Bir şeyin vahametini anlatmak için “modern zamanların gördüğü” kalıbıyla birlikte ifad ediliyor ya, işte o “modern zamanlar” denen içinde bulunduğumuz ve artık her zerresinden nefret eder olduğumuz bu devrin kesinlikle en açık ve barbarca soykırımı yaşanıyor şu günlerde. Tarihi ve güya inanca dayandırdığı hezeyanlarıyla bu coğrafyaya “çöreklenen” Siyonizm belası ve onun tam manasıyla yobaz ve gerici “müritleri”, işgal ettikleri yetmezmiş gibi önüne gelen kim varsa katlediyor, en aşağılık, en onursuz, en ilkel şekilde soykırım yapıyor. Küçücük bir alana hapsedilen milyonlarca insanı, “modern dünya” denen menfaatçi ve utanmaz çetenin hem desteği hem de şahitliğiyle kırıp geçiriyor.

Tarih, muhtemelen bu denli insafsızca, ahlaksızca ve alçakça bir katliam görmemiştir. “Savaşın da ahlakı ve hukuku var” ama kendisini diğer insanlardan üstün(!) gören Siyonist çete için bunların hiçbiri söz konusu değil. Netanyahu’nun “Kutsal kitabımız diyor ki; ‘Amalek’in sana yaptıklarını hatırlamalısın” ifadeleri, barbarlıklarını tahrif edilen inançlarına dayandırdıklarını açıkça gösteriyor. Bahsedilen Samuel 15:3 ayetinde; “Şimdi gidin ve Amalek’i vurun. Sahip oldukları her şeyi tamamen yok edin ve onları bağışlamayın; hem erkeği hem de kadını, bebekleri ve emzirenleri, öküzleri ve koyunları, develeri ve eşekleri öldürün” deniyor.

Kendilerine ait olmayan bir toprağa, kendi uydurdukları gerekçeleri bahane ederek resmen “çöreklenen”, bölgedeki insanların huzurunu kaçıran, evlerine, ağaçlarına, tarlalarına dahi musallat olan, kutsal mabetlerine tam da en kutsal zamanlarında kasıtlı olarak saldıracak kadar alçalan bir terörist yapıyla karşı karşıyayız. Hiçbir ahlaki ve insani kaygı gütmeyen, kendi haricindeki insanlara insan nazarıyla dahi bakmayan ve bunu da artık açıkça söylemlerine yansıtan bu yapıyla diplomatik sahada veya ekonomik sahada herhangi bir anlamlı ve makul ilişki kurulabilir mi? Öncelikle bunu sorgulamak gerekmez mi?

Daha da önemlisi, ta kuruluşundan itibaren işgalci olması hasebiyle hukuki kimliği ve meşruiyeti şüpheli olan bu yapıyla devletler düzeyinde ilişki kurmak, bununla anlaşmalar imzalamak, Ortadoğu’daki huzursuzluğun bir numaralı sebebi olan bu işgali meşrulaştırmıyor mu? İslam alemi, çok matah bir şeymiş gibi İsrail’le hızla “normalleşme” sırasına girmişken, bu ülkelerin idarecileri meselenin bu yönleri üzerine hiç kafa yordu mu acaba?

Bir taraftan her türlü ilişkiyi kurup diğer taraftan da kınama sırasına giren, hatta kendisini sivil toplum kuruluşu yerine koyup da miting düzenleyerek zalimi zulmünden alıkoyacağını düşünebilen siyasi iktidarlar oldukça, İsrail katliamlarından vazgeçmeyecektir. İktidar olması hasebiyle elinde her türlü imkan bulunan İslam dünyası hükümetlerinin, somut ve caydırıcı tek bir adım bile atmayıp da samimi ve içi yanan kamuoyunun sokak gösterilerinden, toplumsal tepkilerinden medet umması trajiktir. Bu şekilde “dünya kamuoyu” denen ve başını Batı dünyası denen emperyalist ve utanmaz güruhun çektiği yapıyı etkileyip harekete geçirmeyi ummak, en hafif tabirle dünya siyasetinden bihaber olmaktır.

