıtlarına göre oluşturuyorlar. Geçmiş zamanda sağ-sol çatışmalarının olduğunda çok keskin ve ölümcül olan sloganlar çınlıyordu, sokaklarda, bulvarlarda. “Kana kan intikam intikam!..” deniyordu. O kanlı sürecin ne ocaklar söndürdüğü, nelere mal olduğu ortada. O keskin ayrışmaların etkisi bugün de sürüyor. Batı’nın ideolojik ayrışmalarının bir sonucu olan sağ ve sol bölünmelerinin kavgaları, savaş ve çatışmaları bugün de sürdürülmek isteniyor. Bu yapı, kendi düşmanlarını ve hasımlarını yaptırıyor ve çatıştırıyor. Kendileri açısından zararlı bir konuma gelindiğinde elleriyle onları ortadan kaldırıyor.

Buna çarpıcı bir örnek verilecekse Nâzım Hikmet ile Sabahattin Ali gösterilebilir. Onların sürgünleri veya Sabahattin Ali’nin ölümü CHP dönemindedir. Bugün kendilerini sol diye tanımlayan aynı siyasal düşünceyi benimseyenlerin birer kahramanıdırlar. İdeolojik bir tanımlama. Bu bağlamda bakılınca sol diye tanımlanan kesimin bugün için işçi ve emekçi diye tanımlanacak bir yanı yoktur. Bugünün kavgası da bunlar değildir. Bir yapının bugünkü görünümüyle bir yanıdır.

Diğer yandan sağ diye tanımlanan ve kendilerini öyle görenlerin sağcılığı da çok karışık ve karmaşıktır. Batıcı, liberal, muhafazakâr, ırkçı, milliyetçi, kısmen dindar, görünüm olarak tamamen öyle. Üzerinde sıklıkla durduğumuz muhafazakâr modern ve Batıcı Müslümanların görünümleri şaşırtıcıdır. Peygamber ahlâk ve tevazuu mu, üstlenilen rol gereği aşırı kibirlenme ve böbürlenme mi? Saltanat kurmak, burjuva hayatını yaşamak, mağdur ve mazlum insanları oyalamak. Tam anlamıyla kapitalist bir yaşama biçimi ve onun göstergesi.

Sevgili Efendimiz kızının evine giderken pencerede süslü perdeler görünce geri dönüyor. Torunlarının boyunlarında kimi nesneleri görünce yüzü düşüyor. Bu düzlemden bakınca İslâm adına sadece mevcut sistemin tahkimini yapanlar ile Efendimizin hayatını karşılaştıracak değiliz. Çünkü zaten tercih ve dava o değildir. Bu, çok da yanıltıcıdır.

Saltanat uğruna, elde edilen güçlerle insanları tahakküm altına almak, giderek doyumsuzlaşanların kimi nasıl temsil ettikleridir. Onların gönüllerini yapacak bir davranışta bulunmadan uzaklaştırmak ise ancak günümüz sistemlerinin bir göstergesidir.

QOSHE - Müslüman’ın İzzeti - II - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Müslüman’ın İzzeti - II

17 1
05.04.2024

Tevazu ile kibir zıtlığı:

Tevazu: Alçakgönüllülük, kibirsizlik. Kibir: Büyüklenme. Bu kavramları ele alışımızın nedeni, Müslümanların ana eksenlerinden uzaklaşışını, giderek Peygamber ahlâkının özümsenmeyişinin oluşunu anlatmak içindir. Peygamber ahlâkı en öncelenmesi gerekendir. Çünkü o kutlu insan özelliği olana ahlâki donanımıdır. Vahiy gelmeden önce de insanlar arasında örnek bir insandır, dahası bir kuldur.

Kul vurgusunun üzerinde ısrarla duruyoruz. Çünkü her insan bir kuldur, yaratılmış bir varlıktır. İnsanı yüce kılan, belli bir yere getiren öncelikle ahlâkıdır. Ahlâk ise tevazu ile bir bütündür.

Peygamberi örnek alan insan bütün davranışlarını kendine uyarlama çabasında olur. Gerilimler zamanındaki durumlarda, savaş sonrasında kazanılan başarılarda da kişiliğinde bir gevşeme olmaz. İnsan, başlangıcında ne ise, daha olgunlaşarak yaş alır. Giderek daha oturur.

Mekke’nin fethi sırasında, şehir teslim alındığında, insanlar kuşkulu ve korku içinde iken, Peygambere en azılı bir düşman olan Hind, huzuruna geldiğinde çatır çatır sorguluyor ve hesap soruyor. Peygamberin ona karşı olan tutumu, bir üstünlük duygusuyla değil, insanî bir yaklaşımın nasıl olması gerektiğini gösterir. O da teslim olur.

Bir diğer örnek ise Hazreti........

© Milli Gazete


Get it on Google Play