Birkaç yıl önce soğan ve patateste yüksek fiyatlar nedeniyle oluşması muhtemel kamuoyu tepkisinin önüne geçmek amacıyla “tanzim satış çadırları” kurulmuştu. Siyasilerin geçmiş dönemleri kötüleme ve koşulların nereden nereye geldiğine örnek vermek amacıyla sürekli örnek olarak sundukları “yağ ve tüp kuyrukları”na nazire yaparcasına, hem de 21. yüzyıl Türkiyesi’nde benzer kuyrukların oluşması anlayana hayli manidardı.

Ancak kamuoyunda oluşan hayret ve şaşkınlık nedeniyle bir süre sonra önünde kuyrukların uzadığı bu kuyruklar kaldırıldı ve “mutfakların demirbaşı” olan bu söz konusu ürünler, “zararına” marketlerde satılmaya başlandı. Marketlerdeki ürün etiketlerindeki ürün alı fiyatı ile satış fiyatı arasındaki zarar, dikkatli ve bakması bilen gözler için yazılıydı üstelik.

Özellikle 2018 yılından itibaren, yani “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”, birilerinin tabiriyle de “Başkanlık sistemi” ile birlikte birkaç sene önce hayret ettiğimiz hemen her şeye bugün itibariyle alıştık ve hala da süratle alışmaktayız. Akaryakıt fiyatlarının 5 lira olması birkaç sene önce gerçekten de önemli bir eşikti. Benzer şekilde dolar kurunun “dolar 5 lira, 10 lira olacak ya” şeklinde gevşek yaklaşımlara rağmen çift haneli rakamları bulması da kamuoyunu şaşırtmıştı.

Son 5 yıl süreçle birlikte tüm şaşırma ve hayretle karşılama yetilerini kaybeden bir toplumsal yapıya evrildik. Olmayacak veya olması düşünülemeyecek hemen her şeyin gerçekleşmesi, tam da o karikatür ifadede belirtildiği gibi “kötü günler geride kaldı, artık önümüzde daha kötü günler var” şeklinde özetlenebilecek bir garabet sürecin içinde yaşayıp gitmemize neden oldu, oluyor. İnsanlar artık kendilerini en kötüye göre değil, varsa onun da kötüsüne göre ayarlar vaziyetteler. İşin kötüsü, kötünün kötüsüyle karşılaşmaktan toplum da bir süre sonra hissizleşiyor, tepkisizleşiyor, her şeyi kanıksar hale geliyor.

Akaryakıt fiyatlarının 40 liraya dayanması da, en düşük kiraların 15-20 bin lira olması da, yoksulluk sınırının 50 bin liraya yaklaşması da, en alelelade bir otomobilin bile 800-900 bin lira, sıradan bir konutun 3-4 milyon lira olması da, “tarım ülkesi” olmakla ve tarım ihracatında rekor kırmakla övündüğümüz ülkemizde 30-40 liradan aşağıya sebze meyve alamamak da, 7500 lira gibi insanın söylemeye bile utandığı bir ücrete ay sonunu getirmek zorunda emekli insanların olması da hiç kimseleri ne şaşırtıyor ne de dehşete düşürüyor.

Hatta hala ve hala, ortada ekonomik bir sıkıntı olmadığını, “dış güçler”in saldırdığını, dünyanın bizi kıskandığını ve buna benzer bilumum akıl, mantık dışı argümanın kamuoyuna ifade edilebildiğini görüyoruz.

İnsanlar, 2018’de başlayan ve ekonomi tarihinde parmakla gösterilecek fiyaskodaki bu ekonomik deneyin birer deneği olmayı da, bunun apaçık başarısız olan sonuçlarının mağduru olmayı da kendilerine dert etmez hale geliyorlar ki, işte bu hal apaçık şekilde “kendi meselesine yabancılaşmak”tır.

Misal, sokak röportajlarında veya haber bültenlerinde gördüğümüz Halk Ekmek kuyruğunda bekleyen emekliler.. Alt tarafı 2-3 lira ucuza ekmek alacaklar. Ucuz kıyma kuyruğuna alıştık veya alıştırıldık ama ucuz ekmek kuyruğuna da alışmamak gerek. Böylesi bir kuyruğun varlığı bile başlı başına bir sorun değil midir? En basit bir ekmeği bile parasını verip de fırından, marketten alamayıp da ucuza almak için kuyrukta beklemek başlı başına bir fecaattir. Ancak asıl fecaat olan şey, kuyrukta bekleyenlerin “neden kuyrukta beklemek zorundayız?” diye değil de “neden ekmek hala gelmedi?” diye dert yanmasıdır. Sormayan, sorgulamayan toplum için kaçınılmaz sondur bu hal; yani kendi meselesine bile yabancılaşmak..

7500 lira yani en düşük seviyeden emekli maaşı aldığı ve maddi meselelerden dert yandığı halde bu gidişatın değişmemesi yönünde irade beyan eden insanlar da, benzer dertten maluldür. En alt seviyede yer alıp da bunu kendine reva görebilmek, içinde bulunduğu durumu zerre sorgulamamak ve bu durumun sorumluluğunu üstlenenlerden yana olmak akılla mantıkla ve izanla izah edilir şeyler değildir tabi..

Sözün özü, hiçbir şeye hayret etmemek, şaşırmamak, irdelememek, sorgulamamak da geldiğimiz noktanın özeti gibidir.

QOSHE - Hayret Bile Edememek - Burak Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hayret Bile Edememek

7 1
16.01.2024

Birkaç yıl önce soğan ve patateste yüksek fiyatlar nedeniyle oluşması muhtemel kamuoyu tepkisinin önüne geçmek amacıyla “tanzim satış çadırları” kurulmuştu. Siyasilerin geçmiş dönemleri kötüleme ve koşulların nereden nereye geldiğine örnek vermek amacıyla sürekli örnek olarak sundukları “yağ ve tüp kuyrukları”na nazire yaparcasına, hem de 21. yüzyıl Türkiyesi’nde benzer kuyrukların oluşması anlayana hayli manidardı.

Ancak kamuoyunda oluşan hayret ve şaşkınlık nedeniyle bir süre sonra önünde kuyrukların uzadığı bu kuyruklar kaldırıldı ve “mutfakların demirbaşı” olan bu söz konusu ürünler, “zararına” marketlerde satılmaya başlandı. Marketlerdeki ürün etiketlerindeki ürün alı fiyatı ile satış fiyatı arasındaki zarar, dikkatli ve bakması bilen gözler için yazılıydı üstelik.

Özellikle 2018 yılından itibaren, yani “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”, birilerinin tabiriyle de “Başkanlık sistemi” ile birlikte birkaç sene önce hayret ettiğimiz hemen her şeye bugün itibariyle alıştık ve hala da süratle alışmaktayız. Akaryakıt fiyatlarının 5 lira olması birkaç sene önce gerçekten de önemli bir eşikti. Benzer şekilde dolar kurunun “dolar 5 lira, 10 lira olacak ya” şeklinde gevşek yaklaşımlara rağmen çift haneli rakamları bulması da kamuoyunu şaşırtmıştı.

Son 5 yıl süreçle birlikte tüm şaşırma ve hayretle karşılama yetilerini kaybeden bir........

© Milli Gazete


Get it on Google Play