Olaylar çok hızlı gelişiyor. Bu, baş döndürücü bir durum. İnsanlar böylesi zamanlarda düşünmeye, olayların ve durumların nedenlerini, kökenlerini bilemeden günün içinde yaşananlara göre davranıyor. O zaman da işin içinden çıkılamıyor.

Filistin’de yaşanan son durum, anlık bir olay değil. Uzun yılların, hazırlıklarıyla varılan bir sonuç. Bu, henüz sonlanmış değildir. Çünkü Siyonizm’in sınırları ve ufku belli değildir. Her ne kadar Nil’den Fırat’a kadar olan alan hedefte ise de bu, bununla da sınırlı değildir. Bu idea onların sonsuza kadar sürecek olan düşünüşüdür.

Böyle olunca hiçbir meşruiyetin geçerliliği yoktur. İnsan, doğa sadece bir mücadele alanıdır. Filistin’deki Gazze olayı bu duygunun sınırsızlığını, insafsızlığını ve vahşetini gösteriyor. Orada Yahudi ırkı dışında hiçbiri bir değer ifade etmiyor. Firavun’i bir anlayışla, henüz doğmamış çocuklar bile onlar için gelecekte tehlike oluşturuyor. Doğmaması gerekir. Hazreti Musa’nın annesi, çocuğunu bu katliamdan kurtarmak için bir seleye koyarak nehrin sularına emanet ediyor. Sular onu Firavun’un sarayının önüne kadar getiriyor. Orada saraya getiriliyor. Allah, onu orada onların ellerinde koruma altına alıyor, büyüyor ve Firavun’a karşı bir Allah elçisi olarak insanlığa sunuluyor.

Bu kader’in insanlara ne zaman nerede kapılar aralayacağı bilinmez. İnsanın içindeki acılar, direniş ruhu yeniden insanlık için bir çıkış yolu mutlaka bulunur. Sahih ve halis duruşlar insanlık için mutlaka bir yerde bir ışığın doğacağının habercisi olur.

Tarihin hemen her döneminde kimi zaman sisler, bulutlar, karanlıklar abanabilir. Ama bu, sürekli ve kalıcı değildir. Yeter ki gözü ve gönlü Hakikat’e dönük olsun.

Zamanın hızlı akışında insanlığın üzerine abanan bu korkunçluğun kalıcı olmayacağını, olamayacağını biliriz. İnsanın acıları ve ruhunun dinginliği yeniden insan hakikatinin Hakikat’e ereceğini gösterir. Gönlü ve ruhu kirlenmemiş olanların ufku açıktır. Bu, sadece bir insan teki için değil insanlığın geneli için açıktır.

Filistin olayı yeryüzünde, dolaylı insanların Hakikat’e yönelimini sağlar. Şer gibi görünen bu büyük vahşetin insanlarda uyandırdığı etkinin gücü ortada.

Elbette şer ve karanlık güçler planlarını, yapacaklarını dar bir zaman içinde değil de uzun zaman içinde gerçekleştiriyorlar. Sabırlı davranıyorlar ve asla aceleye getirmiyorlar. Amaçlarına ulaşabilmek için birkaç kuşağın geçmesi bile göze alınabiliyor. Yoksa olay istenildiği gibi sonuçlanamayabilir.

1967’de Yahudilerin yapmış olduğu, geniş çaplı saldırı ve işgali bir başına yapmadılar. Sömürgeci güçlerin desteğiyle bunu gerçekleştirdiler. Bunu yaparken sıkı bir hazırlık yapmışlardı. Burada Moşe Dayan’ın şu açıklaması oldukça açıklayıcı: “son yüzyıl boyunca halkımız, gitgide artan sayıda Yahudi getirerek, sınırlarını genişletmek için gitgide daha çok yerleşim yeri açarak bu ülkenin, bu milletin inşasına koyuldu. Hiçbir Yahudi’nin bu sürecin bittiğini söylemesine müsaade etmeyelim. Hiçbir Yahudi’nin yolun sonuna yaklaştığını söylemesine izin vermeyelim.” Konuyla ilgili Golda Meir 1972’de kendisiyle yapılan bir söyleşide: “Bir hat çizmemiz gerekip gerekmediğini soruyorsanız, onu yapmadık. Gerekeceği zaman yapacağız. Fakat İsrail politikasının temel noktalarından biri, 4 Haziran 1967 sınırlarının barış anlaşmasında yeniden düzenlenemeyeceğidir. Sınırlarda bazı değişikliklerin olması gerekir. Biz sınırlarımızda, bütün sınırlarda güvenliğimiz açısından bazı değişiklikler istiyoruz.”[1]

Hemen İsrail Devleti’ni yöneten bütün liderlerin, komutanların ve yetkililerin temel düşüncesi budur. Bunun dışında başka bir hedefleri yoktur. Sınırları belirsizdir. Zaman içinde istenilen yerlere kadar gitme ülküleri var ve kalıcıdır.

[1] Roger Graudy, İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin, çeviren Cemal Aydın, Timaş Yayınları, İstanbul, 2022, s. 430, 431.

QOSHE - Zamanın Hızında - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zamanın Hızında

15 0
18.12.2023

Olaylar çok hızlı gelişiyor. Bu, baş döndürücü bir durum. İnsanlar böylesi zamanlarda düşünmeye, olayların ve durumların nedenlerini, kökenlerini bilemeden günün içinde yaşananlara göre davranıyor. O zaman da işin içinden çıkılamıyor.

Filistin’de yaşanan son durum, anlık bir olay değil. Uzun yılların, hazırlıklarıyla varılan bir sonuç. Bu, henüz sonlanmış değildir. Çünkü Siyonizm’in sınırları ve ufku belli değildir. Her ne kadar Nil’den Fırat’a kadar olan alan hedefte ise de bu, bununla da sınırlı değildir. Bu idea onların sonsuza kadar sürecek olan düşünüşüdür.

Böyle olunca hiçbir meşruiyetin geçerliliği yoktur. İnsan, doğa sadece bir mücadele alanıdır. Filistin’deki Gazze olayı bu duygunun sınırsızlığını, insafsızlığını ve vahşetini gösteriyor. Orada Yahudi ırkı dışında hiçbiri bir değer ifade etmiyor. Firavun’i bir anlayışla, henüz doğmamış çocuklar bile onlar için gelecekte tehlike oluşturuyor. Doğmaması gerekir. Hazreti Musa’nın annesi, çocuğunu bu katliamdan kurtarmak için bir seleye koyarak nehrin sularına emanet ediyor. Sular onu Firavun’un sarayının önüne kadar getiriyor. Orada saraya getiriliyor. Allah, onu orada onların ellerinde koruma altına alıyor, büyüyor ve Firavun’a karşı bir Allah elçisi olarak insanlığa sunuluyor.

Bu........

© Milli Gazete


Get it on Google Play