*Zamanımızda şirk, ırkçılık, tefrika, vehn vb. yıkıcı manevi/ kalbî hastalıklarımız, virüs gibi gittikçe yayılıyor. Ne yazık ki, ortamımız, şartlarımız bu hastalıklarımızı üretip, büyütüyor da. Önleyici hukuktan, ahlaktan, eğitimden uzaktayız...
Bunlardan “şirk” hastalığımızı “oku”mak istedik…

*Cennet için, zulüm/ şirk bulaşmamış sahih bir imana ihtiyacımızın olduğunun farkında bile değiliz. Bu nedenle, lehimize ve aleyhimize olan hükümleri bilmek zorundayız…
Dinimizin temeli/özü olan tevhidi, doğru olarak bilmeye, anlamaya ve uygulamaya çok muhtacız.

*Doğru tercihlerimizin yararlarını, yanlış tercihlerimizin de zararlarını hem bu dünyada hem de ahirette görüyoruz, göreceğiz.

*Bedenlerimizin hastalıklarını kolay anlıyor ve tedavi ihtiyacını duyuyoruz. Ne var ki bundan daha önemli olan manevi/ kalbî hastalıklarımız gizli olup, farkında bile olmayabiliyoruz. Bunların da en tehlikelisi/ zararlısı ve yaygın olanı “şirk”tir. Ebedi/ ahiret hayatımızı cehenneme çevirir, maazallah…

*İnsanlar için iki seçenek var: Ya Rahmân'a, veyahut da tağuta/şeytana kulluk/ ibadet edilir.

*İki devletle de vatandaşlık/aidiyet/kimlik ilişkisi mümkün iken, Rahmân'a kullukla (tevhid) beraber tağuta kulluk batıl (şirk) olup, affedilmez en büyük günah ve zulümdür. (Nisa/48,116, Lokman/13).

*Dini/kulluğu seçme hak ve özgürlüğüne sahibiz. (Bakara/256).

*Kelime-i tevhid/şehadet ile tağutu (şirki,) reddedip, (mümin/Müslüman) kimlik beyanında bulunuyoruz.

*Tevhidimizle, Fatihamızla (5), ezeldeki sözümüzü/ahdimizi yeniliyoruz. (Araf/172)

Allah Teâlâ'nın emir ve yasaklarını engelleyen, aykırı hükümler koyarak insanları itaate çağıran, zorlayan her şahıs, her ideoloji, din puttur; tağuttur. Rububiyet iddiasıdır. Allah'tan başkasının rabb olarak kabulüdür. Bu ise, şirk olup, affedilmeyen en büyük günah ve zulümdür. (Bakara/256, Fatiha/5, Nisa/ 48, 116. Tevbe/31. Araf/172. Nahl/36, Lokman/13, Yasin/61. Zariyat/56. Kafirun/2. Nas/1-3) La mabude illallah. La rabbe illallah...

*KULLUK, KİMLİKTİR; nasıl ki, T.C. vatandaşlığı kimliği, bizi devlet kanunlarına bağlıyorsa, bunun gibi, "kulluk" kimliğimiz de bizi ilahi düzene/şeriata/kanunlara bağlar. Kulluk da vatandaşlık da bir bütündür. Bölünemez, parçalanamaz… Her yerde, her işte, her zaman, her konuda...

*Sınav için yolcu ve misafir olarak bulunduğumuz dünya hayatımızda sadece Allah Teâlâ'yı rabb olarak kabul edeceğimize, tağutlarınkini reddedeceğimize dair ezelde/ruhlar âleminde söz vermişiz; "işittik, itaat ettik” demişiz. (Araf/172) Bu sözümüzle deneniyoruz. Sözüne sadık olanlar kazanacak, ahdini bozanlar da kaybedecek.

*Cin şeytanları ile insan şeytanları; insan ve İslâm düşmanlığının gereği olarak, insanları, tek hak din olan İslam'ın dışındaki batıl dinlere/yollara ideolojilere/hayat tarzlarına, ilkelere, ölçülere çağırır, yönlendirir…

*Gökten ve yerden rızık verenin, kulakları ve gözleri yaratanın, ölüden diriyi, diriden de ölü çıkartanın, evrendeki bütün işleri bir düzen içinde YÖNETENİN ALLAH olduğunda inanmak, "mümin" olmak için yeterli değil; aynı zamanda tağutlara itaatten/rab edinmekten/ kulluktan kaçınmak; sadece, Allah Teâlâ'nın rububiyet yetkisini kabul etmek bizi yönetmesine/ hayatımızı düzenlemesine/ emir ve yasaklarına, hükümlerine, ilkelerine, ölçülerine de itiraz etmemek/ beğenip, kabul etmek de şarttır. Aksi takdirde "mümin" değil, "müşrik"lerden oluruz, maazallah. (Tevbe/31, Yunus/31) La rabbe illallah, La mabude illallah..

*Allah Teâlâ’nın; her şeyi/evreni yaratıp, yaşattığını, muhteşem/ mükemmel/adil bir nizamla yönettiğini gördüğü halde, hayatımızı düzenlemesine itiraz edebilmek, akıl işi midir?! Rabbimizin bize teklif ve tavsiye ettiği düzeni/dini tabiat/kevnî düzeni gibi muhteşem, ekmel, üstün ve eşsizdir...

