İnsanlığın insanlıkla sınandığı bir zamandayız. İnsan olma ve olamama gibi bir durum var. Bu vahşete nasıl ve neden bu kadar sessiz kalınabiliyor. Yutkunuluyor. Ne yazık ki bu hastalık geneldir. Çevreler veya belirli kimseler kendilerine dokunulmadıkça hiçbir şey yokmuş gibi bir tutum içinde oluyorlar.

Bunların birçok nedenleri var. Bunların başında üzerinde sıklıkla durduğumuz ırkçılık tutkusu. Kendi ırklarını üstün tutan, dokunulmaz gören, kendileri dışındakileri insan yerine koymayan ırk putçuları.

Yüzlerini ve ruhlarını, kalplerini ve akıllarını Batı ruhuna bulamış olanlar. Kurtuluşlarını ve varlıklarını onlardan ibaret sayanlar. Modern hayatın yaşanmışlığındaki kendilerine özgün konforlarının oluşu. Bu anlamda kendilerini dokunmayan hiçbir şey onları ilgilendirmiyor. Bu insanlar ölsünler, can çekişsinler, ölüp gitsinler kaygısızlığındadırlar.

İdeolojik tutumlar: Bunlar da ideolojilerini her şeyin üstünde tutuyorlar. İdeolojilerin moda dalgası içinde yitip gidiyorlar. Zamanla ideolojileri yok olunca, bir karşılığı kalmayınca kendilerine en yakın olan anlayışa anında dâhil olabiliyorlar.

Asıl ve ürkütücü olan da ırkçılık duygusunu oluşturan bir ruhun ağır baskısının farklı yönlerde kendini belli etmesidir. Şiirde, sanatta, edebiyatta, dergilerde böyle bir dalga var. Bunlar ya susuyorlar, hiç ilgilenmiyorlar, ya da farklı eylemlerde bulunarak hedef saptırıyorlar. Bir başka konuyu gündeme getirerek zulme kulaklarını ve gözlerini kapatıyorlar. Ne yazık ki en etkili alan da budur. Bir toplumun can damarı olan sanat ve düşünce alanının acılara ve zulümlere kapalı olması, kayıtsız kalınması da bir başka zulümdür.

Hangi kesimde, nerede nasıl oluyorsa zulümlere karşı çıkmamak da bir zulümdür. İnsana yapılan her zulmü kendimize yapılmış gibi bilmek ve düşünmek ancak insanın kurtuluşu olabilir. İnsanlık birbirine sessiz ve ilgisiz kalınca zalimlerin iştahı kabarır, çok daha rahat hareket edilir.

En ürkütücü ve korkutucu olan ideoloji ilgisizlik, kaygısızlık, nemelazımlık, vurdumduymazlık olan insanlık dışılıktır. Bu tutum ve durumlar insanı insan olmaktan çıkarır. Acı duymayan, sadece kendi beni için var olur.

Sorumluluk her insan için geçerlidir. Acı çeken, çekebilen, gözleri dünyaya kapalı olmayan, her canlı varlık için kaygılanabilen insan insandır.

İnsanları birbirinden uzaklaştıran kör ideolojilerin, siyasal oluşların tutumlarıdır. Onlar salt kendilerini var kılabilmek için başkalarını, insan olarak görmezler, aşağılarlar, ötelerler. Onların acıları olduğunda sevinebilenlerdir. Günümüz nefret dilinin en temel nedeni insanlık geneli için değil sadece kendileri için bir dünyayı inşa etme ve onun için kalabilme düşüncesidir.

Oysa bir Müslüman’ın sorumluluğu insanlığın geneli içindir. İnsanın kurtuluşunu sağlamak için bir hayat tarzı ortaya koymasıdır. Bu hayatın insanlık için çok daha iyi ve hayırlı olduğunun belirtisidir. Darda olanın imdadına en kısa yolda ulaşması ve onun kurtuluşu için elinden geleni ortaya koymasıdır.

Müslüman’ın cihadı ve tebliği iyilik ve güzelliklerin yaşanabilirliğini göstermesidir.

Zalimlere ses çıkarmayanlar bir gün onların bitmek ve tükenmeyecek iştahlarının hedefte olduklarını unutmamalıdırlar.

Cihat iyi ve güzel yaşamadır. Cihat zulümlere karşı direnmedir. Ortadan kaldırılması çabasıdır.

Gazze cihadı örneğinde olduğu gibi insanlığa zulmün gerçek yüzünü insan dışılıklarını göstermedir. Onların gerçek yüzlerini ortaya koymadır. Bu yiğit halk belki canlarını, mal ve yurtlarını feda ediyor gibi görünebilirler ama insanlık adına bir varlık mücadelesi gösterdiklerinin cihadıdır. Onlara selâm olsun.

QOSHE - Zulme Karşı Suskunlar Ordusu - Ali Haydar Haksal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zulme Karşı Suskunlar Ordusu

8 17
12.01.2024

İnsanlığın insanlıkla sınandığı bir zamandayız. İnsan olma ve olamama gibi bir durum var. Bu vahşete nasıl ve neden bu kadar sessiz kalınabiliyor. Yutkunuluyor. Ne yazık ki bu hastalık geneldir. Çevreler veya belirli kimseler kendilerine dokunulmadıkça hiçbir şey yokmuş gibi bir tutum içinde oluyorlar.

Bunların birçok nedenleri var. Bunların başında üzerinde sıklıkla durduğumuz ırkçılık tutkusu. Kendi ırklarını üstün tutan, dokunulmaz gören, kendileri dışındakileri insan yerine koymayan ırk putçuları.

Yüzlerini ve ruhlarını, kalplerini ve akıllarını Batı ruhuna bulamış olanlar. Kurtuluşlarını ve varlıklarını onlardan ibaret sayanlar. Modern hayatın yaşanmışlığındaki kendilerine özgün konforlarının oluşu. Bu anlamda kendilerini dokunmayan hiçbir şey onları ilgilendirmiyor. Bu insanlar ölsünler, can çekişsinler, ölüp gitsinler kaygısızlığındadırlar.

İdeolojik tutumlar: Bunlar da ideolojilerini her şeyin üstünde tutuyorlar. İdeolojilerin moda dalgası içinde yitip gidiyorlar. Zamanla ideolojileri yok olunca, bir karşılığı kalmayınca kendilerine en yakın olan anlayışa anında dâhil olabiliyorlar.

Asıl ve ürkütücü olan da ırkçılık duygusunu oluşturan bir ruhun ağır baskısının farklı........

© Milli Gazete


Get it on Google Play