Son dönemde giderek toplumsal bir vakıaya dönüşen “kaçıp gitme” hali, sinsi bir düşman gibi altımızı oyuyor. Yetişmiş, iyi eğitimli, kalibresi yüksek kimselerin içinde bulunduğu “kaçıp gitme” hali ciddi bir soruna işaret ediyor. Yeni yetişen gençlerin düştükleri çaresizlik ve karamsarlık fasit daireleri, geleceğe dair soru işaretleri, mevcut idarecilerden ve çözümden yana bir umut ışığı görememeleri, bu durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Bunu sadece ekonomik imkan veya imkansızlıklara, salt maddiyata bağlamak kolaycılık olur. İşin bir de zihni veya moral yönü de var.

İnsanlar, özellikle de vasata uymak istemeyen, soran, sorgulayan, kafa yoran, kendini geliştirmek isteyen insanlar bir bıkkınlık ve usanç durumunu yaşamakta. Toplumsal olarak sürüklendiğimiz vasatlık ve kalitesizlik çukuru bir anafor gibi önüne geleni yutuyor. Üretilmiş veya uydurulmuş gerçeklere, kağıttan kaplanlara, kerameti kendinden menkul masallara ve üstümüze her alanda boca edilen cehalet ve seviyesizlik kokan her türden vasata sorgusuz sualsiz inanırsanız sorun yok. Soru sormaya, sorgulamaya, eleştirmeye başlarsanız da cehalet kuyularına çekilme tehlikesi var.

Topluma pompalanan apolitikleşme, ezberletilen replikleri harfiyen kabul etme ve saçma demeden her önünüze konana inanma hali dertlenen insanları cidden yoruyor. Kendi meselelerine, sıkıntılarına yabancılaşmış, sorunun nedeni olanlardan medet umabilen, hakkını arayamayan, hayatına değer vermeyen, TV, sosyal medya, gazete vs gibi her türden kitle iletişim araçları vasıtasıyla rahatça narkozlanan bir prototipe uymak ihtimali bile yoruyor insanı.

Siyasetin kalitesizliği, topluma hiçbir şey söylememesi ve verememesi, insanlara hayata dair ve dikkate değer bir fikir bile sunamaması, hatta bütün bunların yerine devamlı kutuplaştırması, kavga ettirmesi, nefret eder hale getirmesi ve bunu da ilkel bir menfaat dürtüsüyle ve olabildiğince pervasızca yapabilmesi yoruyor, sıkıyor, bezdiriyor.

Her şeyin tek bir güç odağına göre hizalanması, her meselede değer ölçütünün bile tekleşmesi hayret ettiriyor. Edebiyatın, sanatın, düşüncenin, iktisadın bile esamesi okunmaz durumda ve bu bile kimseleri rahatsız etmiyor, belki de memnun ediyor.

Farklı düşünmenin, farklı konuşmanın, farklı bir şeyler üretebilmenin değil de aynı tornadan çıkmış, hiçbir özgünlüğü olmayanın kıymet gördüğü bir atmosfer yoruyor insanı.

Günlük hayhuy, bitmek bilmeyen ekonomik sıkıntılar, haksızlıklar, düzelmeyen sorunlar, ehil isimlere verilmeyen işler, saçma sapan siyasi polemikler, vasatlıklar, seviyesizlikler vs vs vs sıkıyor bunaltıyor..

Yıllardır siyaset adı altında aynı kör döğüşlerinin, saçma sapan polemiklerin, aynı propaganda cümlelerinin ve medya gücü eliyle topluma pompalanan akıl mantık dışı iddiaların sabrını taşırdığı ciddi bir kitle var. Ve bunlar fiziken olmasa bile zihnen çoktan “kaçıp gitmiş” durumdalar. Günlük siyaseti, tartışmalarını, yapay gündemi takip etmeyi zul gören, propagandalara kanmayan, konuşulması isteneni değil de kendi gündemini önemseyen, kendi meselelerine yabancılaşmamış insanlar, zaten bu önüne konan tuhaflıklarla zihni bağını koparmış vaziyette. Fiziken burada ama kafa olarak çok uzaklarda bu ülkenin nitelikli insan kaynağı..

Kaçıp gidesinin gelmesi normal belki de insanların.. Bu insanların hepsi mi konformist, kötü niyetli, bu topraklara karşı hissiz de “giderlerse gitsinler” diyelim.. Derdimiz, bu ülke insanını, özellikle de gençleri “kaçıp gitme” halet-i ruhiyesinden kurtarmak olmalı. Yaşanabilir, adaletin, eğitimin, toplumsal zenginliğin adil şekilde paylaşıldığı bir ülke olursa kimseler “kaçıp” gitmeyi düşünmeyecektir. Kendi insanımızı mutmain ek politikaları üretemeyenlerin, bahane üretmek veya başkalarını suçlamak yerine kendilerini hesaba çekmeleri gerekiyor en başta.

QOSHE - Kaçıp gitmek - Burak Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kaçıp gitmek

6 0
27.02.2024

Son dönemde giderek toplumsal bir vakıaya dönüşen “kaçıp gitme” hali, sinsi bir düşman gibi altımızı oyuyor. Yetişmiş, iyi eğitimli, kalibresi yüksek kimselerin içinde bulunduğu “kaçıp gitme” hali ciddi bir soruna işaret ediyor. Yeni yetişen gençlerin düştükleri çaresizlik ve karamsarlık fasit daireleri, geleceğe dair soru işaretleri, mevcut idarecilerden ve çözümden yana bir umut ışığı görememeleri, bu durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Bunu sadece ekonomik imkan veya imkansızlıklara, salt maddiyata bağlamak kolaycılık olur. İşin bir de zihni veya moral yönü de var.

İnsanlar, özellikle de vasata uymak istemeyen, soran, sorgulayan, kafa yoran, kendini geliştirmek isteyen insanlar bir bıkkınlık ve usanç durumunu yaşamakta. Toplumsal olarak sürüklendiğimiz vasatlık ve kalitesizlik çukuru bir anafor gibi önüne geleni yutuyor. Üretilmiş veya uydurulmuş gerçeklere, kağıttan kaplanlara, kerameti kendinden menkul masallara ve üstümüze her alanda boca edilen cehalet ve seviyesizlik kokan her türden vasata sorgusuz sualsiz inanırsanız sorun yok. Soru sormaya, sorgulamaya, eleştirmeye başlarsanız da cehalet kuyularına çekilme tehlikesi var.

Topluma pompalanan apolitikleşme, ezberletilen replikleri harfiyen kabul etme ve saçma demeden her........

© Milli Gazete


Get it on Google Play