Adalet

Bir milletin gücü, güçlü görünümü adaletin tecellisiyle belli olur. Adalet insanlığın ortak gereksinimi ve hatta zorunluluğu. İnsanlık tarihi boyunca adaletsizliğin olduğu durumlarda zarar görenler ve mağdur olanlar acı ve çile içinde olurlar. Bunun çeşitli nedenleri var. Krallar, yönetenler, hatta toplumlar salt çıkarlarını sürdürme adına haksız yere diğerlerinin haklarını gasp ediyorlar.

İnsanlığın temel sorunudur bugün de. Bunu salt zalim yöneticiler değil devletlerin bir bakışını yansıtıyor. Adaleti sadece bir ülkenin insanları arasındaki ilişikler bağlamında düşünmemek gerekiyor. Her ne kadar yönetenler insanlar ise de kimi egemen devletlerin, bir tarzı da olabiliyor. Günümüzden örnek verilecekse Batı ülkelerinin büyük bölümünün Filistin olayındaki tutumu olarak da görülebilir.

Diğer yandan yöneticilerin halkı üzerindeki tutumları da aynı bağlamda değerlendirilebilir.

Öncelikle Müslüman toplumlardaki yönetenlerin, güçlü olanların, alt katmanda bulunanları bizi daha çok ilgilendiriyor. Müslüman olup İslâm adına yapılan zulümlerin insanları nasıl dinden uzaklaştırdığını, nasıl soğuttuğunu ve nefret oluşturduğunu görmekteyiz. Gerekçeler ne olursa olsun kendilerinin hasmı bile olsa adalet ve hakkaniyetten kaçınılmaması gerekir. En temel sorunlar ırkların üstünlüğü, mezhep ve cemaatlerin bulundukları konumları, siyasal ayrışmaların durumu gibi birçok neden üzerinde durulabilir. Müslümanları temsil durumunda olanların sorumluluğu çok daha ağırdır. Onlar sadece kendilerini değil bir medeniyeti de temsil ediyorlar. Müslümanlar başta Sevgili Efendimizi hak ve adalet anlayışını, halifelerden de Hazreti Ömer’i örnek alırlar, öyle düşünürler.

Allah Elçisi Sevgili Efendimiz, Hazreti Ömer için “kalbine ve diline Hak yerleşmiştir” tanımlamasında bulunur. Biz de bugünkü yazımızda, Hazret’i Ömer’in halifeliği sırasında davalı olduğu bir olaydaki yargılanmasını örnek vereceğiz.

[Hz. Ömer ile Übey arasında bir hurmalığın bir bölümü üzerinde anlaşmazlık çıktı, çekiştiler. Aralarındaki sorunu gideremediler. Gerilim tırmandı. Übey haklı olarak Hz. Ömer’in devlet başkanı olması nedeniyle, sanki kendisine bir güç sağladığını düşünüyordu. Onunla bu sorunu çözemeyeceği kanaatindeydi.

“Übey, “Ey Ömer sultanlığına mı güveniyorsun?” diyerek ağladı.

Ömer buna üzüldü. Öteden beri süregelen bir yöntem vardı, buna başvurmaktan başka bir çare yoktu: “Bu sorunun çözülmesi için sen birini hakem seç” dedi Hz. Ömer. Aralarında Sâbit oğlu Zeyd adı üzerinde anlaştılar, onun yanına vardılar. O zaman bu gibi konularda hakem seçilen kişinin evine gidilirdi.

Hz. Ömer, “Aramızda anlaşamadığımız bir sorun var, karar vermen için sana geldik” dedi.

Zeyd’in yanına vardıklarında, o, bir şiltenin üzerinde oturuyordu, Zeyd yana çekildi, Halife Ömer’i oraya davet etti.

Hz. Ömer, “Bu, kararındaki ilk zulümdür... Ben hasmımın yanında oturacağım” dedi. Zeyd’in karşısında yan yana oturdular. Übey şikâyetini öne sürdü, Hz. Ömer ise bunu inkâr etti. İslâm mahkemesinde ileri sürülen dava, inkâr edildiğinde kişiye yemin ettirilirdi. Zeyd için durum hassastı. Halifeye yemin ettirmek istemiyordu.

“Müminlerin emirini yeminden dolayı bağışla, ben bu teklifi, ondan başkası için yapmış değilim” dedi Zeyd.

Hz. Ömer, onu dinlemedi, yemin etti. Ardından da, “Zeyd’in yanında, Ömer ile herhangi bir Müslüman eşit olmadıkça; o, hiç kimsenin davasına bakmayacaktır” diye de ayrıca yemin etti.” [Sevgili’nin Hak Dilli Arkadaşı Hz. Ömer kitabımdan]

QOSHE - Müslüman’ın izzeti III - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Müslüman’ın izzeti III

15 14
08.04.2024

Adalet

Bir milletin gücü, güçlü görünümü adaletin tecellisiyle belli olur. Adalet insanlığın ortak gereksinimi ve hatta zorunluluğu. İnsanlık tarihi boyunca adaletsizliğin olduğu durumlarda zarar görenler ve mağdur olanlar acı ve çile içinde olurlar. Bunun çeşitli nedenleri var. Krallar, yönetenler, hatta toplumlar salt çıkarlarını sürdürme adına haksız yere diğerlerinin haklarını gasp ediyorlar.

İnsanlığın temel sorunudur bugün de. Bunu salt zalim yöneticiler değil devletlerin bir bakışını yansıtıyor. Adaleti sadece bir ülkenin insanları arasındaki ilişikler bağlamında düşünmemek gerekiyor. Her ne kadar yönetenler insanlar ise de kimi egemen devletlerin, bir tarzı da olabiliyor. Günümüzden örnek verilecekse Batı ülkelerinin büyük bölümünün Filistin olayındaki tutumu olarak da görülebilir.

Diğer yandan yöneticilerin halkı üzerindeki tutumları da aynı bağlamda değerlendirilebilir.

Öncelikle Müslüman toplumlardaki yönetenlerin, güçlü olanların, alt katmanda bulunanları bizi daha çok ilgilendiriyor. Müslüman olup İslâm adına yapılan zulümlerin insanları nasıl dinden uzaklaştırdığını, nasıl soğuttuğunu ve nefret oluşturduğunu görmekteyiz.........

© Milli Gazete


Get it on Google Play