Son İstanbul seyahatimin öncesinde hayli yorucu çalışmalar yapmıştım. Fatih Sultan Mehmed ile Yavuz Sultan Selim’in hayatları ve cihatları ile ilgili iki kitabı tamamladım. Bu iki değerli büyüğümüzün mezarlarını ziyaret etmeyi planlamıştım. Rabbim lutfetti, kısa süreliğine İstanbul’a gidince ilk iş olarak Eyüb Sultan Hazretlerini, Fatih Sultan Mehmed’i ve Yavuz Sultan Selim’i ziyaret ettim. On bir İhlas ve Fatiha-i Şerife okudum. Selam gönderdim. İnşallah cennette görüşmeyi, hasbuhal etmeyi temenni edip Rabbimden bunu ihsan etmesini niyaz ettim.

Nicedir Askerî Müze’ye gidip mehter dinlemeyi arzu etmekteydim. Bu İstanbul seyahatimde programa aldım ve Askerî Müze’ye gittim. Yaklaşık 40 sene önce Askerî Müze’yi geniş şekilde tanıtmıştım. Bu gidişimde müzenin daha da gelişmiş olduğunu gördüm. Mehteranın programına daha bir saat vardı. O arada müzeyi gezdim.

Mohaç Meydan Muharebesi, İstanbul’un fethi gibi tarihî hadiseler canlandırılmış. Savaş alanlarının minyatürleri yapılmış. Padişahların, tanınmış şahsiyetlerin kılıçları sergilenmiş. Bu kılıçlara lalettayin demir parçası olarak bakmamak lazım. Her biri muhteşem bir sanat eseri. Âyet-i kerimeler kılıçların üzerine kanaviçe gibi işlenmiş. Fetih Suresi’nden alınmış ayetler, diğer cihat ayetleri padişah kılıçlarının üzerine altınla kazınmışlar. 17. yüzyılda askerlerin kullandığı bir kılıcın üzerinde şu yazı yer almakta: “La feta illa Ali vela Seyfe illa Zülfikar. La ilahe illallah Muhammedün Resulullah.”

Müzeyi gezerken, kumandanlarımızın ve askerlerimizin, Cenab-ı Hakk’ın “Hakîm” ismine uygun hareket ettiklerini gördüm. Başlarına zırhlı miğfer, içlerine zırh gömlek giymişler. Diz kapaklarına dizlik giymiş, atlarına korumalı başlık takmışlar. Bir elde kılıç tutarken bir ele kalkan almışlar. Kılıçların uzunluğuna ve ağırlığına bakınca o kılıcı tutan ellerin gücünü tahayyül ettim. Top modelleri, makinalı tüfek modelleri, toplar ve tüfekler, diğer hücum ve savunma silahları, İstanbul kuşatması esnasında Haliç’e gerilen zincir ve daha onlarca, yüzlerce, binlerce obje… Burayı gezmeye bir-iki saat yetmez. Geniş zaman ayıracaksınız. Benimse gözüm saatte ve mehter konserinde.

Konser vakti yaklaşınca salona geçtik. Salonu tıklım tıklım ilkokul talebeleri yavrular doldurdu. Öğretmenlerini ve idarecileri tebrik etmek gerek. Aslında eğitimin her kademesindeki talebeler Askerî Müze’yi ziyaret etmeli. Ortaokul, lise, bilhassa üniversite talebeleri bu değerli mekanı ziyaret etmeli. Her bölümde görevliler var. Nezaketle soruları cevaplıyor ve değerli bilgiler veriyorlar.