Yaşanan bu alçakça katliamlara rağmen en basitinden İsrailli elçinin sınır dışı edilmesi, diplomatik ilişki seviyesinin düşürülmesi gibi ilk akla gelen tedbirlere bile başvurulmamasında bir tuhaflık yok mu? Miting yaparak mı tedbir alınıyor yani?

Hele ki, somut ve caydırıcı hiçbir adım atmayıp da birtakım acayip eylemlerle (meşhur bir kahvecide yarım saat boş boş oturup pasif direniş yaptığını sanmak gibi) iç kamuoyunu “bir şeyler yaptığı” algısına iknaya çalışmak içten pazarlıklı bir haldir. Daha Eylül ayında Netanyahu denen adamla el sıkışıp poz veren ve Kasım için Türkiye’de buluşmak için sözleşen idarecilerimiz, bu ülkeyle(!) doğalgaz projeleri hayalleri kurarken, bu Siyonistler “cici çocuklar” mıydı acaba? Hem bu terörist yapıyla ilişkileri geliştirme gayreti gösterip hem de miting marifetiyle tepki göstermek(!), samimi bir duruşu işaret etmiyor. Hele ki, Bakü-Ceyhan’dan akan petrolün gemilerle özel teşebbüse ait tankerlerle de olsa İsrail’e sevk edilmesi soru işaretlerini artırıyor. Bu proje İsrail’in menfaatine evrilmişse ve bundan fayda sağlıyorsa bu soru işaretleri daha da büyüyor.

Gözlerimizin önünde el kadar bebelerin, çocukların, insanların paramparça edilmiş bedenleri, korkudan titreyen mazlumların aman dileyen bakışları, utanmaz ve insanlıktan nasibi olmayan bir katilin rezil hezeyanları akıp giderken, en ufak bir somut adım dahi atmamanın vebali İslam aleminin idarecilerinin boynundadır. Kamuoyunun bir kısmını algıyla, propagandayla ikna etmek gibi cambazlıklar bu vebali kaldırmaz.

QOSHE - Vebal - Burak Kıllıoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vebal

10 1
31.10.2023

Bir şeyin vahametini anlatmak için “modern zamanların gördüğü” kalıbıyla birlikte ifad ediliyor ya, işte o “modern zamanlar” denen içinde bulunduğumuz ve artık her zerresinden nefret eder olduğumuz bu devrin kesinlikle en açık ve barbarca soykırımı yaşanıyor şu günlerde. Tarihi ve güya inanca dayandırdığı hezeyanlarıyla bu coğrafyaya “çöreklenen” Siyonizm belası ve onun tam manasıyla yobaz ve gerici “müritleri”, işgal ettikleri yetmezmiş gibi önüne gelen kim varsa katlediyor, en aşağılık, en onursuz, en ilkel şekilde soykırım yapıyor. Küçücük bir alana hapsedilen milyonlarca insanı, “modern dünya” denen menfaatçi ve utanmaz çetenin hem desteği hem de şahitliğiyle kırıp geçiriyor.

Tarih, muhtemelen bu denli insafsızca, ahlaksızca ve alçakça bir katliam görmemiştir. “Savaşın da ahlakı ve hukuku var” ama kendisini diğer insanlardan üstün(!) gören Siyonist çete için bunların hiçbiri söz konusu değil. Netanyahu’nun “Kutsal kitabımız diyor ki; ‘Amalek’in sana yaptıklarını hatırlamalısın” ifadeleri, barbarlıklarını tahrif edilen inançlarına dayandırdıklarını açıkça gösteriyor. Bahsedilen Samuel 15:3 ayetinde; “Şimdi gidin ve Amalek’i vurun. Sahip oldukları her şeyi tamamen yok edin ve onları bağışlamayın; hem erkeği hem de kadını, bebekleri ve emzirenleri, öküzleri ve koyunları, develeri ve eşekleri öldürün” deniyor.

Kendilerine ait olmayan bir toprağa, kendi uydurdukları gerekçeleri bahane ederek resmen “çöreklenen”, bölgedeki insanların huzurunu kaçıran, evlerine, ağaçlarına,........

© Milli Gazete


Get it on Google Play