Dünyanın gözü önünde bir katliam yaşanıyor ve zalimin adalet (!) duygusunun ne menem bir şey olduğunu da anbean yaşıyoruz. Dünyanın başına musallat olmuş olan emperyalist güçler, işlerine geldiği zaman takındıkları hümanist tavırlarını bir kenara bırakıyor ve adeta bir “kuduz köpek” gibi pervasızca ve utanmazca saldıran İsrail’e yönelik tek bir tepkide bile bulunamıyorlar. Tam tersine, destek çıkmak için neredeyse birbirleriyle yarışıyorlar.

Ancak dünyada zalim ve insafsız yönetimler olduğu kadar insaflı ve vicdanlı insanlar da var. İsrail’in katliamlarına destek olan ülkelerin halklarının onbinler, yüzbinler olarak sokaklara çıktıklarını, yaşanan insanlık dışı ve barbarca katliamlara tepki verdiklerini görüyoruz. Maalesef, idareler hemen her yerde menfaatçi azınlıkların elinde ve bunlar için de ahlaki ve insani ölçütler söz konusu bile değil.

Bir ayı aşkın bir süredir modern zamanlarda görülmüş en büyük katliam, üstelik tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşirken, İslam alemi ise cılız bile sayılmayacak tepkilerin fasit dairesinde debelenip duruyor. Kınamanın, sert(!) şekilde kınamanın, “çok sert” şekilde kınamanın sonu gelmedikçe, zalim de zulmünde daha da pervasızlaşıyor.

İşin acı tarafı, İslam aleminin idarecilerinin de bütün umutlarını emperyalistlerin atacağı adımlara endekslemiş olması. O adımlar hiçbir zaman atılmayacak ve Batılılar da “beklendiği” gibi hareket etmeyecek tabi ki..

Emperyalizmin kurumlarından, kuruluşlarından, liderlerinden medet ummanın yanında onları sürekli bir şeyler yapmaya davet ediyoruz biz de.. Emperyalizmin kurumlarından Birleşmiş Milletler’in yapısının sağlıklı olmadığından, bu yapının değişmesinden falan bahsediyoruz. Irkçı emperyalizmin çıkarları için türetilmiş bir kurumun “hakkın rızası için” çalışmasını beklemek kadar saçma aslında bu öneriler de.. “Onların” yani dünyanın şu anki egemenlerinin çıkarlarıyla “bizlerin” (yani Batı’nın “Doğu” diyerek düşman safa yazdığı, sömürdüğü, zulmettiği dünyanın geri kalanının) çıkarları örtüşüyor mu ki, bu kurumların yapısı da sağlıklı olsun? Bu sorunun ihtiva ettiği yanıta bir an bile kafa yormayıp da böyle güya çözüm önerisi gibi gözken ama gerçekle ilgisi olmayan şeylerle uğraşmak, beyhude bir çaba bile değil.

Elinde somut adımlar atabilme yetkisi olan, icraat makamında bulunan idarecilerin, tutup da STK misali protesto mitingi yapması kadar mantıklı aslında “BM’nin yapısı değişsin” demek. BM’den veya katile açık destek veren AB’den medet ummakla emperyalizmden insaf veya hayır beklemek aynı şey değil mi?

Batı’nın yani sömürenlerin, zalimlerin çizdiği dünya tasavvurunun zerre dışına çıkamayıp da hala BM’den, “dünya kamuoyu” denen ne idüğü belirsiz heyuladan çözüm çıkarmaya çalışmak, aslına bakılırsa çizilen o dünya tasavvurunu kabul etmektir. Halbuki yapılması gereken şey, mevcut düzenin içinden bir çözüm(!) değil, mevcut zalim düzene alternatif bir öneri getirebilmektir.

Bu noktada bir umut vaat etmesi gereken ama zerre kadar umut ışığı vermeyen bir örgüt olarak İslam İşbirliği teşkilatı gösterilebilir. Gazze kan gölüne döndükten birkaç hafta sonra anca “olağanüstü” toplanabildi. İİT ve Arap Ligi’nin Gazze için olağanüstü toplanan ortak zirvesinde de “acil ateşkes” talebinde bulunuldu ve “İsrail’in savaş suçlarını, insanlık dışı katliamlarını kınıyoruz” denildi. Ateşkes talebinde bulunmak, katile “ateşi durdur” diye rica etmek değil midir? Onu ateşi durdurmaya zorlayacak hangi tedbir alındı derseniz bu zirvede, sonuç koca bir hiçtir. “Kınama” ise her zamanki gibi sonuç metninde yerini almıştır!

İslam İşbirliği Teşkilatı’nda, İsrail’e yönelik geniş kapsamlı bir ambargo uygulanması talebini BAE, Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn’in kabul etmemesi ise ayrı bir ibret vesikası. Bu ibretlik hale, İsrail’e petrol ve gıda taşıyan gemileri engellemeyen ülkeleri de ilave etmek gerekir muhtemelen!

Sözün özü, bir şekilde küresel zalim düzene entegre olmuş olan İslam alemi yönetimleri, kendilerine çizilen sınırlar ve tanınan müsamahalar kadar tepki koyabiliyor, ji buna da tepki denebilirse.. Somut hiçbir adım atılamaması ve alternatif bir yapının gündeme bile gelmemesi ise mevcut idarelerin vizyonunu(!) gösteriyor zaten.

Bu noktada Erbakan Hoca’nın kısa iktidar süresinde bile ortaya koyduğu D-8 projesi gerçek liderliği de gösteriyor zaten.

QOSHE - Gerçek Liderlik - Burak Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gerçek Liderlik

10 1
14.11.2023

Dünyanın gözü önünde bir katliam yaşanıyor ve zalimin adalet (!) duygusunun ne menem bir şey olduğunu da anbean yaşıyoruz. Dünyanın başına musallat olmuş olan emperyalist güçler, işlerine geldiği zaman takındıkları hümanist tavırlarını bir kenara bırakıyor ve adeta bir “kuduz köpek” gibi pervasızca ve utanmazca saldıran İsrail’e yönelik tek bir tepkide bile bulunamıyorlar. Tam tersine, destek çıkmak için neredeyse birbirleriyle yarışıyorlar.

Ancak dünyada zalim ve insafsız yönetimler olduğu kadar insaflı ve vicdanlı insanlar da var. İsrail’in katliamlarına destek olan ülkelerin halklarının onbinler, yüzbinler olarak sokaklara çıktıklarını, yaşanan insanlık dışı ve barbarca katliamlara tepki verdiklerini görüyoruz. Maalesef, idareler hemen her yerde menfaatçi azınlıkların elinde ve bunlar için de ahlaki ve insani ölçütler söz konusu bile değil.

Bir ayı aşkın bir süredir modern zamanlarda görülmüş en büyük katliam, üstelik tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşirken, İslam alemi ise cılız bile sayılmayacak tepkilerin fasit dairesinde debelenip duruyor. Kınamanın, sert(!) şekilde kınamanın, “çok sert” şekilde kınamanın sonu gelmedikçe, zalim de zulmünde daha da pervasızlaşıyor.

İşin acı tarafı, İslam aleminin idarecilerinin de bütün umutlarını emperyalistlerin atacağı adımlara endekslemiş olması. O adımlar hiçbir zaman atılmayacak ve Batılılar da “beklendiği” gibi hareket etmeyecek tabi ki..

Emperyalizmin........

© Milli Gazete


Get it on Google Play