Mehteranın gelişinden önce kocaman perdeye mehter marşını okuyan mehteranın görüntülerini aksettiriyorlar. İlk marş, Ekrem Şama’nın “Bayrak” şiiri. Bestesi de çok güzel olmuş. Heyecanla dinledik. Derken o kocaman sahne hareket etmeye başladı. Sahne açılınca geride muhteşem bir manzara belirdi. Bakımlı bir bahçe ve fıskiyeli havuz. Derken mehteran ve askerler o muhteşem kıyafetleriyle geliverdiler. Çocuklarda bir sevinç bir sevinç görmeye değer…

Mehteran bölüğü hem çalıyor, hem söylüyor. Ahmed Muhtar Paşa’nın “Mehter Marşı”: “Gafil ne bilir neşve-i pür şevk-i vegayı./ Meydan-ı celâletteki envâr-ı sefâyı. / Meydan-ı gazâ aşk ile tekbirler alınca. / Titretti yine rûy-i zemin Arş u semâyı. / Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan. / Kur’ân’da zafer vâad ediyor Hazret-i Yezdan.” Derken, “Genç Osman Marşı” çocuklar coşuyor… Mehter marşları peş peşe söyleniyor. İnsanın ceng meydanına atılası geliyor. İşte “Tekbir ve Cenk Marşı”: “Rahim Allah, Kerim Allah / Ey şanlı ordu, en şanlı asker / Haydin Gazanfer, umman-ı safder / Bir elde kalkan bir elde hançer/ Serhadde doğru ey şanlı asker / Deryada olsa her şey muzaffer./ Dillerde tekbir Allah-u Ekber / Allah-u Ekber Allah-u Ekber / Ordumuz olsun daim muzaffer / Rahim Allah, Kerim Allah.”

Mehteranın konseri “Hücum Duası ve Harp Gülbangı” ile nihayete eriyor ve bununla da heyecan zirveye ulaşıyor. Gür sesli bir levend “Nasrun minallahi ve fethün garîb. Ve beşşiri’l mü’minin” âyetini okuyor. Derken Allah Allah sesleri… Daha sonra suskunluk ve harp gülbangı devam eder ve Allah Allah nidalarıyla hücuma geçiş canlandırılır. Yerinde durabilene aşk olsun…

Askerî Müze idarecilerini tebrik ederim. Yolu İstanbul’a düşenler, Askerî Müze için de bir günü ayırmalı. Çocuklarını, yeğenlerini ve diğer akraba çocuklarını da bu müstesna mekâna götürmeli…

QOSHE - Askerî Müze - Burhan Bozgeyik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Askerî Müze

4 0
08.12.2023

Son İstanbul seyahatimin öncesinde hayli yorucu çalışmalar yapmıştım. Fatih Sultan Mehmed ile Yavuz Sultan Selim’in hayatları ve cihatları ile ilgili iki kitabı tamamladım. Bu iki değerli büyüğümüzün mezarlarını ziyaret etmeyi planlamıştım. Rabbim lutfetti, kısa süreliğine İstanbul’a gidince ilk iş olarak Eyüb Sultan Hazretlerini, Fatih Sultan Mehmed’i ve Yavuz Sultan Selim’i ziyaret ettim. On bir İhlas ve Fatiha-i Şerife okudum. Selam gönderdim. İnşallah cennette görüşmeyi, hasbuhal etmeyi temenni edip Rabbimden bunu ihsan etmesini niyaz ettim.

Nicedir Askerî Müze’ye gidip mehter dinlemeyi arzu etmekteydim. Bu İstanbul seyahatimde programa aldım ve Askerî Müze’ye gittim. Yaklaşık 40 sene önce Askerî Müze’yi geniş şekilde tanıtmıştım. Bu gidişimde müzenin daha da gelişmiş olduğunu gördüm. Mehteranın programına daha bir saat vardı. O arada müzeyi gezdim.

Mohaç Meydan Muharebesi, İstanbul’un fethi gibi tarihî hadiseler canlandırılmış. Savaş alanlarının minyatürleri yapılmış. Padişahların, tanınmış şahsiyetlerin kılıçları sergilenmiş. Bu kılıçlara lalettayin demir parçası olarak bakmamak lazım. Her biri muhteşem bir sanat eseri. Âyet-i kerimeler kılıçların üzerine kanaviçe gibi işlenmiş. Fetih Suresi’nden alınmış ayetler, diğer cihat ayetleri padişah kılıçlarının üzerine altınla kazınmışlar. 17. yüzyılda askerlerin kullandığı bir kılıcın üzerinde şu yazı yer almakta: “La feta illa Ali vela Seyfe illa Zülfikar. La ilahe........

© Milli Gazete


Get it on Google Play