İnsanlığın içinde bulunduğu durum iradî olmaktan çok reklâm ve yönlendirmelerle oluyor. Bu durumda insanın tercihleri âdeta belli merkezlerden oluyor. Bir yerde bir düğmeye basılıyor gibi, ardından da o dalganın etkisiyle yayılım gösteriyor.

İnanç ve düşüncenin iç içe oluşu insana özgürlük alanı açabileceği gibi, körü körüne bağlanışlara da neden olabilir.

Düşünme yetisi, inan yetisini güçlendirir. İnsana özgürlük alanı seçer. Belli merkezlerden daha çok emperyal ve sömürgecilerin kurguladıkları bir dünyayı kastediyoruz. Bugün için böyle ne yazık ki.

Yaşanmakta olanların gösterdiği durum insanın artık kendi iradesi, ahlâk ve vicdanı sorgulanabilecek bir durumda. İnsanlar öldürülüyor. Silahsız, savunmasız, elleri kolları bağlı, bir lokma rızık için çaresiz bekleyişte olan mazlumların durumu ortada.

Bunlar neyle ve nasıl izah edilebilir? Dünya kamuoyunun, yönetenlerinin bu gayri vicdanî, gayri ahlâkî durumu neyle ve nasıl tanımlanabilir, anlatılabilir? Burada ahlâklı insanlar mı, vicdanlılar mı aranır? Var mıdır böyle bir şey?

Dört bir yandan etrafı çevrilmiş, kuşatılmış, çıkış yolları kapatılmış mazlum bir halkın çaresizlikleri bilindiği, görüldüğü hâlde içleri sızlamayan, acı çekmeyenler için insanlık ve dünya nasıl bir şeydir? Bu nasıl bir dünyadır?

Bu mazlumların durumu görenlerin tepkisizliği, sessizliği nasıl izah edilebilir? Bunlar hangi insanî konum ve vicdana sahiptirler? Onların ahlâkını belirleyen nedir? Ahlâksızlıklara eşlik eden sessizlerin ahlâkı nasıl bir ahlâktır?

Bunu belli alanlara sıkıştırmak ne kadar doğrudur? İnsanlığın genel durumu bir bütün olarak ele alınmadıkça sorunların ve soruların üstesinden gelinemez.

İnsanlığı bu denli saran, içine alan bu karanlık ruh dünyasının giderilmesi için ne yapılabilir? Filistin’de Gazze halkının böylesi bir durumu yaşaması mı gerekir? Bir başka deyişle ille de kendi başlarına böyle bir felâketin gelmesi mi beklenir?

Bir yıl önce ağır bir deprem yaşandı, büyük bir yıkım oldu, bu insanlığın yeni bir deneyimiydi. Tedbir ve dikkat için yeni bir başlangıç olması gerekirdi. Şimdi yeni ve farklı süreç yaşanıyor. Tarihin her dönemlerinde zalimler ve mazlumlar vardır. Bu dönem daha önce de belirttiğimiz gibi bilinirlik açısından farklıdır. Dünya insanlığının tanığı olduğu bu olayda tepkisizliği ya da belli kesimlerin acı çekmesi neyle ve nasıl izah edilebilir?

O zaman şöyle bir soruyu sormanın da zamanıdır. Ahlâk ve vicdanı belirleyen öz ve ruh nedir? Bu nasıl bir vicdandır ki, insanlığın ölümü olan bu korkunç vahşet ile tepkisiz kalınabiliyor? Bu nasıl bir vicdandır ki bu korkunç durumu bir ahlâk olarak kabullenebiliyor. Ahlâk denilen olgu, vicdan denilen maneviliği belirleyen nedir?

Sömürgecilerin ve emperyallerin zulmüne ortak olma mıdır? Irkçılığın tuzağına düşüp insanlığın kıyımına sebep olma mıdır bu ahlâk ve vicdan?

İradesizliğin, başkalarına göre bir irade göstermenin insanî olan yanı nedir?

Sorularla dolu geçen bu süreci sorusuz ve sorunsuz nasıl izah edebilir ve anlatabiliriz? Sorulara sorularla karşılık vermenin anlamsızlığı da ortada. Çünkü insanlık adına düşünme sorumluluğunun getirdiği bir süreçteyiz ne yazık ki.

İşin tuhafı İslâm düşünce ve inancı içinde olanların, öyle olduğunu sananların vicdanı ve ahlâkı da sorgulanabilir bir durum. Onları yönlendiren hangi ahlâk ve vicdandır sorusu da akla gelir ister istemez. İnsan olma bilincini yitirenler için ideolojiler ve kişilere bağlanmalar ve putlar edinmelerle özünden uzaklaşır. Bunu belirleyen iradenin hangi ahlâk ve vicdana sahip olduğu düşünülebilir?

Hakikat medeniyetinin ruhunu ve özünü taşıyanlar ve yaşayanlar var olursa bu olumlu hâl bir dalga ile insanlığı sararsa, etkilerse insanlığın çıkış yolu sağlanabilir.

QOSHE - Vicdan ve ahlâk - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vicdan ve ahlâk

11 1
04.03.2024

İnsanlığın içinde bulunduğu durum iradî olmaktan çok reklâm ve yönlendirmelerle oluyor. Bu durumda insanın tercihleri âdeta belli merkezlerden oluyor. Bir yerde bir düğmeye basılıyor gibi, ardından da o dalganın etkisiyle yayılım gösteriyor.

İnanç ve düşüncenin iç içe oluşu insana özgürlük alanı açabileceği gibi, körü körüne bağlanışlara da neden olabilir.

Düşünme yetisi, inan yetisini güçlendirir. İnsana özgürlük alanı seçer. Belli merkezlerden daha çok emperyal ve sömürgecilerin kurguladıkları bir dünyayı kastediyoruz. Bugün için böyle ne yazık ki.

Yaşanmakta olanların gösterdiği durum insanın artık kendi iradesi, ahlâk ve vicdanı sorgulanabilecek bir durumda. İnsanlar öldürülüyor. Silahsız, savunmasız, elleri kolları bağlı, bir lokma rızık için çaresiz bekleyişte olan mazlumların durumu ortada.

Bunlar neyle ve nasıl izah edilebilir? Dünya kamuoyunun, yönetenlerinin bu gayri vicdanî, gayri ahlâkî durumu neyle ve nasıl tanımlanabilir, anlatılabilir? Burada ahlâklı insanlar mı, vicdanlılar mı aranır? Var mıdır böyle bir şey?

Dört bir yandan etrafı çevrilmiş, kuşatılmış, çıkış yolları kapatılmış mazlum bir halkın çaresizlikleri bilindiği, görüldüğü hâlde içleri sızlamayan, acı çekmeyenler için insanlık........

© Milli Gazete


Get it on Google Play