*Kur'an’da; Allah Teâlâ’dan başkasına kulluk edilmemesi için, ihtiyacımız olan her şey, her misal açıklanmıştır. (Maide/3. Hud/1-2, En'am/38, Nahl/89, Kehf/54, Rum/58, Hac/67)

*Kulluk sözleşmemizi rabb ismiyle yaptığımız gibi, dualarımızı da daha çok rabb ismiyle yaparız ve kabirde de "rabbin kimdir?" Sorusuna muhatap oluruz.

*Allah Teâlâ kendisini âlemlerin rabbi, arşın rabbi, insanların Rabbi olarak tanıtıyor. Kur'an’da Allah zat isminden sonra en çok rabb ismi geçiyor. (969)

*Her ümmete; tevhide/ İslam'a çağıran, tağuttan sakındıran bir peygamber gönderilmiştir. (Nahl/36)

*Bu kulluk taahhüdümüze aykırı olarak, Allah'tan başkalarını rabb edinirsek, affedilmez en büyük günah/zulüm olan şirke düşmüş oluruz. (Tevbe/31, Lokman/13, Nisa/48, 116, 119)

*Haram ve helalleri tespit hak ve yetkisi, Allah Teâlâ’ya ve Rasulune aittir. Peygamberlerin bile, haramları helal, helalleri de haram kılma yetkisi yoktur.

*Kur'an’dan yüz çeviren topluma, Allah Teâlâ dünyada her türlü sıkıntıyı/ darlığı, şaşkınlığı, mutsuzluk verir... (Taha/123-124

*Başımıza gelen bütün belalar, günahlarımız nedeniyledir... (Şura/30)

*Allah'a ve Rasulune muhalefet edenleri, Allah Teâlâ zillete düşürür. (Mücadele/5, 20)

*Şükreden topluma; Allah (C.C.) huzur, güvenlik ve refah verir. Nankörlükte ise, korku ve geçim sıkıntısı sarar. (Nahl/112)

*İman edip, salih amellerde bulunan kavme, Allah Teâlâ’nın hükümranlık/izzet/ iktidar ve güvenlik vaadi var. (Nur/55)

*İmanla salih amel işleyenlere, dünyada da güzel bir hayat vaadi var… (Nahl/97)

Sahih imanla huzuruna dönebilmeyi, Rabbimizin kereminden umuyoruz, vesselam.

QOSHE - “Kulluk” Kimliğimiz - Bahaddin Elçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Kulluk” Kimliğimiz

4 0
16.11.2023

*Zamanımızda şirk, ırkçılık, tefrika, vehn vb. yıkıcı manevi/ kalbî hastalıklarımız, virüs gibi gittikçe yayılıyor. Ne yazık ki, ortamımız, şartlarımız bu hastalıklarımızı üretip, büyütüyor da. Önleyici hukuktan, ahlaktan, eğitimden uzaktayız...
Bunlardan “şirk” hastalığımızı “oku”mak istedik…

*Cennet için, zulüm/ şirk bulaşmamış sahih bir imana ihtiyacımızın olduğunun farkında bile değiliz. Bu nedenle, lehimize ve aleyhimize olan hükümleri bilmek zorundayız…
Dinimizin temeli/özü olan tevhidi, doğru olarak bilmeye, anlamaya ve uygulamaya çok muhtacız.

*Doğru tercihlerimizin yararlarını, yanlış tercihlerimizin de zararlarını hem bu dünyada hem de ahirette görüyoruz, göreceğiz.

*Bedenlerimizin hastalıklarını kolay anlıyor ve tedavi ihtiyacını duyuyoruz. Ne var ki bundan daha önemli olan manevi/ kalbî hastalıklarımız gizli olup, farkında bile olmayabiliyoruz. Bunların da en tehlikelisi/ zararlısı ve yaygın olanı “şirk”tir. Ebedi/ ahiret hayatımızı cehenneme çevirir, maazallah…

*İnsanlar için iki seçenek var: Ya Rahmân'a, veyahut da tağuta/şeytana kulluk/ ibadet edilir.

*İki devletle de vatandaşlık/aidiyet/kimlik ilişkisi mümkün iken, Rahmân'a kullukla (tevhid) beraber tağuta kulluk batıl (şirk) olup, affedilmez en büyük günah ve zulümdür. (Nisa/48,116, Lokman/13).

*Dini/kulluğu seçme hak ve özgürlüğüne sahibiz. (Bakara/256).

*Kelime-i tevhid/şehadet ile tağutu (şirki,) reddedip, (mümin/Müslüman) kimlik beyanında bulunuyoruz.

*Tevhidimizle, Fatihamızla (5), ezeldeki sözümüzü/ahdimizi yeniliyoruz. (Araf/172)

Allah Teâlâ'nın emir ve yasaklarını engelleyen, aykırı hükümler koyarak insanları itaate çağıran, zorlayan her şahıs, her ideoloji, din puttur; tağuttur. Rububiyet iddiasıdır. Allah'tan başkasının rabb olarak........

© Milli Gazete


Get it on Google Play